Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin 2013 ekonomik görünümüyle ilgili oldukça iyimser. Onu bu kadar iyimser kılan ise işsizlikten cari açığa, borçluluk oranından rekabet seviyesine kadar Türkiye'nin son 10 yılda kat ettiği yol. Türkiye'nin geçmiş ve gelecek ajandasını Uludağ Ekonomi Zirvesi katılımcılarıyla paylaşan Şimşek, Türkiye’nin 2023 yolunda daha fazla başarıya imza atacağının altını çiziyor. Tüm bunları başaran bir Türkiye’nin ise “uçup gideceğine” vurgu yapıyor.
Ahmet Şimşek, bulunduğu konum itibarıyla Türkiye'nin son dönemde gerçekleştirdiği pek çok projede söz sahibi isimlerden... Maliye Bakanı'nın Türkiye'ye bakış açısı ve gelecekle ilgili sözleri, bu nedenle çok önemli. Şimşek, Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde cari açıktan çözüm sürecine, Türkiye'nin borçluluk durumundan işsizlikte kat ettiği mesafeye kadar onlarca konuda katılımcıları bilgilendirdi. Pek çok alanda iyileşme olduğuna dikkat çeken Şimşek'in 2013 için beklentileri de oldukça yüksek. Önümüzdeki dönemde büyümenin hız kazanacağını, Türkiye'nin rekabet liginde daha üst sıralara çıkacağını, katma değerli ürün üretiminde daha iyi bir performans göstereceğini düşünen Şimşek, 2023 planlarına da bu anlamda hazır olduklarının sinyallerini veriyor. Ancak bu alanlar da dahil iyileştirilmesi gereken konular olduğuna da dikkat çekiyor. İşte kendi ağzından Bakan'ın yeni dönem iyileşme ajandası:
TÜRKİYE UÇAR GİDER
“Sözlerime ilk önce çözüm süreciyle başlamak istiyorum. Ekonomi konuştuğumuz bir ortamda, belki alakalı gözükmeyecek ancak çözüm süreci Türkiye'nin geleceği için son derece önemli bir konu. Şu an bu sürecin başındayız. Çözüm sürecinin Türkiye'ye çok büyük katkısı olacak. Bu süreci hepimizin sahiplenmesi gerekiyor. Herkesin düşüncesi, bu sorun çözülürse doğuya ve güneydoğuya daha çok yatırım gideceği yönünde. Bu kısım elbette ki doğru. Ama olaya çok daha geniş bir çerçeveden bakmak lazım.~
Aslında çözüm süreci başarılı olursa ki ben başarılı olacağına inanıyorum, o zaman Türkiye çok farklı bir ülke olacak. Her şeyden önce 40-50 yıldır verimsiz bir şekilde kullandığımız kaynakları, bu ülkenin beşeri sermayesinin, yani insanının, eğitimine, sağlığına, altyapısına, AR-GE'sine aktarabileceğiz. Bu kaynakları istihdama, üretime, yatırımın, ihracatın desteklenmesine kullandığımızı şöyle bir düşünün... Türkiye uçar gider. Yani en basit rakamlarla 300-400 milyar dolardan söz ediyoruz.
İkinci olarak, tabii ki bölgesel kalkınmışlık farklılıklarımız var. Aslında Türkiye'nin doğusu da batısıyla bir yakınlaşma, bir ara kapatma dönemine girmiş durumda. Yani bölgesel kalkınmışlık farklarının azaltıldığı bir süreçten geçiyoruz. Ancak bu konuda güçlü desteklere rağmen çok başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz. Bugün siz Hakkari'de bir yatırım yaparsanız, devlet 100 liralık yatırıma, 116 liralık destek veriyor. Ama Hakkari'de yatırım yok. Niye? Çünkü bir yerde yatırım yapmak için öncelikli koşul, o bölgede huzur, güven, istikrar olması. Çözüm süreciyle birlikte bu bölgelere çok ciddi bir yatırım akışı olacak. Bu bölgelerin kalkınması demek, aslında Türkiye'nin yeni bir uçuşa geçmesi demek. Çünkü bu bölgelerin batıyla arayı kapatması, Türkiye'nin gelişmiş ülkelerle arayı kapatması anlamına geliyor.
Üçüncü olarak bu soruna birçok hükümet odaklanmak zorunda kaldı, zaman ayırmak zorunda kaldılar. 80'li yılların ikinci yarısını 90'lı yılları bir düşünün. Şimdi bizim pozitif enerjimizi hükümetler olarak Türkiye'nin yapısal reform gündemine harcamamız lazım. Bu da Türkiye'yi apayrı bir kulvara oturtacak. Başarıyı beraberinde getirecek. Eğer Türkiye, kendi çok önemli karmaşık bir sorununu ileri demokrasi içinde, temel hak ve özgürlükleri artırarak çözebilirse, bu Türkiye'nin hem küresel hem de bölgesel durumunu güçlendirecektir. Hatta birçok ülke ve bölge için ilham kaynağı olacaktır. Bir anlamda rol model olacak.
ENERJİDE DIŞA BAĞIMLIYIZ
En önemli yapısal sorunlarımızdan bir diğeri de enerjide dışa bağımlılık. Enerji, rekabet gücünü belirleyen önemli bir faktör. Bugün Türkiye de birçok ürün kârlı ve rekabetçi bir şekilde, üretilemiyorsa bunun kısmi nedeni enerji maliyetlerinin yüksek olmasıdır. Enerji deyince hepimizin aklına 60 milyar dolarlık ithalat geliyor. Az bir para değil. Dışarıya çok ciddi bir kaynak transferi söz konusu. Bu nedenle enerjide dışa bağımlılığı azaltmamız lazım. Uzun bir süredir bu yönde çok ciddi bir çaba var. Doğalgazın yüzde 98'ini, petrolün yüzde 92'sini, genel olarak enerjinin yüzde 72'sini ithal ediyoruz. Bizim hükümetimizin çözümü şu: Biz artık yerli ve yenilenebilir kaynaklara odaklandık. Yerli derken; çok büyük kömür rezervlerimiz var, bunları şimdi harekete geçiriyoruz.~
Yenilenebilir enerjinin içine de hidroelektrik santrallerini, rüzgarı, ileride de güneşi koyuyoruz. Şu anda enerjimizin yüzde 38'i yenilenebilir. Yatırımların devreye girmesiyle birlikte bu oran neredeyse yüzde 47'ye çıkacak. Yani Türkiye önümüzdeki 7 yıl içinde enerjisinin yarısını yenilenebilir kaynaklardan sağlayacak. Bir de yerlilik oranını artırınca zaten sorun önemli ölçüde çözülebilir. Nükleer kapasite oluşturuyoruz. Bugün bizim 4.500-5.000 megavatlık günlük nükleer santralimiz olsa doğalgaz ithalat faturamız net olarak 3 milyar dolar aşağı iner. Bu konuda da çaba var.
KATMA DEĞER ZİNCİRİNDE AŞAĞIDAYIZ
İkinci yapısal sorun alanı, katma değer zincirinde Türkiye'yi yükseklere çıkarmak. Bunu söylemek kolay,
yapmak daha zor. Bunu yapmak için sadece devletin değil, özel sektörün de işin içinde olması lazım. Bu yönde deTürkiye önemli bir çaba içinde: Şu anki resme bakarsanız Türkiye deki üretimin ve ihracatın yaklaşık 3'te 1'i yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerden oluşuyor. 3'te 2'lik kısmı maalesef orta düşük ve düşük katma değerli teknolojik ürünler. Bizim bu yapıyı tersine çevirmemiz lazım. İşte bunu çevirmek için AR-GE anlamında büyük bir çaba var. AR-GE harcamalarının milli gelire oranını neredeyse ikiye katladık. Milli gelir, bu dönemde dolar cinsinde 3,5 kat arttı. Amacımız 2023 yılında AR-GE harcamalarının milli gelire oranını yüzde 3'e çıkarmak. Bunu başarabilirsek katma değer zincirinde yukarı çıkabiliriz.
Türkiye bu alanda da mesafe kat ediyor. 2012 yılında endüstriyel tasarım başvurularında Türkiye Avrupa'da, Almanya ve Fransa'dan sonra 3'üncü sırada yer alıyor. Ve çok hızlı bir artış söz konusu. Bu önemli. Marka başvurularında Türkiye yine Avrupa'da ilk sırada. 10 yıl önce markalaşma konusunda hassasiyet neredeyse yoktu. Ama bugün marka tescilinde Türkiye Avrupa'da ilk sıralara kadar çıkmış durumda. Bin 800, bin 900 patentten 11 bin, 12 bin patente çıktık.
Bu hızla giderse biz yıllık 50 bin patent sayısını da buluruz. Yeter ki bu konuda çalışmaya devam edelim. Türkiye'nin marka değeri de yükseliyor. Uluslararası marka ölçüm anketlerine bakarsanız Türkiye, marka değeri olarak 19'uncu sıraya yükselmiş durumda ve her yıl marka değerini en hızlı artıran ülkelerden bir tanesi.
KAYIT DIŞI ÇÖZÜLMELİ
Türkiye'nin bir diğer yapısal sorunu kayıt dışı. Türkiye, kayıt dışılıkla mücadelede son 10 yılda mesafe kat etti.
TÜÎK verilerine göre 2002 yılında kayıt dışı istihdam oranı yüzde 52. 2012 de ise bu oran yüzde 38'lere kadar indi. Bu çok ciddi bir düşüş. Avusturya Johannes Kepler Üniversitesi'nden Prof. Friedrich Schneider'in 38 ülkeyi kapsayan çalışmasına göre Türkiye'de kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün milli gelire oranı yüzde 27,52. Avrupa Birliği ortalaması yüzde 19,2.~
2003 yılında aynı çalışmanın sonucunda bu oran Türkiye'de yüzde 32'di. Şimdi bizim amacımız, bu oranı yüzde 20'nin altına çekmek. Önümüzdeki yıllarda bunu başaracağız. Bunu başarırsak, vergi oranlarıyla oynamadan, yeni bir vergi getirmeden Türkiye'nin eğitimine 45-50 milyar daha kaynak aktarabileceğiz.
Bunun yanında kayıt dışının önüne geçmek için birçok çalışma yaptık. Kurumlar Vergisi Kanunu'nu yeniledik, transfer fiyatlaması üzerine çalışmalar yaptık, Türk Ticaret Kanunu'nu, Borçlar Kanunu'nu çıkardık. Şimdi Patent Kanunu üzerinde çalışıyoruz, Gelir Vergisi Kanunu'nu da yeniden yazıyoruz. Yani amacımız vergi mevzuatını basitleştirmek, güçlendirmek, vergi güvenlik müesseselerini güçlendirmek, vergi denetim kapasitemizi insan olarak, teknoloji olarak artırmak. Buna ilaveten ortaya güçlü bir irade koyarak vergiyi tabana yaymamız lazım. Bu anlamda en önemlisi gelir vergisi reformudur. Bu alanda çalışmalarımızı bitirdik. Birtakım hususlar konusunda ilave çalışmalar yapmamız istendi. O ince detayları da bitirmek üzereyiz.
VERGİ TABANA YAYILACAK
Bizim vergiyi ne indirme ne de yükseltmek gibi bir gündemimiz yok. Yani bu reformla vergiler ne inecek ne yükselecek. Ama vergi, tabana yayılacak ve gelir vergileri artacak.
Nasıl olacak? Îlk olarak beyanname kapsamını genişletiyoruz. Îkinci olarak istisna ve imtiyazları kaldırıyoruz. Ayrıca mevzuatımızı basitleştiriyoruz. Bunun yanında hedefimiz sermaye piyasalarını derinleştirmek. Öncelikle biz yeni bir sermaye piyasası kanunu çıkardık. Dünyanın en iyi uygulamalarını baz aldık. Borsa Îstanbul'u yeniden yapılandırdık. Îleride halka arz oranlarını ciddi bir şekilde artıracağız. Daha önemlisi kurumsal fonların artması için önemli bir çabaya girdik. Tasarrufları da teşvik ediyoruz. Tasarruflar artarken sermaye piyasası fonları da artacak, piyasa derinleşecek. Şu anda bireysel emeklilikte büyük bir başarı yakaladık. Bu yeni programla birlikte yaklaşık 250 bin kişiye yakın yeni katılımcı oldu, sayı 3,3 milyona ulaştı. Varlıklar ise 22 milyar lirayı aştı. Bence önümüzdeki 10 yıllık süreçte bu anlamda tasarruflar 8 kat daha artacak.~
Bunun yanında uzun vadeli tasarruflara ilave vergi teşviki getiriyoruz. Bize mecliste bunun geçmişte denendiği ancak başarılı olamadığı söylendi. Yaptık ve çok açık bir şekilde başarıyı da yakaladık. Çünkü şu anda tasarruf mevduatının vadesi hızla artıyor. Özellikle 6 ay ve sonrasına çok ciddi bir eğilim var. Eskiden tasarrufların yüzde 80'inden fazlası 3 aylık vadedeydi. Bunun nedeni ise ülkemizin 30-40 yıl çift haneli enflasyonla, çift haneli faizle yaşamasıydı. Yani bizim bilinç altımızda eski dönem var. Alışkanlıklar kolay terk edilmiyor. O nedenle biz bu teşvikleri veriyoruz.
KÜRESEL FONLARA TEŞVİK
Küresel fonlara da teşvikler getirdik. Geçtiğimiz hafta içinde Londra'daydım. Çok büyük fonların temsilcileriyle görüştüm. Bir kısmı bazı fon yöneticilerini Londra'dan İstanbul'a taşıyacak. Çünkü tamamen vergisiz bir operasyon ortamı hazırlıyoruz. ‘Yeter ki gelin, Türkiye'de fon yönetin, vergi anlamında çok ciddi destekler var' diyoruz. Bunu yapmamızın en büyük nedeni kaynak ihtiyacı. Aynı zamanda piyasaları derinleştirmemiz lazım.
Girişimcileri de destekliyoruz. Dünyanın en cömert tekliflerini girişimcilere veriyoruz. SUKUK diye bir şey yoktu. Eskiden bu konuyu konuşmak neredeyse suçtu. Ben ilk kez hazinede sorumlu ekonomi bakanı olduğumda bu konuyu gündeme getirdim. Bu konuyu gündeme alırsanız Anayasa Mahkemesi kapatma davasının bir parçası haline getirir dediler, vazgeçtik. Neyse nihayet Türkiye de bu sektörde çalışıyor
ALTYAPIDA BAŞARI
Türkiye'de yatırımların önünü tıkayan bir diğer konu altyapıydı. Biz bu konuda da çalıştık. Yatırımcı Batman'a bundan 10 yıl önce yatırım yapmaya çekiniyordu. Çünkü havaalanı, demir yolu ya da doğru düzgün yol yoktu. Bunun yanında bu bölgelerde çalıştıracak eleman yok, malı ürettin diyelim pazara ulaştırmak çok güç... Ama bugün öyle değil. Bugün her ilimizde üniversite var, teknik okullar artmış durumda, altyapı var. Türkiye'de 2002 yılında otoyol ve bölünmüş yolların toplamı 6 bin kilometreydi. Ana arterler bağlanmamış durumdaydı. 2012'nin sonunda biz 16 bin 500 kilometrelik otoban ve bölünmüş yol yaptık. Biz bunu 2023'te 36 bin kilometreye çıkaracağız. Memleketin her tarafı çok şeritli yollarla bağlanacak. Bunun getirdiği tasarruf inanılmaz düzeyde. Birçok ülke bu yatırımları yapamıyor.~
Şu anda dünyanın altyapı yatırım ihtiyacı 71 trilyon dolar. Yapılması gereken yatırımla yapılan yatırımı karşılaştırdığınız zaman gelişmekte olan ülkeler hariç diğer bölgelerin çoğu olması gerekenin çok altında. Türkiye bu yönde büyük bir atılım içinde.
Demir yollarında da aynı şekilde çalışmalar sürüyor. Geçen yıl biz 5 milyar lirayı demir yollarına aktardık. Ve bu artarak devam edecek. Çünkü bizim 2023'e kadar 45 milyar dolarlık yatırım programımız var. Demir yolu demek rekabet gücü demek. Bu kadar basit.
4 BAŞLIKTA BAKAN’IN HEDEFİNDE NE VAR?
ÖZELLEŞTİRME Özelleştirme yapıyoruz. Rakam ortada... 80'li yılların ortasından 2003'e kadar 8,2 milyar dolar, son 10 yılda 37,9 milyar dolar özelleştirme gerçekleştirildi. Bizim özelleştirme hedefimiz 4 milyar dolardı. Hazineye 6 milyar dolar para verdik, yani hedefin 2 milyar dolar üzerindeyiz. Şu anda ihalesi bitmiş, onay aşamasında, sözleşme aşamasında olan neredeyse 12,5 milyar dolarlık özelleştirme var elimizde. Bunun içinde otoyol ve köprüler hariç. Dolayısıyla özelleştirme konusunda çok iyi bir performans söz konusu. BORÇLULUK Avrupa Birliği tanımlı kamu borç stokunu yüzde 74'ten yüzde 36'ya düşürdük. Hedefimiz önümüzdeki 3 yıl içinde yüzde 30'a indirmek. Maastricht Kriterleri'ni 2004'ten bu yana yakalamış durumdayız. Devletimiz net dış borç olarak yabancı ülkelerden alacaklı hale geldi. Yani bizim kamu olarak dünyaya bir borcumuz yok. Hatta onlardan 17,5 milyar dolarlık alacağımız var. Eskiden vergi gelirlerinin yüzde 86'sı faize gidiyordu, şimdi biz bunu yüzde 16-17'lere kadar indirdik. Şimdi vergi gelirlerinin yüzde 83-84'ü hizmete gidiyor. YURTDIŞI PAZAR Biz AB krizinden az etkilenmek için Ortadoğu ve Afrika'ya yöneldik. İyi ki de yönelmişiz, yönelmeseydik işimiz çok zordu. Bakın 2002'de Afrika ve Ortadoğu'nun ihracatımızdaki payı yüzde 12'ydi. Şimdi yüzde 32'ye ulaştı. Avrupa Birliği'nde düşen ihracat, Ortadoğu ve Afrika sayesinde dengelendi. Eskiden bizim 1 milyar dolar üzerinde ihraç ettiğimiz 9 ürünümüz vardı, şimdi 30 ürünümüz mevcut. Eskiden 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız 8 pazarımız vardı, şu anda34 tane pazarımız var. Yani ihracatı her anlamda çeşitlendirdik. REKABET Küresel rekabet gücünü Dünya Ekonomik Formu yapıyor. Biz bu ligde 2005 yılında 117 ülke arasında 71'inci sıradaydık. Yani küresel rekabet liginde rekabet gücü en yüksek 50'nin içinde değildik. Rekabet gücü düşük yüzde 50'nin içindeydik. Şimdi geçen yıl 140 ülke arasında 43'üncü sıraya yükseldik ve küresel rekabet liginde rekabet gücü yüksekler arasına girdik. Burada da hedef ilk 20 ama dikkat edin Çin hariç diğer BRIC ülkelerine göre daha iyi konumdayız. Birçok Avrupa ülkesinden de daha iyiyiz. Daha kat edeceğimiz mesafe var.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?