Projeksiyon

HAZIR BETON 2002'DE ÜRETİM ARTIŞI BEKLENMİYOR Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) verilerine göre, derneğe üye olan firmalarının 1999 yılı hazır beton üretimi 26.5 milyon metreküp idi. 2000 yılın...

1.02.2002 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

HAZIR BETON

2002'DE ÜRETİM ARTIŞI BEKLENMİYOR

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) verilerine göre, derneğe üye olan firmalarının 1999 yılı hazır beton üretimi 26.5 milyon metreküp idi. 2000 yılında bu rakam 33 milyon metreküpe ulaştı. Üretimdeki artış ise Marmara Bölgesi'ndeki deprem konutlarının inşasının yarattığı talepten kaynaklandı. 2001 yılında ise sektörü ekonomide yaşanan kriz vurdu. THBB rakamlarına göre, 2001 yılında 350 tesiste gerçekleştirilen üretim, 2000 yılına göre yaklaşık yüzde 40'lık bir düşüşle 21 milyon metreküpte kaldı.

Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı  Mürsel Öztürk, inşaat sektöründe üretim ve istihdam hacminde yaşanan küçülmenin, sektörün durumunu açıkça ortaya koyduğunu söylüyor. 2001 bunalımının bazı tasarruf önlemlerini gündeme getirdiğini belirten Öztürk, kamu kurumlarında yapılan tasarrufların faydasının uzun vadede ortaya çıkacağını söylüyor. Türkiye Hazır Beton Birliği olarak, 2001’i olabildiğince verimli geçirmeye çalıştıklarına dikkat çeken Öztürk, son 3 yıldır yaşanan bütün sıkıntılara ve daralmaya karşın, 2002 yılına yeni projelerle girdiklerini ve çalışmalara devam edeceklerini belirtiyor.

Bazı köy ve kent yollarıyla, otoyol viyadükleri dışındaki yol yapımlarında betondan hemen hemen hiç yararlanılmadığını belirten THBB Başkanı Mürsel Öztürk, “Türkiye’de, beton yol fikrinin yaygınlaştırılarak, beton yolların maliyet ve performans açısından üstünlüklerinin gündeme getirilmesini kendimize amaç edindik” diyor.

THBB Başkanı Öztürk, 2002 yılına yönelik beklentilerini ise şöyle açıklıyor: "Oldukça sert kış koşullarının yaşandığı ve herhangi büyük bir inşaat yatırımının öngörülmediği 2002 yılında, ciddi bir üretim artışı beklenmemektedir. 2002 yılında beklenmedik krizler sayesinde 2001 üretim rakamlarının da altına düşülmesine yol açmazsa, 2001 yılı değerleri civarında bir üretim öngörülmektedir."

TAŞIMACILIK-LOJİSTİK SEKTÖRÜ

SEKTÖR 2002'DEN UMUTLU

Kara, hava, deniz ve demiryolu taşımacılığının yanı sıra, depolama, gümrükleme, paketleme, sigorta ve dağıtım gibi birçok hizmeti kapsayan lojistik sektörü, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de önemli bir gelişim içinde. Dünya mal ticaretinin 2000 yılında yüzde 12,5'luk artışla 6 trilyon dolara ulaştığını söyleyen Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu,  bu ortamda en hızlı büyüyen sektörün ulaşım olduğuna dikkat çekiyor.

Türk nakliyecilerinin 23 bin araç kapasitesi ile bölgenin en güçlü filosuna sahip olduğunu ifade eden Nuhoğlu, bu potansiyelin ancak dünya piyasalarının hizmetine sunulduğunda bir anlam ifade edeceğini belirtiyor. Nuhoğlu’na göre, Türkiye, 2001 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 10 artışla 315 bin adet ihraç taşıma ve yüzde 22 düşüşle 165 bin adet ithal taşıma gerçekleştirdi.

2001 yılında Türk Lirası’nın değer kaybetmesinden dolayı ithalatta daralma yaşandığını belirten Horoz Lojistik İcra Kurulu Başkanı Taner Horoz, bu alanlarda yoğunlaşan taşımacıların önemli problemler yaşadığını ve  neredeyse tüm şirketlerin kurumsallaşmaya yönelik çalışmalarında ivme kaybı gerçekleştiğini belirtiyor. Özellikle ithalatın etkilediği genel antrepoculuk ve gümrük hizmetlerinde önemli düşüşler gözlendiğini belirten Taner Horoz, yaşanan bu ani değişikliğin, beraberinde ihracatın büyük sıçrama yaptığı bazı ülkelere yönlendirilebilecek boş konteyner bulunamaması gibi önemli operasyonel sıkıntıları da getirdiğini söylüyor.

Horoz Lojistik İcra Kurulu Başkanı Taner Horoz'un lojistik sektörünün geleceğine dair beklentileri ise şöyle: "Türk ekonomisinin reel büyümeye geçmesiyle beraber, dünya ekonomisinin de yeni üretim, talep ve hizmet geliştirici öğeleri göz önünde bulundurulduğunda, lojistik sektörünün Türkiye’de de en hızlı büyüyen ve büyümeyi çağdaş dünya standartlarında gerçekleştiren bir sektör olması gerektiği görülmektedir."

BOYA SEKTÖRÜ

ÜRETİM DÜŞÜŞÜ YÜZDE 40'LARDA

Ekonominin genelinde olduğu gibi, boya sektörü de, 2001 yılını olumsuz sonuçlarla kapattı. Yerli hammadde kullanım oranı yüzde 35 olan boya sektörü, üretim açısından dışa bağımlı bir yapıya sahip.

Kullanım alanları arasında inşaat/yapı, endüstriyel, otomotiv ve mobilya gibi sektörler bulunan boya sanayinin yıllık üretim kapasitesi, ÇBS'den aldığımız verilere göre, 400 bin tonu buluyor. Bu kapasitenin yüzde 63'ü dekoratif boyalar, yüzde 20'si sanayi boyaları, yüzde 12'si tiner ve yüzde 5'i oto ve diğer özel boyalardan oluşuyor.

Normal şartlarda boya sektörünün, diğer sektörlerden iki kat fazla büyüdüğünü belirten Marshall Pazarlama Müdürü İrfan Çetindamar geçtiğimiz yıl, 2000'e göre iç pazarda yüzde 40'a yakın bir düşüş olduğunu, ihracatta ise yüzde 30'luk artış tahmin ettiklerini belirtiyor. 1999 ve 2000 yıllarında ortalama 85 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiren sektörün, 2001 yılında 100 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdiği öngörülüyor.

Türkiye'de kişi başına yıllık boya tüketiminin 5 kg civarında olduğunu belirten ÇBS yetkilileri, bunun gelecek açısından umut verdiğine dikkat çekiyorlar. Yetkililere göre, Türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler arasında yer alması, genç nüfusu ve boya konusunda sürekli bilinçlenmesi gibi etkenler, sektörün potansiyeli konusunda umut vaat ediyor.

Devlet Planlama Teşkilatı'nın verilerine göre 1992 yılında 3,7 kilogram olan kişi başı üretim, 1995 yılında 5 kilograma ve 2000 yılında 6 kilograma çıktı. Sektörde ISO belgeli 23 firma bulunmakla birlikte, "merdiven altı" üretim yapan pek çok küçük firma mevcut.

Sektörün en büyük sorunlarından birinin kaçak boya üretimi, diğerinin ise teşvik yetersizliği olduğunu savunan ÇBS yetkilileri, katma değeri oldukça yüksek olan boya sektöründe sınırsız gelişim olanağı bulunduğuna dikkat çekiyorlar.

Geçtiğimiz yıl tüketicilerin boya sektörü ile ilgili ihtiyaçların ertelediğini ve 2002'ye gelindiğinde sektörün dibe vurduğunu ifade eden Marshall Pazarlama Müdürü İrfan Çetindamar, “2002'de ekonominin seyrine göre yüzde 5 ile 30 arasında bir artış yaşanacağını tahmin ediyoruz “diyor.

OTOMOBİL

İHRACAT ARTIŞI SEKTÖRÜ AYAKTA TUTTU

Otomotiv Sanayicileri Derneği (OSD) verilerine göre, 2001 yılında, önceki yıla göre, yüzde 37 daralmayla,  tüm kalemler toplamında 270 bin 685 adet motorlu taşıt aracı üretildi. İç pazarda süren aşırı talep daralmasına karşı, üretimin kısıtlı olsa da devam etmesi, Ford-Otosan Pazarlama Müdürü Tolga Oğuz'a göre 2001 yılında yapılan 198 bin dolayındaki araç ihracatından kaynaklanıyor. Yalnız iç pazara yönelik toplam üretim ise, bir önceki yıla göre yüzde 78 oranında azaldı. 2001 yılı toplam otomobil üretimi, yine 2000 yılına göre yüzde 41 azalarak 175 bin 343 adet olarak gerçekleşti.

İç pazardaki aşırı talep daralmasına karşılık, 142 bin dolayında otomobil ihracatı gerçekleştirildi. İç pazar için yapılan otomobil üretimi 2001 yılında sadece 33 bin 55 adet oldu. Satışların 466 bin adetten 131 bin adete düştüğü sektörde, ithalat da 258 binden 72 bine kadar geriledi.

Ford-Otosan Pazarlama Müdürü Tolga Oğuz 2001 yılını şöyle değerlendiriyor: "2001 yılının verileri gerçekten çok kötü. Otomotiv sektörü, 1994 yılında yaşanan krizde bile bu seviyelere kadar gerilememişti. Devalüasyon sonucu pazarda yaşanan aşırı daralma ve satışların düşüşü, ürün başına düşen sabit giderleri arttırdı. Bununla beraber enflasyon ile devalüasyon arasında fark oluşması ve bu aralığı ithalatçıların çoğunun fiyat artışı olarak kapatamaması, ithal ürünlerde karlılığın negatif seviyelere düşmesine neden oldu. 2001 yılının son 3 ayındaki vergi düşüşleri araç alımını çok cazip kıldı."

2002 yılına geçişte vergi oranlarının artması ile beraber ithalatçıların fiyatlarını arttırarak az da olsa zararlarını kapatmaya çalıştıklarını belirten Oğuz,  yerli üreticilerin vergi artışı dışında ek bir fiyat artışına gitmediğini söylüyor.

2002 yılının ilk çeyreğinde beklenen satış düzeyinin yakalanması halinde, üreticilerin fiyat artışına gitmeyeceğini belirten Ford-Otosan Pazarlama Müdürü Tolga Oğuz'un 2002'den beklentileri şöyle: "2002 yılının, özellikle 11 Eylül olaylarından sonra çok iyi geçeceğini sanmıyoruz. Toplam iç pazarın 2002'de 230 bini geçmesini beklemiyoruz. İhracatın öneminin artacağına ve bu sayede iç pazara bağımlı olmayan otomotiv şirketlerinin daha kuvvetli kalacağına inanıyoruz."

MAKARNA

ÜRETİMDE DÜŞÜŞ YOK

Türkiye, 900 bin tonu aşkın kurulu kapasitesi ile dünyanın en büyük makarna üreticisi ülkelerden birisi konumunda bulunuyor. Sektör, ülke çapına yayılmış, dağınık üretim tesislerine sahip. Bölgesel üreticilerin yanı sıra, teknolojik açıdan çok gelişmiş üretim yapan, dünyaya ihracat gerçekleştiren tesisler de var.

Geçtiğimiz yıllarda belirli tarım politikalarının oluşmamasından dolayı makarna sektöründe bir takım zorluklar ortaya çıktığını söyleyen Filiz Makarna Genel Müdürü Serdar Sarıgül, önceleri verilen teşvikler ile atıl kapasite oluştuğunu ve bu sebeple sektörü canlandırmak için iç tüketimi ve ihracatı arttırma yolları arandığını belirtiyor.

Üretim miktarı 400-450 bin ton arasında değişen sektörde, son 5 yıldır durum buğdayı ithalatı 100 binlerden 10 binlere düşse de, kaliteye bağlı ithalat talebi devam ediyor. Pastavilla Pazarlama Müdürü Volkan Çaylan, 2001 yılında makarna sanayicilerinin, finans problemlerinden dolayı bir zorluk çektiklerini, fakat ana gıda maddeleri arasında yer alması dolayısıyla makarnada büyük bir düşüş yaşanmadığını belirtiyor.

Dünyanın önde gelen makarna üreticisi ülkeleri arasında yer alan Türkiye’de kişi başına 5,2 kilogram olan makarna tüketimi, en büyük üretici İtalya’da yaklaşık 29 kilograma ulaşıyor. İGEME ve Makarna Sanayicileri Derneği verilerine göre, dünya makarna üretiminde 2.9 milyon tonla İtalya ilk sırada yer alıyor. İtalya’yı, 1 milyon 164 bin tonla ABD, 980 bin tonla Brezilya, 545 bin tonla Rusya ve 480 bin tonla Türkiye izliyor.

Son 2-3 yıldır sektörün bazı sıkıntılar yaşadığını belirten Pastavilla Pazarlama Müdürü Volkan Çaylan, Rusya gibi önemli ihracat pazarlarının kapanmasının, iç pazarda rekabeti kızıştırdığını ve güçlü finansmana sahip firmaların bu dönemi sorunsuz atlatabildiğini söylüyor. Özellikle kriz dönemlerinde temel gıda ürünü olan makarnanın satışlarında artış yaşanabileceğini belirten Çaylan, geçtiğimiz yıl gerçekleşecek olan üretim rakamlarında bir değişiklik beklemediklerini ama 2002 yılında sektör olarak büyümeyi beklediklerini ekliyor.

PETROL

TÜKETİM YÜZDE 12 DÜŞTÜ

Petrol hala dünyada en fazla kullanılan enerji kaynağı olarak üstünlüğünü sürdürüyor. Petrolün dünya enerji tüketimi içinde yeri, 2000 yılı rakamlarına göre yüzde 40 düzeyinde. Ve yılda yüzde 1,9 oranında artmaya devam ediyor. Petrol Sanayicileri Derneği (PETDER) Yönetim Kurulu Üyesi ve Turcas Genel Müdürü Alistair Clark, özellikle 11 Eylül olaylarından sonra durgunluk içinde olan global ekonominin, petrol sektörünü de olumsuz yönde etkilediğini belirtiyor. 2001 de düşen satış hacmi ile beraber, akaryakıt dağıtım alanında faaliyet gösteren şirketlerin sayısının arttığını söyleyen Clark, sektörde zaten yoğun bir şekilde yaşanan rekabet şartlarının, bu gelişmelerle daha da ağırlaştığına dikkat çekiyor.

Geçtiğimiz yıl Türkiye’de benzin tüketimi, ekonomideki daralmayla birlikte, yüzde 12 düşerek 4.8 milyon metreküpten 4.2 milyon metreküpe indi. Çoğu benzin kaleminin tüketiminde ortalama yüzde 10-20 arasında düşüş gözlenirken, kurşunsuz benzin tüketimi yüzde 15 arttı. Motorin tüketimi ise geçen yıl, 2000 yılındaki satış rakamını yakaladı.

Turcas Genel Müdürü Alistair Clark, bu gelişmenin, motorinin satış hacmini koruduğu şeklinde yorumlanamayacağını belirtiyor. Clark’a göre, 2001 yılında, TPIC tarafından Irak sınır ticareti yoluyla getirilen motorinin azalması ve yurda kaçak yollarla sokulan motorin üzerindeki kontrolünün devam etmesi, satış rakamlarındaki düşüşü engelledi. Bu kayıt dışı satış dikkate alındığında ise reel düşüşün yüzde 15-20 seviyelerinde olduğunu öngörüyor.

"Önümüzdeki yıl Türkiye ekonomisinin ve tabii ki lokomotif sektör olarak petrol sektörünün tekrar büyüme sürecine gireceğinden eminim" diyen Turcas Genel Müdürü Alistair Clark'ın gelecekle ilgili değerlendirmeleri şöyle:

"Yeni hazırlanmakta olan Petrol Piyasası Kanunu'nun bir an önce uygulamaya girmesi en büyük dileğimiz. Ancak, kanunun çıkarılması, uygulamasının ve pazar kontrolünün doğru ve adil şekilde yapacak şartlar oluşturulmadığı vakit, tek başına yeterli olmayacaktır. Bu, pazardaki haksız rekabet yaratan koşulları azaltacak, şirketler ile bayilerin ellerindeki kaynakları tüketiciye daha iyi hizmet amacıyla kullanmalarına olanak sağlayacaktır."


 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz