Günümüzün kurumsal şirketleri aynı anda onlarca kurumsal sosyal sorumluluk projesini birlikte yürütüyor. Ancak bazıları var ki liderler için bu projelerin anlamı bambaşka...
Örneğin, Türkiye’nin en uzun
soluklu KSS projelerinden “Temiz Tuvalet Kampanyası”, Opet Yönetim
Kurulu Üyesi Nurten Öztürk’ün çocuğu gibi. Öztürk, yürüttükleri
birçok çalışma olmasına rağmen “Temiz Tuvalet Kampanyası bizim ilk göz
ağrımız. Onun yeri başka” diyor. Borusan Holding CEO’su Agah Uğur için,
“Annemin İşi Benim Geleceğim” kampanyası ayrı bir anlam taşıyor.
Sağlıktaki
çalışmalarıyla öne çıkan Anadolu Grubu’nun patronu Tuncay Özilhan ise
“ASM bünyesinde yürüttüğümüz ‘Bedelsiz Sağlık Hizmetleri’ benim için çok
kıymetli” diye konuşuyor. İşte liderler için en anlamlı sosyal
sorumluluk projeleri.
"SAĞLIĞIN YERİ BAŞKA"
Anadolu
Grubu, sadece gıda ve içecekteki yatırımlarıyla değil, güçlü sosyal
sorumluluk projeleriyle de öne çıkan gruplardan.
~
Grubun
yönetim kurulu başkanı Tuncay Özilhan için her iki alanda yürütülen
çalışmalar son derece anlamlı. Hatta sosyal sorumluluk faaliyetlerine
bizzat katılmaya özen gösteriyor. Ama “en değerlisini” sorduğumuzda
“Sağlığın yeri başka” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Sağlık bizim
için hep öncelikli oldu. Zaten Anadolu Vakfı da önce onursal
başkanlarımız Kamil Yazıcı ve İzzet Özilhan tarafından, ihtiyacı
olanlara karşılıksız yardım etme hedefiyle kuruldu. Yürüttüğümüz sosyal
sorumluluk projeleri içinde en önemsediklerimin başında, sağlıktaki
çalışmalarımız geliyor.~
En fazla onlara zaman ayırıyorum.
‘Bedelsiz Sağlık Hizmetleri’ benim için çok önemli. Bugüne kadar bu
kapsamda 5 bine yakın operasyon gerçekleştirdik. 70 bine yakın
muayeneyle ihtiyaç sahibi kişilerin tedavi süreçlerini başlatma şansını
yakaladık. İnsanlarımızın sağlığına yaptığımız bu yatırımın, sağlıklı
nesiller olarak bize geri döneceğini biliyoruz. Bu hizmetlerimize hız
kesmeden devam edeceğiz.”
Sağlıkla ilgili çalışmalar, Özilhan’ın
kişisel öncelikler listesinde de birinci sırada yer alıyor. “ASM’nin
gerçekleştirdiği her türlü KSS projesinin içinde yer almaya, vereceğimiz
desteğin boyutunu bizzat belirlemeye, proje sonuçlarını bizzat
gözlemlemeye özen gösteriyorum” diyen Özilhan, ekliyor: “Örneğin geçen
yıl ASM Kemik İliği Nakli Merkezi’nin 600’üncü kemik iliği nakli
töreninde hekimlerimizle ve tedavi gören misafirlerimizle bir araya
geldim. Onların mutluluklarına ortak olmak, tedavi süreci sonucunda
yaşadıklarını benimle paylaşmaları çok kıymetliydi.”
AKHAN'IN GÖZDESİ "KLASİK MÜZİK"
Şirketlerin
faaliyet gösterdiği sosyal sorumluluk konularından biri de
kültür-sanat. Örneğin Doğuş Holding, ağırlıklı olarak sanata, özellikle
klasik müziğe desteğiyle öne çıkıyor. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası,
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ana sponsorluğu ve “Kampüste
Senfonik Akşamlar” projesi, grubun bu alandaki çalışmalarına örnek.
“KSS
projelerimizin büyük çoğunluğunun kültür-sanat, bilhassa da klasik
müzik gelişimi üzerine olduğunu söyleyebiliriz” diyen Doğuş Holding
CEO’su Hüsnü Akhan, bu çalışmalar içinde D-Marin Turgut-reis
Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nin hem kendisi hem grup için ayrı
bir anlam taşıdığını ifade ediyor. Akhan, bunun nedenlerini şöyle
açıklıyor:
“D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik
Festivali 2005’ten beri kesintisiz olarak sürüyor. Bu festival bizim
için ayrıcalıklı bir yere sahip. Çünkü kurucu destekçiliğini
üstlendiğimiz festival, bir marinada düzenlenen ilk ve tek klasik müzik
festivali olma özelliği taşıyor.~
4 gün süresince günbatımı ve
gece konserleriyle 7 konser sunan festivalimiz, yıllar içinde daha da
gelişerek bugün alanında referans organizasyonlardan biri haline geldi.
Bugüne kadar Jose Carreras, Angela Gheorghiu gibi dünyaca ünlü birçok
sanatçı ve orkestrayı klasik müzikseverlerle buluşturduk.
Her
yıl festivalimizin bilet satışlarından elde edilen gelirin tamamı, bağış
çalışmalarında kullanılıyor. Gelirin bir bölümü Tohum Otizm Vakfı’na,
diğer bölümü ise Bodrum Sağlık Vakfı’na bağışlanıyor,
D-Marin
Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali, hem grubumuz adına hem
kişisel olarak beni çok heyecanlandıran, başarısının sürekliliği için
mesai harcamaktan mutluluk duyduğum bir proje. Nitekim yıl içinde
programımı bu festival için Bodrum’da olabilecek şekilde organize etmeye
özen gösteriyorum.”
KARAMERCAN, "ÖNCE SANAT" DİYOR
Eczacıbaşı
Topluluğu CEO’su Erdal Karamercan, gönlünde başka bir yeri olan
İKSV’nin sanat projeleriyle ilgili hissettiklerini şöyle anlatıyor:
“Kuruluş tarihimiz olan 1942’den bu yana, yaratıcılık, süreklilik ve
kurum kimliğiyle uyum konularına önem vererek birçok uzun süreli sosyal
sorumluluk çalışması gerçekleştirdik.
Uzun yıllar devam ettiği
için her biri birer marka haline gelen bu sosyal sorumluluk
çalışmalarımızın tümü benim için çok özel ve önemli. İçlerinde bir
sıralama yapmak, tabii ki çok zor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV),
İstanbul Modern Sanat Müzesi, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı ve Dr.
Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı başlıkları altında kültür ve sanat
çalışmaları, YİBO’larla yürüttüğümüz eğitim ve hijyen odaklı çalışmalar,
tıp alanındaki bilimsel desteklerimiz, 46 yıldır her türlü başarı
rekoruna imza attığımız kadın voleybolu...
Hepsi de bizim için
son derecede değerli. Tabii bunların içinde İKSV’nin ayrı bir yeri var.
Sadece İKSV’yi ele alırsak, Eczacıbaşı Topluluğu’nun kurucusu Dr. Nejat
F. Eczacıbaşı’nın ‘Sanat ve kültüre dönük her türlü yatırım, doğrudan
doğruya toplumun sosyal varlığı, ekonomisi, politikasıyla bütün
benliğinin de geliştirilmesine yapılmış bir katkıdır sözü, kültür sanata
bakışımızı kapsamlı bir şekilde anlatıyor.~
Kurucumuz Dr.Nejat F.
Eczacıbaşı’nın aynı zamanda İKSV’nin de kurucuları arasında yer almış
olmasıy-la başlayan süreçle İKSV’ye verilen kesintisiz 42 yıllık destek,
topluluğumuzun toplumun kültürel gelişimine katkıda bulunmak konusunda
ne kadar kararlı, istikrarlı ve kalıcı bir duruş sergilediğini
gösteriyor. Ec-zacıbaşı Topluluğu’nun tüm çalışanlarının gönülden bağı
bu desteğe ayrı bir güç katıyor.”
AGAH UĞUR'UN "NEŞE FABRİKASI"
Türkiye’nin
KSS çalışmalarıyla öne çıkan gruplarından biri de Borusan Holding.
Holdingin çok sayıda farklı KSS projesi içinde bir tanesi var ki Borusan
Holding CEO’su Agah Uğur için son derece anlamlı... Uğur, bu projeyi ve
taşıdığı anlamı şöyle özetliyor:
“Yeni projemiz ‘Annemin İşi
Benim Geleceğim’ çalışması bizim için çok özel. Türkiye’de kadının
istihdam oranı sadece yüzde 24. Kadınların sanayide istihdam oranı ise
sadece yüzde 15. Ülkemizde kadın istihdamının önündeki en büyük engelin
çocuk bakımı olduğunu görüyoruz.
Çünkü kadınlar, çalışma kararı
alırken çocuklarının kimler tarafından bakılacağını göz önünde
bulundurmak zorunda kalıyor. Bu konudaki eksiklik, kadınların çalışma
yaşamlarını doğrudan etkiliyor. Bu soruna bir nebze çözüm sunabilmek
için geliştirdiğimiz proje kapsamında, 10 ildeki
10 organize
sanayi bölgesinde 0-6 yaş çocuklar için, ‘Borusan Neşe Fabrikası’ isimli
kreş ve gündüz bakımevleri inşa ediyoruz. Böylece kadın işe gelirken
çocuğunu kreşe bırakabilecek. 2013-2017 arasında gerçekleşecek 10
Borusan Neşe Fabrikası’nın inşasından sonra bu projenin devam
ettirilmesi ve diğer kurumlara örnek olması en büyük isteğimiz. Her bir
Neşe Fabrikası’nın 500 bin TL tutarında olmasını öngörüyoruz.~
Yani
10 kreş için toplam 5 milyon TL bütçe planladık. Ayrıca, 2 yıl boyunca
yıllık 30 bin TL bakım-onarım desteğimiz olacak. Bir CEO olarak ‘Annemin
İşi Benim Geleceğim’ projesiyle bizzat ilgileniyor ve yakından takip
ediyorum. Hem işbirliği içinde olduğumuz bakanlıklarımız hem proje
kapsamındaki OSB’lerin yönetimleriyle irtibat halindeyim. Bundan sonraki
aşamalarda da projeye olan yakın ilgimi koruyacağım.”
KADIN GİRİŞİMCİYE DESTEK
Kadınların
sosyal-ekonomik konumunun iyileştirilmesine odaklanan şirketlerin
sayısı her geçen gün artıyor. Garanti Bankası da onlardan biri. Bankanın
genel müdürü Ergun Özen, neden bu konuya eğildiklerini ve kendisi için
anlamını şöyle anlatıyor:
“Araştırmalar gösteriyor ki kadınlar
erkeklere oranla, pek çok açıdan toplumun daha az ayrıcalıklı bir
kesimini oluşturuyor. Bu gerçekler bize, kadınların ekonomik üretime
katılımını teşvik etmenin sosyal bir yükümlülük olduğunu gösteriyor. Biz
de 2006’dan bu yana farklı alanlarda, kadınların girişimciliğini
destekleyecek hizmetler sunuyor, projeler geliştiriyoruz.
Bunların
bir parçası olarak, 2012’de Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Boyu Eğitim
Merkezi’nin işbirliğiyle kadın girişimcilerin ücretsiz eğitim aldığı
‘Kadın Girişimci Yönetici Okulu’ projesini başlattık. Bu proje
kapsamında, Boğaziçi’nin değerli akademisyenleri, katılımcılara
kurumsallaşma, inovasyon, sürdürülebilir şirket yönetimi gibi çeşitli
konularda, yaklaşık 1 ay süren yoğun bir eğitim veriyor.
Şimdiye
kadar 7 ilde gerçekleştirilen eğitimlerde 900’e yakın kadın girişimci
eğitim aldı. Projenin 8’inci durağı Eskişehir olacak. Bu projenin KSS
çalışmalarımız içinde çok anlamlı bir yeri olduğunu söyleyebiliriz.
Garanti olarak fırsat eşitliğini sonuna kadar destekliyoruz.
Ben
de bir yönetici olarak Kadın Girişimci Yönetici Okulu dahil olmak üzere
kadınlara yönelik gerçekleştirdiğimiz tüm projeleri yakından takip
ediyor, fırsat buldukça etkinliklere katılıyorum. Projelerin gelişimini
ve sonuçlarını mutlulukla izliyorum.”~ ETİ'DE TİYATRO AŞKI...
Sosyal
sorumluluk denildiğinde akla gelen şirketlerden biri de Eti. Şirket
özellikle doğa, çevre ve çocuk odaklı kampanyalarıyla adından söz
ettiriyor. “Projelerimizi hayata geçirirken toplumdan aldığımızı topluma
verme ilkesiyle hareket ediyoruz” diyen Eti Gıda İcra Kurulu Başkanı
Hakan Polatoğlu, “Eti Çocuk Tiyatrosu”nun neden kendisi için farklı bir
anlamı olduğunu şu sözlerle anlatıyor:
“Şimdiye kadar
çocuklarımız için birçok önemli sosyal sorumluluk projesi geliştirdik.
Her biri bizim için çok değerli ve anlamlı. Ancak projelerimizin ilki ve
en uzun soluklu olanı ‘Eti Çocuk Tiyatrosu’ oldu.
Dolayısıyla
bizim için en öne çıkan projemiz diyebiliriz. Eti Çocuk Tiyatrosu ile
yarınlarımızı oluşturan çocuklarımızın kültürel ve kişisel gelişimlerine
katkı sağlamayı, onlara tiyatro kültürünü aşılayarak tiyatro sanatını
sevdirmeyi amaçlıyoruz.
2001’den bu yana aralıksız devam eden
projemiz kapsamında Türkiye’nin 81 ilini 7 kez dolaştık ve 6 farklı
tiyatro oyunuyla 1,5 milyona yakın çocuğu ücretsiz olarak tiyatroyla
buluşturduk. Hedefimiz bu sezon da en az 120 bin çocuğa daha ulaşmak.
Ben
de maksimum seviyede önem verdiğimiz bu tarz projelerin oluşum ve
uygulama aşamalarında bizzat bulunmaya gayret ediyorum. Eti bünyesindeki
herkes, topluma fayda sağlamayı hedeflediğimiz bu projelerin bir
parçası olma konusuna büyük bir önem veriyor.”
CEO'NUN FUTBOL HEYECANI
Avea
CEO’su Erkan Akdemir’in gözde KSS projeleri ise spor odaklı. Özellikle
futbol okulu projesinin onun için özel bir anlamı var. Tüm dünyada
ücretli olan FC Barcelona’nın alt yapı okulu FCBEscola’yı, Türkiye’ye
ücretsiz olarak getirdiklerini söyleyen Akdemir, “Oluşturduğumuz
ekosistemle iyi futbol oynamak isteyen çocuklarımıza ve gençlerimize
fırsat eşitliği için sönmeyecek bir ateş yaktık” diyor ve ekliyor:~
“Avea
olarak sporu çok önemsiyoruz ve tam 12 yıldır spora dönük kesintisiz
desteğimizi sürdürüyoruz. Türkiye’de futbol altyapısını geliştirmeye
yönelik, fırsat eşitliği sunma ilkesi üzerine kurulu FCBEscola Camp Avea
Projesi’ni hayata geçirdik.
Tüm dünyada 30’dan fazla ülkede,
toplam 30 bini aşkın çocuğa ulaşan FC Barcelona’nın ünlü altyapı okulu
FCBEscola’yı, FCBEscola Camp Avea adıyla Türkiye’ye taşıdık. Bu proje
bizim için çok değerli. Böylece geleceğin potansiyel yıldızlarını yeşil
sahalara hazırlıyoruz. Dünya genelinde ücretli olan FCBEscola Futbol
Kampı, Barcelona dışında sadece Türkiye’de ücretsiz.
Genç
yeteneklerin hayallerine giden yolda çok ciddi bir adım atmalarına
vesile olan bu projenin hepimiz için çok ayrı bir yeri var. Bu
çalışmamızla Türkiye’nin her bölgesinden gençlerimize, hayallerin
gerçeğe dönüşebileceğini göstermek istedik. Yeteneğin önündeki engelleri
kaldırmayı hedefledik.
Ben de bizzat en başından beri bu güzel
ve anlamlı projenin içindeyim. Her yıl kamp dönemlerinin gelmesini büyük
bir heyecan ve sabırsızlıkla bekliyorum. Aslında tüm yıl projemizin
nasıl geliştirilebileceği ve daha fazla çocuğa nasıl ulaşılabileceği
konusunda sürekli mesai harcıyoruz. Ancak özellikle yaklaşan kamp
dönemleriyle birlikte çok daha yoğun bir şekilde çalışıyoruz.”
TÜRKİYE'DE SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇAY TARIMI
Sürdürülebilir
yaşam yaklaşımını dünya çapında tüm süreçlerine entegre eden
Unilever’in Türkiye CEO’su Mehmet Altınok, Sürdürülebilir Yaşam Planı
doğrultusunda gerçekleştirdikleri çok sayıda proje arasında “Lipton
Sürdürülebilir Çay Tarımı Projesi”nin kendisi için özel bir yeri
olduğunu belirtiyor.
Sadece Unilever için değil Türkiye’de ve çay
tarımının geleceği için çok önemli olduğunu düşündüğü Lipton
Sürdürülebilir Çay Tarımı Projesi’ne neden özel önem verdiğini ise şöyle
anlatıyor:~
“Cumhuriyetin ilk yıllarında ekilen çaylıklarımız 100
yıllık ekonomik ömrünün yaklaşık yüzde 80’ini tamamlamış durumda. Bu
nedenle Unilever, çay bitkisini gelecek nesillere aktarabilmek ve
çayımızın geleceğine sahip çıkmak için gerekli önlemleri almak üzere
yola çıktı.
Lipton markamız ile yürüttüğümüz Sürdürülebilir Çay
Tarımı Projesi ile fabrikalarımızda üretilip satılan tüm çaylarımızın
2015 yılına kadar uluslararası Yağmur Ormanları Birliği (Rainforest
Alliance-RA) sertifikalı olacağını taahhüt ettik.
Rize
Pazar’daki fabrikamızla iki yıl gibi kısa bir sürede bu sertifikayı
almaya hak kazandık. 2018’e kadar bütün çaylarımızın Yağmur Ormanları
Birliği (Rainforest Alliance-RA) sertifikalı olmasını hedefliyoruz.
Bu
proje kapsamında 17 bini aşkın üreticimize bire bir eğitim vererek daha
iyi bir çay tarımı için önemli bir yol kat ettik. Ziraat Odası
işbirliği ile Rize’nin ilk toprak analizi laboratuvarını kurarak 1.000’i
aşkın analizle bölgenin toprak haritasının temellerini attık.
Kurduğumuz
sistem, bir yılda toplanan katı atıkların geri dönüştürülmesiyle
bölgedeki nüfusun 6 aylık elektrik enerjisine eşdeğer geri kazanımı
hedefliyor.
Ethical Corporation Awards tarafından (Etik Kuruluş
Ödülleri) ‘Business to Business Partnership’ (B2B Ortaklığı) ödülüne
değer bulunan Lipton Sürdürülebilir Çay Tarımı Projesi, doğru tarım
yöntemlerinin uygulanmasıyla üretici için 3 milyon TL civarında bir
ekonomik değer yaratmayı hedefliyor.” ~ YAHYA ÜZDİYEN / DOĞAN HOLDİNG CEO’SU
“ODAĞIMIZDA KADIN VE COCUK VAR"İKİ GÖZDE PROJE
Grup
şirketlerimiz tarafından yürütülen “Aile İçi Şiddete Son” ile
kadınlara, “Baba Beni Okula Gönder” projesiyle kız çocuklarımıza destek
vermeyi sürdürüyoruz.
Amacımız tüm bu proje ve çalışmalarla
eğitimli, ekonomik bağımsızlığını elde etmiş, başarılı kadınların
sayısını artırarak Türkiye’nin gelişmesine katkıda bulunmak. Bunlardan
hangisi benim için daha anlamlı derseniz, ayıramam. Çünkü Türkiye’de
kadın sorunu çözülürse ülkenin birçok sorununu beraberinde aşacağına
inanıyorum. Bu projeler birbirini tamamlıyor.
NELER YAPILDI?
BBOG
Türk toplumu tarafından bir seferberlik gibi algılanıyor. 300 bini
aşkın destekçimiz arasında harçlığını bağışlayan öğrenciler bile var.
AİŞS projemizle ise aile içi şiddet konusunda çok ciddi bir toplumsal
hassasiyet sağlandı.
Daha önce ‘aile içi mesele’ sayılan bu
şiddet türünün bir suç olduğu açığa çıktı ve kabul edildi. İlgili
kurumlar daha fazla işbirliği yaparak çalışmaya başladı.
Aile içi
şiddetle ilgili yasalar ihtiyaç doğrultusunda revize ediliyor. Her iki
proje de BM dahil olmak üzere birçok önemli ödüle layık görüldü.
GURUR VERİCİ
Bu
projeler, Doğan Ailesi’nin yönetim kurullarındaki 4 kadın üyesinin de
kadınların önemli birer figür olarak sosyal, ekonomik ve politik hayata
katılmalarını sağlamak adına gönülden yürüttükleri projeler... ~
Her
biri bu projelerin dışında da birçok ulusal ve uluslararası sivil
toplum kuruluşunun üyesi olarak kadınların toplumda güçlenmesi için
bizzat mesai sarf ediyor. Ben de Doğan Grubu’nun bir üyesi olarak
onların bu mesaisine katkıda bulunmaktan gurur duyuyorum.
NURTEN ÖZTÜRK / OPET YÖNETİM KURULU KURUCU ÜYESİ
“ONBİNLERCE TEŞEKKÜR MEKTUBU ALDIK"
EN DEĞERLİ PROJEM
Sosyal
sorumluluğu kurum kültürü olarak benimseyen markamızın Türkiye
genelinde devam eden 4 sosyal sorumluluk projesi var. Bunlar Temiz
Tuvalet Kampanyası, Yeşil Yol Projesi, Örnek Köy Projesi ve Tarihe Saygı
Projesi...
Son olarak trafik sorununa kalıcı bir çözüm getirmek
amacıyla “Trafik Dedektifleri”ni hayata geçirdik. Projelerimizin her
biri birbirinden değerli olmakla birlikte Türkiye’nin en uzun soluklu
sosyal sorumluluk projesi unvanına sahip olan Temiz Tuvalet Kampanyası
ilk göz ağrımız.
BENİM İÇİN ANLAMI
Bir ülkenin
medeniyet göstergesini iki kriter belirler. Birincisi tuvaletleri,
İkincisi trafik... Biz Temiz Tuvalet Kampanyası için yola çıkarken
önümüzde zorlu bir yol vardı. Değişim kolay olmuyor, zaman ve emek
gerekiyor. Kampanya kapsamında Türkiye’nin her yerini köy-kasaba
demeksizin adım adım dolaştım.
Ülkemizi, insanımızı ve
ihtiyaçlarını tanıma fırsatı yakaladım. Öğrenci, öğretmen hatta
velilerimize bir toplumun medeniyetini anlamanın en iyi yolunun
temizlik, hijyen ve temiz tuvaletler olduğunu aşıladık.~
Bu
kampanya, Türkiye’de temizlik ve hijyen konusunda önemli bir kilometre
taşı. Bu projeyle tüm kurumlara, sektörlere örnek olduk ve ülkemizde çok
şey değiştirdik... Onbinlerce de teşekkür mektubu aldık.
TURGAY DURAK / KOÇ HOLDİNG CEO’SU
DURAK'IN GÖZDESİ HANGİ MEMLEKET MESELESİ?
ÖZEL 2 PROJE
Gerçekleştirdiğimiz
tüm KSS projelerimiz bizim için ayrı bir değere sahip olmasına karşın
“Meslek Lisesi Memleket Meselesi (MLMM)” ve “Ülkem İçin” projelerinin
bizim için önemi çok başka. Bu iki projeyi birbirinden ayıramıyorum.
İS DÜNYASINA VE TOPLUMA KATKI
Ülkem
İçin projemizle de kan bağışı, engellilik gibi farklı alanlarda
toplumsal farkındalığın artması için çalışıyoruz. Ülkem İçin de
çalışanlarımız ve değer zincirimizde yer alan tüm paydaşlar üzerinden
sorunlara çözüm getirmek için gereken güce, morale ve yaratıcı bakış
açına destek oluyoruz.
2006’dan bu yana farklı alanlarda Ülkem
İçin projesinde 386 yerel proje gerçekleştirdik. 1 milyon 84 bin fidan
dikildi, 83 bin 759 ünite kan bağışı yapıldı. 68 bin çalışanımıza ve 13
bin öğrenciye “Engelliliğe Doğru Yaklaşım Eğitimleri” verildi.
MESLEKİ EĞİTİME FARKLI YAKLAŞIM
7
yılını tamamlayan MLMM projemiz, iş dünyasını mesleki eğitimin
geliştirilmesi ve gençlerin nitelikli istihdamı konusunda harekete
geçirme konusunda öncülük yapıyor. Bu kapsamda meslek lisesi
öğrencilerine burs, staj, müfredat, malzeme, laboratuvar ve gönüllü
koçluk desteği sağlandı.~
579 çalışanımızın gönüllü yer aldığı
projede 7 yılda 264 meslek lisesinde okuyan 8 binin üzerinde öğrenciye
staj destekli eğitim bursu verildi. Bugüne dek 5 farklı sektörde 29
laboratuvar, 7 eğitim merkezi, 1 meslek lisesi ve 1 MYO kuruldu.
‘Okul-İşletme İşbirliği Modeli’ ile eğitim ve iş dünyası arasında
köprüler oluşturuldu. Program 2 yıl içerisinde 44 şirket 221 yeni
gönüllü ile 10 ile yayıldı.
ALİ ÜLKER / YILDIZ HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI
“FUTBOL KÖYLERİ CENTİLMENLİĞİ VE PAYLAŞMAYI ÖĞRETİYOR"
FUTBOL KÖYLERİ’NİN KAZANDIRDIKLARI
Kurum
olarak bugüne dek eğitimden sanata ve spora kadar pek çok projeye
destek verdik. Ancak benim için en anlamlı proje “Çocuklar İçin Futbol”
projesi kapsamında 7 yıldır yürüttüğümüz “TFF - Ülker Futbol Köyleri”
oldu. 7 yılda çok güzel ve gurur verici sonuçlar aldık.
Çocuklar,
uzmanlar eşliğinde düzenlenen eğitim programıyla sadece futbol
yeteneklerini geliştirmekle kalmayıp futbolun özünde var olan kardeşlik,
centilmenlik, paylaşma ve dayanışma ruhunu da keşfediyor.
HER YIL ZİYARET EDİYORUM
Çocukluğumuzda
futbol oynamak için boş bir sokak, bir top, iki taş, birkaç da arkadaş
yeterliydi. Günümüz şartlarında bu artık mümkün değil. O nedenle
çocukları bilgisayar başından kaldırmak gittikçe zorlaşıyor.
Biz
bu döngüyü kırmaya çalıştık. Ben her yıl en az bir futbol köyüne
gitmeye gayret ediyorum. Çocuklarla hem futbol oynuyoruz hem sohbet
ediyoruz. Geleceğin büyüklerini dinlemek hem keyifli hem öğretici
oluyor.~ ETKİLEYİCİ SONUÇLAR
7 yılda Türkiye’nin farklı
illerinde kurulan 42 futbol köyünde 4 bin yetenekli çocuk 10’ar günlük
kamplarda eğitim aldı. İlki 2007 yılında Van’da gerçekleştirilen bu
köylerden kız ve erkek genç milli futbol takımlarımıza pek çok sporcu
verdik.
Bugüne kadar bu köylerden 27 kız, 32 erkek sporcu milli
takımlara ve kulüp takımlarına seçildi. Benim gibi bir sporsever için bu
sonuçlar çok önemli ve futbolun geleceği adına da çok umut verici.
HAKAN BİNBAŞGİL / AKBANK GENEL MÜDÜRÜ
BİNBAŞGİL'İN KALBİNDE KÜLTÜR VE SANAT VAR
Akbank
Genel Müdürü Hakan Binbaşgil’in mükemmel piyano çaldığını bilmeyen yok.
O nedenle kendini kültür sanat alanındaki kurumsal sosyal sorumluluk
çalışmalarına biraz daha yakın hissetmesi hiç de sürpriz değil.
Binbaşgil, kültür ve sanat projelerinin kendisi için anlamını şöyle
aktarıyor:
SANAT OLMADAN GELİŞME OLMAZ
Akbank olarak
birçok alanda hepsi bizim için değerli olan kurumsal sosyal sorumluluk
çalışmaları yürütüyoruz. Ancak aktif olarak kültür ve sanat
etkinliklerini takip etmeye çalışan biri olarak, bu alandaki
çalışmalarımız benim için ayrı bir anlam taşıyor.
Ekonomik
refahın yanında, kültür ve sanat alanındaki atılımların da ülkemizi
geleceğe taşıyacak en önemli zenginliklerden biri olduğuna inanıyorum.
Kültür sanat alanındaki çalışmalarımız geniş bir perspektife yayılan
çalışanlarımızın odak noktası da hepsinin sürdürülebilir ve geniş
soluklu olması.
UZUN SOLUKLU İŞLER
Örneğin Akbank
Çocuk Tiyatrosu, perdelerini açtığı ilk günden bu yana tam 41 yılı
geride bıraktı. 1993’te kurulan Akbank Sanat, tam 21 yıldır hayatımızda.
Türkiye’de caz denilince akla gelen ilk etkinliklerden olan Akbank Caz
Festivali, 24’üncü yılını kutlayacak.~
Bu kapsamda liselerde caz
ve çocuk atölyeleri, Kampüste Caz Etkinlikleri ve Jammz Genç Yetenekler
Yarışması düzenliyoruz. Kampüste Caz, geçen yıl İstanbul’un yanı sıra 11
farklı şehirde toplam 19 üniversitede cazın coşkusunu ve heyecanını
üniversiteli gençlerle buluşturdu.
Sinemacıları destekleyen
Akbank Kısa Film Festivali ve Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin
en büyük destekçisi olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Ayrıca yaklaşık 8
yıldır Contemporary İstanbul’un ana sponsorluğunu üstleniyoruz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?