Türkiye’de son yıllarda bazı sektörlerde çok hızlı büyüme oranları
yakalandı, şirketler arasında yüksek performans gösterenler oldu...
Ancak, bazı sektörlerden “yorgunluk” ve “doğal yolla” büyüyememe
işaretleri geliyor.
Bu sektörlerdeki şirketler, yüksek büyüme oranlarına ulaşmada, geçmiş
yıllardaki performanslarını yakalamada zorluk yaşıyor. Capital dergisi,
şirket kaynaklarıyla, moda deyimiyle organik büyümenin neredeyse
olanaksız hale geldiği 20 sektör ile öne çıkan stratejilerini araştırdı.
Tabloları görmek için görsellere tıklayın. Rekabet
Kurumu’nun intifa hakkı sürelerini 5 yıla düşürme kararı sektörde büyük
değişikliklere yol açtı. Artık akaryakıt bayileri 5 yılda bir marka
değiştirme hakkına sahip. Yeni durum organik büyümeyi oldukça
zorlaştırdı. Zaten ciddi bir rekabet yaşanıyordu.
Bu rekabete dağıtıcıların bayilerini koruma çabası da eklendi. İnorganik
büyüme eskiden sadece hızlı büyümeyi düşünen şirketler için bir
seçenekti. Şimdi ise sektördeki tüm şirketler için organik büyümeye göre
çok daha anlamlı bir alternatif. ”
Bu sözler Delta Akaryakıt Genel Müdürü Latif Aral’a ait. Aral, akaryakıt
dağıtım sektörü oyuncularının yeni regülasyonlarla ayakta kalmak ve
büyümek için mecburen satın alma ve birleşmeleri tercih ettiğini
söylüyor.~
Bu durum sadece akaryakıtla sınırlı değil. Özel hastane sektöründen ilaç
sektörüne, gıda perakendeciliğinden telekoma, sigortacılıktan
mobilyaya, demir çelikten çimentoya pek çok sektörde şirketler hem
büyümek hem yeni sektöre girişlerde inorganik büyümeyi tercih ediyor.
Hatta inorganik büyüme özel hastane, telekom gibi regülasyonların etkili
olduğu sektörlerde tek yol.
Capital, organik büyümenin zorlaştığı EY Türkiye Finansal Hizmetlerden
Sorumlu Direktör Murat Hatipoğlu, ilaç sektöründe de organik büyümenin
benzer şekilde sınırlandırıldığını söylüyor. İlaç sektöründe en büyük
müşterinin SGK yani devlet olduğuna ve pazarı da onların belirlediğine
dikkat çekiyor.
Bu nedenle ilaç şirketlerinin büyümesi bir bakıma devlet tarafından
belirlenen bütçeyle sınırlandırılıyor. Hatipoğlu, sektördeki bir diğer
regülatif baskıyı da şöyle anlatıyor:
“Son dönemdeki referans fiyat uygulamasıyla her ne kadar ilaç
sektöründeki adetsel talep artsa da fiyatlar üzerindeki regülatif baskı
pazar büyümesinin gelişimini yavaşlatıyor. SGK’nın uyguladığı jenerik
ürünlere yönelim politikası da pazarda baskı oluşturuyor.”
PERAKENDEDE ZORLUK NEREDE?
Perakende sektörü yeni mağazalar açarak organik büyümesini sürdürse de
inorganik büyümenin en yoğun yaşandığı sektörler arasında. Sektördeki
büyük küçük tüm oyuncular konsolidasyona bir şekilde dahil oluyor. BİM
CFO’su Haluk Dortluoğlu, sektördeki son durumu şöyle özetliyor:~
“2013 yılı perakende sektörü açısından satın almaların yoğun olduğu bir
dönem oldu. Türkiye perakende sektörü dağınık bir yapıya sahip. İlk beş
perakendecinin pazar payları toplamın yüzde 15’i civarında. Bu oran
gelişmiş ülkelerin çok altında.
En büyük üç perakende şirketinin toplam pazar payı Almanya’da yüzde 57,
İngiltere’de yüzde 58 ve İspanya’da yüzde 52. İskandinav ülkelerinde ise
bu oran yüzde 80’in üzerinde. Türkiye’de bu parçalı yapı yüzünden
birleşme ve satın almalar yoğun olarak yaşanıyor.”
CarrefourSA Genel Müdürü Mehmet Nane de sektörde sağlıklı büyümek için
satın almaların artacağını söylüyor. Nane, “Sektördeki perakende
zincirleri konsolide olacak. Özellikle lokal marketlerin hızlı büyümesi
ve şubeleşmesi, ardından konsolidasyonu getiriyor.
Sadece ulusallar yerelleri almayacak, aynı zamanda yereller de kendi
içlerinde birleşerek ulusal boyuta gelecek. Ulusallar da yerelleri alıp
yerel güçlerini artıracak” diyor.
Teknoloji perakendeciliği de inorganik büyümenin fazlasıyla
gerçekleştiği bir sektör. 2013 yılında 4 yerli 4 yabancı şirketin
faaliyet gösterdiği teknoloji perakendeciliğinde 2014’e 1’i yabancı
olmak üzere 5 oyuncuyla girildi. ~
Teknosa Genel Müdürü Necil Oyman, organik büyümeye devam edeceklerini
ancak değer yaratacağına inandıkları inorganik büyüme fırsatlarını da
değerlendireceklerini söylüyor.
Gold Teknoloji Marketleri Pazarlama Müdürü Kılınç Orhan Erdemir ise
“Teknoloji perakendecileri arasında artık satın alınacak bir şirket
kaldığını düşünmüyorum” diyor.
FİNANSTAKİ GİZLİ POTANSİYEL
Geçtiğimiz 10 yıldaki hızlı gelişmeye rağmen Türkiye’de yaş ve benzeri
nedenlerle hala banka hesabı, kredi kartı ve hayat sigortası sahip
olmayan önemli bir kitle bulunuyor.
TGI Türkiye’nin 2013 yılında yaptığı araştırmaya göre nüfusun yüzde
64,5’inin bir banka hesabı, yüzde 79,1’inin kredi kartı ve yüzde
88,1’inin hayat sigortası yok. Bankacılık ve sigorta sektöründeki bu
yüksek büyüme potansiyeline rağmen, bu sektörlerdeki penetrasyon
oranları yıllardır çok yavaş büyüyor.
Bu nedenle bankacılık ve sigortada hızla pazar payı almak isteyenler
inorganik büyümeyi tercih ediyor. Örneğin 2013 yılında sigorta
sektörünün lider oyuncusu Allianz, Yapı Kredi Sigorta’yı satın aldı.
Yine geçtiğimiz yıl DenizBank, Citi Türkiye’nin bireysel bankacılık
bölümünü devralmıştı.
Sberbank da 2012 yılında DenizBank’ı satın alarak Türkiye pazarına
girmişti. 3 Seas Capital Partners Yönetici Ortağı Tarık Şarlıgil de
bankacılık ve sigorta sektörlerindeki şirketler için organik büyümenin
Türkiye için geçerliliğini yitirdiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: ~
“Sigortacılık ve bankacılık sadece ülkemizde değil, dünya genelinde
büyük sermaye gerektiren iş kolları, Geçtiğimiz yıl dünya genelinde 25
trilyon dolarlık varlığı kontrol eden sigortacılık sektörünün
uluslararası çapta en büyük şirketleri, sistemik risklerin engellenmesi
amacıyla sermaye artırımına zorlandı. Bu durum, sektörün büyüme yönünde
taşıdığı zorlukları göstermesi bakımından önemli bir gelişme.
Bu sektörlerde uzun piyasa rallilerine, değişen ekonomik ve politik
konjonktürlere uyum sağlayabilmeniz için çok güçlü sermaye yapılarına
sahip olmanız gerekiyor.”
Eureko Sigorta Pazarlama Direktörü Noyan Güvenç, özellikle hayat dışı
sigorta, banka sigortacılığı, zorunlu deprem sigortası, sağlık sigortası
gibi alanlarda organik büyüme fırsatlarını hayata geçirmeye
çalıştıklarını söylüyor.
MAKROEKONOMİYE HASSASİYET
Makroekonomik koşullara aşırı hassas olan sektörlerde de organik büyüme
iyice zorlaştı. Örneğin demir-çelik ve çimento bu sektörler arasında yer
alıyor.
EY Türkiye Finansal Hizmetlerden Sorumlu Direktör Murat Hatipoğlu,
“Demir-çelik sektörü düşük yerel kur, küresel pazardaki düşük çelik
fiyatları ile birlikte kısa dönemde organik büyüme açısından fırsat
sunmuyor” görüşünde. ~
Ona göre orta-uzun vadede yerel otomotiv ve inşaat sektörünün büyümesi
ile birlikte sektörün toparlanması beklenebilir. “Ancak geçiş döneminde
şirketler büyümelerini inorganik şekilde sağlayabiliyor” diyor.
Çimento sektörü de makro-ekonomik değişimlerden çok hızlı
etkilenenlerden... Sektörün doymuş yapısının üzerine ihracatta yaşanan
problemler de eklenince sektörde büyüme genellikle inorganik yollarla
gerçekleşiyor.
Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği Başkanı Mehmet Göçmen, son
yıllarda organik büyümenin neden yavaşladığını şöyle açıklıyor: “Çimento
yükte ağır pahada hafif diye tabir edilen emtia bir ürün. Üretildiği
yere yakın coğrafyada satılması ekonomik.
Coğrafi olarak uzak bölgelere nakledilmesi kârlılıkları düşürüyor. Ancak
Türkiye’deki yüksek arz, ihracatı zorunlu kılıyor. Geleneksel ihracat
pazarlarımız Ortadoğu ve Kuzey Afrika siyasal ve ekonomik
belirsizliklerle uğraşırken, Avrupa’da pazar ekonomik resesyon
dolayısıyla oldukça küçüldü. Bu da Türkiye çimento sektörünün organik
büyümesini olumsuz etkiliyor.”
YURTDIŞINDA BÜYÜME ATILIMI
Mobilya ve hazır giyimde ise büyüme devam etse de yurtdışmda daha iyi
büyüme fırsatları yakalamak isteyen şirketler inorganik büyümeye
yöneliyor.~
Mobilya sektöründe 35 bini üretici olmak üzere yaklaşık 65 bin şirket
faaliyet gösteriyor. Sektörün büyüklüğü 10 milyar dolar olarak ifade
ediliyor. Şirketler fiyat rekabeti nedeniyle iç pazarda büyümede oldukça
zorlanıyor. Bu nedenle yurtdışında büyümek ve markalaşmak istiyorlar.
Bunun yolu da inorganik büyümeden geçiyor.
Doğtaş Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan da son birkaç yıldır
organik büyümenin yeterli olmadığını ifade ediyor. Doğan, sektörde
yaşanan gelişmeleri şöyle anlatıyor: “Boydak Grubu İstikbal ve
Bellona’dan sonra üçüncü marka olarak Mondi’yi bünyesine kattı.
Doğtaş olarak Kelebek’i bünyemize kattık. Sektörde en büyük yatırımcı
Boydak ve ikinci sırada Doğtaş Grup geliyor. Ama sektörde çok fazla
şirket ve çok yoğun bir rekabet var. Sektörde inorganik büyüme daha
mümkün hale geldi.”
EY Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Finansal Hizmetlerden Sorumlu Direktör
Murat Hatipoğlu da hazır giyim ve mobilya sektörlerindeki yoğun rekabet
sonucu oluşan fiyat baskısının şirketleri yurtdışı pazarlara açılmaya
ve inorganik büyüme ile pazar konsolidasyonu sağlamaya yönelttiğine
dikkat çekiyor.
Örneğin 2012’de hisselerinin yüzde 50’sini Turk-ven’e satan Koton’un
sahibi Yılmaz Yılmaz, “Bir Türk markasını uluslararası arenada üst
segmente taşımak adına bu ortaklık çok önemli. Önümüze çıkan fırsatları
değerlendireceğiz” yorumunu yapmıştı. Yine Mavi Jeans, Penti ve İpekyol
da inorganik büyüme seçeneklerini tercih etmişti.~
MARKAYA DAYALI SEKTÖRLER
Bazı sektörlerde ise “marka”nın çok önemli olması yatırımcıları
inorganik büyümeye yöneltiyor. Bu sektörler arasında en ön plandaki
sektörler gıda ve içecek. Son yıllarda bu iki sektörde yaşanan satın
alma ve birleşme işlemleri oldukça dikkat çekici.
3 Seas Capital Partners Yönetici Ortağı Tarık Şarlıgil, bu durumu şöyle
açıklıyor: “Gıda ve içecek sektörlerinde yeni, güvenilir ve başarılı bir
marka yaratmak çok zor ve maliyetli. Oysa gıda ve içecekte büyümek ve
başarılı olmak için markanız güçlü olmalı. Bu nedenle sektöre yatırım
yapmak isteyenler satın alma ya da ortaklığı tercih ediyor.”
Rakamlar da Şarlıgil’i doğruluyor. 2013, gıda ve içecek sektörü
açısından oldukça hareketli geçti. Tat Gıda, Tedi İçecek’in yüzde
50’sini satın aldı. Koç Holding, Tat Tohumculuk'ta sahip olduğu tüm
paylarını ise Japon Kagome’ye sattı. Namet, Investcorp ile ortak oldu.
Yine Abraaj Capital, Yörsan’ın yüzde 80’ini aldı. Yıldız Holding de 2013 yılında 4 gıda ve içecek şirketini bünyesine kattı.
Keskinoğlu Yönetim Kurulu Üyesi Keskin Keskinoğlu, gıda sektörünün alt
sektörlerinden olan beyaz ette inorganik büyümeye neden olan diğer
faktörleri ise şöyle açıklıyor:~
“Canlı hayvan üretimi büyük yatırım gerektiriyor. O yüzden yeni bir
tesis kurulumu hem uzun zaman gerektireceği hem maliyetli olacağından
mevcut olan tesisleri almak daha avantajlı.”
"İLACTA FİYAT BASKISI"
İNCİ AYYILDIZ / MUSTAFA NEVZAT ULUSLARARASI TİCARİ OPERASYONLAR DİREKTÖRÜ
ADETSEL BÜYÜMEDE ÇİFT, DEĞERDE EKSİ
Türkiye kutu satışında dünyada 15’inci, Avrupa’da 6’ncı büyük pazar.
Kutu satışında pazarın değeri 2009’da 10 milyar dolardı. Pazar kutu
sayısında her yıl çift haneli büyümesine karşın 2013’te değeri 8 milyar
dolar oldu. Fiyatlar çok ciddi baskı altında. Pazarın değerinin bugün en
az 14-15 milyar dolar olması gerekirdi.
BİRLEŞMELER OLABİLİR
İlaç sektöründe hem kaliteyi koruyup hem kârlı iş yapmak mümkün değil.
Geçen yıl sektörde 3 binden fazla kişi işten çıkarıldı. Sektörde 300’den
fazla şirket var.
Konsolidasyon bekliyoruz. Küçük ve orta ölçekli şirketlerin yaşaması
iyice zorlaştı. Bunlar arasında birleşmeler olabilir. Fiyat baskısına
dayanamayanlar birleşme yoluna gidecek.~
“YENİ HASTANE SAYISI HER YIL AZALIYOR"
UĞUR GENÇ/ MEMORIAL SAĞLIK GRUBU CEO'SU
SINIRLI BÜYÜME
Türkiye’de yaklaşık 570 özel hastane bulunuyor. Özel hastane
işletmeciliği pazarının büyüklüğü 8-9 milyar dolar civarında. 2008
yılında yeni hastane kurulmasının yasaklanması, planlama adıyla yeni
ruhsat izinlerinin verilmemesi sektörde büyümeyi zorlaştırdı. Son
dönemdeki hastane açılışları da 2008 yılı öncesinde alınmış ruhsatlarla
mümkün olabildi.
CİRO BÜYÜMESİ DE YAVAŞLADI
Satın alma ve birleşmelerle büyümeye devam edeceğiz. Organik büyümenin
zorlaştığını her yıl sektöre eklenen yeni hastane sayısındaki azalma ile
de görebiliyoruz. Son 5 yılda her yıl yaklaşık 40-60 hastane sektöre
eklenirken, 2013 yılında bu sayı 15-20’de kaldı. Sektördeki cirosal
büyüme de tüm bu gelişmelere paralel olarak yavaşladı.
YURTDIŞINA YÖNELECEĞİZ
Sektördeki darboğazı aşmak için küçük hastaneleri ve tıp merkezlerini
birleştirip onların ruhsatlarından daha büyük hastaneler kurma yolu
denendi. Fakat Aralık 2013’te tıp merkezlerini birleştirip hastane yapma
şansı da elimizden alındı.
Bu sebeple 2014’ten sonra sektöre yeni hastane girmesi çok zor
görünüyor. O açıdan artık zincir hastaneler yurtdışında açılım peşinde
koşmaya başladı. Ayrıca yeni özellikle de yan iş alanlarına girmek de
bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor.~
LOJİSTİKTE ŞİRKET COK"
ALİ TULGAR / MARS LOGISTICS GN. MD. YRD.
2010’A KADAR HIZ AZALDI
Lojistik sektöründe yaklaşık 2.000 şirket faaliyet gösteriyor. Toplam
lojistik hacminin 100 milyar dolar olduğu ve bunun yüzde 50’sinin
lojistik hizmet veren şirketlere outsource edildiği öngörülüyor.
Lojistik sektöründe organik büyüme 2010 yılına kadar azalarak sürdü.
HIZLILARIN TERCİHİ NE YÖNDE?
Hızlı büyümek veya kendi odaklandığı hizmet alanından başka alanlara
iddialı girmek isteyen şirketler için inorganik büyüme daha avantajlı
gözüküyor. Çünkü lojistik sektöründe hizmet veren sayısı ciddi anlamda
çoğaldı.
BÜYÜKLER SATIN ALIYOR
Bunun yanında 2000’li yılların başından itibaren sektördeki fiyat odaklı yanlış rekabet de büyüme hızlarının
yavaşlamasına neden oldu. Sektörümüzdeki şirketler kendi uzmanlık
alanları içinde iş yapmaya devam ediyor. Ancak büyük şirketler satın
almalarla büyüme yoluna gidiyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?