Masaya Yumruk Zamanı Geldi mi?

Bankacılık cephesinde müthiş bir rekabet var. Özellikle de tüketici ve konut kredilerinde faizler bu nedenle inanılmaz düzeylere indi. Bu beraberinde talep artışını da getirdi. Kredilere fon yetişt...

1.01.2006 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Bankacılık cephesinde müthiş bir rekabet var. Özellikle de tüketici ve konut kredilerinde faizler bu nedenle inanılmaz düzeylere indi. Bu beraberinde talep artışını da getirdi. Kredilere fon yetiştirmekte zorlanan bankalar, dış kaynağın yanı sıra mevduata yüklenmeye devam ediyorlar. Bu da beraberinde faiz yarışını getiriyor. Şimdi bütün sektör,. İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince’ye “Gerekirse masaya yumruğumuzu vururuz” dedirten bu rekabetin ne zaman sona ereceğini merak ediyor.

Türkiye Bankalar Birliği’nin verilerine göre, sektör, 2004 yılı sonu ile 2005 yılının ilk 11 ayı sonundaki dönemde, tam 33 katrilyon TL’lik mevduat artışı sağladı. Aynı dönemde döviz tevdiat hesapları 2 katrilyon TL azaldı ama toplam mevduatlar 210 katrilyon TL’ye ulaştı.Bunun 136 katrilyon TL’si ise TL mevduatlardan oluştu. Bu, 4 yıl önesinin, yani 2001 yılının 3 katı TL mevduatı anlamına geliyor.

Ancak, bu bankalara yetmiyor. Tüketici kredileri, konut kredilerindeki patlama ve kurumsal kredilere yoğun ilgi, bankaları kaynak konusunda zorluyor. Bu sıkıntıyı aşmak için yurtdışı kaynaklara, özellikle de sendikasyonlara yüklenen bankalar, daha fazla para için tek çare olan mevduata yüklenmeyi tercih ediyorlar.

Bu tercih aynı zamanda büyük bir rekabeti de getirdi. Bazı bankacılara göre, rekabet, sektörde karlılığı ve maliyet hesabını zorlayan yeni koşulları, uygulamaları da beraberinde getiriyor. Bu konuda ilk yüksek sesli itiraz da Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince’den geldi. “Bankalarımız artık mevduat dışı kaynaklarla da fonlanmaya başlandı. Bilançolar giderek çok yurtdışı kaynaklı borçlanmalarla büyüyor” diyen Özince, ardından şu önemli saptamayı yapıyor:

“Bankacılıkta tabi ki her zaman esas kaynak mevduattır. Ama küçük bankalarımızın böyle bir sıkıntı içinde olduğu pek görülmüyor. Bu yarış bankalarımızın karlılığını olumsuz etkiliyor. Bu da mevduat faizinin, kimi zaman tahvil faizlerinin üzerine çıkmasına neden oluyor. Bilançoları daha büyük gösterme çabasıyla büyük meblağlı mevduata yüksek faiz vermek, faizlerin gerilemesini de geciktiriyor. İş Bankası özelinde bu eğilime ayak uydurmak zorunda kalsak bile, tetikleyicisi olmadığımızı ve faiz yarışlarında yarar görmediğimizi, işin doğal seyrinde oluşmasını sabırla izlediğimizi söylemek isterim.”

Ersin Özince, bu saptamalardan sonra çok önemli bir uyarıda da bulunuyordu: “Piyasa payımıza tehdit geldiğinde, masaya yumruğumuzu vururuz.”

Mevduatta “yumruk zamanı” mı?
Aslında mevduat yarışının sektörü zorlamaya başladığını düşünen tek bankacı Ersin Özince değil. Özellikle büyük bankaların yönetimlerinde bu yönde düşünceler ağırlık kazanıyor. Ancak, şu anda büyük bankalarda bir yarışa girme niyeti yok. Onlar daha çok “karlılık” ve “maliyet” analizleri doğrultusunda strateji peşindeler. Örneğin, Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, “Biz yolumuza kendi stratejimizde devam edeceğiz” diye konuşuyor. Ancak, sektörde mevduat konusunda yaşananlara da katılıyor. Özen şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Türkiye’de 2005 yılı başından bu yana bankalar arasında mevduat kazanımı açısından kıyasıya bir rekabet yaşanıyor. Özellikle yüksek hacimli mevduat müşterilerini kazanmak amacıyla, bankalar zaman zaman kârlılıklarından da feragat ederek yüksek fiyatlama yapabiliyor. Yüksek faizle kazanılan müşterilerin yine yüksek faiz veren bir başka bankaya kaybedilmesi de kaçınılmaz olduğundan, bu durum bilançolarda dengesizliğe sebep oluyor. Çeşitli rakamlar da mevduat piyasasındaki rekabeti çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Örneğin, 2003 yılı başlarında yüzde 36 gibi oldukça düşük bir seviyede gerçekleşen mevduatın krediye dönüşüm oranı, Ekim ayı sonunda yüzde 61,8 seviyesine ulaştı.”

Rekabette en son tablo
Türkiye Bankalar Birliği’nin verileri mevduat cephesinde büyük bir hareket ve rekabetin olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Buna göre, Kasım 2005 itibariyle Türk Bankacılık sektöründe, mevduat topla yetkisine sahip olan 34 bankada tutulan mevduatın toplam hacmi 231 milyar YTL seviyesinde. Bu rakamın 47 milyar YTL’si Ziraat Bankası’nda bulunuyor. Yani Ziraat Bankası yüzde 20,3 oranında pazar payı ile mevduatın lideri konumunda. Özel bankalardaki en fazla pazar payı ise yüzde 14,2 ile İş Bankası’nda bulunuyor. İş Bankası’nı yüzde 13,3 ile Akbank izliyor. Pazar payındaki üçüncü özel banka ise yüzde 8,7 ile Garanti Bankası…

Özel bankaların 2005 yılında elde ettikleri mevduat artışları incelendiğinde, rekabetin gerçek yüzü de ortaya çıkıyor. Akbank 2005 yılının ilk 9 aylık döneminde mevduatını yüzde 54,4 oranında artırmış durumda ve bankacılık sisteminde en fazla artış gerçekleştiren banka olma özelliğini taşıyor. Mevduat hacminde yabancıların da yoğun rekabete katıldıklarını görülüyor. Çünkü mevduat artış liginde ikinci sırada yüzde 35, 8 ile HSBC ve üçüncü sırada yüzde 35,4 ile Citibank var.

Krediye dönüşmenin etkisi
Bankacılıkta yaşanan mevduat yarışının başlayacağını aslında önceden de görmek mümkündü. Çünkü, bunun işaretleri, “Mevduatın krediye dönüşme” oranlarındaki artışta kendini hissettiriyordu. Bu orandaki artışın düzenli olarak devam etmesi de bugünkü tabloyu beraberinde getirdi. Ergun Özen’in de değerlendirmesinde yer verdiği bu eğilim, diğer bankalarda da kendini gösterdi.

Bunu kamu bankalarında da görmek mümkün. Örneğin, 2003 yılı başında “mevduatın krediye dönüşüm oranı”, kamu bankaları için sektör ortalamasının oldukça altında yüzde 31,7 seviyesinde gerçekleşirken; mevduatın menkul kıymetlere dönüşüm oranı sektör ortalamasının oldukça üzerinde yüzde 76,5 seviyesinde gerçekleşti. Özel sermayeli mevduat bankaları için söz konusu oranlar kamu bankalarının tam aksine bir görüntü arz ederken, mevduatın krediye dönüşüm oranı sektör ortalamasının üzerinde yüzde 74,4; mevduatın menkul kıymetlere dönüşüm oranı sektör ortalamasının altında yüzde 55,9 seviyesinde gerçekleşti.

Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, “Bu verilere bakıldığında 2005 yılı içerisinde ise güçlü seyreden ihracat performansı, artan işletme sermayesi ihtiyacı ve tüketicilerin kredi taleplerindeki artışa bağlı olarak kullandırılan krediler, ağırlıklı olarak özel sektör bankaları tarafından plase edildi ve bunun neticesinde oluşan kaynak ihtiyacı mevduat rekabetini kızıştırdı” diye konuşuyor.

Zararına işlem yapılır mı?
Ersin Özince ve bazı büyük banka genel müdürlerini, “Gerekirse masaya yumruk” vurdurmaya giden faktörlerin başında “zararına mevduat” toplama yarışı geliyor. İşte burada ise hesap ve zarara yol açan sistem şöyle işliyor:

Şu anda piyasada uygulanan tüketici kredilerine uygulanan faiz oranı aylık yüzde 1,5 düzeyinde seyrediyor. Yüzde 1,5 ile kullandırılan faizin bankalara yıllık bileşik getirisi yüzde 19 düzeyinde. Bunu da yüzde 1.5 ile kredi kullandıran bir bankanın mevduata vereceği faizin sınırı olarak değerlendirebiliriz. Yüzde 1.1 düzeyine inen konut kredilerinde ise bankalar zararına çalışıyor. Çünkü, yüzde 18-19 aralığından toplanan paralar, yüzde 15 oranıyla kullandırılıyor.

Ancak, şu anda bankaların tabelalarında açıkladıkları faiz oranlarının çok üstüne çıktıkları da bir gerçek. Bankacılık sektöründe, açıklanan faiz oranları 1-6 aylık vadelerde yüzde 14-17 aralığında. Buna rağmen, yüksek meblağlar söz konusu olduğunda, bazı bankaların faiz oranlarını 2-3 puan daha yukarı çektikleri söyleniyor. Bu da mevduatın bankaya maliyetini yüzde 17-20 düzeyine kadar çıkartabiliyor. Kullandırılan kredideki faiz oranı da yüzde 1,5 olunca ortaya tarifi pek mümkün olmayan bir çelişki çıkıyor.

Bir bankanın genel müdür yardımcısı bu konuda şu bilgileri veriyor:
“Yüksek faiz verenler arasında bazı büyük bankalar da var. Özellikle yüksek tutarlı mevduatlara birkaç puan fazla veriyorlar. Aslında küçük, orta ya da büyük… Hepsinin şu anda YTL bazında kaynağa o kadar ihtiyacı var ki, rekabette öne geçmek için bazen zarar yazmayı da göz önüne alıyorlar. Bunu bir büyük banka yapınca, mecburen diğerleri de onu izliyor. Fakat, 2006’da bu devam edemez. Orta vadede sermaye yapılarına zarar verir.”

Yeni uygulamanın etkisi
Bankacıların neredeyse tamamı, “Zarar yazan yarış” sendromunun 2006 yılında hızını kaybedeceğini tahmin ediyor. En azından büyük bankalarda bu yönde güçlü bir beklenti var. Bunun arkasında da iki önemli etken yatıyor. Birincisi, artık bankalar zararına rekabete fazla dayanamayacak ve yarış uzadığında araya Bankalar Birliği girecek. Böylece bir “centilmenlik anlaşması” ile rekabette normale geçilecek.

İkinci etken ise 2006 yılı başında uygulamaya girecek olan yeni vergi uygulamaları olacak. Çünkü, bu yeni vergi, mevduat dışındaki yatırım araçlarını kapsıyor. Dolayısıyla, vergi konulan araçlardan mevduata bir geçiş olabilecek. Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, bu konudaki beklentisini şöyle özetliyor:

“2006 yılı başından itibaren tüm mevduat ve yatırım ürünlerinde yüzde 15 stopaj oranıyla standart vergi uygulamasına geçilecek. Sistemde şu anda yaklaşık 110 milyar YTL tutarındaki banka dışı kesimde bulunan menkul kıymetlerin bir kısmının bu uygulamayla birlikte mevduata yönelmesi söz konusu olacak. Bununla beraber bugünkü durumda finansal aktiflerin yaklaşık yarısını oluşturan mevduatın payında artış da söz konusu olacak. Böylelikle büyümesi beklenen mevduat arzı, şu andaki kıyasıya rekabetin hızını da kesebilecek.”

Koçbank’ın Fon Yönetiminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mert Yazıcıoğlu da benzer bir tahminde bulunuyor. Ona göre yeni yılla birlikte bu yarış azalacak. Üstelik bununla birlikte faiz yarışında da gerileme beklenecek. Yazıcıoğlu, “Özellikle yeni vergi kanunu sonrası hazine bonolarının üzerindeki vergi avantajı azalıyor. Hazine bonoları uzun vadeli yatırımların gittiği enstrümandı. Dolayısıyla bunun bir kısmının mevduata kayacağını ve bu nedenle vadenin uzayacağını düşünüyoruz” diye konuşuyor.

Yeni yılda vade uzar mı?
Bankaların mevduat yarışındaki en önemli beklentisi vadenin uzaması. Çünkü, şu anda bankalardaki mevduat hacminin büyük bir bölümü 1 aylık ve daha kısa kırık vadelerde tutuluyor. Tüketici kredilerindeki vadenin 48 aya kadar uzamış olması, diğer taraftan toplanan mevduatın hala kısa vade zincirini kıramaması, sistemin en önemli risk noktalarından birini oluşturuyor. Özellikle 15-20 yıllık konut kredilerinin bile aylık mevduat ile finanse edildiğini düşünürsek, sistemdeki vade riski sorunu daha da ön plana çıkmış oluyor. Peki 2006 yılında mevduatın vadesi uzayacak mı?

Bu soruyu yöneltiğimiz bankacılar, vade konusunda çok da iyimser değil. Çünkü yatırımcıların, tüm iyi koşullara rağmen 3 aydan daha uzun vadeli risk almaktan kaçınıyor. Bunun de iki önemli nedeni var.

Birincisi, uzun yıllardır kısa vadede ve likit kalma yolunu seçmiş yatırımcıların bu alışkanlığının değişmesinin zaman alacak olması. Finansbank Bireysel Bankacılık Yöneticisi Tülay Tatlısu bu konuda şunları söylüyor:

“Mevduatın vadesinin uzaması ne yazık ki çok kolay değil, bu herşeyden önce mudilerin risk algılarına bağlı ve bu algı ancak uzun vadede değişiyor. Özellikle piyasada risklerin artması durumunda vadeler daha bile kısalabilecektir.”

Piyasadaki yoğun faiz rekabeti, mevduat vadesinin uzamasının önündeki önemli engellerden biri. Bankaların sürekli olarak faiz artırma eğilimleri nedeniyle mevduat müşterileri, yatırımlarını uzun vadeye bağlamak yerine aylık olarak yenilemeyi tercih ediyor. Vade sonlarında da değişen faiz oranlarına göre yeni bir tercih yapıyor.

ERGUN ÖZEN/GARANTİ BANKASI GENEL MÜDÜRÜ

“BANKALAR BİRBİRLERİNİ ÇOK YAKINDAN İZLİYORLAR”

YARIŞTA YÖNTEM Bankaların mevduatlarını artırmada kullandıkları yöntemlerin başında fiyatlama geliyor. Hem mevcut müşterileri korumak hem de yeni müşteriler kazanmak için, rekabetçi fiyatlama yapabilmek önemli. Bu nedenle bankalar birbirlerini çok yakından izliyor. Ancak, şube ağının genişletilmesi, maaş hesapları kazanımı, etkin müşteri ilişkileri yönetimi ve yüksek hizmet kalitesi de mevduat hacimlerinin artırılmasında önemli rol oynuyor.

GARANTİ’NİN STRATEJİSİ Garanti Bankası olarak, önümüzdeki dönemde hem YTL hem de döviz mevduatlarda piyasa payımızı artırmayı hedefliyoruz. Ancak, mevduat hacimlerimizi artırırken kârlılığımızı da göz ardı etmek istemiyoruz. Bu anlamda tabana yaygın büyümek bizim için son derece önemli. Bu strateji doğrultusunda mevcut şube ağımızı genişleterek, 2006 yılında 500 şubeye ulaşmayı hedefliyoruz. Mevcut ve yeni kazanacağımız maaş müşterilerimiz de mevduat tabanımızın genişlemesinde rol oynayacak.

2006’DA VADE UZAR MI? Mevduatın vade yapısında son yıllarda çok ciddi bir değişiklik olmamakla birlikte, mevduatların yavaş yavaş uzun vadeye kaydığını gözlemliyoruz. TCMB verilerine göre, Eylül 2005 itibarıyla, 1 aydan uzun vadeli YTL mevduatların, toplam YTL vadeli mevduatlar içindeki payı yüzde 73 civarında. 2000 yılında ise bu oran yüzde 65 seviyesinde idi. Eylül 2005 verilerine göre, YTL vadeli mevduatların yüzde 27’sini 1 aya kadar vadeli, yüzde 54’ünü 1-3 ay arası vadeli, yüzde 12’sini 3-6 ay arası vadeli ve yüzde 8’ini 6-12 ay arası ve daha uzun vadeli mevduatlar oluşturuyor. Halen ortalama mevduat vadesi 2-3 ay civarında.

DÖVİZDE VADE DURUMU Döviz Tevdiat Hesapları (DTH) vade dağılımında da benzer bir gelişim söz konusu. 1 aydan uzun vadeli DTH’ların toplam vadeli hesaplar içindeki payı, Aralık 2001’deki yüzde 50 seviyesinden, Eylül 2005 itibarıyla yüzde 63’lere kadar yükseldi. 2006 yılında da vade yapısının benzer seviyelerde seyretmesini ve zaman içinde uzamasını bekliyoruz.

FAİZLERİN GELECEĞİ Şu an itibarıyla YTL mevduatlarda bankaların uyguladığı tabela faiz oranları yüzde 14-16,5 arasında seyrediyor. 2006 yılında öngörülen makroekonomik gelişmeler ve TCMB’nin uygulayacağı faiz indirimleri doğrultusunda, YTL mevduat faiz oranlarında sene boyunca yüzde 2-2,5 civarında bir düşüş bekleyebiliriz.

HÜSEYİN İMECE/YAPI KREDİ BANKASI GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

“FAİZLER EKONOMİNİN PERFORMANSINA BAĞLI”
Ülkemizin ekonomik büyümesinin finansman ihtiyacı bankalar tarafından karşılanıyor. Bu finansman sağlanırken, bankalar topladığı kaynakları kullanıyor. Ekonominin büyümesinin devam etmesi ile birlikte artan finansman ihtiyacı sonucu, kaynak ihtiyacı sözkonusu olduğundan, bankalararası mevduat piyasası rekabetinin devam etmesini bekliyorum.  Yıllarca süren belirsizlik ortamı nedeniyle mevduat vadelerinde talepler ağırlıklı olarak kısa vadelere oldu. Tasarruf sahiplerinin alışkanlıklarının çok kısa zamanda değişmesini beklemek çok doğru olmaz. Bugünkü ekonomik göstergeler ve 2006 yılına ait beklenti ve hedefler, önümüzdeki yıl faiz oranlarının yönünün aşağı doğru devam edeceğini gösteriyor. Ancak ne kadar düşebileceği konusu, ekonominin performansı ve beklenti yönetimin ne kadar başarılı olacağına bağlıdır.

BANKACILARIN YENİ DÖNEM ANALİZİ

MERT YAZICIOĞLU (Koçbank Genel Müdür yardımcısı): Şu andaki rekabetin büyük kısmı bir fonlama ihtiyacından çok yılsonu pazar payı yarışından kaynaklanıyor. Gelecek sene başından itibaren bu yarışın azalmasını ve bunun da mevduat faizlerini düşürmesini bekliyoruz.

Özellikle yeni vergi kanunu sonrası hazine bonolarının üzerindeki vergi avantajı azalıyor. Hazine bonoları uzun vadeli yatırımların gittiği enstrümandı. Dolayısıyla, bunun bir kısmının mevduata kayacağını ve bu nedenle vadenin uzayacağını düşünüyoruz. Biz faizlerin bundan sonra daha yavaş bir seyir izleyeceğini düşünüyoruz. Yıllık bileşikler 12,50 seviyesine kadar düşebilir.

NİHAT KARADAĞ (Oyakbank Genel Müdür Yardımcısı): Değişen mevduat stopajları ve düşen faiz oranları sonrasında, mevduat vadelerinde bir miktar artış bekliyoruz. Müşterilerin ekonomik kırılganlık beklentisinin vadenin uzamasında en büyük etken olacağını düşünüyorum. Diğer taraftan, uzun vadeye alışmış bono ve tahvil müşterilerinin mevduata yönlendirilebilmeleri de vadenin uzamasında etken olacaktır. Yakın bir gelecekte mevduat ortalama vadesi 60-70 gün düzeyine çıkabilir. 2006 yılında faizler ise 3-5 puan düşebilir. 2006 yıl sonuna doğru aylık mevduat faiz oranlarının yüzde 11 - 13 aralığına gerilemesini bekliyorum.

TÜLAY TATLISU (Finansbank Bireysel Bankacılık Yöneticisi): Özel bankalar başta olmak üzere tüm bankalar mevduatta pazar paylarını arttırmak için ciddi bir rekabet içine girdiler. Daha önce ortalamanın altında faiz uygulayan büyükler de artık ortalamaya yakın ve zaman zaman üstünde faiz veriyorlar. Önümüzdeki yılda da benzer bir tablonun süreceğini tahmin ediyoruz.

Mevduatın vadesinin uzaması ne yazık ki çok kolay değil. Her şeyden önce bu mudilerin risk algılarına bağlı. Özellikle piyasada risklerin artması durumunda vadeler daha bile kısalabilir. 2005 yılında faizler ciddi oranda düştü, böyle bir ortamda vadelerin uzaması beklenirdi ancak bu yönde bir eğilim görmedik.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz