En Değerli Yatırım

Aslında hiç kimse böyle bir analiz yapmamıştır. “Bu çocuğu 18 yaşına getirinceye kadar ne kadar harcadım” diye bazı anne-babaların aklından geçmiştir. Ancak, Türkiye’de bunu ortaya koyan araştırmal...

1.04.2001 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Aslında hiç kimse böyle bir analiz yapmamıştır. “Bu çocuğu 18 yaşına getirinceye kadar ne kadar harcadım” diye bazı anne-babaların aklından geçmiştir. Ancak, Türkiye’de bunu ortaya koyan araştırmalar yok. Başta ABD olmak üzere Batı’da bu tür araştırmalar yıllardır gerçekleştiriliyor. Devlet desteğinden boşanma davalarına, vergi indiriminden tüketim analizlerine, çok sayıda alanda önemli boşluğu dolduracak bu tür araştırmanın ilkini, Capital Türkiye için hazırladı... İşte A’dan E’ye, bütün gelir grupları için bir çocuk yetiştirmenin çok özel hesabı...

Her ana-babanın iyi bildiği gibi çocuk yetiştirmek için hem zamana hem de paraya ihtiyaç vardır. Ancak, hiç kimsenin aklına, “Çocuğum için ne kadar para harcadım” diye gelmemiştir. Çocuk yetiştirmenin maliyetini ortaya koyan araştırmaların yapılmaması da, bu konudaki merak dolu soruları yanıtsız bıraktı. Ancak, bu sorunun yanıtı hem anne – baba olmayı planlayanlar hem de devlet için önemlidir. Devletin çocuk desteği ödemelerinde, çocuk- vergi indirimlerinde ve mahkemelerce nafaka miktarı saptamalarında, yetiştirme maliyetine yönelik hesaplamalar, daha sağlıklı kararlar verilmesine katkıda bulunur.

Gelişmiş veya gelişmekte olan bir çok ülke bu konuda düzenli olarak çalışmalar yapıyor ve yayınlıyor. ABD Tarım Departmanı Beslenme ve Destek Merkezi (United States Department of Agriculture- Center for Nutrition and Promotion) ve Avustralya Aile Araştırmaları Enstitüsü bu konuda rapor hazırlayan kuruluşlardan sadece birkaçı... Ancak, Türkiye’de bu konuda yapılmış güncel bir bilimsel çalışma yok. Olanlarda çok eski ve günümüzün şartlarını yansıtmıyor. Örneğin ODTÜ’den Prof. Dr. Ayşıt Tansel, 1964-1965 yıllarında DİE’nin Ankara’da gerçekleştirdiği hanehalkı harcama anketlerini kullanarak yaptığı çalışmada onbeş yaşına kadar olan bir çocuğun aylık ortalama masrafını, o günün fiyatları ile 255 Lira olarak hesaplamış. Bu masraflar 2000 yılı fiyatları ile 35 milyon 700 bin liraya karşılık geliyor.

Ancak, 1965’ten bu yana çok şey değişti, o yıllarda 270 dolar seviyesinde olan kişi başı milli gelir 3 bin doların üzerine çıktı. Dolayısıyla hesabın geçerliliği de ortadan kalktı.

Türkiye’ye özel maliyet hesabı

Türkiye’nin geçirdiği bu müthiş dönüşüm süreciyle beraber çocukların aile içindeki konumu ve onlara yapılan harcamaların tutarı da değişti. Capital olarak bu konuda bir inceleme yaptık, bilimsel çalışmaları gözden geçirdik. Elde ettiğimiz bilgi ve bulgulara dayanarak  “Türkiye’de bir çocuk yetiştirmenin maliyetini” hesaplamaya çalıştık.

Bu çalışmanın sonucunda, gelir piramidinin en tepesindeki yüzde 20’lik dilimde yer alan ve ortalama geliri 27 bin 400 dolar civarında olan bir ailenin, çocuğunu 18 yaşına getirene kadar 85 bin doların üzerinde bir para harcadığı ortaya çıkıyor. Bu en varlıklı aileler, 0-4 yaş arasındaki bir bebek için yılda 4 bin 120 bin dolar ayırıyor. Çocuğun yaşı ilerledikçe masrafları da artıyor.

Gelir piramidinin en tepesindeki ailelerin 5-9 yaş arasındaki bir çocuk için yaptığı yıllık ortalama harcama ise 4 bin 670 doları buluyor. Bu ailelerde 10- 14 yaş grubunun harcaması 5 bin 500 dolara, 15-17 yaş grubunun yıllık ortalama harcaması  ise 6 bin doları aşıyor. Gelir piramidinin en altındaki yoksul bir ailede ise bir çocuk 18 yaşına gelene kadar 10 bin 730 dolar yani yaklaşık 11 dolar harcama yapılması gerekiyor.

Biz devletin çocuk için yaptığı harcamaları bu hesapta dikkate almadık, sadece ailelerin harcamalarını hesapladık. Bir birey için kamunun ne kadar eğitim-sağlık, alt-yapı harcaması yaptığını net olarak ortaya koymak zor. Ancak, merak edenler için söyleyelim; Milli Eğitim Bakanlığı’ndan aldığımız bilgilere göre;  ilköğretim çağındaki bir çocuğun masrafları için devlet yılda 370 dolar, ortaöğretim çağında bir çocuğun masrafları için ise yılda 600 dolar harcıyor.

Hesaplamak neden zor?

Aslında , “bir çocuk yetiştirmenin maliyeti nedir?”sorusunun yanıtını vermek hiç de kolay bir iş değildir. Çünkü, tüketim araştırmaları yapılırken o hanede yaşan harcamalar, bireysel bazda değil,  hane halkı esas alınarak gerçekleştirilir. Ekonomistler konu üzerinde saatlerce kafa yormuşlardır. Çocuk yetiştirme maliyetini hesaplamak üzere kullanılan yöntemler arasında en fazla “Rothbarth” ve “Engel” yöntemleri kabul görmektedir.

Kimileri bu hesabın, aynı gelir düzeyindeki çocuksuz bir çiftin harcamaları ile çocuklu bir çiftin harcamalarının karşılaştırılarak kolayca yapılabileceğini düşünebilir. Ancak, çocuklu çiftin harcamalarıyla çocuksuz çiftin harcamaları arasındaki fark, çocuğun maliyetini temsil etmez. Çünkü, “görülmeyen” bir takım harcamalar vardır...Örneğin, bebek düşünülerek tutulmuş geniş – iyi bir evin kirası  yüksektir. Bebeğin odasını aydınlatmak için ne kadar elektrik kullandığımızı, buzdolabından onun ne derece faydalandığını bilmeyiz. Ayrıca, çocuklu bir çiftin toplam harcamaları bize bu çiftin çocukları uğruna içki- sigara- giyim veya eğlence gibi  kendi harcamalarından ne kadar kıstıklarını da göstermez.

Oysa, yapılan araştırmalar bebek sahibi olan çiftlerin kendilerine özel harcamalarının düştüğünü gösteriyor. Gelirleri yüksek olmayan çiftler harcamalarını kısıyor, gelirleri yüksek olan çiftler ise dışarıda yemeğe çıkmak, eğlenmek için daha az vakit ayırdıkları için kendileri için yaptıkları harcamaları düşüyor. Restoranlara- sinemalara harcanacak para bebek mamalarına ve kağıt bezlere gidiyor.

Bu nedenle, çocuklu ve çocuksuz bir çiftin harcamalarını karşılaştırarak bir hesap yapmaya çalışmak bizi çok yanlış sonuçlara götürür.

İkinci çocuk daha ucuz!

Hangimiz ağabeyimizin veya ablamızın bisikletiyle büyümedik? Onların küçülen elbiselerini giymedik? Biraz kırık-dökük de olsa onların oyuncak koleksiyonu ile oynamayanımız var mı aramızda? Bir çikolatayı bölüşüp yediğinizi, tek bir sarışın bebeği sırayla oynadığınızı unuttunuz mu yoksa?

İki çocuklu çiftler “ölçek ekonomisi”nin nimetlerinden faydalanıyor, ikinci çocuğu yetiştirmek daha ucuza mal edilebiliyor. Capital olarak bu araştırma yazısını hazırlarken incelediğimiz bilimsel makalelerin tespitlerinin de bu yönde olduğunu gördük.

Çocuğun maliyeti hesaplanırken yiyecek, giyim-ayakkabı, ev eşyaları, enerji ( elektrik-gaz vb...), okul, eğlence, sağlık, oyuncak – hediye ve harçlık gibi harcamalar dikkate alınıyor.

Alt gelir grubundaki aileler en çok çocukların gıda masrafları için harcama yapıyor. Gelir yükseldikçe gıda harcamalarının toplam içindeki payı düşüyor. Eğitim giderleri ve harçlık olarak çocuğa verilen paranın miktarı ise artıyor.

En çok nereye harcanıyor?

Avustralya Aile Çalışmaları Enstitüsü’nün yatırdığı araştırmalar, en alt gelir grubundaki ailelerin 0-4 yaş arasındaki bir çocuk için bütçelerinin yüzde 13’ünü ayırdıklarını, 5- 9 yaş arasındaki çocuklarda bu oranın ailenin toplam gelirinin yüzde 15’ine çıktığını, 10 – 14 yaş arasında ergenlik çağındaki bir çocuğa en yoksul ailelerde bile gelirin yüzde 22’sinin ayrıldığını gösteriyor. Gelir piramidinin en altında yer alan hanelerde 15-17 yaş arasındaki bir gencin masrafları ise hane gelirinin yüzde 30’u kadar tutuyor.

En üst gelir grubundaki varlıklı Avustralyalı aileler 0-4 yaş grubundaki çocukları için gelirlerinin yüzde 10’unu harcıyor. Çocuk büyüdükçe masrafları artıyor ve A gelir grubundan bir aileye mensup 15-17 yaş arasındaki gencin harcamalarının tutarı ailenin toplam gelirinin yüzde 22’sine ulaşıyor.

Türkiye’de ise 0- 4 yaş arasındaki bebeği için A gelir grubundaki varlıklı bir aile gelirinin yüzde 15’ini, B grubundaki aile yüzde 17’sini, C’deki aileler yüzde 20’sini, dar gelirli D grubu haneler gelirlerinin yüzde 22’sini, en yoksul haneleri temsil eden E’ler ise gelirlerinin yüzde 24’ünü ayırıyor. A grubundaki varlıklı bir aile bebeği için yılda 4 bin 115 dolar, E grubundaki yoksul bir aile ise 0-4 yaş arasındaki bebekleri için sadece 584 dolar harcıyor.

PAZARLAMACI GÖZÜYLE ÇOCUK GİYİM HARCAMALARININ ANALİZİ

Koray Erdoğdu/Loft

Loft’un pazarlama müdürü Koray Erdoğdu, deneyimli bir pazarlamacı gözüyle, Türkiye’de A, B, C gelir gruplarındaki hanelerde çocuklar için yapılan toplam harcamaları değerlendirdi. Giyimden diğer alanlara, çocuklara yönelik giyim harcamalar ilişkin tahminlerde bulundu. Erdoğdu’nun tahminleri Capital’in elde ettiği sonuçlarla da uyumlu.

A GRUBU ÇOCUĞA YILDA 6 BİN DOLAR: Türkiye’de A gelir grubu dediğimizde, biz ortalama yıllık geliri 40 bin dolar olan aileleri düşünerek konuşuyoruz. Bu hanelerde 18 yaşına kadar çocuk için yılda ortalama 6 bin dolar harcanıyor. Aile bütçesinden çocuklara ayrılan pay yüzde 15 civarında... 0-6 yaş grubundaki A gelir grubundan bir çocuğun giyim harcamaları 600 dolar, 7-12 yaş arasında 800 dolar. 13-18 yaş grubunda ise 1000 dolar civarında olduğunu tahmin ediyorum.

B’LER 13 – 18 YAŞI 500 DOLARA GİYDİRİYOR: B gelir grubunun ortalama yıllık gelirini 11 bin 500 dolar alıyoruz. Tahminlerime göre 18 yaşına kadar ortalama yıllık 2 bin dolar harcama yapabiliyorlar. Aile bütçesinden çocuklara ayrılan pay yüzde 17 civarında diye düşünüyorum. 0-6 yaş B gelir grubuna ait çocuğun giyim harcamaları 350 dolar, 7-12 yaş 400 dolar, 13-18 yaş 500 dolar gibidir.

C’NİN POTANSİYELİNE DİKKAT: C gelir grubunun ortalama yıllık geliri 7500 dolar, tahmini 18 yaşına kadar ortalama yıllık harcaması 1000 bin dolar, aile bütçesinden çocuklara ayrılan pay yüzde 13, 0-6 yaş C gelir grubuna ait çocuğun giyim harcamaları 200 dolar, 7-12 yaş 300 dolar, 13-18 yaş 400 dolar gibidir. Bu gruptaki ailelerin özellikle 7 yaş sonrası çocuklar için yaptıkları giyim harcamaları dikkate değer bir potansiyele sahip.

ÇALIŞAN ÇOCUKLAR FAKTÖRÜNE DİKKAT

Yard. Doç. Dr.Meltem Dayıoğlu/ODTÜ

Ortadoğu Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü öğretim üyelerinden Meltem Dayıoğlu, çocuğun maliyeti hesaplanırken “çalışan çocuk” gerçeğinin de düşünülmesi gerektiğini söylüyor. “DİE’nin 1999 yılı tahminlerine göre her 100 çalışandan 8’ini 6-17 yaş grubundaki çocuklar oluşturuyor” diyen Dayıoğlu, elde edilen ön bulguların, bu çocukların hane gelirinin yüzde 15’ini sağladıklarını da sözlerine ekliyor. Yard. Doç. Dr. Meltem Dayıoğlu’nun çalışan çocuklara ilişkin diğer saptamaları şöyle:

TÜRKİYE’DE ÇOCUK İŞCİLİĞİ: Türkiye’de çocuk işçiliği, Hindistan veya Asya’daki diğer pek çok gelişmekte olan ülkelerdeki rakamların çok altında kalmakla birlikte, yine de göz ardı edilemeyecek boyuttadır. DİE’nin 1999 verilerine göre, Türkiye’de 6-14 yaş arasında 0.5 milyona yakın, 6-17 yaş arasında ise 1.6 milyon çocuk ekonomik faaliyetlerde bulunmaktadır. DİE’nin Hanehalkı İşgücü Anketlerine dayanarak tahmin ettiği bu rakamlar çocuk işçiliği ile ilgilenen araştırmacılar tarafından oldukça düşük bulunmakla birlikte aynı nitelik ve kapsamda alternatif veri kaynağı olmayışı bu rakamların ne derecede gerçeği yansıttığı sorusunu yanıtsız bırakmaktadır. 1999 DİE tahminleri 6-17 yaş grubu çocuklarının %10’unun işgücünde bulunduğunu ve bu grubun toplam çalışanların yüzde 7.5’ini oluşturduğunu göstermektedir. Diğer bir değişle her 100 çalışandan yaklaşık 8’i 6-17 yaş grubu çocuklardan oluşmaktadır.

ERKEK ÇOCUKLAR DAHA ÇOK ÇALIŞIYOR: Çocuk işçiliği cinsiyet ayırımında önemli farklılıklar göstermektedir. Örneğin, erkek çocuklar daha büyük bir yoğunlukla işgücüne katılmaktadırlar. Çalışan çocukların yüzde 60’ını erkekler oluşturmaktadır. Ancak, ev içinde yapılan işler çoğu zaman “çalışma” olarak nitelendirilmemesi özellikle kız çocuklarının emeğinin göz ardı edilmesine yol açmaktadır. Ev içinde yapılan işler de göz önüne alındığında çalışan çocukların sayısı 6.4 milyona ulaşmaktadır ki bunların yüzde 64’ünü kız çocuklar oluşturmaktadır.

KIRSAL KESİM AĞIRLIKTA: Ekonomik işlerde çalışan çocukların yüzde 60’ından fazlasını kırsal kesimde ve yoğunlukla ücretsiz aile işçisi olanlar oluşturuyor. Kentsel kesimde çalışan çocukların büyük bir kısmı ise ücretli veya yevmiyeli olarak çalışmakta ve bunlar yoğunlukla enformel sektörde faaliyet gösteren küçük işletmelerde bulunmaktadır.

AİLE BÜTÇESİNE BÜYÜK KATKI: Gelir getirici bir işteki çocukların büyük bir kısmı düşük bir ücret karşılığı, sağlıksız koşullarda ve sosyal güvencenden yoksun olarak çalışmaktadır. 12-17 yaş grubu çocuklar üzerine yaptığımız çalışma çocukların yüzde 80’inden fazlasının asgari ücretin altında çalıştırıldıklarını ortaya koymuştur. Buna rağmen çocuklar aile bütçesine önemli sayılabilecek katkılarda bulunmaktadırlar. Ön bulgular, bir ücret karşılığı çalışan çocukların hane gelirinin yüzde 15’ini sağladıklarını göstermektedir. Türkiye’deki çocuk işçiliği sorunun önemli bir boyutu olarak hanenin kısıtlı gelir kaynakları gösterilebilir. Çalışan çocukların sadece küçük bir bölümü (%10) bir iş öğrenmek, meslek sahibi olmak için çalıştıklarını belirtmişlerdir.”

“ÇOCUĞA YATIRIM YAPALMASI GEREKİYOR”

Kezban Çelik/ODTÜ

Kezban Çelik, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Kadın Araştırmaları Enstitüsü’nde “Çocuğun değerinin gelişiminde aile ve devlet rollerinin sorgulanması” konusunda yüksek lisans tezi hazırlıyor. Çoçuğun maliyeti, onun değerinden bağımsız olarak ele alınabilecek bir konu değildir diyen Çelik, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Batı literatürü çocuğa yaklaşımı ve çocukla ilgili değer anlayışını Ortaçağ’dan başlayarak ele alır. Endüstrinin gelişmeye başlaması ve ulus-devletlerin ortaya çıkması ile ‘tebaa’ konumundaki halk ‘vatandaş’ statüsü kazandı. Erkekler, kadınlar ve çocuklar koruma altına alındı. Bu süreçte çocuklar merkezi bir yer edindi. Ulus-devletler bir çocuk anlayışı ortaya koydu. Aile çocuğun isminden başlayarak, dini, eğitimi, mülkiyet hakları, bakımı gibi konulardan sorumlu iken devlet bu işlevlere eşlik ederek çocuğun kendi politikaları çerçevesinde yetiştirilmesini biçimlendirmiştir. Devlet, eğitimin biçim ve içeriği, sağlık örgütlenmesi, yasaların konulması ve ekonomik kararların alınması gibi sorumlulukları üstlenerek bireyin yaşamını şekillendirir.

Aile –devlet birlikteliğinin ürettiği yeni anlayışa göre çocuk, erişkinlerden farklı ihtiyaç ve gereksinimleri olan, bu nedenle özel olarak korunması, kollanması ve her türlü sömürüden kurtarılması gereken küçüktür. Çocuk iyi eğitilmeli, iyi beslenmeli ve gelecek için donanımlı hale getirilmelidir. Bu donanımdan sorumlu olan ise aile ve devlettir. Çocuklar, geleceğin yetişkinleri olacaklarından hem aile hem de devletin kendini yeniden üretme projesinin merkezinde yer almaktadır. Bu nedenle, çocuk üzerine yatırım yapılması gerekir ve bu da ‘maliyet’ kavramını gündeme getirir. Çocuk aile içinde üretici konumda ise maliyeti yoktur. Üreticilikten tüketici pozisyonuna geçtikçe maliyet söz konusu olur.”


 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz