Çoğu insan hayal kurar... Kimileri ise bunları hayata geçirir... Burhan Karaçam, Mustafa Taviloğlu ve Halis Komili işte bu "hayalini gerçekleştirenler” arasında yer alan isimlerden. Çoğu kişinin cesaret bile edemeyeceği bir maceraya imza atan duayen işadamları, denizci arkadaşları Murat Duran’ın teklifiyle Atlantik Denizi’ni aştı.
13 günlük unutulmaz yolculuklarının 8 gününü şiddetli fırtınayla geçiren 4 arkadaşın deneyimlerini, yaşadıklarını ve böyle bir geziye çıkmak isteyenlere önerilerini Burhan Karaçam’dan dinledik.
Burhan Karaçam, Mustafa Taviloğlu ve Halis Komili'yi tanıyorsunuz... Karaçam, yılların bankacısı. Taviloğlu, duayen perakendeci. Komili ise iş dünyasının bir dönemine damgasını vuran işadamı...
Bu 3 iş insanı, denizci arkadaşları Murat Duran'ın teklifiyle, kendilerini unutulmaz bir yolculuğun içinde buldu... Murat Duran'ın, "Atlantik Denizi'ni tekneyle geçmeye var mısınız" önerisine önce şaşıran, ardından da kabul eden 3 arkadaş, 2012 yılının Kasım ayında planladıkları maceralarına, teknenin yetişmemesi ve diğer nedenlerden dolayı ancak 2013 yılının aralık ayında çıkabildiler...
Bu müthiş yolculuk için önce yola İstanbul'dan çıktılar, Kanarya Adaları'nın Las Palmas kentinde buluştular. Yolculuk için bütün ayrıntıları gözden geçirip, 5 Aralık 2013 günü Vira Bismillah dediler. Hedefleri Karayipler'deki Saint Marten Adası'na ise 13 Aralık'ta ulaştılar.
Murat Duran'ın teknesiyle yapılan ve 13 günlükyolculuklarının 8 günü şiddetli fırtınayla geçiren 4 yakın arkadaşın deneyimlerini Burhan Karaçam, CEOLife'la paylaştı. 40 metrelik yelkenliyle yapılan yolculuk sırasında yaşanan tartışmaları, deneyimleri anlattı. Atlantik geçişi düşünenlere önerilerini aktardı.
YOLCULUK NASIL BAŞLADI?
Bu büyük yolculuğa son teknolojiyle donatılmış 40 metrelik bir tekneyle başladık. Teknenin büyük bir kısmı Türkiye'de yapıldı ama aslen İtalyan bir tekne olduğunu söylemem gerekiyor. Monaco'daki tekne fuarına da götürüldü.~
Kanarya Adaları'nın Las Palmas Limanı'nda yüklemesi yapıldı ve buradan ilk defa denize açıldı. Teknenin kendi seyir planı vardı. Buna göre tekne, önce Karayipler'e gidecekti. Kış döneminde orada charter olarakçalışacaktı. Biz bunu öğrenince kendi planımızı yaptık.
Çünkü, teknenin sahibi arkadaşımız Murat Duman idi ve ilkyolculuğunda arkadaşımızı yalnız bırakmak istemedik. Arkadaşımız Murat Duran'a, ben, Halis Komili, Mustafa Taviloğlu yol arkadaşlığı yaptık.
LAS PALMAS'TAN ÇIKIŞ
Hepimizi heyecanlandıran yolculuk 5 Aralık 2013'te Kanarya Adaları'nda başladı, 18 Aralık'ta Saint Martin'de bitti. Onun öncesinde biz İstanbul'dan uçakla Madrid'e gittik ve oradan Las Palmas'a geçtik. Tekneye orada bindik.
Kanarya Adaları'ndan çıktıktan sonra yolda bize 3 gün boyunca yunuslar eşlik etti. Kıyıya yakınken yunuslar küçüldü, derinlerde büyüdü. Pırıl pırıl bir su vardı, havuzda gidiyor gibiydik. Müthiş bir atmosfer vardı. Büyüleyici bir yolculuk olduğunu söylemem gerekiyor.
FİKİR KİMDEN ÇIKTI?
Hepimizi heyecanlandıran bu fikir, 2012 Ekim ayında Murat Dural'dan çıktı. Teknesinin durumunu anlattı ve kendisine yol arkadaşı aradığını söyledi. Bize teklif etti, biz de hiç düşünmeden kabul ettik.
Teknede 4 kamara vardı. O yüzden yalnızca 4 kişiyle yola çıktık. Bu arada hepimizin yaşının 60 üstü olduğuna da dikkat çekmek isterim. Aslında ilk planımız seyahati 2012 yılının Kasım ayında yapmak üzerine kuruluydu. Ancak, çeşitli nedenlerden yapamadık.
Sonra 2013 yılının Nisan ayına bıraktık. O zaman yapamadık, çünkü tekne yetişmedi. Bu yüzden seyahati hep erteledik. İlk başta turistik gezi gibi başladı. Okyanusta balık tuttuk. İlk 4 gün gayet güzeldi. Balık keyfi yaptık, bol bol film seyrettik. ~
Aşçımız da çok başarılıydı. Sonra fırtınaya yakalandık. 5 gün boyunca ulaşılabilirdik. Ancak, sonra Tanrıyla baş başaydık. Devamlı internet bağlantımız vardı, Whatsapp kullanıyorduk. Fırtına dışında da pek zorluk yaşamadık.
FIRTINALI DENİZDE KEYİF
Midemiz bulanmasın diye hepimiz denge bileziği kullandık. Deniz tutmasın diye beyaz leblebi ve siyah zeytin yedik. Kahvaltıda zencefil çayı içtik. Bir kere deniz tutarsa, ilaç alsanız bile işe yaramıyormuş.
Aldığımız önlemlerle mide bulantısını önlemiş olduk. Dolayısıyla deniz tutmadan önce ilaç almak lazım. O da uyku yaptığı için pek tavsiye etmediler.
Ama hiçbirimizi deniz tutmadı.
Bayağı da sallandık. Teknede o kadar lüksten sonra fırtınada zorlandık. Dalga boyları 60100 metre arasındaydı ve yüksekliği 7-8 metreye kadar çıkıyordu. O kadar rahat bir tekne ki biz bu yüzden sallantıyı o derece hissetmedik, yine de zordu.
Sarsıntıdan dolayı birkaç kere düştük. Teknede 6 kişi çalışıyordu. Yelkenin bir yeri kırılmıştı, değişmesi gerekiyordu. Vinçle çıkıp değiştirdiler. Allahtan değiştirilmiş sonra fırtına patladı zaten.
SÜRPRİZLER VAR MIYDI?
Hepimiz için heyecanlı bir yolculuktu. Çünkü, böylesini ilk defa yapıyorduk. Düşünsenize, tam 13 gün karaya hiç ayak basmadan yolculuk yapacaktık. Gerçekten müthiş bir deneyim olduğunu söylemem gerekiyor.
Nitekim yolculuğumuza fırtına damgasını vurdu. Bu nedenle gece gündüz uyumadık. Fazla uyumadığımız için de sürekli konuştuk, tartıştık, çeşitli konularda fikir alışverişi yaptık. Tabii bol bol balık tuttuk.
Müthiş doğa olaylarına tanıklık ettik. Hemen dibimizden hortumun geçmesi hepimizi heyecanlandırdı. Balina, uçan balık gördük, doğayla iç içe yaşadık, çok güzel şafak vakitleri gördük. Büyük bir dayanışma, dostluk ve yardımlaşma yaşadık. Hayatımızda yaşamadıklarımızı yaşadık. 4 arkadaşız ve 4 erkek ilk defa bekar olarak bir şey yaptık.~ YOLCULUK NE KAZANDIRDI?
Bu kadar bir arada vakit geçirince şunu gördük: Hepimiz iyi arkadaştık ama arkadaşlığımız daha da kuvvetlendi. Birbirimizin bilmediğimiz yanlarını öğrendik. Zor koşullarda dayanışmanın önemini gördük.
Hasta olduğumuz, uykumuzun kaçtığı, yemekyiyemediğimiz durumlar oldu. Beraber güldük, dertleştik, tartıştık, eğlendik. Aslına bakarsanız, bu yolculuk, tam anlamıyla turistik bir gezi değildi. Tehlikeli bir yolculuktu. Neyse ki gidilecek zamanı rüzgara göre ayarlamak mümkün.
Biz, ticaret rüzgarları denen rüzgarları arkadan aldık. Bu yüzden dalga da arkadan geldi. Bazen dümdüz havada dalga yiyorsunuz. Bazen şimşekler çakıyor, deniz dümdüz. Yani yukarıyla aşağının alakası yok.
DENİZDE NE KONUŞULUR?
Söylediğim gibi denizde çok vaktimiz oldu. Uyumadığımız zamanları da göz önüne aldığımızda, bol bol sohbet ettik. Başta Türkiye'nin sorunları olmak üzere çeşitli konuları tartıştık. Bazen çocuklarımızla ilgili konuştuk, bazen de arkadaş ilişkilerimizi gözden geçirdik.
Türkiye'nin iç ve dış politikası gibi her şeyi konuştuk. Film seyrettik. Bunlar ilk 4 günde oldu, sonra fırtına başladı. Türkiye için geniş çözümler bulamadık ama birbirimizi anladık ve çokyakınlaştık. Herkes kendi görüşünü, somut verilere dayanarak anlattı ve sonunda bir uzlaşmaya vardık.
Orada 4 günde Kur'an-ı Kerim'i tekrardan hatmettim. Bu benim, 5'inci okumam. Evde okumaktan farkı, çok zamanınız var. Çok sessiz. Rahatlıkla derinleşerek okuyabiliyorsunuz. Kafanızı tamamen veriyorsunuz.~ GÜVENLİK İÇİNDE 13 GÜN
Fırtına dışında çok büyükzorluklar olmadı. Sadece büyük bir hortum çok yakınımızdan geçti. Bize pek zararı olmadı. Mustafa Taviloğlu'nun biraz karın ağrısı vardı ama onun dışında bir sıkıntı olmadı.
Gündüz teknenin havuz bölümünde kalıyorduk, güvenlik nedeniyle buruna göndermiyorlardı. Gece düşeriz diye teknenin dışına çıkamıyorduk. Bütün hayatımız teknenin iç tarafında geçti. Güvenlik için bu şekilde 13 gün geçirdik. En büyük tehlike gemilerden düşen konteynerler ve büyük bir balinanın tekneye çarpması. Bunları radarda göremiyorsunuz!
OKYANUSTA DENİZ KEYFİ
Bütün yolculuk boyunca ortalama saatte 10 mille gittik. Bu, günde yaklaşık 240 mil anlamına geliyor. Toplamda 2 bin 950 mil kat ettik. 4 gün motorla, sonraki 9 gün yelkenliyle gittik. Ortada, 1475'inci mile gelince denize girilirmiş ama orada duracak halimiz yoktu.
Biz denize Karayipler'de girdik. Saint Martin'de bir kere daha okyanusa girin dediler ama su hem dalgalı hem bulanıktı. Saint Martin çok enteresan bir ada. Hollanda tarafı ve Fransız tarafı var. Hollanda tarafının yaşam standardı daha düşük... Küçük bir ada ama çok trafik var. Yollar çok kısıtlı. Bir yerden bir yere gitmek saatler alıyor. Etrafı biraz gezdik.
PİŞMANLIK OLDU MU?
Yolculuk boyunca "Nereden geldik buraya" dediğimiz çok an yaşamadık. Ancak, özellikle fırtına sırasında böyle düşünmedikdesem yalan olur. Esas fırtına gece çıkıyordu. Kesintisiz ve şiddetli bir fırtınaydı. Bizim gibi alışık olmayanlar için korkutucuydu.
Dönüşte öğrendik ki rüzgar 25 knot olduğu zaman Türkiye'de denize kimse çıkmazmış, biz 45-35-55 knot arası fırtınada 8 gün gittik. Aramızda denizci olmayan bir tek bendim. Teknelere sadece turist olarak bindiğim için fazla deneyimim yoktu.~
İlk kez yelken yolculuğu Ege'de, Ahmet Kamil Esirtgen ile küçük bir tekneyle Fethiye'yle Göcek arası yelkenliye binmiştim sadece. Bu ikinciydi. Büyük bir aşama oldu.
"UNUTULMAZ BİR DENEYİM OLDU”
Tahmin ettiğimden çok ilginç bir deneyim yaşadık Tam anlamıyla sürprizlerle dolu bir yolculuk oldu. Neyle karşı karşıya kalacağınızı hiçbir şekilde kestiremiyorsunuz. Yakın arkadaşlarımız bu yolculuğa bir önceki yıl gitmişlerdi. Hiç dalga yokmuş ve sadece bir gün yelken açabilmişler, kalan yolu motorla geçmişler.
Onlarla dalga geçtik, ‘Atlantik’i geçtik diye Van Gölü’nü geçmişsiniz’ Onları o kadar kızdırdık ki onlar da bizimle dalga geçmesinler diye Allah’ım bize dalga ver de fotoğrafını çekelim diyordum. Ancak, arkadaşlar da ‘Ne diyorsun, ağzından yel alsın! Yelken yerine motorla geçmeye razıyız’ diyorlardı. Neden böyle söylediklerini de o fırtınada anladım.
"İLK FIRTINAYI YİYİNCE ALLAH’A TESLİM OLDUM”
Burhan Karaçam, yolculuğun zor yanlarından birinin de “seyahat öncesi” olduğunu söylüyor. “Gitmeden önce ailelerimiz biraz muhalefet etti” diyen Karaçam, “Ne de olsa sonuçta tehlikeli bir yolculuktu. Ama üstünde çok fazla durmadılar” diye ekliyor.
Karaçam'ın dikkat çektiği bir başka nokta ise “Denizin ortasında insanın kendisiyle hesaplaşması.” Karaçam şöyle diyor: "Böyle bir yolculukta insan hem hesaplaşıyor hem de çok yakınlaşıyor. Ben ilk 2 gece fırtına yediğimiz zaman Allah’a teslim oldum. Yapabilecek hiçbir şeyin yok.
Gönül huzuru içinde teslim oluyorsun. Üçüncü gün aynı fırtınaya girdik. Allah’ım sen benim canımı almadın ya herhalde biz bunu da geçeriz dedim. Ama ilk gece kötüydü ve ödüm koptu. Orada teslim oluyorsun!”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?