Hangisi daha zor; Everest’e tırmanmak mı, iklim krizindeki tırmanışı yavaşlatmak mı?
Arçelik’in CEO’su Hakan Bulgurlu, iklim krizine dikkat çekmek için Everest’e tırmanmaya karar verdiğinde hem kendisi hem de dünya hakkında bu kadar çok şey öğreneceğinin farkında değildi. ‘Tehlikeli Tırmanış’ta yaşadıklarını yazarak şimdi o dönüşüme bizi de davet ediyor; yangınlarla, sellerle, müsilajla alarm veren dünyamızın hâlâ kurtarılabilir olduğunu bize hatırlatıyor.
Hakan Bulgurlu; “23 Mayıs 2019 tarihinde, Everest’in zirvesine ulaşabilen birkaç bin şanslı insandan biri oldum. Dünyanın en yüksek dağının zirvesinde durmak, doğanın hayranlık uyandıran kuvvetine şahit olmak insana kibrini unutturan bir tecrübe. Everest’e tırmanmak istememin birkaç sebebi vardı: iklim krizinin yıkıcı etkilerine dikkat çekmek ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmanın mümkün olduğunu vurgulamak. Kaleme aldığım bu kitapta ise hem sıra dışı zirve yolculuğumu paylaşmak hem de gezegenimizi ve insanlığın geleceğini koruma konusunda hepimizin karşılaştığı zorlukları ve çözüm önerilerini ele almak istedim” diyor.
Yaklaşık 1,5 yıllık çalışmanın ürünü olan Tehlikeli Tırmanış, Türkiye’de Can Yayınları bünyesindeki Mundi Kitap tarafından yayımlandı. 2022 yılında da İngiltere başta olmak üzere global çapta yayınlanacak. Hakan Bulgurlu, COP26 görüşmeleri sırasında da iş dünyası liderleri, siyasetçiler ve bilim insanlarıyla kitabının ilk taslağını paylaştı.
Hakan Bulgurlu kitabına “Dünyanın Doğumu” adlı ünlü fotoğrafın hikayesiyle başlıyor:
“Apollo 8 ekibindeki üç astronottan biri olan Bill Anders, 1968 yılının Noel arifesinde mekiğin penceresinden bakarken gözüne bir şey takılır. Ay yörüngesine ulaşmak için uzaya gönderilen insanlı ilk uzay aracı Ay’ın etrafındaki dördüncü turunda karanlık taraftan çıkarken, Anders simsiyah uzaya karşı mavi beyaz Dünya’nın doğduğunu görür. “Aman Tanrım!” diye haykırır. “Şu manzaraya bakın! Dünya doğuyor. Çok güzel değil mi!”
O ânı yakalamak için Hasselblad fotoğraf makinesini çıkarır. İlk çektiği fotoğraf siyah beyazdır. Bir diğer astronot Jim Lovell ona renkli film uzatır. Anders, gezegenimizin –daha sonraları Dünya’nın Doğumu olarak adlandırılacak– ilk renkli fotoğrafını çekmeyi başarır.
Apollo 8 görevinin 50. yıldönümünde Bill Anders, The Guardian’a yaptığı açıklamada, “Kısa süre sonra Ay’ı görmekten çok sıkıldık,” diyor. “Sahildeki kirlenmiş kumlara benzetiyorduk. Sonra birden Dünya olarak ifade ettiğimiz bu nesneyi gördük. Evrendeki tek renk oydu.”
Ünlü fotoğrafından bahsederken Anders şöyle diyor: “Simgesel bir anlam kazandı. İnsanlar narin bir gezegende yaşadığımızı, ona iyi bakmamız gerektiğini anladılar.”
Hakan Bulgurlu’ya göre, “Gezegenimiz bugün çok daha kırılgan. Ona her zamankinden de iyi bakmamız gerekiyor. “
Hakan Bulgurlu, 1972’de Oslo’da doğdu. Dağların ihtişamıyla ilk kez Norveç’te tanışırken, deniz ve okyanuslara olan tutkusu çocukluğunu geçirdiği Büyükada’da filizlendi. Küçük yaşlarda Kapalıçarşı’da ticaretin temellerini öğrendikten sonra, lisans eğitimini Texas Üniversitesi Ekonomi ve Makine Mühendisliği bölümlerinde tamamladı. Northwestern Üniversitesi ile Hong Kong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde İşletme alanında yüksek lisans yaptıktan sonra profesyonel kariyerine Hong Kong’da başladı; 13 yıl yaşadığı bu coğrafyada Uzakdoğu’nun tarihini, kültürünü, iş yapış biçimini ve insanlarını yakından tanıma fırsatı buldu. Hakan Bulgurlu, bugün uluslararası arenada önde gelen bir iş insanı, iklim ve çevre aktivisti; 2015 yılından bu yana Arçelik’te CEO olarak görev yapıyor ve çevre, sürdürülebilir iş modelleri ve amaç odaklı stratejiler konusunda önde gelen fikir liderleri arasında yer alıyor. İklim krizi konusunda farkındalık yaratma misyonu için 2019 yılında dünyanın en yüksek zirveleri arasında yer alan Everest’e ve Aconcagua’ya tırmandı. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) bünyesindeki İklim Liderleri CEO İttifakı’nın üyesi olan Bulgurlu, Avrupa’daki inovasyon sürecini hızlandırma hedefiyle kurulan Amstel Dialogues’un da kurucu üyeleri arasında yer aldı. Bulgurlu, Young Presidents’ Organization tarafından da 2021 yılında, amaç odaklı liderliğiyle küresel etki ödülüne aday gösterildi. Evli ve üç çocuk babası.
Kitapta dikkat çekilen sorunlar
Küresel Isınma
Sanayi öncesi dönemden beri gezegenimiz zaten 1°C’nin üzerinde ısındı. COP26’daki yeni ve umut verici tahminlere rağmen 1,5°C’nin üzerine çıkacağımız kesin görünüyor. Ancak yine de 1,5 C’lik hedefin halen masada olması umut verici. Sera gazı emisyonlarının iklim üzerindeki etkileri hemen ortaya çıkmıyor. Dolayısıyla, 1,5°C‘lik bir artışın gerçekleşmesini önlemek için aksiyon almamız gereken aralık aslında göründüğünden de dar. 1,5°C neden bu kadar önemli? Şu anda hava koşullarının öngörülemez hale geldiğini düşünüyorsanız, bu seviyenin üzerine çıkıldığında yaşanacaklarla kıyaslandığında bunun neredeyse bir hiç olduğunu bilmelisiniz. 1,5°C’yi aşınca iklim değişikliğinin etkileri ciddi şekilde artmaya başlar. 1,5°C bir tür eşik, bu bir kez aşıldıktan sonra kademeli değişiklikler olmayacak, her şey hızlanmaya başlayacak.
Plastik Kirliliği / Mikroplastikler
1970’lerin sonundan beri okyanusta önemli etkilerini görmeye başladık. Lucy Siegel, “Turning Tide on Plastic” kitabında her yıl 300 milyon tonun üzerinde plastik ürettiğimizi 2015 yılına kadar 8,3 milyar tonunun %9’unun geri dönüştürüldüğünü ifade ediyor.
Her yıl 8 milyon plastik okyanuslara, sulara karışıyor. 2050 yılına kadar okyanuslarda balıktan çok plastik olacak. Everest’te Antarktika buzullarında mikroplastiklere rastlandı. Aralık 2020’de doğmamış bebeklerin plasentalarında bile mikroplastik bulundu. Her yıl 100.000’den fazla su canlısının plastik yüzünden öldüğü tahmin ediliyor.
E-Atıklar
2019 yılında 53,6 milyon ton e-atık ürettik. 2030 yılına kadar 74,7 milyon tona yükselmesi bekleniyor.
E-atıkların yarısından Asya kıtası sorumlu. Kişi başına düşen e-atık miktarı açısından Avrupa ilk sırada. E-atıkların çok az bir bölümü geri dönüştürülüyor. 2019 verilerine göre e-atıkların sadece %17,4’ü geri dönüştürüldü. Zehirli atıkların %70’ini e-atıklar oluşturuyor.
Geri dönüştürülen bir milyon cep telefonundan yaklaşık 16 ton bakır, 350 kilo gümüş, 33 kilo altın ve 15 kilo paladyum geri kazanılabileceği belirtiliyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?