Yeni Yıldız Haritası

Yeni ekonomik ortam ve uygulanacak program, Türkiye’de yeni bir dönemi başlattı. İş dünyasında planlar yeniden yapılıyor, sektörlerde hesaplar gözden geçiriliyor. Herkes önünü görmeye, gelir-gider ...

1.04.2001 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Yeni ekonomik ortam ve uygulanacak program, Türkiye’de yeni bir dönemi başlattı. İş dünyasında planlar yeniden yapılıyor, sektörlerde hesaplar gözden geçiriliyor. Herkes önünü görmeye, gelir-gider dengesini oluşturmaya gayret ediyor. İşte bu belirsizlik ortamında, sektörlerin performansının ne olacağı da kafaları kurcalıyor. Değişen dengeler, yükselen döviz kurları ve faiz cephesi, sektörlere yönelik tahminlerin gözden geçirilmesini gerektirecek. Capital’in bu özel araştırması da sözünü ettiğimiz amaca yönelik....

Hükümetin 22 Şubat’ta döviz kurunu dalgalanmaya bırakmasından sonra Türkiye bir devalüasyona sahne oldu. Bu karar öncesinde 680 bin lira olan dolar kuru, biz bu haberi yazdığımız sırada 1 milyon lira dolayındaydı.

Yaşanan bu devalüasyon 2001 yılındaki ekonomik gelişmelere damgasını vuracak. Ancak, 14 ay uygulanabilen istikrar programı sayesinde yüzde 20’lere kadar düşürülen enflasyonda bir sıçrama yaşanacak. Ekonomi bir yıllık canlanma döneminden sonra yeniden durgunluğa veya krize yuvarlanabilecek.

Yaşanan devalüasyonun tek olumlu sonucu, 2000 yılında rekor kıran cari işlemler açığını küçültmesi olacak. Çünkü, devalüasyon ihracatın artmasına, ithalatın ise kısılmasına yol açacak. İthalattaki kısılma, kur artışı nedeniyle, ithal ürünlerin TL cinsinden fiyatının yükselmesinden kaynaklanacak. İhracatın artmasını ise ihraç ürünlerinin dolar cinsinden fiyatının ucuzlaması sağlayacak.

Tabii devalüasyonun ihracatı artırıcı etkisinin görülebilmesi için ihraç pazarlarımızda ekonominin canlı olması da gerekiyor. İhraç pazarlarımızda durgunluk yaşanması halinde talep gerileyeceği için, ihraç ürünlerimizin fiyatının ucuzlaması bir işe yaramayabilir.

Madalyonun iki yüzü 

İhracatta yaşanması beklenen artış gerçekleşirse, ekonomide durgunluk yaşansa bile bazı sektörler ve şirketler 2001 yılını sıkıntı yaşamadan atlatabilecek. Hatta üretiminin çoğunu ihraç edenler, 2001 yılını kârlarını artırarak bile kapatabilecek.

Tabii bir de madalyonun öbür yüzü var. Devalüasyon sonucunda ithal ürünlerin TL cinsinden fiyatlarının artması, ithalatı yüksek olan sektörlerin zararına yol açacak. Bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketler, ithal ettikleri hammadde ve ara mallarına daha fazla para ödemek zorunda kalacak. İthal ürün satan şirketler, fiyat artışıyla birlikte talebin gerilemesiyle, satışlarının düştüğünü görecek.

Türkiye’de ihracatın yanında ithalatın da yüksek olduğu sektörler var. Bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketler, devalüasyonun ihracatta sağlayacağı artış yoluyla elde ettikleri kazancın bir bölümünü veya tamamını, ithalat maliyetlerinin artmasıyla kaybedecek. Hatta bazılarının elde edecekleri kazanç, kayıplarının yanında devede kulak kalacak.

5 grup neyi anlatıyor?

Biz yaşadığımız devalüasyondan hangi sektörlerin kazançlı çıkacağını hangilerinin ise zarara uğrayacağını ortaya çıkarabilmek için bir araştırma yaptık. Önce 1995-1999 dönemindeki verilerin ortalamasını alarak, ihracatın ve ithalatın üretime oranının yüzde 10’u aştığı sektörleri tespit ettik. Sonra ihracatın üretime oranının yüksek olduğu sektörlerin devalüasyondan yarar sağlayacağını, ithalatın üretime oranının yüksek olduğu sektörlerin ise devalüasyondan zarar göreceğini dikkate alarak, bu sektörleri 5 gruba ayırdık.

Birinci grupta ihracatın üretime oranının yüzde 10’un üzerinde olduğu, ithalatın üretime oranının ise yüzde 10’un altında kaldığı sektörler yer alıyor. Bu durumdakiler, devalüasyondan en çok yararı sağlayacak sektörleri oluşturuyor.

İkinci grupta hem ihracatın hem de ithalatın üretime oranının yüzde 10’un üzerinde olduğu, ancak ihracat oranının ithalat oranından yüksek olduğu sektörler bulunuyor. Bu sektörlerin devalüasyondan kazandıklarının bir bölümü yine devalüasyon nedeniyle ellerinden gidecek.

Üçüncü grupta ihracat ve ithalatın üretime oranının yüzde 10’un üzerinde ama birbirine yakın olduğu sektörler var. Bu sektörlerin devalüasyondan elde edecekleri kazanç kayıplarını ancak karşılayabilecek.

Dördüncü grupta ihracatın ve ithalatın üretime oranının yüzde 10’un üzerinde olduğu, ancak ithalat oranının ihracat oranından yüksek olduğu sektörler yer alıyor. Bu sektörlerin devalüasyondan elde edecekleri kazanç, kayıplarının yanında çok düşük kalacak.

Beşinci grupta ise ihracatın üretime oranı yüzde 10’un altında, ithalatın üretime oranı ise yüzde 10’un üzerinde olan sektörler bulunuyor. Bu durumdakiler, devalüasyondan en çok zararı görecek sektörleri oluşturuyor.

Konfeksiyon çok memnun

Yaptığımız araştırmaya göre, devalüasyondan en çok memnun olması gereken sektörlerin başında konfeksiyon geliyor. Çünkü, bu sektör üretiminin üçte ikisini ihraç ederken, ithalatın üretime oranı yüzde 2’nin altında kalıyor.

Bu sonuç, Türkiye ekonomisi açısından da olumlu. Çünkü, konfeksiyon sektörü ihracatta lokomotif görevini gören sektörlerden biri. İhracat gelirlerimiz içinde konfeksiyon ürünlerinin payı yüzde 15’i aşıyor. Örneğin 1999 yılında yaptığımız 26.6 milyar dolarlık ihracatın 4.6 milyar dolarını konfeksiyon ürünleri dış satımından elde ettik. İhracatta lokomotif görevini gören konfeksiyon sektörünün devalüasyondan azami kazancı sağlayacak sektörlerin başında gelmesi, devalüasyonun Türkiye’nin dış ticaret dengesi üzerindeki olumlu etkisini artıracak bir faktör.

Devalüasyondan en çok memnun olması gereken ikinci sektörü seramik oluşturuyor. Çünkü, bu sektör üretiminin yüzde 29’unu ihraç ederken, ithalatının üretime oranı yüzde 6’da kalıyor.

Gıda ve tütün de devalüasyondan memnun olması gereken sektörler arasında. Ancak, bu sektörlerin devalüasyondan kazançları çok da yüksek değil. Gıda ve tütün sektörlerinde ihracatın üretime oranı yüzde 11 dolayında bulunuyor. İthalatın üretime oranı ise yüzde 6 dolayında kalıyor.

Sanıldığı kadar çok olmamakla birlikte, çimento sektörü de devalüasyondan olumlu etkilenecek. Çünkü, bu sektör üretiminin yüzde 10 dolayında bir bölümünü ihraç ediyor. Çimento sektöründe ithalatın üretime oranı ise yüzde 1.5’in altında kalıyor.

Tekstilde son tablo

Tekstil sektörü de devalüasyondan memnun olmalı. Çünkü, 1995-99 dönemi verilerinin ortalaması, bu sektörün ürettiği ürünlerin yüzde 51.3’ünü ihraç ettiğini gösteriyor.

Tekstil sektörü ihracatta lokomotif görevini konfeksiyon ile paylaşıyor. Bu sektörün de ihracattaki payı yüzde 20’ye yaklaşıyor. Örneğin, 1999 yılında tekstil ürünlerinin dış satımından elde ettiğimiz ihracat geliri 5.7 milyar doları bulmuştu. Bu nedenle yukarıda konfeksiyon sektörü için, yaptığımız yorum tekstil sektörü için de büyük ölçüde geçerli.

Ancak, tekstil sektöründe önemli sayılabilecek boyutta bir ithalat da var. Bazı tekstil ürünleri yurt dışından ithal ediliyor. 1995-99 dönemi verilerinin ortalamasına göre, tekstil ithalatının bu sektörün üretimine oranı yüzde 17’yi buluyor. Bu durum tekstil sektörünün devalüasyondan, ithalat maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle, bir miktar zarar da göreceğini gösteriyor. Ancak bu zarar kazanca göre epey düşük kalıyor.

Cam sektörünün durumu da hemen hemen tekstil sektörünün durumuna benziyor. Cam üreticileri üretimlerinin üçte ikisine yakın bir bölümünü ihraç ettikleri için devalüasyondan yarar sağlayacaklar. Ancak, üretimlerinin yüzde 18’i dolayında bir ithalat söz konusu olduğundan, bu kazançların bir bölümü ellerinden gidecek.

Demir-çelik kazançlı mı? 

Devalüasyon sonrasında yapılan değerlendirmelerde kazançlı çıkacak sektörler arasında demir-çelik de sayılıyor. Ancak, bu değerlendirme çok da doğru değil. Çünkü, demir-çelik ihracat yanında ithalatta da başı çeken sektörler arasında. Hatta demir-çelik ithalatı ihracatından daha fazla.

Örneğin, Türkiye 2000 yılında dış dünyaya 1.6 milyar dolarlık demir-çelik ürünü sattı ama dışarıdan da 2.7 milyar dolarlık demir-çelik ürünü satın aldı. Türkiye uzun üründe üretim fazlasına sahip ve bunun bir bölümünü ihraç ediyor. Ancak, yassı üründe üretim tüketimi karşılamadığı için, aradaki fark mecburen ithalatla karşılanıyor.

Nitekim yaptığımız araştırma da bunu gösteriyor. 1995-99 yılı verilerinin ortalamasına göre, demir-çelik sektörü üretiminin yüzde 34.6’lık bölümünü ihraç ediyor. Ancak, bu sektörün ithalatının üretime oranı yüzde 37.5’i buluyor. Bu nedenle demir-çelik sektöründe devalüasyonun ihracatı artırıcı etkisiyle elde edilecek kazanç, ithalat maliyetlerinin artmasıyla elden kayıp gidecek.

Lastik sektöründeki durum da demir-çelikteki gibi. Bu sektör üretiminin dörtte birine yakın bir bölümünü ihraç ediyor. Ancak ithalatın üretime oranı da buna yakın olduğundan, devalüasyonun net etkisi nötr olarak kalacak.

Kiremit, tuğla gibi, pişmiş kilden yapılan inşaat malzemelerinde de durum aynı. Bu sektör ihracatının yüzde 13 dolayında bir bölümünü ihraç ettiği için, devalüasyonun ihracatı artırıcı etkisinden biraz yararlanabilecek. Ancak, üretiminin yüzde 15’i kadar da ithalat yaptığı için, devalüasyondan net olarak bir kazanç elde etmesi söz konusu olmayacak.

Devalüasyondan zarar edecekler

Madalyonun diğer yüzü de dikkate alındığında, ilk bakışta devalüasyondan kazançlı çıkacak gibi görünen bazı sektörlerin ise sonuçta bu işten zararlı çıkacakları anlaşılıyor.

Bu sektörlerin başında elektronik geliyor. Elektronik sektörü, son yıllarda ihracatta yıldızı parlayan sektörlerden biri. Toplam ihracat gelirleri içindeki payı 1995 yılında yüzde 1.2 iken, 1999 yılında yüzde 3.5’e kadar yükseldi. 1995-99 dönemi verilerinin ortalaması, elektronik sektörünün üretiminin yüzde 44.7’lik kısmını ihraç ettiğini gösteriyor. Bu durum elektronik sektörünün devalüasyonun ihracatı artırıcı etkisinden epey güçlü bir şekilde yararlanacağına işaret ediyor.

Ancak, yine 1995-99 dönemi verilerinin ortalamasına göre, elektronik sektöründe üretimin yüzde 164.3’ü oranında bir ithalat da söz konusu. Devalüasyon sonucunda ithal elektronik ürünlerin TL cinsinden fiyatları yükseleceği ve böylece talep düşeceği için, bu ürünlerin satışını yapan firmaların gelirleri azalacak. Böylece devalüasyonun elektronik sektörüne net etkisi negatif olacak.

Üretimlerinin üçte ikisi dolayında bir bölümünü ihraç eden elektrikli makine, demir dışı metal ve metal eşya sektörlerindeki durum da elektronikteki gibi. Bu sektörler devalüasyonun ihracatı artırıcı etkisinden yararlanacak. Ancak, ithalatlarının üretime oranı çok daha yüksek olduğu için devalüasyonun net etkisi zarar yönünde olacak.

İhracat telafisi

İthalatları yüksek olduğu için, devalüasyondan zarar görmesi beklenen bazı sektörlerin ise ihracata yönelerek bu zararlarının bir kısmını karşılama olanakları var. Bu sektörlerin başında otomotiv geliyor. Son yıllarda otomotiv sektöründe ithal ürünlerin satışı yerli ürünlerin satışını geçti. Nitekim 1995-99 dönemi verilerinin ortalaması da otomotiv sektöründe üretimin yüzde 51.5’i oranında ithalat bulunduğunu gösteriyor.

Devalüasyon sonucunda ithal ürünlerin TL cinsinden fiyatlarının yükselmesi, ithal otomotiv satışlarını azaltacak. Böylece bu sektördeki firmalar satış gelirlerinin azalması sorunuyla karşı karşıya kalacak.

Ancak, otomotivde son yıllarda ihracatta da yükselme görülüyor. 1995 yılında otomotiv ihracatının toplam ihracata oranı yüzde 2.8 iken 1999 yılında bu oran yüzde 6.1’e yükseldi. 1995-99 dönemi verilerinin ortalamasına göre, otomotivde üretimin yüzde 14.4’ü oranında bir ihracat söz konusu.

Bu durum otomotiv sektörünün devalüasyonun ihracatı artırıcı etkisinden az da olsa yararlanabileceğini gösteriyor. Buna göre otomotivciler, devalüasyondan görecekleri zararın bir kısmını ihracata yönelerek karşılayabilecekler.

Elektriksiz makine, plastik, petrokimya, kimya, madencilik, çırçırlama ve kağıt sektörleri için de benzer bir imkan söz konusu. İthalatın üretime oranının yüksek olduğu bu sektörler, ihracata yönelerek zararlarının bir kısmını telafi edebilirler. Çünkü, üretimlerinin kayda değer bir bölümünü ihraç ediyorlar. Devalüasyon sonucunda bu ürünlerin dolar cinsinden fiyatları ucuzlayacağı için, ihracatlarını artırma şansına kavuşacaklar.

En çok kim zarar görecek?

Yaptığımız araştırmaya göre, devalüasyonun ihracatı artırıcı etkisinden yararlanma ihtimali çok zayıf, buna karşılık ithalat maliyetlerinin artmasından kurtulması zor 4 sektör bulunuyor.

Bu sektörlerin başında gübre yer alıyor. 1995-99 dönemi verilerini ortalaması, gübrede üretimin yüzde 64.3’ü oranında ithalat olduğunu gösteriyor. Gübre sektörünün ihracatının üretimine oranı ise sadece yüzde 3 düzeyinde bulunuyor.

İthal gübrelerin fiyatının artması talebi geriletecek ve bu ürünlerin satışını yapan firmaların gelirlerini azaltacak. İhracat çok düşük düzeyde olduğu için,  gübre sektörü devalüasyonun ihracatı artırıcı etkisinden de yararlanamayacak.

Deri, tarım makineleri ve petrol ürünleri sektöründe de durum aynı. Bu sektörlerde ihracatın üretime oranı çok düşük olduğundan devalüasyondan yarar sağlama imkanları yok. Buna karşılık kayda değer düzeyde bir ithalatları olduğu için, devalüasyonun olumsuz etkisinden kurtulamayacaklar.

TURİZM DEVALÜASYONDAN NASIL ETKİLENECEK?

Yaptığımız araştırmada ihracat ve ithalatı baz aldığımız için, üretici sektörler üzerinde durduk. Ancak, dövizle işlem yapan hizmet sektörleri de elbette devalüasyonun etkilerine maruz kalacak.

Bu sektörlerin başında turizm geliyor. Türkiye’nin turizmden elde ettiği gelir, ihracat gelirlerinin dörtte birini aşıyor. Örneğin ihracat gelirimizin 27.3 milyar dolar olduğu 2000 yılında, turizmden 7.6 milyar dolar kazandık.

Buna göre 2000 yılındaki turizm gelirlerinin ihracata oranı yüzde 27.9 olarak hesaplanıyor.

Devalüasyon sonrasında Türkiye’deki mal ve hizmetlerin dolar cinsinden fiyatlarının ucuzlaması, ülkemize gelen turist sayısını artırabilir. Böylece turizm gelirlerimiz de yükselebilir.

Ancak, devalüasyondan sonra enflasyon da yükseleceği ve mal ve hizmet fiyatlarının dolar cinsinden fiyatları bir süre sonra eski seviyesine yaklaşacağı için, turizm gelirlerindeki artışın çok yüksek olması beklenmemeli. Hükümetin 2001 yılı turizm geliri hedefi 8.5 milyar dolardı. Devalüasyon sonrasında 2001 yılı turizm gelirinin 9 milyar dolara yaklaşması söz konusu olabilir.

Ayrıca, madalyonun öteki yüzü turizm sektörü için de geçerli. Devalüasyon sonrasında yurt dışındaki mal ve hizmetlerin TL cinsinden fiyatları pahalandığı için, seyahat amacıyla dış ülkelere gidenlerin sayısı azalacak. Bu durum yurt dışına tur düzenleyen şirketlerin gelirlerini azaltacak. Nitekim döviz kurunun dalgalanmaya bırakılmasıyla birlikte yurtdışı tur rezervasyonlarında iptaller yaşanmaya başlamıştı.

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz