OTOBÜS Mevcut durum PAZAR YÜZDE 28 ORANINDA DARALDI 1999 yılı, otobüs üreticileri için kötü bir yıl oldu. Krizin etkilerini yıl boyunca hisseden otobüs sektörü, 1999´u küçülmeyle kapattı. Te...
OTOBÜS
Mevcut durum
PAZAR YÜZDE 28 ORANINDA DARALDI
1999 yılı, otobüs üreticileri için kötü bir yıl oldu. Krizin etkilerini yıl boyunca hisseden otobüs sektörü, 1999´u küçülmeyle kapattı. Temsa Otomotiv yetkililerinin verdiği bilgiye göre, 1999 yılının ilk 11 ayında bin 982 adet otobüs üretildi. Üretim, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28 oranında bir daraldı. 1998´in ilk 11 ayındaki üretim ise 2 bin 740 adet idi.
Mercedes-Benz yetkilileri pazardaki bu daralmanın nedenlerini şöyle değerlendiriyorlar: ``Kredi faizleri çok yüksek ve bankalar kredi vermekte çok istekli değiller. Özellikle ikinci el pazarında yaşanan küçülme sektörün daralmasına neden oldu. İkinci el otobüslerin ihracatının çok düşük seviyede olması, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Orta Asya Türk cumhuriyetleri ve Rusya gibi ülkelerdeki çetin rekabet koşulları nedeniyle otobüs fiyatlarımız yüksek kaldı. Bu da sektörü olumsuz etkiledi. Ayrıca turizmdeyaşanan kriz ve firmaların sefer sayısını azaltmaları da, satışlarımızı düşürdü. Tabii esas neden uzun süredir yaşanan ekonomik kriz diyebiliriz.''
Beklentiler
CANLILIK BAHARDA OLACAK
Sektör yetkilileri, 2000 yılının ilk ayları için olumlu bir gelişme beklemiyorlar. Canlılık için bahar aylarının beklenmesi gerektiğine dikkat çekiyorlar. Mercedes-Benz yetkililerinin gelecekle ilgili beklentileri şöyle: ``2000 yılının ilk 3 ayı, 1999´dan daha iyi olmayacaktır. Turizmde beklenen rezervasyonlar gerçekleşmez ise daha da kötüye gidecektir.''
Temsa-Otomotiv Pazarlama Planlama Şefi Doğan Yüncüoğlu, faizlerdeki düşüşün kendilerini iyimser bir havaya soktuğunu belirtiyor. Yüncüoğlu önümüzdeki döneme ilişkin beklentileri şöyle özetliyor: ``2000 yılına dönük göstergeler, 1999 yılına göre daha belirli bir iyimserlik taşımaktadır. Şehirlerarası otobüs pazarında yaklaşık olarak yüzde 30-40 arasında bir büyüme bekliyoruz. Ancak kısa vadede büyük bir üretim patlamasının olacağını düşünmüyoruz. Faizlerdeki düşüşe paralel olarak ortaya çıkacak piyasadaki likidite artışı, bahar aylarında ciddi bir hareketlilik beklentisi yaratmaktadır.''
TAVUKÇULUK
Mevcut Durum
ÜRETİM ARTTI, FİYATLAR DÜŞTÜ
Tavuk eti Sağlıklı bir besin kaynağı olması ve fiyatının düşüklüğü nedeniyle Türkiye´de beyaz etin tüketimi hızla artıyor. Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği (BESD-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Akman, ``Tüketicinin piliç etine gösterdiği ilgi sektörün gelişmesinin temel unsuru olmuştur``diyor. Akman sektörle ilgili değerlendirmelerini şöyle sürdürüyor:
``Kırmızı et sektörünün gerilemesinden doğan üretim açığı, ithalata gerek kalmadan kapatılmıştır. 1999 yılında, bir önceki yıla oranla yüzde 17 üretim artışı yaşandı. Artışın büyük bir kısmı 1999 yılının son 3 ayında gerçekleşti.
Arz fazlalığı nedeniyle eylül-ekim aylarında düşen fiyatlar, sektörün zararına satış yapmasına neden olmuştur. Tüketimden fazla üretim yapıldığı zaman fiyatlar düşüyor ve sektör olumsuz yönde etkileniyor. Yüksek maliyetler nedeniyle ihracat olanaklarımız son derece kısıtlı. Ocak-temmuz dönemi yalnızca 12 bin ton ihracat yapabildik. İthalat ise yok denecek kadar az.''
Beklentiler
ÜRETİM YÜZDE 15 ARTACAK
Sektör uzmanları, 2000 yılında piliç üretim ve tüketiminde artış bekliyorlar. Ancak, 1999 yılının son 3 ayında fiyat düşüşünün yarattığı olumsuz etkinin, 2000 yılında da kendisini hissettireceği tahmin ediliyor.
Mudurnu Tavukçuluk Genel Müdürü Tankut Baytaroğlu´nun önümüzdeki döneme ilişkin beklentileri şöyle: ``Önümüzdeki 3 ayda sektördeki üretim artışı devam edecektir. Artışın yüzde 15 civarında olacağını tahmin ediyorum. Türkiye´de kişi başına düşen piliç tüketimi hala 10 kg. Bu da sektörümüzün önünün açık olduğunu gösteriyor''.
Köy-Tur yetkililerinin 2000 yılı için beklentileri ise şöyle: ``2000 yılında ve daha sonraki yıllarda büyüme trendi sürecek. 2000 yılı genel enflasyon ve döviz fiyat artış hedefleri de oldukça düşük. Bu nedenle 2000 yılının olumlu bir yıl olması ve büyüme kaydedilmesini bekliyoruz. Bu da satın alma gücünde reel bir artış demek. Ancak önümüzdeki dönemde önemli miktarlarda ithalat ve ihracat olacağını tahmin etmiyoruz.''
TELEVİZYON
Mevcut Durum
İÇ TALEP DARALDI, İHRACAT ARTTI
Elektronik sektörünü, global krizden sonra deprem felaketi de büyük ölçüde olumsuz etkiledi. İç talepte yaşanan düşüş, son aylarda da devam etti. Televizyon ürün grubu da doğal olarak bu küçülmeden payını aldı.
Philips Elektronik Cihazlar Ürün Müdürü Yenal Gökyıldırım televizyon pazarıyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor: ``1999 yılında ekim ayına kadar Türkiye´de 5 milyon 500 bin adet televizyon üretildi. Bu rakamın yüzde 20´si iç pazara, yüzde 80´i dış pazara satıldı. Yerli piyasaya yapılan satışlarda, yine yılın aynı dönemine göre yzüde 9 oranında azalma yaşandı. Buna karşılık dış piyasada ise yaklaşık yüzde 8´lik bir artışa ulaşıldı. Özellikle Uzakdoğu´dan gelen büyük ekonomik krizin etkilerinin Avrupa ve Türkiye´de yaşandığı 1999 yılında, ülkemizde iki büyük deprem felaketi yaşanmış ve piyasalar bu durumdan oldukça etkilenmiştir. Televizyon sektörü yine de büyük bir daralma yaşamamış ve özellikle yerli üreticilerin Avrupa´ya ve dünyanın birçok ülkesine yaptıkları ihracatta ise yüzde 8´lik bir büyüme kaydedilmiştir.''
Beklentiler
TV PAZARI 2000´DEN UMUTLU
Global krizin 2000´li yıllarda etkisini kaybedeceği ve iç pazarda canlanmanın başlayabileceğine yönelik beklentiler, sektördeki olumlu havayı güçlendiriyor.
Philips Elektronik Cihazlar Ürün Müdürü Yenal Gökyıldırım´ın önümüzdeki döneme ilişkin beklentileri şöyle: ``Senenin ilk ayında olası bir milenyum krizine karşı kapalı bir piyasa olacaktır. İlk ayda alımların, bayramın da etkisi ile çok yüksek olmayacağı düşünülmektedir. Türkiye´de önümüzdeki dönemde dijital yayına geçme hazırlıklarının televizyon piyasasını büyük ölçüde hareketlendireceği beklenmektedir.
Ayrıca Avrupa 2000 Futbol şampiyonası ve olimpiyatlar da özellikle değiştirme piyasasını hareketlendirecek unsurlardır. 2000´li yıllara sektör olarak umutlu girmekteyiz. İç pazarda 1999´a göre yüzde 6´lık bir büyüme beklemekteyiz. Dış pazarda ise daha rekabetçi politikalarla erişilen pazar hacminin korunacağını düşünmekteyiz.''
SÜT
Mevcut durumu
ÜRETİM ARTIŞI SINIRLI OLDU
Türkiye´de süt üretimi, son yıllarda hayvan sayısındaki azalmaya rağmen gerilemedi. 1998 yılında 9 milyon 971 bin ton olan süt üretimi, çok az bir artışla 1999 yılında 9 milyon 990 bin tona yükseldi.
1998 yılında, ülke çapında yaşanan ekonomik kriz süt üreticilerini de olumsuz etkiledi. 1999 yılında da bu olumsuz etkinin yansımaları görüldü. Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Genel Sekreteri Prof. Dr. Erkan Benli sektörün durumunu şöyle değerlendirdi:
``İçme sütü niteliğindeki süt genel olarak iç tüketimde kullanılmaktadır. Ancak dış ticarete konu olan süt ise, süt mamullerinin süt eşdeğeridir. 1997 yılında 108 bin ton olan süt ithalatı, 1998 yılında 4 bin ton azalarak 105 bin tona geriledi. İhracat ise 1997 yılında 52 bin ton iken 15 bin ton azalarak 1998 yılında 30 bin ton oldu. Sektördeki bu olumsuz gelişmenin genel olarak nedeni, süt fiyatlarındaki istikrarsızlık ve sağılan hayvan sayılarındaki azalma olarak değerlendirilebilir.''
Beklentiler
2000 YILI OLUMLU GEÇECEK
SETBİR Genel Sekreteri Prof. Dr. Erkan Benli önümüzdeki döneme ilişkin tahminleri şöyle özetliyor: ``Dünyada 1998 yılında 384 milyon ton olan üretimin, yüzde 0.6 oranında artarak 387 milyon tona ulaştığı tahmin ediliyor. Ancak Türkiye´de süt ve süt ürünleri ihracatının azalmasına karşılık, dünya genel ticaretinde süt ürünleri dış ticaretinin yüzde 5.4 oranında artacağı tahmin ediliyor. Ülkemizde 1999 yılının ihracatta 25 bin tonla kapanmasını bekliyoruz.
Ancak hayvancılıkta gelişmiş ülkeler hem iç tüketimi hem de ihracatı artırmak için teşvikler vermekte olduğundan, Türkiye´nin rekabet şansı kaybolmaktadır.
Kısa vadede, siyasi endişelerden uzak teknik ve bilimsel projelerin bir an önce uygulamaya geçirilmesi, üretici ve sanayicilerin beklentileridir. Üretim artışını sağlayacak tedbirlerin hayata geçirilmesi, içte tüketimi artıracak projelerin uygulanması, sokak sütü satışı ile kaçak et satışını engelleyici önlemlerin alınması ile 2000 yılında sektörün olumlu gelişmeler kaydedeceğini düşünüyorum.''
HALI
Mevcut durum
İHRACAT YÜZDE 20 GERİLEDİ
1999 yılını sıkıntılı geçiren sektörlerden biri de halı oldu. Sektördeki daralmadan ihracat da payını oldu. Makina Halı Sanayicileri Derneği Başkanı Atilla Alptekin, halı sektöründeki mevcut durumu şöyle değerlendiriyor:
``Yurtiçi pazarda bir talep daralmasından söz etmek doğru olmasa da, ihracatın ciddi boyutta gerilemesi, özellikle parça halı kesiminde büyük bir arz fazlasına neden oldu. İhracat yüzde 20 oranında geriledi. Son yıllardaki yatırımlarla üretim kapasitesi de genişleyen makine halısı alt sektöründe kapasite kullanımı düşük düzeylerde seyretti. Buna rağmen, satışlar ancak fiyat kırarak ve vade açarak sürdürülebildi. Bir yandan daralan marjlar, öte yandan düşük kapasite kullanımı ve yüksek finans yükünün artırdığı maliyetler sektöre zor bir yıl yaşatmıştır. Parça halı pazarı geçen yıla kıyasla yüzde 3 genişlerken, değer olarak yüzde 5.5 dolayında küçüldü. Duvardan duvara halı kesiminde ise geçen yıla kıyasla toplam talepte kayda değer bir değişiklik olmadı. Orta fiyat grubunda ise talep artışı gözlendi.''
Beklentiler
İÇ PİYASA TALEBİ YÜZDE 6 ARTACAK
Gümüşsuyu Halı Genel Müdürü Atilla Alptekin´in önümüzdeki döneme ilişkin tahminleri şöyle: ``Halı sektörü 1999 yılını sıkıntılı geçirmiştir. Yurtiçi ve yurtdışı satışlar birlikte ele alındığında, sektörün yılı yüzde 10 dolaylarında bir daralma ile kapatacağını tahmin ediyorum. Yılın ilk 3 ayı, genellikle halı sektörünün durgun aylarıdır. İç pazardaki kış durgunluğunun yanı sıra, ihracat pazarının gelecek yılı şekillendiren uluslararası fuarları (Hanover, Las Vegas) bekleyişi, hareketi bahara itmektedir. Pazarın gelecek yılın ikinci çeyreğinden itibaren canlanacağı ve sektörün sıkıntılarını aşacağı hakim beklentilerdir. İç piyasa talebinin gelecek yıl en az yüzde 4-6 oranında artacağını düşünüyorum.
Ancak sektördeki firmaların büyük bir bölümü aktiflerini borç ağırlıklı finanse etmektedir. Finansman temini güç ve maliyeti yüksektir. Beklentimiz, faizlerin gerileyeceği istikametindedir. Aksi takdirde firmaların büyük bir bölümü sıkıntılı dönemler geçirebilir.''
DEMİR-ÇELİK
Mevcut durum
DEPREMİN ETKİLERİ İHRACATLA AŞILDI
Depremden en çok etkilenen sektörlerin başında gelen demir-çelikte, 1999 yılı, olumsuz etkileri telafi etme gayretleriyle sona eriyor. Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan, bu çabalarının şimdilik ihracattaki artışlarla sınırlı kaldığını belirtiyor ve sektöre yönelik tahminlerini şöyle sıralıyor:
``Özellikle Marmara Bölgesi´nde inşaat faaliyetlerinin neredeyse tümüyle durmuş olması, bu bölgede faaliyet gösteren kuruluşların daha çok ihracata yönelmesine yol açtı. İkinci en büyük ihracatçı sektör olma konumunu kaybetme noktasına gelen demir-çelik, yeniden ikinci sıraya oturdu. 1999 yılı ocak-ekim dönemi değerlendirildiğinde, 1998 yılına kıyasla üretimde yüzde 1 oranında bir artış kaydedildi. Ağustos ayı bir tarafa bırakılırsa, özellikle yılın 2. ve 3. çeyreklerinde üretimde artış kaydedildi. İhracat ise miktar yönünden artmaya devam ediyor. Ocak-haziran döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7 oranında gerçekleşen ihracat, ocak-ağustos döneminde yüzde 10´a ulaştı.''
Beklentiler
İÇ PAZARA YÖNELİŞ BEKLENİYOR
Sektör yetkilileri, dünya çelik tüketiminin, 2000 yılında yüzde 2.9 oranında artarak 719 milyon tona ulaşacağını tahmin ediyor. Artışın en fazla Avrupa, Güney Amerika ve Çin´de olacağı, ABD, BDT, Afrika ve Ortadoğu´daki artışların orta seviyede gerçekleşeceği, Japonya´nın tüketiminin ise 2000 yılında düşeceği bekleniyor.
Erdemir yetkililerinin önümüzdeki döneme ilişkin diğer beklentileri ise şöyle: ``1999 yılının ikinci yarısından itibaren artış trendi içerisine giren çelik fiyatlarının yükselişini sürdüreceği görülmektedir. 2000 yılında, gerek fiyatların yükselmesi, gerekse maliyetlerin düşmesi ile demir-çelik sektöründe canlılık yaşanacağı beklentisi hakimdir. Üreticiler, hedef pazarlarda daha iyi, kaliteli ve farklı bir performans gösterecek. İç pazardaki hareketlilik ve talep fazlası demir-çelik üreticilerinin ihracata nazaran iç satışa daha fazla önem vereceğini göstermektedir.''
ÇAMAŞIR MAKİNESİ
Mevcut durum
PAZAR YÜZDE 14 DARALDI
Türkiye´de otomatik çamaşır makinesi penetrasyon oranı yüzde 55 civarında. 1998´de 1.5 milyon adet satış gerçekleştiren pazar, 1999 yılında 1.3 milyon adette kaldı. Özellikle deprem nedeniyle değiştirme taleplerinin ertelenmesi, pazardaki küçülmede etkili oldu.
Vestel Pazarlama Müdürü Ziya Öztürk, böyle bir görünüme sahip olan sektörün son durumunu şöyle özetliyor: ``Çamaşır makinesi sektörü 1999 yılının ocak-ekim dönemi itibariyle incelendiğinde, 1998 yılına göre üretimde yüzde 14, ithalatta yüzde 16, iç satışlarda da yüzde 16 oranında bir azalma gözlenmiştir. İhracatta yaşanan yüzde 44 oranındaki artış ise üreticilerin yüzünü güldürmüştür.
Ekonomide yaşanan durgunluğun 1999 yılının ikinci yarısında da devam etmesi, beyaz eşya satın alma kararlarındaki ertelemenin yıl sonuna kadar devam etmesine neden olmuştur. Bunun sonucunda 1999 yılının çamaşır makinesi pazarı için, 1998 yılına göre yüzde 10-14 oranında daralarak kapanacağı söylenebilir.''
Beklentiler
2000 YILI İYİ GEÇECEK
Arçelik yetkilileri, pazarın, 2000 yılında, 1999´a göre mutlaka canlılık göstereceği tahmininde bulunuyor. Ancak KDV değişiklikleri, memur zammındaki yüzde 15´lik düşük artış ve yeni vergilerin, kısa vadede talebi olumsuz yönde etkileyeceğini düşünüyorlar. Arçelik yetkililerinin beklentileri şöyle: ``Fakat orta ve uzun vadede ertelenen talebin tekrar gündeme gelmesiyle birlikte, piyasa tekrar artışa geçecektir. Türkiye´de reel gelirlerin artması ve ekonomik gelişmeye bağlı olarak pazarın önümüzdeki yıllarda büyeyeceğini söyleyebiliriz. İthalat ise talebe ve döviz kurlarına bağlı olarak giderek azalmaya devam edecektir.''
Vestel Pazarlama Müdürü Ziya Öztürk ise geleceğe yönelik beklentilerini açıklarken,``2000 yılının ikinci yarısından itibaren 1999 yılında gözlemlenen düşüş telafi edilecek. 2000 yılının sonunda pazarın 1999 yılına göre yüzde 5-10 oranında bir artışla kapanacağını umuyoruz`` diyor.
AYÇİÇEK YAĞI
Mevcut durum
TÜKETİMDE DÜŞÜŞ GÖZLENİYOR
Türkiye´de ayçiçek tohumu üretimi Marmara Bölgesi´nde yoğunlaşıyor. Dolayısıyla ayçiçek yağı üreten fabrikaların çoğunluğu da bu bölgede yer alıyor. Ayçiçek yağı üretiminin yüzde 90´ı bu bölgede gerçekleşiyor. Ayçiçek yağı toplam sıvı yağ pazarı içinde yüzde 85 paya sahip.
Lio Yağ Satış Müdürü Tayfun Ararat´ın mevcut durum değerlendirmesi şöyle: ``1997-1998 ekim döneminde 215 bin ton ayçiçek yağı tüketilirken 1998-1999 ekim döneminde 213 bin ton ayçiçek yağı tüketilmiştir. Belirli bir nüfus artışı da gözönüne alındığında, azalmanın daha fazla olduğu düşünülebilir. Rakamsal küçülmenin yanı sıra, satışın dağılımında da değişiklikler söz konusu. Ulusal olmayan ve `private label' ürünlerin ayçiçek yağı pazarında paylarını artırdıkları görülüyor. Bu oran, toplam satış içerisinde bir önceki yıl yüzde 30 iken, son yılda yüzde 34´e yükselmiş görünüyor. Zeytinyağı ve mısırözüne doğru kayışlar olduğu, aynı zamanda çıkan ve çıkacak yeni düşük fiyatlı ürünlerin de ayçiçek yağı satışlarından pay alacağı söylenebilir.''
Beklentiler
2000´DE DEĞİŞİKLİK BEKLENMİYOR
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkan Yardımcısı Okyar Yayalar´ın önümüzdeki döneme ilişkin beklentileri şöyle: ``Ayçiçek yağında önümüzdeki 3 ayda yurtiçi talep 120 bin ton düzeyinde olacaktır. Hammadde açısından bir sıkıntının olmasına beklemiyoruz. Trakya Birlik stokları bu talebi fazlasıyla karşılamaya yeterli.
Önümüzdeki 3 ayda, her ne kadar dünya piyasalarında yağ fiyatlarında fazla bir değişiklik beklenmese de, doların değerine bağlı olarak yurtiçi fiyatlarda bir miktar hareketlilik görülebilir. İhracat açısından bir değişim beklemek doğru olmaz. En önemli pazarımız olan Rusya´da kriz devam etmektedir. Ülkemizde hammadde açığı sürdüğü sürece ithalat devam edecek. Düşük fiyat nedeniyle ithalat cazibesini sürdürecek. 2000 yılında düzenlemeler yapılmazsa, sektörün sorunları devam edecek. Haksız rekabet yaratan birliklerin yapısı yeniden düzenlenmeli.''
BİRA
Mevcut durum
TURİZMDEN OLUMSUZ ETKİLENDİ
Efes Pilsen yetkililerinin bira sektörüne yönelik mevcut durum değerlendirmesi şöyle: ``Ocak-eylül 1999 döneminde Türkiye´deki toplam bira üretimi 545.1 milyon litre olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde 0.4 milyon litre ithalat yapılmıştır. 1999 yılında yaşanan ekonomik kriz ve siyasi olayların etkisiyle turizm sektöründe ortaya çıkan sıkıntılar, bira tüketiminin en yoğun olduğu turistik bölgelerde yaz ayları boyunca yeterli performansın sağlanamamasına neden olmuştur. 17 Ağustos tarihinde yaşanan deprem tüm sektörler gibi bira sektörünü de olumsuz etkilemiştir.
Bira sektörünün son yıllarda yavaş bir gelişme göstermesi, üreticileri pazarı büyütmeye yöneltmektedir. 1999 yılında yaşanan olumsuzluklara rağmen, 1998 yılı ocak-eylül dönemiyle karşılaştırıldığında bira sektöründe üretimde düşüş yaşanırken, satışlar açısından bir gelişme olduğu gözlenmektedir. 1999 yılı ocak-eylül döneminde bir önceki yıla oranla ithalat yüzde 33 artmıştır.''
Beklentiler
SEKTÖR YAZ AYLARINI BEKLİYOR
Efes Pilsen yetkililerinin önümüzdeki döneme ilişkin tahmin ve beklentileri şöyle: ``Kısa vadede bira sektörü değerlendirilecek olursa, 2000 yılının ilk aylarında ekonomik nedenler nedeniyle yüksek bir gelişme beklenmemektedir. Bu etkene mevsimsellik unsurunu da eklemek gerekir. Doğal olarak kış aylarında, yaz mevsimine göre bira tüketimi nispeten daha az olmaktadır. Yaz aylarına doğru ekonomi de meydana gelecek olumlu gelişmeler de umut verici.
Turizm sektöründe alınacak stratejik kararlar, 2000 yılının ikinci yarısı için olumlu bir tablo çizebilir. 2000 yılında sektör genelinde satışlar açısından yüzde 5´lik bir büyüme beklenmektedir. 17 Ağustos depreminin yarattığı olumsuz etkilerinde 2000 yılında telafi edileceğini düşünüyoruz. Bira sektörünün önümüzdeki dönemde de gelişmesini sürdüreceğini tahmin ediyoruz.''
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?