İlk hedef maliyet

Şirketler, enerjiden genel giderlere, her alanda tasarruf etmeye çalışıyor.

1.10.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
İlk hedef maliyet
KÜRESEL REKABET, ŞİRKETLERİ zaten yıllardır kabul edilebilir kaliteyi uygun maliyetle üretmeye zorluyordu. Bu gerçek bugün de geçerliliğini koruyor. Uzmanlar, üretim süreçlerini ve maliyetlerini gözden geçirenlerin ayakta kalacağını söylüyor. Ünlü yönetim gurusu Al Ries da bunlardan biri. Yıllardır bu gerçeğin altını kalın çizgilerle çizen Ries’ın şu değerlendirmesi oldukça dikkat çekici: “Şirketler, daima üretim maliyetlerini düşürmenin yollarını arıyor. Buna zorunlular, çünkü rakipleri de aynı şeyi yapıyor. Ürün fiyatları da her geçen gün aşağı düşüyor. Örneğin ilk cep telefonu Motorola tarafından 3 bin 500 dolara satıldı. Bugün 100 dolardan daha ucuza çok daha iyi cep telefonları alabilirsiniz. Aynı şey bilgisayarda da yaşandı. IBM 3 bin dolara PC satıyordu. Bugün çok daha iyi PC’leri 500 doların altında almak mümkün” diyor. Dünyanın en çok satılan en inovatif cep telefonlarının üretim maliyetinin 7-8  dolara kadar düştüğü konuşuluyor. Bu ürünlerin en ucuzunun 500 doların altında  satılmadığını düşününce ‘kazananlar’ın üretim maliyetlerini düşürmenin yollarını bulduğu açık.
15 Üründe maliyetlerin nasıl düştüğünü görmek için görsele tıklayın

Kazanan şirketlerin bir bölümü, inovasyonu tekelinde tutarak bir bölümü ölçek ekonomisi sayesinde bir bölümü ise outsourcing’le maliyetlerini düşürüyor. Genel giderlerden enerji harcamalarına kadar şirketler bütün süreçlerinde kötü maliyetin peşine düşmüş durumda. Üretim süreçleri de bundan payını alıyor. Pek çok şirket, üretimde maliyetlerini düşürerek rekabetçi olmanın yollarını arıyor. İşte bu nedenle üretim süreçleri tekrar tekrar gözden geçirilerek kötü maliyetler ayıklanıyor.  

BAĞIMSIZ MALİYETLER
Ancak üretim maliyetlerini aşağı çekmek, o kadar basit bir iş değil. Şirketlerin karşısında sabit maliyetlerin, toplam üretim maliyetindeki payının her geçen gün yükselmesi tehdidi var. Bazı sektörlerde hammadde, enerji gibi giderler maliyetlerin yüzde 80’ine tekabül ediyor. Bu giderlerin maliyeti ise üreticiden bağımsız oluşuyor. Sendikaya bağlı çalışan şirketler için işçi ücretleri de böyle. Bu nedenle şirketlere, üretim maliyetlerini düşürecekleri genel giderler kalıyor. Önlerindeki bir diğer seçenekse satışları artırarak birim başına düşen genel gideri aşağı çekmek.  İnci Deri Yönetim Kurulu Başkanı Ali Murat Kızıltaş, ayakkabı sektöründe maliyetlerin iki ana kalemde, yani hammadde olan deri ve işgücünde toplandığını söylüyor. Son 5 yıllık süreçte üretim maliyetlerini yaptıkları verimlilik çalışmalarıyla ancak sabit tutabildiklerini ifade eden Kızıltaş, bunun nedenini şöyle aktarıyor: “Deri fiyatlarında bir iyileşme oldu diyemeyiz. Aksine ciddi yükseliş yaşadığımız zamanlar oldu. El emeğinin yoğun olduğu bir sektördeyiz, makine kullanımı minimum düzeyde. Dolayısıyla maliyetlerin yüzde 50’ye yakınını işgücü oluşturuyor. Bu durumda maliyetleri düşürmenin tek yolu, verimliliği artırmaktan geçiyor. Hammadde maliyetleri yüzde 24 yükseldi, çalışan verimliliği de aynı oranda arttı. Hammadde maliyetinin artışını verimliliği artırarak aynı düzeyde tutabildik.”
Işıklar Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Uğur Işık da tuğlada maliyetlerin 5 yıl öncesine göre yüzde 30 civarında arttığını söylüyor ve devam ediyor: “2005’e göre asgari ücret yüzde 56, elektriğin kilovat saati yüzde 54 arttı. Maliyetlerimizdeki bu temel iki unsurun payı, yüzde 50. Üretim maliyetlerini düşürmek için 2010’da dökme doğalgaz alımını bırakarak Botaş’tan direkt gaz alımına başladık. Böylelikle yüzde 50 olan artışı yüzde 30 seviyesine çekebildik.”~

İKİ MALİYETE SIKI MARKAJ
Üretim maliyetlerini etkileyen en önemli gider kalemleri enerji, hammadde ve işçilik olarak tanımlanıyor. Bu giderleri pek çok şirket sabit gider olarak görüyor. Ancak krizle birlikte şirketler, sabit giderleri kontrol altına almak için de büyük efor sarf ediyor. Yönetim danışmanı Ali Özgenç de krizde şirketlerin sabit giderlerinin bir kısmını değişken gidere dönüştürerek üretim maliyetlerini düşürebildiğine dikkat çekiyor. Bu şirketlerden biri Çimbeton. Çimbeton Hazır Beton Direktörü Bahri Zuhal, araç takip ve filo yönetim sistemiyle yakıt tüketiminde transmikserlerde ortalama yüzde 11, pompalarda ise yüzde 6 oranında kazanç sağladıklarını belirtiyor. Araç takip sistemi kullanmaya başladıktan sonra araçlarında kullanılan yakıt tüketimini düzenli olarak ölçmeye başlayan Çimbeton, hazır beton üretim maliyetinde yaklaşık yüzde 6,5 oranında düşüş kaydettiklerini tespit etti. Zuhal, maliyetlerinde sağladıkları bu avantajın, Çimbeton’un kârlılığına yansıdığını ve pazarda rekabet güçlerinin arttığını vurguluyor. Endüstriyel mutfakta dünya devi bir İspanyol şirketi olan ve Türkiye’de de üretim yapan Fagor Endüstriyel ise son 5 yılda fiyatı 4 kat artan temel hammaddeleri nikel alaşıma rağmen üretim maliyetlerini yüzde 15 düşürdü. Şirketin pazarlama müdürü Onur Önen, bu mucizeyi nasıl yarattıklarını şöyle aktarıyor: “Ana girdimiz paslanmaz sac. Kullandığımız hammaddelerden nikelin tonu 15 bin dolardan 60 bin dolara çıktı. Kullandığımız CNC tabanlı tezgahlar ve CAD bilgisayar destek sistemlerindeki özel uygulamalarla sac ıskartalarını yarı yarıya varan oranlarda azalttık ve bunu girdiye çevirdik.”

DAHA UCUZA TEDARİK
“Ucuzun ucuzu her zaman bulunuyor” diye konuşan Zorlu Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın, son 5 yılda ürettikleri tül perdenin üretim maliyetini yüzde 25, pamuklu nevresim takımlarının maliyetini ise yüzde 10 düşürdüklerini söylüyor. Aydın, nasıl bir yol izlediklerini şöyle anlatıyor: “Tülde ham kumaşı Çin’den ithal etmeye başladık. Nevresimde maliyeti daha da düşürebilirdik, ama son 1 yılda pamuk fiyatları yüzde 80 arttı. İki üründe de tabii ki üretim randımanları artırıldı. Bunun katkısı ise yüzde 5 oldu.”Aydın, bu düşüşlerin kârlılıklarına pozitif etkisinin olamadığını söylüyor. Çünkü maliyetlerdeki düşüşten daha fazlasını fiyat rekabetinden dolayı müşterilerine yansıtmak zorunda kalmışlar. Rekabet şartlarının sürekli fiyat ve maliyet düşüşünü gerektirdiğini ifade eden Aydın, şöyle devam ediyor: “Üretim maliyetleri ve ucuz ürün konusunda Uzakdoğu ile rekabet mümkün değil. Ham kumaş Uzakdoğu’dan ithal edilebilir, Türkiye’de farklı uygulamalarla tüketicinin beğeneceği ürün ortaya çıkarılabilir. Bu da Çinli’ye göre daha yüksekten satma şansı verir. Ama gelecekte de şirketler maliyetlerini düşürmek için ithalata ve maalesef Türkiye’deki üretim kapasitelerini daraltmaya  odaklanacak.”
Botanika Genel Müdürü Kemal Eskenazi de ucuza tedarikle maliyetleri aşağı çekmeyi başaran yöneticilerden biri. Eskenazi, 5 yıl öncesine göre üretim maliyetlerini yüzde 15 aşağı çektiklerini söylüyor ve devam ediyor:
“Biz yıla başlamadan önce hangi üründen ne kadar satacağımızı bir önceki yıla göre planlayıp, üretim rakamlarımızı belirleyip alımlarımızı yüklü miktarlarda yapıp, fiyatları aşağıya çekebiliyoruz.”~

YALINLA GELEN DÜŞÜŞ

Üretim maliyetlerini düşürmeye odaklanan şirketlerden bazıları, felsefesi gereksiz maliyetlerden arınmak, yalınlaşmak olan “Yalın Üretim ve Yönetim Sistemi”ni benimsedi. Sonuçta önemli çıktılar elde ettiler. Yeşim Tekstil, bu şirketlerden biri. Şirketin CEO’su Şenol Şankaya, yapılanları şöyle aktarıyor: “Yalın sistemle iş süreçlerimizi gözden geçirerek tüm çalışanlarımızın da işin içinde olduğu bir yönetim felsefesini hayata geçirdik. Enerji verimliliği ile ilgili çalışmalar yaptık. Hatta 2008’de ‘Sanayide Enerji Verimliliği’ projesinde birincilik ödülü aldık. Bize hız kazandıracak teknolojik yatırımlarımız da oldu. Bu kapsamda başta ERP olmak üzere yeni yazılımlarla üretim ve yönetim sürecinde zaman tasarrufu sağladık. Yalın bantlarımızda tamir, ikinci kalite, model dönüş süreleri ve beklemelerden doğan kayıpların azalması ve tek parça iş akışı olarak üretimin gerçekleşmeye başlamasıyla verimliliklerimizde yüzde 31,4 artış gözlemledik. Verimdeki bu artış, aynı oranda dikiş işçilik maliyetlerimize de yansıdı. Ayrıca global tedarik zincirimizi baştan sona analiz ederek tedarikçi konsolidasyonları, nakliye rotalarımızın optimizasyonuna eğildik. Nakliye ve depolama maliyetimizde yüzde 10 düşüş sağladık. İkinci kalite oranlarımız yüzde 2’ler seviyesine düştü, imalat sonrası ihracat fazlası adedin elimizde kalması problemi de yeni sistemle birlikte binde 4’ler seviyelerine geriledi.”

Maliyeti artan 10 şirketi görmek için görsele tıklayın


Sezon Pirinç de üretim tesislerinde yaptığı yatırımlarla 5 yıl öncesine göre üretim maliyetlerini yüzde 9 azaltmayı başardı. Emsan Genel Müdürü Uğur Kaymak ise üretimde süreklilik sağlayarak, stok maliyetlerinden kurtularak ve farklı üretim aşamalarını birleştirerek çelik tencere üretim maliyetini yüzde 10 düşürdüklerine dikkat çekiyor.

DÜŞMEYİNCE HIZ KESİLDİ

Kuşkusuz tüm şirketler, üretim maliyetlerini düşürmek için ciddi çaba sarf ediyor. Ancak bu çabalara rağmen maliyet artışına engel olamayanlar da var. Sadece maliyet artışının hızını kesebildiklerine dikkat çeken Frigo Mekanik’in genel müdürü Levent Aydın, bunun nedenlerini şöyle açıklıyor:
“Endüstriyel soğutma, teknolojik ara ürünlerde yurtdışına bağımlı bir sektör. Bu yüzden yakın gelecekte üretim maliyetlerinin düşmesi yönünde bir eğilim görmüyorum. Düşüş, ancak üretim adetlerinin ciddi artışıyla sağlanabilir.”Fiyatlarındaki yükselişle gündemi en fazla meşgul eden kırmızı et sektöründe de 5 yıl öncesine göre üretim maliyetleri yüzde 100 arttı. Danet Genel Müdürü Sait Uluçay, 5 yıl önce sucuğun 1 kilosunun maliyetinin 10 TL iken bugün 20 TL, pastırmanın 15 TL iken bugün 30 ve salamın 8 TL civarındayken bugün 16-18 TL civarında olduğunu söylüyor. Bu yükselişin en önemli sebebinin, ana hammadde olan kırmızı et fiyatının yükselişi olduğuna dikkat çeken Uluçay, enerji ve işçilik maliyetlerinde de yükselme olduğunu belirtiyor. Uluçay, şöyle devam ediyor: “İşletmelerdeki verimlilik artışı maliyetlerin daha fazla artmasına engel oldu. Önümüzdeki günlerde üretim maliyetleri yine hammadde maliyetlerine bağlı olacak. Maliyetini düşüremeyenler ayakta kalamayacak. Şirketler maliyetleri düşürmek için ölçek ekonomisi yaratmaya odaklanacak. Teknoloji de işin içine daha fazla girecek ve işçilik maliyetleri düşecek.” Akyüz Plastik de maliyetleri düşüremedi, ama daha az elektrik tüketen makineler ve daha verimli soğutucu ve ısıtıcılara yatırım yaptı. Enerji kaçaklarını minimuma indirdi. Sonuçta elde ettiği tasarruf değerli döviz kurunu dengelemekte araç oldu ve rekabette kendini bu şekilde korumaya çalıştı.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz