Enplus CEO’su Murat Hatipoğlu için yemek yapmak, sadece bir hobi değil; aynı zamanda bir denge arayışı. Çocuklukta başlayan mutfak merakı, yıllar içinde bir tutkuya dönüşmüş. Yoğun iş temposunun ardından, mutfakta geçirdiği zaman, Hatioğlu için zihni boşaltan, yaratıcılığı tetikleyen bir alana dönüşüyor.
Mutfakta zaman geçirmek, birçokları için günlük bir zorunluluk olabilir. Ancak bazıları için bu alan, hayatın temposunu yavaşlatan, zihni yeniden dengeleyen bir sığınak. Enplus CEO’su Murat Hatipoğlu, bu ikinci gruba dahil. Çocuk yaşlarda başlayan ilgisi, bugün onun hem dinlenme hem üretim alanına dönüşmüş durumda.
Nil Dumansızoğlu / [email protected]
Capital Dergisi / Haziran 2025
İş dünyasındaki yoğun tempo, onun için mutfakta yavaşlıyor. Mutfağa girdiğinde saatlerce tek bir yemeğe odaklanmak, Hatipoğlu için meditasyon demek. Özellikle de uzun süre pişen tariflere olan ilgi duyduğunu söyleyen Hatipoğlu’nun İtalyan mutfağına özel bir ilgisi var. Malzemeye gösterdiği özen, seçimlerindeki sadelik ve lezzete duyduğu saygı, iş hayatında benimsediği yaklaşımı da yansıtıyor.
Tüm bu ritüellerin arasına sıkışan bir başka denge aracıysa spor. Hatipoğlu, haftada birkaç gün tenis oynayarak hem bedenini hem zihnini canlı tutuyor. Oyundaki stratejik düşünme, sabır ve odaklanma gibi unsurlar, onun iş hayatına da doğrudan yansıyor. Hatipoğlu ile yemek yapmanın onun için anlamını, sporla kurduğu dengeyi ve iş dışı yaşamını konuştuk:
İş dışında gününüzü nasıl organize ediyorsunuz, sabah veya akşam rutinleriniz var mı?
Açıkçası günüm oldukça yoğun geçiyor; ama dengeyi kurmaya özen gösteriyorum. Sabahları güne erken başlarım; genelde kısa bir yürüyüşle güne zinde girmeyi tercih ederim. Günün bu saatleri biraz da kafamı toparladığım, günü planladığım anlar oluyor. Kahvemi içmeden güne başlamam diyebilirim. Akşamları ise işten tamamen kopmak için özellikle ailemle vakit geçirmeye, bazen mutfağa girip bir şeyler pişirmeye ya da sevdiğim bir dizi ya da kitapla günü kapatmaya çalışırım. Hafta içinde olmasa da haftanın birkaç gününü tenis oynamaya zaman ayırıyorum. Bu hem fiziksel hem zihinsel olarak bana çok iyi geliyor. Günün sonunda önemli olan şey hem işte hem özel hayatta sürdürülebilir bir tempo yakalayabilmek.
İş yaşam dengesi sizin için ne ifade ediyor, gerçekten kurulabiliyor mu?
Bence iş yaşam dengesi, herkes için farklı bir anlam taşıyor. Benim için bu denge, sadece vakit ayırmak değil, ayırdığım vakitte gerçekten “orada” olabilmekle ilgili. Yoğun tempolu bir iş hayatım var ama ne zaman durmam gerektiğini bilmek de en az çalışmak kadar önemli. Aileme, hobilerime ve kendime zaman ayırabildiğimde, işimde de daha verimli ve yaratıcı olduğumu görüyorum. Mükemmel bir denge her zaman mümkün değil, kabul ediyorum. Ancak dengeli yaşam çabası bile insanı daha sağlıklı, daha mutlu ve daha odaklı hale getiriyor. Bu yüzden ben, sürdürülebilir bir tempoyu ve kaliteli zamanı önceliklendiriyorum.
Yemek yapma merakınız ne zaman başladı?
Aslında mutfağa ilgim çocukluk yıllarıma dayanıyor. Küçük yaşlardan itibaren mutfakta vakit geçirmeyi, izlemeyi, yardım etmeyi hep sevmişimdir. O zamanlar oyun gibi gelen bu merak, zamanla gerçek bir ilgiye dönüştü. Yıllar içinde farklı mutfakları keşfetmek, yeni tarifler denemek benim için hem keyifli hem de yaratıcı bir alan haline geldi. Özellikle de iş yoğunluğundan uzaklaşıp sadece o ana odaklanabildiğim bir zaman dilimi diyebilirim. Bugün mutfağa girdiğimde, hala o çocukluk heyecanını hissediyorum.
En iddialı olduğunuz yemekler neler? Evde hangi mutfaklar pişiyor?
Evde genelde Türk yemekleri pişiyor. Benim mutfakta en çok keyif aldığım alan kesinlikle İtalyan mutfağı. Özellikle de lazanya konusunda oldukça iddialıyım. Ama öyle pratik bir lazanya değil; sadece ragu’sunun pişmesi yaklaşık 5,5-6 saat sürüyor. Tüm hazırlık süreciyle birlikte yaklaşık 7 saatte tamamlanan bir yemek… Gerçek anlamda sabır ve emek istiyor ama sonuç buna fazlasıyla değiyor. Et yemekleri de güçlü olduğum bir alan. Izgara ya da fırında pişirdiğim balıklarda da oldukça özenliyim; neredeyse ızgarada yapılmış gibi sonuç almayı önemsiyorum. Tabii mutfağa girdiğimde biraz detaycıyımdır, özel bıçak takımımla çalışırım ve açıkçası onlara kimsenin dokunmasını istemem. Mutfağı biraz dağıtıyor olabilirim ama ortaya çıkan sonuç genellikle beklentiyi karşılıyor.
İtalyan mutfağı sizi hangi yönüyle cezbediyor?
İtalyan mutfağı benim için apayrı bir yerde. Sadeliğiyle lezzet yaratabilen bir mutfak olması beni her zaman etkilemiştir. Az malzemeyle çok şey anlatabiliyorlar ve bu da benim mutfaktaki bakış açıma çok yakın. Taze makarna yapımı, uzun süre pişen ragu’lar ya da iyi bir zeytinyağıyla birleşen basit ama karakterli tatlar beni gerçekten heyecanlandırıyor. Malzeme olarak da iyi kalite parmesan peyniri, taze fesleğen, domates ve zeytinyağı gibi temel ama etkili ürünler vazgeçilmezim. İyi bir İtalyan yemeğinin karmaşık olmasına gerek yok; önemli olan uyum ve denge. Bu anlayış mutfakta da iş hayatında da bana ilham veriyor.
Yemek yapmak sizde nasıl duygular uyandırıyor? Sizin için bir meditasyon mu, bir kaçış mı?
Yemek yapmak benim için hem bir kaçış hem bir tür meditasyon. Günün temposundan uzaklaşıp sadece o anla meşgul olmak, zihni rahatlatan bir süreç. Malzemeleri hazırlarken kokuların mutfağa yayılmasıyla birlikte başka bir ruh haline geçiyorum. Odaklanmayı, sabrı ve özeni hatırlatıyor bana. Aynı zamanda yaratıcı bir alan da sunuyor. Tarifler üzerinden ilerleseniz bile her defasında farklı bir dokunuş yapma şansınız var. Bu da yaratıcılığımı beslerken beni özgür hissettiriyor. Kısacası, yemek yapmak sadece fiziksel bir eylem değil; zihinsel olarak da dengede kalmamı sağlayan özel bir alan.
Market ya da mutfak alışverişi yaparken nelere dikkat edersiniz?
Alışveriş yaparken önceliğim her zaman kalite ve işlevsellik. Ürünlerin doğal, taze ve mümkünse yerel olmasına özen gösteririm. Ne aldığınızı bilmek ve o malzemeyle ne yapacağınızı hayal edebilmek, bence mutfağın en keyifli kısmı. Özellikle et ve sebze seçiminde dikkatliyim; çünkü iyi bir yemeğin temeli kaliteli üründen geçiyor. Evimde kullandığım birçok ürün Enplus’tan. Bu ürünlerin mutfaktaki süreci kolaylaştırması, daha keyifli ve verimli hale getirmesi benim için çok önemli. Kullanıcı deneyimini birebir yaşamak hem markaya olan güvenimi arttırıyor hem müşteri beklentilerini daha iyi anlamamı sağlıyor.
Hobileriniz, kişiliğinizi şekillendiren unsurlar arasında mı?
Kesinlikle. Hobilerim, kimliğimi ve hayata bakış açımı şekillendiren önemli unsurlar arasında. Keyif alarak yaptığım tüm aktiviteler, bana hem zihinsel hem duygusal anlamda katkı sağlıyor. Kendimi tanımamı, geliştirmemi ve iş-özel hayat dengemi kurmamı kolaylaştırıyor. Bu nedenle hobilerim sadece boş zamanlarımı değerlendirme aracı değil, aynı zamanda kişisel gelişimimin de bir parçası.
İş dışında üretken kalmak isteyen yöneticilere neler önerirsiniz?
İş dışında üretken kalmak, kişisel gelişimi desteklemek ve dengeyi sağlamak açısından çok önemli. İlk önerim, ilgi duydukları alanlarda yeni beceriler edinmeye zaman ayırmaları olacaktır. Bu bir spor dalı, sanat alanı ya da başka bir hobi olabilir. Yaratıcı ve zihinsel olarak sizi motive eden aktiviteler, işinize de taze bir perspektif katacaktır. Ayrıca düzenli olarak fiziksel aktivitelerde bulunmak, özellikle stresli bir iş ortamında çalışırken verimliliğinizi artırır. Bunların dışında, kitap okumak, yeni fikirler üzerinde düşünmek ya da kişisel projelere zaman ayırmak da oldukça faydalı. Hem iş dışında üretken olmayı hem kişisel gelişimi desteklemeyi sağlayan bir denge kurmak, uzun vadede verimli olmanıza katkıda bulunur.
“TENİS, LİDERLİK ANLAYIŞIMIN YANSIMASI”
KAZANDIRDIĞI YETKİNLİKLER Tenis benim için sadece bir spor değil, yaşam tarzımın önemli bir parçası. Sahaya çıktığınız anda tüm dikkatinizi oyuna vermek zorundasınız. Bu da sizi hem zihinsel hem fiziksel olarak diri tutuyor. Dayanıklılık, stratejik düşünme, hızlı karar alma ve odaklanma gibi tenisle gelişen yetiler. Özellikle baskı altında doğru hamleyi yapabilmek, her iki alanda da büyük fark yaratıyor.
EN ÖNEMLİ ÖĞRETİ Kortta geçen zaman insana çok şey öğretiyor. En başta, sabırlı olmayı, odaklanmayı ve doğru zamanı beklemeyi öğreniyorsunuz. Ayrıca tenis bireysel bir spor olduğu için, sorumluluğu tamamen üstlenmeyi de öğretiyor. Başarı da hata da size ait. Bu da liderlik bakış açısını güçlendiriyor. Kortta kazandığım farkındalık ve disiplin, iş hayatında da karar alma süreçlerime ve stres yönetimime olumlu yansıyor.
“SADECE OYUN DEĞİL” Rekabetçi bir yapım var. Kazanma hırsı değil ama iyi oynama ve gelişme isteği beni motive ediyor. Kortta rakibimle centilmence bir mücadele içinde olmak, aynı zamanda kendi sınırlarımı zorlamak bana büyük keyif veriyor. Sporun kazandırdığı disiplin ve ritim, iş yaşamındaki tempomu da daha sürdürülebilir kılıyor. Kısacası tenis, benim için sadece bir oyun değil, karakterimin, karar alma şeklimin ve liderlik anlayışımın bir yansıması.
“HAYATIMIN VAZGEÇİLMEZ BİR PARÇASI”
ZİHİNSEL ARINMA Spor, çocukluk yıllarımdan beri hayatımın vazgeçilmez bir parçası. Tenis ve squash gibi rekabetçi sporlara üniversite döneminde, özellikle Almanya’da Heidelberg Üniversitesi’nde eğitim aldığım yıllarda daha bilinçli ve düzenli şekilde yöneldim. O zamandan beri de hayatımda kalıcı bir yer edindiler. Yoğun bir iş temposunun ardından korta çıkmak, benim için hem fiziksel bir denge hem zihinsel bir arınma. Spor yapmanın en büyük katkısı belki de bu; stresin sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesini sağlamak.
DENGE SAĞLIYOR Tenis benim için hem fiziksel hem de zihinsel bir denge unsuru. Haftada iki ya da üç kez mutlaka korta çıkarım. Mümkünse açık havada oynamayı tercih ediyorum; hem doğayla temas hem de hareket halinde olmak iyi hissettiriyor. Düzenli olarak oynadığım birkaç partnerim var. Zaman zaman antrenörle de çalışıyorum, teknik anlamda kendimi geliştirmeyi önemsiyorum.
“SEYAHAT, MUTFAK VİZYONUMU GELİŞTİRİYOR”
DOĞA VE ŞEHİR İÇ İÇE İş gereği çok yoğun bir seyahat programım olduğundan, tatile pek vakit ayıramıyorum. Bu yüzden boş zamanlarımı genellikle evde dinlenerek geçirmeyi tercih ediyorum. Fırsat bulduğumda doğayla iç içe, sakin yerlere gitmeyi de seviyorum. Hem doğa hem de şehir beni aynı ölçüde cezbediyor, ikisinin bir arada olduğu lokasyonları tercih ediyorum. Sessizlik ve kalabalık arasında ise bir denge sağlamayı seviyorum.
İLHAM KAYNAĞI Seyahat ettiğim yerlerde yerel mutfakları keşfetmek benim için çok keyifli ve ilham verici. Her coğrafyanın kendi malzemesi, pişirme tekniği ve sofra kültürü oluyor. Bu farklılıkları deneyimlemek hem damak zevkimi hem de mutfak vizyonumu geliştiriyor. Yeni bir tat keşfetmek, bazen evde deneyeceğim bir yemeğe ilham kaynağı bile olabiliyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?