Hayat akışı

Bilgisayar teknolojilerinde "cyberstream" devrimi.

1.06.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Hayat akışı
Yale Üniversitesi'nde bir bilgisayar bilimcisi olan 57 yaşındaki David Hillel Gelernter "bilgisayar ' vizyoneri" olarak anılıyor. 80'li yılların ortalarında internet ile diğer bilgisayar ağlarının programlanmalarına yardımcı olan yazılımlar geliştiren Gelernter, 1991 yılında ise World Wide Web'in (www) başarısını öngörmüş ve bulut hesaplama kavramını geliştirmişti. New York Times'ın tanımlamasıyla halen dijital dünyanın "rock yıldızı" olarak görülen Gelernter, aslında bilgisayarların gidişatındaki mevcut durumdan hiç de memnun değil. O şimdilerde "cyberstream" (siberakış) dediği yeni bir devrimin yaşanacağını öngörüyor. İletişim ve bilgi teknolojilerinin mevcut durumundan hiç hoşnut değilsiniz. Peki neden? Gelernter: İnternetin ve günümüzdeki modern iletişim araçlarının halen geliştirilmeye ihtiyacı var. Burada sorun insanlardan teknolojiye uyum göstermelerinin beklenmesi. Oysa tam tersi olmalı.

Sizce iPhone ya da android telefonlar kullanıcı dostu değil mi?
Gelernter: Kuşkusuz çok hoş tasarımları var, ancak bu cihazlarla bir anda hiç olmadığı kadar hızlı bir bilgi akışıyla burun buruna geldik. Bu "Cyberpulse" (Siberçarpışma) ölçülemez, ancak kesinlikle tanımlanabilir. Bir yüzyıl önce bilgi bize, elle yazılmış mektuplar, gazeteler, kitaplar ve telgraflar formunda gelirdi. İki ya da üç kuşak önce bu araçların içine telefon konuşmaları, radyo ve televizyon katıldı. Bugün ise e-posta, çevrimiçi günlükler, haber ve diğer internet siteleri, kısa metin mesajları, sesli posta ve sosyal ağlar var. Uzun dönemde bu hız ve bilgi yoğunluğu sürdürülebilir değil. Çünkü insanların alma kapasitesinin doğal sınırları var.

Peki bununla nasıl başa çıkmalıyız? Bilgi diyeti mi yapmalıyız?
Gelernter: O kadarda değil ancak teknolojinin, içinde yaşadığımız çeşitli haber ve iletişim kanallarının seviyesini basitleştirerek kendisini geliştirmesi gerekiyor. Ben buna "li-festream" (hayat akışı) diyorum, yani dijital formdaki yaşam hikayemiz. Kendi yarattığım veya bana gelen her bir dijital belge, metin belgelerimin, fotoğraflarımın, e-postalarımın hepsi ve Facebook ile Twitter'da eklediğim her şey bulut içerisinde tek bir veri akışı şeklinde temsil edilecek ve ben tüm bunlara istediğim her yerden, her zaman ve herhangi bir cihazdan erişebileceğim. Yüksek lisans öğrencilerimle birlikte biz bu fikirleri 90'lı yılların başlarında geliştirmiştik, ancak o sıralar bu gibi fikirlerin zamanı değildi.~

Peki hiçbir şey eskisi gibi olamayacağına göre bizim de bu duruma uyum sağlamamız gerekmiyor mu?
Gelernter: Ben burada herhangi bir sorun görmüyorum. Sonuçta, yaşamakışı hikayeler anlatıyor ve bu en doğal insani uğraşılardan biri.

Lifestream (yaşamakışı) tam olarak nedir? Fa-cebook'daki timeline(zamantüneli) gibi bir şey mi?
Gelernter: Evet, ama yaşamakışının mülkiyeti hiçbir şirkete ait olmamalı. Uzun vadede bu bizim Web'e karşı bakış açımızı değiştirecek. Artık onu statik bir şey olarak değil ama ihtiyacımız olduğunda bize elektrik sağlayan bir enerji şebekesi gibi yani bir nehir gibi göreceğiz. Örneğin, ben bir sunum üzerinde çalışırken, projeyle ilgili her şeyi yani notları, e-postaları, verileri internet'ten görebileceğim. Hemen o anda cevaplamak istemediğim bir e-posta aldığımda, onu yaşamakışında geleceğe havale edebileceğim. Mevcut durumumuz, kelimenin tek anlamıyla yetersiz.

Buna "şeylerin interneti" dahil edilecek mi? Gelernter: Elbette. Ayna Dünyalar (1991) başlıklı kitabımdaki fikirlerden biri de sanal dünyanın gerçek dünyayı yansıtmasıyla ilgiliydi. Daha şimdiden yol bulma yazılımınız aracılığıyla nerelerde trafik sıkışıklığı olduğunu görebiliyorsunuz. Gelecekte evinizdeki elektrikli ev aletleri de aynı şekilde sizi bilgilendiriyor olacak.

Peki robotlardan ne haber?
Gelernter: Robot teknolojisi fiziksel bir uğraş. Bu yüzden sanal dünyadan daha yavaş ilerleme kaydediyor. Ayrıca 20 yıl öncesiyle kıyaslandığında AI (suni zeka) da günümüzde artık o kadar fazla heyecan uyandırmıyor. Sonuçta, insan beynini makineye kopyalamak imkansız olmasa bile fevkalade zor bir iş.

Eğer dünyamızın tamamı çevrimiçine taşınırsa o zaman mahremiyetimize ne olacak?
Gelernter: Kendini ifşa etme trendini sosyal ağlar yaratmadı, çünkü bu ortam uzunca bir süredir mahremiyetin terkedilmesiyle destekleniyor. Rousseau'dan bu yana en çok satan kitaplar, otobiyografiyle ilgili olanlar. Fa-cebook ve diğerleri insanlara kendilerini ifşa etmeleri için sadece yeni bir platform sundu.~
1996 yılında Amerikalı bir üniversite öğrencisi olan Jennifer Ringley, içinde samimi pozlarının da olduğu öğrenci yurdunun yatakhanesindeki özel görüntülerini bir web kamerası ile tüm dünyaya yaydığında büyük gürültü kopmuştu. Bugün böylesi bir şeye kimse dönüp de bakmaz bile.

Bu yaşamakışı ne derece halka açık olacak? Gelernter: Başlangıçta, New Haven'da diğer girişimcilerle birlikte kurduğum bir şirket olan Lifestrem Inc. tarafından sunulacak. Şu anda ilk yazılım paketini tamamlamak üzereyiz ve kısa sürede piyasaya sürmeyi ümit ediyoruz. Ancak kontrolünün elimizde olmasını istemiyoruz. Bu yazılımın bütün özellikleri kamuoyuna açıklanacak. Buyaşamakışının bazı bileşenleri ise halka açık olmayacak, yani sadece kullanıcının herkesin erişimine açık tutmaya karar verdikleri halka açılacak.

İletişim teknolojilerinin bir sonucu olarak bir
takım ödünler verdiğimizi düşünüyor musunuz?
Gelernter: Evet, hem de çok. Modern iletişim ve bilgi araçları bugün çok kısa bir ilgi süresini ve dünyanın yüzeysel algılanmasını destekliyor. İnsanlığın gerçekten önemli başarıları aslında sanatsal, dinsel, bilimsel, tıbbi, felsefi olanlardır. Şayet modern teknolojiler bizim bu başarıları daha iyi kavramamıza yardımcı olmuyorsa, o zaman sonuçta çok da kıymetleri yok demektir.

Anlaşılan siz de moderniteyi klasik muhafazakar yönünde eleştirenlerdensiniz.... Gelernter: Yeni gelişmelere karşı çıkan tepkisel eğilimler herzaman olmuştur. Mesela 1950'li ve 1960'lı yıllarda televizyonu eleştiren insan sayısı hayli fazlaydı. Bu iki ucu keskin bir kılıç. TV'lerde çok berbat ve abuk subuk programlar da var ama çok iyi programlar da yapılıyor. Bunların hepsi, nasıl faydalandığımıza bağlı. Modern teknolojilerin, üzerimizde hakimiyet kuracak değil bizleri destekleyecek şekilde inşa edilmeleri gerekir.

Siz abuk subukluğun oyunu kazanma riski olduğunu düşünüyor musunuz?
Gelernter: Eskiden Bauhaus adını duymayan öğrenci yoktu ama bugün ortalıkta onlardan sadece birkaç tane kaldı. 20'nci yüzyılın en önemli filozoflarından biri olan Wittgenstein'ı da bugün pek tanıyan yok. Günümüzde her şeyi çevrimiçinden arayıp bulabilirsiniz, ancak günümüzün genç beyinlerinin hiç karşılaşmadıkları için asla bilemeyecekleri şeyleri dikkate almak zorundayız. Ben şahsen eğitim ve öğretimde kitapların değerinin yeniden düşünülmesi için iyi bir neden olduğuna inanıyorum. Bir kitabın kullanımı kolaydır, uzun ömürlüdür, bilgileri anlama ve içselleştirme hızımıza iyi ayak uydurur ve dikkatin dağılmasına izin vermez.

Bilgisayarsız bir çocukluk dönemi? Şaka mı yapıyorsunuz?
Gelernter: Bunu farklı bir şekilde görmelisiniz. Kitaplardan bütünüyle vazgeçmek büyük bir kayıp olur. Ancak tıpkı televizyonda olduğu gibi bilgisayarları veya iPad'leri yasaklamanın da bir anlamı yok. Onun yerine, tasarımlarını iyileştirmemiz gerekir. Avrupa'da tasarıma o kadar çok önem veriliyor olmasına rağmen cep telefonları, tablet bilgisayarlar ve onların kullanıcı arayüzlerinin tasarımları tarafından çok az ses gelmesine gerçekten hayret ediyorum.

Röportaj: Hubertus Breuer

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz