Akfen Holding’in patronu Hamdi
Akın, iş dünyasının işkoliklerinden
biriyken bundan 5-6 yıl önce
kendine daha fazla vakit
ayırmaya karar verdi ve bir
yelkenli aldı. Teknesini ise hiç
Türkiye’ye getirmedi ve Côte
d’Azur’da Saint-Tropez’de bıraktı. O tarihten
itibaren de en büyük tutkusu tekneyle yaptığı
seyahatler haline geldi.
Akın, aynı zamanda dünyayı keşfetmekten
de büyük zevk alıyor. Kuzey Kutbu’ndan, Şili’den,
teknesiyle gezdiği Yunan Adaları’ndan, İspanya,
İtalya ve Fransa kıyılarından çok etkilendiğini
anlatıyor. Akın, dönemin en ünlü kadın
gazetecilerinden Leyla Umar, Duygu Asena,
Serpil Yılmaz ve Ayşenur Aslan’la yaptıkları
Fidel Castro seyahatlerini ve Castro’ya balık
pişirmelerini de unutamıyor. “İşte Castro dimdik
ayakta duruyor. Serpil, Duygu, Ayşegül Castro’ya hani heykele sarılırsın ya işte öyle sarıldılar.
‘Castro, ölmeden seni gördük ya’ dediler. Castro
hala ölmedi ama onlardan aramızda olmayanlar
var bugün” diyerek geçmişi yad ediyor.
Akın’ın bu yaza dair en önemli hayaliyse
Afrika’daki Büyük Göç’ü denizden izlemek.
Akın, bu hayalini “Afrika’da safariden büyük
keyif almıştım. Şimdi büyük göçü izlemeyi çok
istiyorum. Bu yıl vakit bulabilirsem denizden
Afrika’da büyük göçü bir haftalığına takip
edeceğim” sözleriyle anlatıyor.
İşte Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı
Hamdi Akın’ın işkoliklikten kurtulup yaşamaya
başladığı yeni hayatı…
* İş dışında kendinize zaman ayırabiliyor
musunuz?
Bugünlerde daha rahat çalışma koşullarım
olduğunu söyleyebilirim. Eskiden, yani 5-6 yıl
öncesinde kendimi işkolik olarak görüyordum. Hakikaten aşırı çalışırdım. İşkolikliğin ötesindeydi.
Son 5 yıldır kendime vakit ayırıyorum. Bundan
sonra kaliteli yaşayacağımız yıl sayısı giderek
azalıyor. O nedenle bunu iyi planlamak ve her
şeyin etkisinden biraz uzak kalmak şart.
* Tekne tutkunuz ne zaman başladı? İlk
teknenizi ne zaman aldınız?
Yaz gelince tekne mevsimi başlıyor benim için.
Bundan 5-6 yıl önce yelkenli almıştım. Fransa’da
Saint-Tropez’de bıraktım. Orada duruyor.
Zaten tekneyi aldığım günden itibaren hiç
Türkiye’ye getirmedim. Teknenin bulunduğu
yere gidiyoruz. Bir kaptan ve yardımcısıyla
beraber teknem beni Fransa’da bekliyor. Gidip
oradan tekneme biniyorum ve Akdeniz çanağını
dolaşıyorum. En büyük keyfim de bu. Bazen bir
hafta bazen 15 bazen de 21 gün sürebiliyor.
Böylelikle İspanya’dan başlayarak Adriyatik’teki
hemen her sahili gezme imkanım oluyor. Yani
teknem İstanbul’da olsa oraları gezmek daha
zor. Buradan uçağa binip Fransa’ya gidiyorum.
Oradan da yine gezip uçakla dönüyorum. Ha
buradan Bodrum’a gitmişsiniz ha Fransa’ya çok
fark etmiyor.
* Bu seyahatlere kimlerle gidiyorsunuz?
Kızım Pelin bana eşlik eder. Oğlum Selim
de katılır. Arkadaşlarımdan da kim o tarihte
müsaitse geliyor. Her zaman çok keyifli geçiyor
bu seyahatler.
* Tekneyle en sevdiğiniz rota neresi oldu?
Tabii ki İtalya sahilleri ve güney Fransa bu
konuda mükemmel. Fazla söz söylemeye gerek yok. Bu sahillerin her birinin kendine has bir
güzelliği var. Tabii ki orada turizmle eski ve yeni
medeniyet bir arada gidiyor. Her şehrin kendine
ait bir cazibesi var. Şehirlerin eski merkezlerinin
hem turistik anlamda hem güncel olarak
kullanılıyor olması çok önemli. Akdeniz ülkelerini,
birbirlerine benzemelerine rağmen, her bir
noktasını ayrı bir keyifle geziyoruz. İtalya’ya
doğru indikçe çeşitlilik artıyor. İtalya’nın kendi
şehirleri arasında bile hem doğal güzellik hem
kültür ve davranış yönünden farklılıklar var.
İtalya’nın harika lezzetlerinden çok keyif
alıyorum. Sardunya Adası, Korsika Adası da
çok güzel. Korsika Adası yeşillikleri ve bakirliği
açısından bizim güney sahillerimizi anımsatıyor.
Denizleri de bir o kadar güzel. Tabii ki Sicilya
bambaşka bir dünya. Gerek Etna Yanardağı’nın
faaliyette olması gerek Siracusa’nın tarihsel
güzelliği gerekse yemekleriyle görülmesi gereken apayrı bir yerdir Sicilya. İtalya, İspanya,
Fransa, Adriyatik kıyıları, Yunan Adaları’nın her
köşesi farklı güzelliklerle dolu.