Yeni fikirler dünyasından faydalanmak

İnovasyon artık her yerde,çalışanların ve müşterilerin akıllarında,üniversitelerin araştırma enstitülerinde

1.09.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yeni fikirler dünyasından faydalanmak
Henry Ford teknolojide çığır açan biriydi. Dünyanın en başarılı otomobil şirketlerinden birini kumuş ve imalat endüstrilerinde devrim yaratan ilk montaj hattına dayalı üretimi icat etmişti. Ancak icat yapma kapasitesine rağmen Ford, bu parlak fikirlerinin çoğunu kendi başına geliştirecek yetenekten yoksundu.Bunun da farkındaydı. En meşhur deyişlerinden birinde şu sav ileri sürülür: “Bir araya gelmek başlangıçtır, bir arada kalmayı sürdürmek ilerlemedir, bir arada çalışmak ise başarıdır.” Ford bu fikrini, Şikago’da bir mezbahada kullanılan ve her işçinin sadece bir veya iki standart iş yapmasına dayanan taşıma bandı sisteminden esinlenerek kendi montaj hattı sisteminde uygulamıştı. Ford bu fikri kendi amaçları doğrultusunda genişletmiş ve ardından söylendiği üzere bir tarih yazmıştı.
Bugün “birlikte çalışmak” halen yeni teknolojiler geliştirmeyi hızlandırmanın en etkili yolu. Özellikle başarılı olup olmamaları inovasyonlara bağlı olan şirketler için çok daha önemli. Bu gibi şirketler çoğunlukla diğerlerinin uzmanlıklarına bel bağlamak zorunda, özellikle de söz konusu iş kuramsal veya uygulamalı araştırmalardaki en son bulgularla ilişkili olduğunda.
Siemens her yıl üniversitelerle, araştırma enstitüleriyle ve endüstriyel ortaklarla inovasyon portföyünü uzun vadede güçlendirmek için binden fazla ortak proje yürütüyor. Örneğin enerji sektöründe, enerji tesislerindeki karbondiyoksidi ayrıştırıp depolayabilecek bir teknoloji geliştiriyor ve Almanya ile Finlandiya’daki enerji tedarikçileri ile Hollanda’nın tanınmış araştırma enstitüleriyle işbirliğinde, bu teknolojiyi ticari kullanıma hazır hale getirmek için çalışıyor.
Bir ortak olarak üniversite. Siemens dünyanın dört bir yanındaki seçkin üniversitelerle bağlantılar kuruyor. Onlarla stratejik ortaklıklara giriyor. Burada hedef, araştırmaları birlikte sürdürmek, yetenekleri cesaretlendirmek ve ağlar kurmak. Bu niyetle şirket çok sayıda üniversitenin kampüsünde “Bilgi Takası Merkezleri (CKI)” olarak adlandırdığı yerler kurdu.
Siemens Kurumsal Teknolojiler’den Dr. Natascha Eckert, “CKI’lardan her birini, maaşını Siemens’in ödediği üniversiteden bir yönetici denetliyor. Bu şahıs yerel olarak yapılan ortak işleri koordine ediyor, ortakları tanımlıyor, atölye çalışmalarını organize ediyor, Siemens programı kapsamına alınacak bursiyer adaylarını belirliyor” diyor. Siemens’in şu anda aktif olan ve aralarında Almanya’dan Münih Teknik Üniversitesi, Berlin Teknik Üniversitesi ve RWTH Aachen’in bulunduğu toplam sekiz CKI’sı var.
Eckert, “Bu CKI’lar, Siemens açısından gelecek vadeden teknolojileri ve pazarları araştırıyor” diyor. Örneğin DTU, yenilenebilir enerjiler alanındaki araştırmalarda uzmanlığının yanı sıra Siemens’in su arıtma işinde odaklandığı zar (membrane) teknolojileriyle de ilgileniyor. Münih Teknik Üniversitesi, kendi uzmanlığıyla sağlık bakım teknolojileri alanında faz kontrastlı X-ışını sistemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunuyor. Şangay’daki prestijli Tonji Üniversitesi’ndeki bilim insanları, Siemens’le birlikte “eko şehir” modellerinin geliştirilmesi için çalışıyor.
Elbette bu ortak projelerden sadece Siemens değil ortakları da kazançlı çıkıyor. CKI projelerinde çalışan bilim insanları, endüstriye özel sorunlarla yüzleşerek kendilerini kapalı kapılar ardında yapılan akademik araştırmaların sınırlarından kurtarmış oluyor. Üstelik ortak kurumlardaki genç bilim insanlarının daha sonra Siemens’de iş bulma ihtimalleri de oldukça yüksek.
Online araştırma. Siemens gibi şirketlerin, kendi araştırma ufuklarını genişletmek için ortak projeler dışında yapabilecekleri bir şey daha var: “Açık İnovasyon (OI)” olarak bilinen paradigma. Almanya’nın kuzey batısında prestijli bir teknik üniversite olan RWTH Aachen’de, inovasyon yönetimi uzmanı olan Prof. Frank Piller bu olguyu, “Bir çerçeve çalışması anlaşmasıyla yapılan klasik araştırma ortaklığının aksine burada bir çözüm arayan geliştirici, internet aracılığıyla bir çağrıda bulunur ve bu şekilde kendi inovasyon sürecine bazen başka ülkelerden bile olabilen, dışarıdan sorun çözücüleri davet eder” şeklinde açıklıyor.~
 Açık inovasyon stratejisi, aralarında Siemens’in de olduğu pek çok farklı şirket tarafından şimdiden uygulamaya alınmış durumda.
Açık inovasyonun bir türü de “inovasyon kalabalığı (jam)” olarak bilinir. Web tabanlı ve genellikle kurum içi yapılan ve yüzlerce hatta binlerce katılımcıyla birlikte gerçekleştirilen bu tartışmalar, özellikle yeni fikirler bulunması ve geliştirilmesi amacıyla tasarlanır. Siemens araştırmacılarından Dr. Thomas Lackner, “2009’un sonlarına doğru çalışanlarımıza, gelecek IT ve iletişim teknolojilerinin, Siemens’in iş yapma yöntemlerini nasıl değiştirebileceğini sorduğumuz bir inovasyon kalabalığı kurduk. Bu grupta yer alan yaklaşık bin kadar katılımcı sayesinde, yeni doğmakta olan trendlere karşı tepki verebilmek için bazı başlangıç kavramları oluşturmayı başarabildik” diyor.
Siemens OI yöntemlerinden araştırmada da faydalanıyor. Siemens araştırmacıları, özellikle tuzaklı sorunlarla karşılaştıklarında bazen dışarıdan sorun çözücülerle takımlar kuran “e-simsarlara“ başvuruyor. Bu gibi durumlarda geliştiriciler NineSigma veya yet2com gibi e-simsar web siteleri üzerinde sorunlarını duyuruyor, en iyi çözümü sunana nakit para ödülü veriyor. Bu gibi bir çözüm, Hindistan’daki büyük bir IT şirketinden gelebileceği gibi Almanya’daki amatör bir geliştiriciden de gelebiliyor. Bu şekilde sorunların takriben yarısı başarıyla çözülmüş durumda. Bu nedenle BASF, Novartis ve Nestle gibi dev şirketlerin çözüm bulmak için bu yöntemi kullanmaları hiç de şaşırtıcı değil.
Bir ortak olarak müşteri. Aslında açık inovasyonun en yaygın yöntemi, “crowdsourcing” olarak bilineni. Bir zamanlar kollektif zeka meselesiyle ilgilenen ancak şu anda iş piyasasında açık inovasyonun kullanımını analiz eden Management Zentrum Witten (MZW) şirketinden Caroline Rudzinski, “Burada şirketler, networking platformları ya da fikir yarışmaları aracılığıyla müşterilerini kendi inovasyon süreçlerine aktif şekilde dahil ederek keşfetme kapasitelerini outsource etmiş oluyorlar” diyor.
Bugün crowdsourcing yöntemini kullanan şirketlerin yer aldığı liste bir hayli uzun. Örneğin 2008 yılında Japon erişte firması Acecook’un, tüketicilerin en çok hangi tattan hoşlandıklarını tespit etmek için düzenlediği oylamada yaklaşık 4 bin kişinin katıldığı bir networking platformu kullanılmıştı. Benzer şekilde Fiat otomobil fanatikleri de yeni Fiat 500 modelinin tasarımına kendi fikirleriyle katkıda bulunma şansına sahip olmuşlardı.
Siemens’in aydınlatma alanındaki iştiraki Osram’ın da OI cephesinde derin bir deneyimi var. Osram 2009 yılında “LED Işığınızı Duygusallaştırın” isimli bir fikir yarışması düzenlemişti. Bu yarışma profesyonel tasarımcılara ve amatörlere, kendi aydınlatma fikirlerini internet üzerinden gönderme, inceletme ve tartışma şansı vermişti. Nihai hedef ise kullanıcıların kolaylıkla kendi başlarına kurabilecekleri ve kullanabilecekleri makul fiyatlı ve pratik aydınlatma çözümlerinin tanımlanmasıydı. Bu yarışmada en iyi fikirler ödüllendirilmişti.
Bu fikirler arasında, küvetin içinde huzur veren bir renkte ışık yayarak yüzen bir deniz kabuğu, dönerken rengini değiştirmek için hızlanma sensörlerinden faydalanan ”kromatik bir küre” vardı. Osram’ın bu parlak fikirlerden en az birkaçını yakın bir gelecekte uygulayacağından emin olan Lackner, “Bu yarışmaya 600’den fazla fikir gönderildi, çoğu da teknik anlamda hayata geçirilebilir projelerdi” diyor.
Bu başarılı senaryolara rağmen pek çok şirket ya entelektüel, mülklerini kaybetmek korkusundan ya da OI ürünlerinin patentinin alınmasının mümkün olamayacağından endişelendiklerinden halen kendilerini açık inovasyon süreçlerine açmakta isteksiz davranıyor. Prof Piller, “Oysa bir gizlilik anlaşması veya feragatname gibi yollarla kurallar düzgün bir şekilde tanımlandığında OI ürünlerinin patentinin alınması mümkündür” diyor. Her şeye rağmen o da kısmen patent koruma sorunu nedeniyle şirketlerin kendi uzmanlıklarının tamamını asla dışarıya açmayacaklarına inanıyor. Onun düşüncesine göre bu nedenle OI, klasik kurum içi geliştirme anlayışının yerini almaktan çok onu destekleyecek bir rol oynayacak.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz