Krizden çıkış sürecinin devam ettiği bu dönemde Akbank, 2010 yılını, sektörün üzerinde büyüme ile kapatmayı planlıyor. Özellikle KOBİ bankacılığında atılım hedefliyor. Ancak bankanın gündeminde hep...
Krizden çıkış sürecinin devam ettiği bu dönemde Akbank, 2010 yılını, sektörün üzerinde büyüme ile kapatmayı planlıyor. Özellikle KOBİ bankacılığında atılım hedefliyor. Ancak bankanın gündeminde hepsinden daha çok, geleceğin Akbank’ını tasarlayacak yeni dönüşüm projesi var. Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, bunun banka tarihinin en büyük ve kapsamlı yatırımı olduğuna dikkat çekiyor. “Bu yatırımla Akbank’ı uçuracak, teknolojideki algısını daha da güçlendireceğiz” diye konuşuyor.
Akbank bu yıl başında, banka tarihinin en büyük ve kapsamlı yatırımına start verdi. Genel Müdür Ziya Akkurt, şubeleşmeden teknolojik altyapının yenilenmesine, banka çapında önemli bir dönüşümü hedefleyen bu projenin, Akbank’ı uçuracak bir proje olduğuna dikkat çekiyor. Hatta bu nedenle kendi aralarında projeye, dünyanın en büyük uçağı olan “A380” adını verdiklerini söylüyor.
Akbank A380 ile pazardaki etkinliğini, verimliliğini ve hızını artırmayı planlıyor. Bu doğrultuda şube altyapısından çağrı merkezine, internet bankacılığı uygulamalarından çalışanların hayatını kolaylaştıracak pek çok teknolojiye yatırım yapacaklarını söyleyen Ziya Akkurt, “Bu yatırımlarla, paydaşlarımız nezdindeki Akbank-teknoloji algısını daha da geliştirmeyi hedefliyoruz” diyor.
Akbank, bu projenin meyvelerini gelecek yıl toplamaya başlayacak. Ancak bu yıl için de iddialı hedefleri var. Geçtiğimiz yıl belirsizliklerin ve risklerin zirveye ulaştığı piyasa şartları gereği risk yönetimine odaklanarak daha ihtiyatlı bir yaklaşım sergileyen banka, bu yıl sektörün üzerinde bir büyüme hedefiyle yola çıkmış. Sektör kredilerinin 2010’da yüzde 12-15 düzeyinde büyümesini beklediklerini söyleyen Akkurt, “Biz Akbank olarak en az yüzde 20 büyüme hedefliyoruz” diye konuşuyor.
Akbank’ın yeni dönem gündeminde öne çıkan konulardan biri de KOBİ bankacılığı. Bugüne kadar bu alanda istedikleri performansı yakalayamadıklarını söyleyen Ziya Akkurt, yeni dönemde daha etkin olmayı hedeflediklerini söylüyor. Bu doğrultuda şubeleri yeniden yapılandırdıklarına işaret eden yönetici, “Şubelerin kapsamını genişlettik. Geçmişte potansiyel müşterilerin bir kısmına ulaşırken şimdi yüzde 100’ünü hedefliyoruz. Bu sayede KOBİ kredilerimiz artacak” diyor.
Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt ile Akbank’ın yeni döneme ilişkin plan ve hedeflerini konuştuk. Bankacılık sektörünün geleceğine yönelik de çok önemli saptamalar yapan Ziya Akkurt’un sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Akbank’ın 2009 Performansı Nasıl Oldu? Bilanço Büyüklükleriniz Ne Kadara Ulaştı?
-2009 yılında ağırlıklı olarak risk yönetimine odaklandığımız için krediler başta olmak üzere bilançomuzda küçülmeler oldu. Bunu, aktif büyüklüğümüze çok yansıtmadık ama sonuçta fazla bir büyüme de olmadı. 2009’da bir önceki yıla göre aktif büyüklüğümüz yüzde 11, mevduatımız yüzde 6 arttı.
Diğer yandan problemli kredilerimiz çok azaldı. Kârlılığımızı artırmaya devam ettik. Oldukça başarılı bir yıl geçirdik. Bunun sonucunda, konjonktürün de etkisiyle piyasa değerimiz önemli oranda arttı.
2009’da özellikle üzerinde durduğumuz konulardan bir tanesi sürdürülebilirlik oldu. Kriz bize, ne kadar büyük olursa olsun, birçok kuruluşun bir anda yok olabildiğini gösterdi. Sürdürülebilirlik dediğimizde kiminin aklına kârlılık geliyor, kimi çevreyi düşünüyor. Biz bütün bunların hepsini düşünüyoruz, her konuda dikkatli olmak gerektiğine inanıyoruz. Bundan sonraki politikamız da bu yönde olacak.
2009’da biraz da 2010’a hazırlık yaptık. Akbank’ı farklılaştırmak adına bazı adımlar attık. Şube modelini değiştirdik. Burada KOBİ bankacılığını biraz daha öne çıkardık. Özellikle küçük işletmeler tarafı bugüne kadar tam istediğimiz şekilde gelişemiyordu. Yeni yapılanma ile kapsama alanımızı genişlettik. Geçmişte arzu ettiğimiz müşterilerin bir kısmına ulaşırken şimdi yüzde 100’ünü hedefliyoruz. KOBİ bankacılığında önümüzdeki dönem daha etkin hale geleceğiz. Krediler tarafında yeterli bulmadığımız seviyeleri artıracağımızı düşünüyoruz. Kurumsal bankacılığımız, bireysel bankacılığımız, özel bankacılığımız da devam edecek. Yani biz her segmentte iddialı olmaya devam edeceğiz. Bu yıl ve sonrasında yeni şube açmaya da devam edeceğiz. Örneğin bu yıl 50 yeni şube açmayı planlıyoruz.
2010’un İlk 3 Ayını Geride Bıraktık. Bu Dönemde Tablo Nasıl Değişti? Örneğin Kriz Nedeniyle Daralan Kredilerde Toparlanma Başladı mı?
Yılın ilk 3 ayı konjonktür paralelinde geçti. Biz sözünü ettiğim yapılanmayı ocak başında başlattık. Bu yıl yeniden sektörün üzerinde büyümek hedefindeyiz. Geçtiğimiz yıl risk yönetimine ağırlık verdik ama kredilerde küçülelim diye bir hedef koymadık. Kredilerde dikkatli olurken altyapılarımızı değiştirdik. Krediler sisteminde ne kadar konu varsa hepsini yeniden tasarladık. 2009’da yapılan planlama ve çalışmaların neticesinde, 2010’a farklı bir şekilde girmiş olduk.
İşler şu anda piyasa paralelinde ilerlemeye devam ediyor. Sektörün bu yıl kredilerini yüzde 12-15 düzeyinde büyütmesi bekleniyor. Biz Akbank olarak en az yüzde 20 büyüme hedefliyoruz.
2009 Kârlılık Anlamında İyi Bir Yıldı. Bu Yıl Tablo Nasıl Olur? Akbank Olarak Sizin Hedefiniz Ne Yönde?
2009 beklenmedik bir yıldı. Bu yıl reel sektörün toparlanmasını, finans sektöründeki gelişmenin reel sektöre yansımasını bekliyoruz. 2010’da beklenmedik bir şey olmazsa kârlar 2009 gibi iyi olabilir.
Biliyorsunuz sistem çok küçülmüştü, kapasiteler çok aşağı çekilmişti. Bu anlamda ilk 3 ayda bir kıpırdama var ama kapasiteler tam kullanılmadığı için çok büyük bir sıçramadan söz etmek mümkün değil. Ben Türkiye’nin özellikle dış taleple resmi rakamların üzerinde büyüyeceğini tahmin ediyorum. Türkiye’nin bu yıl yüzde 4-6 arasında büyüme göstereceği kabul ediliyor. Ben yüzde 5-5,5 civarında bir büyüme bekliyorum. Hükümetin açıkladığı 3,7 oranının çok konservatif olduğunu düşünüyorum.
Türkiye, Özellikle Avrupa’dan gelecek taleple büyüyecek. Bu noktada Avrupa ayağa kalkmadan nasıl olacak diyenler var. Avrupa şu anda geçmiştekinden farklı bir konumda. Eskisi gibi Çin’den devasa boyutlarda ithalat yapamıyor. Bu nedenle Çin gibi ülkeleri, Türkiye gibi daha esnek üretim yapan ülkelerle ikame etmek zorunda. Bir de kalite konusu var. Avrupa geçmişte dünyanın çeşitli ülkelerine verilen pek çok konudaki siparişte sorun yaşadığı için şimdi Türkiye’ye dönüş var.
İmalat sanayi çok gelecek vaat ediyor. Otomotiv sektörü, her ne kadar hala bazı şeyler iyi değilmiş gibi görünse de, büyük bir toparlanma içerisinde. İleride daha da iyi olacak. Eğer böyle olmasa büyük otomotiv şirketleri geçtiğimiz yıl durup dururken bu kadar yatırım yapmazdı.
Akbank’ın Geçtiğimiz Yıl Bazı Alanlarda Pazar Payı Kaybettiği Görülüyor. Buralarda Yeni Dönem Hedefi Nasıl?
Risk yönetimini odağınıza ihtiyatlı bir yaklaşım sergilediğiniz zaman Pazar payında daralmalar yaşanması normal. Bu zaten o dönemin konjonktüründe bilerek uygulanan bir stratejiydi. Geçtiğimiz yıl, özellikle ilk yarı likidite çok önemliydi. Sonuçta bu bir yönetim stratejisidir. O zaman stratejilerimizi öngördüğümüz şekilde uygulamaya koyduk. Sonucunda da çeşitli segmentlerde pazar payı daralması yaşandı. Bu yıl sektörün üzerinde büyüme hedefimiz, yaşanan bu daralmaları da karşılayacak.
KOBİ’den bireysel bankacılığa, ihtiyaç kredilerinden konut kredilerine her alanda işimizi geliştireceğiz. Ancak yüzdesel artış olarak KOBİ tarafı biraz daha öne çıkabilir çünkü başlangıç noktası düşük.
Bu yıl hedeflerimizi gerçekleştirirsek birçok segmentte yaşanan pazar paylarındaki daralmayı karşılayacağız. Hedeflerimizi gerçekleştiremezsek, en kötü bulunduğumuz yerde kalırız ki bulunduğumuz yer de kötü değil.
Uzun Vadeli Hedefte Neler Var? Akbank’ı Gelecekte Nerede Görmeyi Hayal Ediyorsunuz?
Dünyada en kırılmaz, bükülmez yapı kareküptür. Nereden atarsanız atın sağlam bir temele oturur. Biz de bir kareküp yapmaya çalışıyoruz. Geçmişte yaptıklarımızı geliştiriyor, hatalarımızı düzeltiyoruz.
Şu anda dünyada birçok yatırımcı kısa vadeli yatırıma bakıyor. Biz Akbank olarak kısa vadeli bakmıyoruz. Belli bir kârlılık seviyesi olmalı ama diğer taraftan devamlı büyüme, gelişme ve ayakta kalabilme yani sürdürülebilirlik önemli. Bu aslında bitmeyen bir maraton. Bu maratonu enerjimizi iyi kullanarak koşup Akbank’ı bölgenin en değerli, en saygın ve en bilinen markası haline getirmek hedefindeyiz.
Krizden Sonra Yurtdışında Fırsatlar Olduğu, Türk Bankalarının Yatırım Yapabileceği Düşünülüyor. Siz Nasıl Bakıyorsunuz? Akbank’ın Bu Anlamda Yeni Planları Var mı?
Geçtiğimiz aralık ayında Körfez Bölgesi’nde bir girişimimiz oldu. Bir temsilcilik ofisi açtık. Bugün oradaki resmi tek Türk bankası biziz. Evet yurtdışında muhtelif fırsatlar var ama birincisi bilindiği zannedildiği kadar kolay değil. İkincisi geçmişteki kurallara göre yapılmış farklı modeller var. Bugünse ortam çok değişti. Bir ülkeye girip bireysel bankacılık yapmak, kredi kartı vermek çok zor iş. Biz Türk bankaları olarak herhalde gelişmiş olan ülkelere gidemeyiz. Gelişmekte olan ülkelerin ise altyapıları, siyasi yapıları, hukuk düzenleri çok değişik ve karmaşık. Gidip şubeleşmek filan zor görünüyor.
Gerçekten değecek bir fırsat olabilir mi diye çalışmalarımız devam ediyor ama şu ana kadar elle tutulur bir şey yakalamadık. Şimdilik temsilcilik modeliyle ilerliyoruz. Körfez’de olduğu gibi bölgede başka temsilcilik açma planımız olabilir.
Sektöre Yabancıların İlgisi Devam Edecek mi?
Hesaplamalara göre Türkiye’de en az 7 milyon hane henüz banka müşterisi değil. Ayrıca yaklaşık 8 milyon hane de bankacılık hizmetlerinden kısmen yararlanıyor. Hanehalkı gelirinin artmasıyla beraber bu kitle bankacılık sektörünü daha aktif kullanacak. Bu durum sektörün büyüme ve kârlılığının artması açısından büyük potansiyel.
Diğer yandan yabancı bankaların sektöre ilgisi de devam edecek. Yabancı bankaların bugün bankacılık sektörü aktiflerindeki payı, yüzde 41,8’e ulaşıyor. Bu pay önümüzdeki dönemde özelleştirmelerle artabilir. Ayrıca orta ve uzun vadede stratejik ortaklık veya satın almalar gündeme gelebilir.
“Dev Yatırımla İmajımız Değişecek”
Banka Tarihde İlk
Bu yıl, banka tarihinin en büyük yatırımını yapıyoruz. Şube yatırımları da dahil olmak üzere toplam 350 milyon TL’lik bir yatırım planladık. Bunun yaklaşık 250 milyon TL’sini teknoloji altyapısı yatırımları oluşturuyor. Akbank nedense piyasada teknolojiden uzak bir banka olarak görülüyor. Bu imaj nasıl oluştu bilmiyorum ama özellikle son 7-8 yılda yapılan yatırımlar ve çalışmalar, aslında Akbank’ın hiç de öyle olmadığını gösteriyor.
Akbank’ı Uçuracağız
Amacımız, paydaşlarımız nezdindeki Akbank-teknoloji algısını daha da geliştirmek. Ayrıca sadece Türkiye içindeki rekabete bakmıyoruz. Bölgesel çerçevede de farklılık yaratmak hedefindeyiz. Biz bu büyük yatırımı, devasa bir uçağı kaldırmak gibi görüyoruz. Dünyanın en büyük uçağı A380. O nedenle proje, kendi aramızda A380 adını verdik. Bunu Akbank’ı uçuracak bir proje olarak görüyoruz.
Neler Değişecek?
Bu teknoloji odaklı bir dönüşüm projesi. Burada etkinlik ve verimlilik sağlayacak, satış odaklı, rekabette çok öne çıkacak bir tasarımın peşindeyiz. Altyapı sistemlerimizin tümünü değiştiriyoruz. Çalışanlarımızın hayatını kolaylaştıracak önyüz teknolojilerine çok ciddi yatırım yapıyoruz. Örneğin internet bankacılığı ön yüzümüzü yeniliyoruz, çağrı merkezi altyapımızı yeniliyoruz. Şube altyapımızı değiştiriyoruz.
Eğitim Yılı
Asıl önemlisi bankamızın satış yetkinliklerini geliştirmek, “time to market” dediğimiz doğru ürünü doğru zamanda doğru müşteriye sunabilme kapasitemizi, verimliliğimizi, süratimizi artırmak istiyoruz. Bütün bu yatırımların karşılığını da yapılan yatırımları iyi kullanarak alabileceğimizi düşünüyoruz. Bu açıdan çok da yoğun eğitim programlarına başladık. Bu yıl bankayı biraz perişan edeceğiz. Devamlı verdiğimiz eğitimlerle çalışanlarımızın yetkinliklerini sürekli artırıyoruz.
Gelecek 25 Yıl Ne Getirecek?
Marjar Daralacak
Gelecek 25 yılda bankacılık sektöründe rekabetin artmasıyla faiz marjları daralacak. Maliyet kontrolünün önemi daha da artacak. Kârlılığın korunması için gider artış hızının üzerinde operasyonel gelir büyüme hızının sağlanması önem kazanacak. Hizmetlerin merkezileştirilmesi, IT yapısının geliştirilmesi, operasyonel gelirlerin istikrarlı şekilde büyümesinde belirleyici rol oynayacak. Bu süreçte teknolojiyi ve buna bağlı olarak CRM’i etkin şekilde kullanan bankalar başarılı olacak. Bankalar operasyonel maliyetlerini azaltmak için daha fazla outsourcing kullanacak.
Ürünler Çeşitlenecek
Marjlar daraldıkça finansal yaratıcılık önem kazanıyor. Gelecek 25 yılda yaratıcı ürün ve hizmet sunumu en önemli rekabet avantajı unsurlarından biri olacak. Tüketici açısından mortgage başta olmak üzere diğer tüketici kredileri, varlık yönetimi, sigorta ve emeklilik fonları ön plana çıkacak ürünler arasında sayılabilir. Kurumlar açısındansa yatırım bankacılığı ve dolayısıyla finansal danışmanlık hizmetleri, halka arzlar, birleşme ve satın alma hizmetleri ön plana çıkacak. Bunun yanı sıra leasing, venture capital, private equity ve kurumsal bonoların da yaygınlaşmasını bekliyoruz.
Kobi’lere Dikkat
Kobi bankacılığı gelecekte de önemini koruyacak. Uzun dönemli, istikrarlı bir büyüme perspektifinde KOBİ kredilerinde hızlı bir artış trendi yaşanabilir. KOBİ’lere yönelik yeni ürünlerin geliştirilmesi ve teknolojik yeniliklerin uygulanmasına yönelik bankacılık sektörünün çalışmaları hızlanacak. Burada önemli nokta bankaların, Basel 2 olarak adlandırılan uluslararası sermaye yeterliliği kuralını 2007’den başlayarak aşamalı olarak uygulayacak olması. Bu durum, KOBİ’ler başta olmak üzere şirketleri de ilgilendiriyor. Kredi talep eden şirketler gerek mali tabloları gerek kurumsal yönetim ilkeleri ile değerlendirilecek.
Rekabet 2 Grup Arasında
Büyümek Şart
Türk bankacılık sektörü büyüme odaklı bir sisteme sahip. Bu nedenle sektör devamlı büyümek zorunda. Türkiye her yıl yüzde 5 büyüme gösteriyorsa bankacılık sektörü de en azından yüzde 5 ile 10 arasında bir büyümeyi tutturmak zorunda. Bu açıdan hem bankacı olarak bizim bunu teşvik etmemiz hem otoritelerin bu ortamın sağlanması yönünde destek olması gerekiyor.
Düzenlemeye İhtiyaç Yok
Sektörün çok fazla düzenlemeye ihtiyacı yok çünkü zamanında çok sıkı kurallar uygulandı. Zaten krizde de bu kurallar sayesinde ayakta kaldık. Bu krizde, yurtdışında bize göre çok daha gevşek bir denetim ve düzenleme çerçevesinde bankacılık yapıldığını gördük. Bizde sistem oralara göre çok şeffaf. Dolayısıyla orada konuşulan düzenlemeler Türk bankalarına uygulanabilir değil. Örneğin Amerika’daki bir banka dünyanın dört bir yanına dağılmış faaliyetlerini kontrol altında tutmak isteyebilir ama Türk bankaları olarak biz henüz yurtdışı faaliyetler açısından aynı ölçüde yaygın vaziyette değiliz. Dolayısıyla belli kalıplara sokulmamız ne kadar doğru olur, tartışılır.
Rekabetin Yönü
Bankacılık sektöründe bugün 3 grup var. Bir tarafta 4 tane büyük özel sektör bankası, diğer tarafta 3 büyük kamu bankası bulunuyor. Bunların toplamı zaten pazarın yüzde 80’ini oluşturuyor. Bir de diğer bankalar grubu var. Şu anda açıklığa kavuşturulması gereken bir Fortis-TEB konusu var. Belki burada zorunlu bir konsolidasyon olabilir. Malum Millennium Bank Türkiye pazarından çıktı. Önümüzdeki dönemde daha ciddi başka bir şey olur mu bilmiyorum ama 7 büyük banka arasında çok fazla hareket beklememek lazım.
HANDE D.SÜZER
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?