Bir anlamda “milat” gibi oldu. Kasım ayının sonlarında yaşanan finansal kriz, kredi piyasasında bütün hesapları alt üst etti. Bir anda patlayan oranlar nedeniyle, ticari ve tüketici kredileri nered...
Bir anlamda “milat” gibi oldu. Kasım ayının sonlarında yaşanan finansal kriz, kredi piyasasında bütün hesapları alt üst etti. Bir anda patlayan oranlar nedeniyle, ticari ve tüketici kredileri neredeyse durma noktasına geldi. Bankalar temkinli, şirketler ise hesaplarını gözden geçiriyor. Factoring şirketleri ise pazarın durumundan kazançlı çıkmayı planlıyor. İşte bu ortamda para piyasasında 2001 yılı için farklı tahminler yapılıyor.
Finans piyasalarındaki kriz havası yavaş yavaş dağılıyor. TL piyasasında işler normale dönmeye başladı. Faizler, kriz öncesi düzeyine olmasa bile, istikrarlı bir şekilde düşüş eğilimine girdi. İkinci el tahvil-bono piyasasında, en çok işlem gören tahvillerin faiz oranları yüzde 50’nin, yıllık bileşik getiriler de yüzde 60’ın altına geriledi. Bankalar arası repo piyasasında faiz oranları yüzde 30-35’e, bankaların müşterilerine verdikleri repo faiz oranları da yüzde 20-30 aralığına düştü.
Bankaların 2-22 Ocak 20001 tarihleri arasında Merkez Bankası’na sattıkları döviz tutarı 4 milyar doları aştı. Bankaların müşterileriyle yaptıkları repo hacmi, faizlerdeki gerilemeye paralel olarak düşüşe geçti.
Mali piyasalarda normalleşme belirtileri bu şekilde ortaya çıkarken, söz konusu belirtiler, kredi piyasasına henüz yansımış değil. Bankalar, kredi kullandırma konusunda istekli olmazken, şirketler de daralan kar marjlarının, faiz yükünü karşılayamaması korkusunu yaşıyor. Bu korku nedeniyle de hesaplar çok daha dikkatli bir şekilde yapılıyor.
Bankalar da, son krizle birlikte sorunlu kredi hacmindeki olası büyümenin endişesini taşıyor. Bu yüzden de yeni krediler konusunda son derece tutumlu ve mevcut müşterilerle çalışma tercih ediliyor. İhracat ağırlık çalışan şirketler, bankaların gözdesi konumunda. Fakat, onlar için de faizlerin düşük olduğu söylenemez. Tüketici kredilerinde ise daralma devam ediyor ve tüketici kredisi isteği de son derece az.
Capital, iş dünyasını yakından ilgilendiren kredi piyasasıyla ilgili son gelişmeleri derledi ve bankacıların geleceğe yönelik öngörülerini aldı.
Piyasanın aktif oyuncuları
Kredi piyasasında bazı bankalar aktif olurken, bazıları da kriz ortamında oluşan zararların şokunu üzerinden atmaya çalışıyor. İş Bankası, Akbank, Yapı Kredi ve Garanti Bankası gibi çok şubeli büyük bankalar, kredi piyasasının en aktif oyuncuları. Osmanlı Bankası, Finansbank, Oyak Bank ve Kentbank gibi orta ölçekli bankalar da, piyasayı yakından gözlüyor ve ortaya çıkan fırsatları değerlendirme peşinde. Factoring şirketleri de, bankalardan doğan boşluğu, temkinli bir şekilde doldurmanın hesabını yapıyor.
Kriz öncesinde yüzde 30’lu seviyelere kadar gerileyen ve vadesi 6 aya kadar uzayan ticari kredi faizlerinden eser kalmadı. Kasım ve aralık aylarında yüzde binlerle ifade edilen kredi faizleri, ocak ayı sonu itibariyle yüzde 60-75 aralığında dalgalanıyor.
TL kredilerinde bankalar, vadesi bir ayı geçmeyen spot kredileri tercih ederken, bu kredilerin faizleri, şirketlerin kredibilitesine göre değişiklik gösteriyor. Şirketlerin tercih ettiği ve vadesi 2-3 haftalık spot TL krediler yüzde 60-65 aralığında oranlarla kullandırılıyor.
Ancak, özel bazı firmalara yüzde 50’li düzeyinden kullandıran ve kredi piyasasındaki payını artırmak isteyen bankalar da var. Şirket yöneticileri, bankaların bugünlerde rotatif diye adlandırılan ve repo piyasasına endeksli olan kredilerden ziyade kısa vadeli spot krediler kullandırmayı tercih ettiğini söylüyor.
Döviz kredilerinde son durum
Döviz kredilerinde de faiz oranları, kriz öncesinin bir hayli uzağında. Eylül ayında dolar bazındaki döviz kredileri, yüzde 11-12 düzeyine kadar düşmüşken, kriz sonrasında yüzde 17-18 düzeyine kadar yükseldi. TL krediler karşısında daha düşük maliyet avantajı taşıyan döviz kredilerinde bazı bankaların faiz oranları yüzde 25’e kadar çıkabiliyor.
TL kredilerinde faizlerin yüksek olması, şirketleri döviz kredilerini tercih etmeye yöneltiyor. Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, “Döviz kredilerine talep var. Şirketler, maliyetlerini aşağı çekmek istedikleri için döviz kredisi kullanmak istiyor” diyor. Ancak, bankaların, getirisi nedeniyle daha çok TL kredi kullandırma taraftarı olduğu belirtiliyor.
Ayrıca, döviz mevduatına verilen faizlerin yüksek olması ve banklar arası döviz depo faizlerindeki yüksek oranlar, bankların döviz kredilere uyguladıkları faizleri yükseltici etki yapıyor. ABank’ın yönetim kurulu üyesi Mevlüt Aslanoğlu, “Döviz mevduat ve depo faizlerinin yüksekliği, döviz kredilerinin faizlerine de yansıyor” diyor. Aslanoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor: “Müşteriler, maliyet avantajı nedeniyle döviz kredilerini kullanmayı tercih ediyor. Ama önümüze gelen kredi başvuru dosyasının son derece az olduğunu belirtmek gerekiyor.”
Kredi piyasasındaki sınırlı hareketlilik yaşanırken, bankalar, özellikle ihracat bağlantıları olan şirketlerle çalışmayı tercih ediyor. Son 2 yıllık dönemde Euro’nun dolar karşısında değer kaybından kaynaklanan zararlarla karşılaşan tekstil başta olmak üzere birçok sektör, Euro’daki toparlanmadan olumlu etkilenecek. Bu tür şirketlere yönelik bankacı ilgisinin artması kaçınılmaz hale geliyor.
Şirketlerin faiz korkusu
Şirketler cephesinde ise faizlerin yüksekliğinden yakınma var. Ayrıca, satışların durma noktasına gelmesi, stok maliyetinin artması, satışı artırmak için kar marjlarının daha da daraltılması ve tahsilatlardaki zorlanma, şirketleri sıkıntıya sokuyor. Böyle bir ortamda şirketlerin en büyük korkusu, faiz yükünü karşılayamamak. Bu korku da şirket sahip ve yöneticilerini kredi kullanımından uzaklaştırıyor. Hesapların çok daha dikkatli ve ince yapıldığı bir ortamda, bir bankacının deyişiyle, herkes kabuğuna çekildi ve kredi kullanımı önemli düzeyde azaldı.
Ancak, işlerin yürütülmesi için kredi talebinden vazgeçilmesi de söz konusu değil. Bu yüzden gereksinimler doğrultusunda sınırlı miktarda kredi kullanılmaya çalışılıyor. Kent Factoring’in genel müdürü Alp Aksudoğan, “Şirketler kredi kullanırken, çok ince hesaplar yapıyor. Örneğin gereksinim duyduğu rakamı belirliyor ve o kadar rakamı kredi olarak kullanmak istiyor. Bu rakamın da bir kuruş üzerine çıkmak istemiyor” diyerek şirket patron ve yöneticilerinin psikolojisini yansıtıyor.
Ticari ve bireysel alanda kredi hacmini büyütmek isteyen bankalardan biri olan Akbank’ın genel müdür yardımcısı Hayri Çulhacı’ya göre de, krize yüksek stoklarla yakalanan reel kesim, bu stokları yüksek faizlerle finanse etmek durumunda kaldı ve fena halde canı yandı. Çulhacı, “Bu stoklar eriyene kadar fazla bir kredi talebi olmayacağı kanısındayım” diyor.
Eximbank’a büyük ilgi
Bankacılık kesimi, gerek TL gerek döviz kredilerinde yüksek faizlerle kredi pazarlamaya çalışıyor ama şirketler de maliyet hesabını çok ince bir şekilde yapmaya özen gösteriyor. Bu yüzden özellikle ihracatçı kuruluşlar, Türk Eximbank’ın kredilerini kullanma yönündeki çabalarını yoğunlaştırmış durumda. Bankacılar, son 2 aylık dönemde bu isteğin, belirgin bir şekilde artış gösterdiğini söylüyor.
MNG Bank’ın genel müdürü Saim Sanlı, “Döviz kredileri TL kredilere göre daha düşük maliyetli. Ancak, yüzde 20 faizli döviz kredisi de ihracatçı kuruluş için çok pahalı. Bu yüzden herkes Eximbank kredisi peşinde” diyor. Ancak, Eximbank’ın kredi kaynaklarının sınırlı olması şirketleri, yüksek oranda da olsa döviz kredisi kullanmaya yöneltiyor.
Gözler şubat sonrasında
Bankacılar, önümüzdeki 2-3 aylık dönem için iyimser beklentiler içerisinde. Hayri Çulhacı, “Canlanma olacak ama biraz yavaş olacak” diyor. Kimilerine göre de şubat ayından itibaren ekonomiyle ilgili iyimserliğin biraz daha artacak. Özellikle Hazine’nin vergi iadesi ve nema ödemelerinin, düşük gelirli kesimlerin bazı gereksinimlerini karşılamak için fırsat oluşturacağına dikkat çekiliyor.
Bu beklentiye destek veren bir diğer öğe, 5-8 Mart tarihlerindeki Kurban Bayramı tatili. Tatil öncesinde harcama eğiliminin artacağına dikkat çeken uzmanlar, tüketimdeki canlanma doğrultusunda şirketlerin fon kullanma isteğinin artacağını belirtiyorlar.
Bir başka olgu da, şirketlerin 2001 bütçelerini ocak ayında yapmaları. Kriz öncesinde hazırlanan bütçelerin çöpe atıldığını ifade eden yöneticiler, ocak ayındaki bütçelerin devreye girmesiyle birlikte, şirketlerin şubat ayından itibaren faaliyetlerini biraz daha yoğunlaştıracakları görüşünde.
Garanti Bankası’nın genel müdür yardımcılarından Ali Temel’e göre, faiz düşüşünün devam için dış kaynak girişinin devam etmesi gerekiyor. Ali Temel, “Kaynak girdikçe, kredi faizleri düşecek. Kredi faizlerinin bugün koşullarda yılın ilk yarısında yüzde 50’nin altına düşmesini beklemiyorum. İyimser bir bakışla yüzde 45’lere gelebilir diye düşünüyorum” diyor.
Tüketicinin isteksizliği!
Tüketici kredilerindeki tablo, ticari cepheden çok farklı değil. Bankalar, tüketici kredi faizlerini yüzde 5.75 gibi oranlara çekti, ancak bireyler, kredi kullanımın konusunda isteksiz. İş Bankası’nın bireysel kredileri müdürü Hülya Altay, “Tüketici kredi taleplerindeki daralmayı net olarak görüyoruz. Mevsimsel olarak her yıl ocak-şubat ayları, talebin düştüğü dönemler. Ancak, geçtiğimiz yıla göre bu yıl çok daha belirgin bir düşüş var” diyor.
Bankalar, kriz öncesindeki aylık yüzde 2.5-3 aralığındaki otomobil kredi faiz oranlarını, kriz ortamında yüzde 12’ler düzeyine kadar yükseltti. Ancak, ocak ayının ilk haftasından itibaren faiz düşüşü sağlandı ve oranlar yüzde 5.75 gibi oranlara geldi. Bazı bankalar, bayilerle anlaşarak kampanya faizleri belirliyor ancak, oranlar hala yüksek.
Akbank ise bu pastadan daha fazla pay almak için piyasanın en düşük oranıyla otomobil kredisi kullandırmaya başladı. Genel müdür yardımcısı Hayri Çulhacı, “Biz tüketici kredisi kullandırmaya istekliyiz ve bu alanda büyüme arzumuz var. Bu yüzden müşteri kapıdan girdi mi kaçırmak istemiyoruz” diyor.
Bireysel kredilerle ilgili beklentiler de şubat ayından itibaren tüketici kredi kullanımının biraz daha artacağı yönünde. Hayri Çulhacı, “Tüketici kredi talebi az ama bunun 2 nedeni var. Birincisi, gereksinimler bir ölçüde karşılandı. İkincisi, tüketici kredi faizlerinin daha da düşeceği beklentisi var. Ama ben yılın ikinci çeyreğinden itibaren tüketici kredilerinin biraz daha dengeye oturacak diye düşünüyorum” diyor.
GÖZDE SEKTÖRLER
Ekonomideki durgunluk ve şirketler arası ödemelerde yaşanan sorunlar nedeniyle, finans cephesinde de çeşitli önlemler alınıyor. Bu doğrultuda bankalar ve factoring şirketleri, kullandırdıkları kredilerde, sektörel analizlere öncelik vermeye, “ince eleyip sık dokumaya” başladılar. Bu aşamada, özellikle durgunluktan en çok etkilenen sektörlerden doğabilecek risklere karşı önlem arayışı dikkati çekiyor.
GIDA VE PERAKENDE:Aynı zamanda, durgunluktan etkilenmeyenlere yönelik de bir ilgi oluştuğu görülüyor.
İşleri iyi giden sektörlerin başında gıda ve perakende kuruluşları geliyor. Ancak, burada da ince bir ayar söz konusu. Çünkü, yapılan çalışmalarda gıda tüketimindeki artışın, bütün ürünler için geçerli olmadığı ortaya çıkıyor. Bir aracı kurum analisti, “İnsanlar, giyimden harcamasından kısabilir ama gıdadan kısmaz. Temel gıda ürünlerinin satışlarında bir düşüş yok. Ancak, burada lüks tüketim grubuna giren ve fiyatları yüksek olan bazı gıda ürünlerinin satışlarında bir azalma olduğu bilgileri alıyoruz” diyor. Aynı analiste göre, inşaat, bağlı olarak çimento, seramik, boya, beyaz eşya, bilgisayar sektörlerindeki hatırı sayılır bir durgunluk var.
SAĞLIKTA İŞLER İYİ: Sağlık ve ilaç sektörleri, kriz ortamından etkilenmeyen diğer sektörler olarak öne çıkıyor... Euro’nun dolar karşısında değer kazanmaya başlaması nedeniyle de tekstil sektöründe belirli bir iyileşme beklentisi var. İhracat bağlantıları nedeniyle, otomotiv ve otomotiv yan sanayi sektörlerinin iyi durumda olduğu ifade ediliyor.
TURİZMDEN İYİ İŞARETLER: Turizm, birçok sektörün ve şirketin yüzünü güldürmeye aday konumda. Sektörde 2001 yılı için büyük beklentiler var. Parlak geçen 2000 sezonundan sonra 2001 bağlantıları, otel sahiplerinin ve seyahat acentelerinin yüzünü güldürüyor. Büyük bir bankanın Antalya bölgesi müdürü, “Bağlantılar çok iyi. Geçtiğimiz yıl bölgeye 3.2 milyon turist geldi. Bu yıl yatak fiyatlarının artırılmasına rağmen beklenen turist sayısı 4.5 milyon. TUI ve Neckermann gibi dünyanın en büyük turizm devleri, otel kapatıyor, avans ödemeleri yapıyor. Bugüne kadar yapılan avans ödemelerinin tutarı 150 milyon markı buldu” diyor.
FACTORİNGÇİLERİN KREDİ ATAĞI
Factoring şirketleri son dönemde kredi piyasasında aktif olmaya çaba gösteriyor. Bu nedenle bir yandan bankalardan boşalan pazarı doldurma stratejisi izleniyor. Ayrıca, kriz ortamında müşterilere uygulanan yüksek faiz nedeniyle bozulan imajı yeniden onarmak için çaba sarf ediyorlar.
Pazar yarışında factoring sektörünün hedefinde ise özellikle kredibilitesi yüksek şirketler var. Şimdi pazarlama birimleri bu şirketleri yakın markaja almış durumda. Kriz havasının dağılmaya başlamasıyla birlikte, Yapı Kredi Factoring, TEB Factoring ve Kent Factoring gibi kuruluşlar, piyasada oluşan fırsatları değerlendirme peşinde. Factoring şirketleri de, 63-70 aralığında değişen oranlarla şirketlere fon kullandırıyor.
Bazı şirket yöneticileri, “factoring canımızı yaktı” diyerek, kredi kullanmak istemezken, bazıları da KKDF avantajı ve teminat konusunda sağlanan kolaylıklar nedeniyle, tarihli ödemelerini factoring şirketlerinden karşılamaya çalışıyor.
Örneğin, sanayi kuruluşlarının, yüklü miktarda tutan elektrik, su, KDV, muhtasar, maaş ödemeleri için bankaların kapısını çalmak yerine factoring şirketlerine başvurduğu belirtiliyor. Kent Factoring Genel Müdürü Alp Aksudoğan, “Şirketler, hesabını çok ince yapıyor ve kullanacağı krediyi kuruşu kuruşuna hesaplıyor” diyor.
TÜKETİCİ KREDİLERİNDE GERİLEME DÖNEMİ
Geçtiğimiz yıl, ekonomide yaşanan büyüme, kendisini adeta patlama yapan tüketici kredilerinde de gösterdi. Özellikle otomobil kredilerinde büyük bir genişleme oldu. 1999 yılı sonunda 496 trilyon TL olan otomobil kredilerinin hacmi, 22 Aralık 2000 tarihinde 2 katrilyon 638 trilyon liraya ulaşmıştı.
Toplam tüketici kredisi hacmi de 976 trilyon liradan 4 katrilyon 638 trilyon liraya yükseldi.
Ancak, 22 Kasım’da başlayan ve 3 hafta devam eden finansal kriz, tüketici kredilerinin bıçak gibi kesilmesine neden oldu. Bunu rakamlarla da görmek mümkün. 22 Aralık 2000 tarihli Merkez Bankası kaynaklı verilere göre, bankaların kullandırdığı tüketici kredi tutarı 4 katrilyon 639 trilyon lira iken, bu rakam yılın son iş günü olan 26 Aralık 2000 tarihinde 4 katrilyon 619 trilyon liraya geriledi. Yani, 1.5 günlük süreçte, 20 trilyon liralık azalma oldu.
Yeni yılın ilk göstergeleri olan 5 Ocak tarihli rakamlar da tüketici kredilerindeki eğilimi net bir şekilde gösteriyor. Bu tarihli veriler de tüketici kredi hacminin, yeni yılın ilk 4 gününde 105 trilyon lira daha azaldığını ve 4 katrilyon 534 trilyon liraya gerilediğini ortaya koyuyor.
Türkiye İş Bankası’nın tüketici krediler müdürü Hülya Altay’a göre, rakamlardaki gerileme çok normal. Altay, “Taksitler ödeniyor, yeni kredi açılmıyor. Doğal olarak bakiyede azalma oluyor” diyor.
Bankacılara göre, bu eğilim Mart-Nisan dönemine kadar devam edecek ve tüketici kredilerinin hacmi, ödenen aylık taksitlerle birlikte gerilemeye devam edecek.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?