Yeni denge etkisi

Global arz sıkıntısı pandemiyle başladı. Üretimi sekteye uğratacak önemli parçaları temin eden fabrikaların ve sınırların kapanmasıyla başlayan sorun, çip kriziyle devam etti...

15.08.2022 10:03:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yeni denge etkisi

Navlun maliyetlerindeki yükseliş, normalleşmenin beklendiği 2022’de Ukrayna-Rusya savaşı, arz sorunlarının tuzu biberi oldu. Artan hammadde ve enerji maliyetleri arztalep dengesini bozmaya devam ediyor. Fiyatların olması gereken seviyelerde gitmemesinin en önemli nedeni arztalep dengesizliğiyken dengede olan sektörlerde bile fiyat yükselişi önlenemiyor.

Özlem Aydın Ayvacı / [email protected]
Capital Temmuz Sayısından

Merkez Bankası’nın açıkladığı konut fiyat endeksine göre konut fiyatları Mart 2022’de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 110 arttı. Kiralık konutta durum daha da vahim. Bir önceki yıla göre bazı bölgelerde 3 kata varan kira artışları devlet müdahalesini getirdi. Buna göre 1 yıl süreyle konut kira sözleşmelerindeki artış 12 aylık TÜFE ortalaması yerine yüzde 25’e sabitlendi. Oysa gayrimenkul sektöründe bundan birkaç yıl öncesine kadar arz fazlası ve konut balonu konuşuluyordu. Aşçıoğlu Yönetim Kurulu Başkan Vekili İrfan Aşçıoğlu, o dönemde de bu algının yanlış olduğuna dikkat çektiklerini hatırlatıyor ve “Türkiye’nin sadece barınma ihtiyacı olarak her yıl en az 800 bin adet konuta ihtiyacı var. Radikal bir şekilde artan maliyetler nedeniyle konut üretimi her yıl daha da azaldı. Pandemi etkisiyle global ölçekte tedarik zinciri problemi yaşadık. Bu süreçte arz ciddi bir şekilde azalırken talep artarak devam etti” diyor. Otomotivde de bu zamana kadar görülmemiş bir arz-talep dengesizliği söz konusu. ASF Otomotiv CEO’su Zeynep Fidan Soysal, “Stok neredeyse yok denecek seviyede. Talebi karşılayacak yeterli arz bulunmuyor” diyor. Erin Motor Genel müdürü Ersin Şahin, “Çip krizi arzı ciddi ölçüde kısıtladı. Bu durum ikinci el piyasasında irrasyonel fiyatların oluşmasına neden oluyor. Otomobilin fiyatı arttıkça üzerine konulan kâr marjı da artıyor. Lüks araçlarda marj yüzde 30’ları buluyor. Bu tabii ki sürdürülebilir bir durum değil. Çip krizi 2023’te biterse bu irrasyonel durum da normalleşecektir” diye anlatıyor. Otomotiv ve konutun yanı sıra lojistik, kimya, hazır giyim, temizlik ürünleri gibi sektörlerde de arz talebe yetişemiyor. Oluklu mukavva, tekstil, çelikte arz fazlası soruna neden olurken araştırmamıza konu olan 25 sektörün sadece 7’sinde arz-talep dengede. 

LOJİSTİKTE PROJEDEN KİRALAMA

Arzda büyük eksikliğin yaşandığı önemli sektörlerden biri lojistik. İki yıllık pandemi nedeniyle lojistik sektöründe arz ve talep yapısı değişiklik gösterdi. Mazot fiyatlarının artması, depo kiralarının aşırı yükselmesi arzda daralmaya yol açtı. Hizmet arzında lojistik şirketleri, gelecek yıllarda talebin azalacağı ve fiyatların çok yükseleceği endişesiyle araç alımlarını azalttı ve depo taleplerini beklettiler. Bu olay da 2 yıl boyunca depo inşaatlarının yapılmasını geciktirdi. Artan inşaat maliyetleri de yatırımcıları depo yatırımlarını engelledi. Tedarik Zinciri ve Lojistik Yönetim Danışmanı Atilla Yıldıztekin, şöyle açıklıyor: “Hizmet arzı tip değiştirdi. Daha çok mağazada satış yerine e-ticaret satışları arttı ve dağıtımlar kargo ve şehir içi dağıtım şeklinde yoğunlaştı. Bu da büyük depo ve büyük araç talebinin küçük van veya motosiklet dağıtımına dönmesine neden oldu. Bu yılın sonuna doğru depo taleplerinin artması ve geçen iki yıl boyunca depo inşaatının olmaması nedeniyle depo kiralarının artması bekleniyor.” Yıldıztekin, İstanbul Avrupa Yakası’nda her yıl A+ sınıf 1 milyon metrekarelik yeni depo ihtiyacına dikkat çekiyor. Geçtiğimiz 2 yılda bu talebin ancak yüzde 40’ı kadar depo inşa edildiğini anlatan Yıldıztekin, “Talebin yüksek, arzın düşük olması nedeniyle inşa edilen depolar bir önceki yılın 2 misli fiyatlarla kiralandı. Asya Yakası’nda daha kritik bir durum var. Yılda 2 milyon metrekarelik yeni depo ihtiyacı görünüyor. Geçtiğimiz 2 yılda yapılan yeni depo miktarı 800 bin metrekare. Bu talep artışı arazi fiyatlarını yükseltti. Şirketler bitmiş depo bulamıyor, proje üzerinden daha ortada depo yokken kiralama kontratları imzalıyorlar” diyor. 

5 YIL VAR

Bazı sektörlerde arz-talepte denge için öncelikle pandeminin etkisinin üretim ve lojistik üzerinden kalkması gerekiyor. Bu sektörlerden biri de hazır giyim. Canlıoğlu Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Canlıoğlu, hazır giyim sektöründe arztalebin dengeye gelmesi için 5 yıl gerektiğini söylüyor ve yaşananları şöyle anlatıyor: “2020-2022 arasında işçilik fiyatları önemli derecede arttı. Küresel enflasyon ve değersizleşen TL, hem işçilik hem materyal fiyatlarının artışında etkili olsa da pandemi sonrası yurt dışından gelen ekstra talep, alt tedarikçilerimize fiyat yükseltme ve müşteri seçme fırsatı sağladı. Talep fazlalığı ve uluslararası enflasyon, işçilik maliyetlerini en çok artıran faktörken; küresel tedarik zincirindeki bozulmayla boyar maddelerden makinelere kadar hammadde fiyatları da artış gösterdi. Hızlı yükselen fiyatlar nedeniyle Uzak Doğu’dan Türkiye’ye gelmek isteyen yüksek adetli siparişlerde problem yaşanıyor.” ODD Başkanı Ali Haydar Bozkurt, otomotivde arz kaynaklı problemlerin 2023’e de sarkacağını düşünüyor ve “Dünyada enflasyonist bir ortamla karşı karşıyayız. Bunun üzerine enerji fiyatlarında ciddi sıçramalar mevcut. Bu durum da enflasyon artış trendinin devam etmesine neden olacak. FED her ne kadar hızlı bir faiz artırımı döngüsüyle bu enflasyonist ortamı dizginlemeye çalışsa da gerek ülkemizde gerek dünyada enflasyonist ortam 2022’de de devam edecek” diyor. 

GIDANIN YENİ KRİZLERİ

Önce pandemi şimdi savaş hali hammadde konusunda büyük sıkıntılara neden olmaya devam ediyor. Gıda sektörünün gündeminde ambalajdan sonra şimdi de şeker krizi var. Oğuz Holding CEO’su Enes Örer, meyve suyunda talebin ancak yüzde 60’ının karşılanabildiğine bunun da yüzde 40’lık satış kaybına neden olduğuna dikkat çekiyor ve “Sektörümüz adına önce ambalaj krizi oluştu, şu anda şeker krizi devam ediyor. Bunlara yakın zamanda meyve ana hammaddesinin de ekleneceğini öngörüyoruz” diyor. Arz yetersizliğinin hammadde tedariği yetersizliği ve termininde temin edememe yani lojistik kaynaklı olduğunu açıklıyor. Örer, şöyle devam ediyor: “Lojistik noktasında artan maliyetler nedeniyle araç bulmada da sorunlar oluşuyor. Arzda denge pandeminin sonlarına doğru, kuralların esnemesi ve dışarıya açılma sonucundaki talebin yeterli karşılığının dünya genelinde olmadığının görülmesiyle başladı. Arz-talep dengesizliğinin oransal olarak artarak devam edeceğini öngörüyoruz. Son üründe fiyatlar yüzde 20 kadar yukarıda.” Uçantay Gıda Genel Koordinatörü Mustafa Başar, arz-talep dengesizliği nedeniyle bisküvi, çikolata, şekerleme sektörlerinde fiyatların yüzde 10-15 geride olduğunu belirtiyor. Sektörde son 20 yıldır arzın her yıl ortalama yüzde 10 arttığına dikkat çeken Başar, iç pazar talebinin yetersiz olduğunu söylüyor ve “Çikolata ve şekerli mamullerde kişi başı tüketim Avrupa ve ABD’nin çok altında. Sektörde üreticilerin ihracat yapması bir zorunluluk” diyor. Sektörde iç talebin yetersizliği nedeniyle yüzde 35- 40 civarında fazla üretim ve kapasitenin olduğunu söyleyen Başar, şöyle devam ediyor: “Rekabetin yoğun ve fiyat odaklı tüketicinin ağırlıklı olduğu iç pazarda üreticinin önündeki en büyük engel, ürünlerin raf fiyatlarının belirlenmesi.” 

YÜKSEK TEKNOLOJİYE TALEP ARTTI

2019 yılında başlayan ve etkileri hala süren pandemi, tedarik zincirlerinde ölçümlenmesi ve tahmini güç etkiler yarattı. Bu durumdan en çok etkilenen sektörlerin başında yüksek teknoloji sektörü geliyor. Canovate Group Yönetim Kurulu Başkanı Can Gür, “Arz ve talepteki belirsizlikler ve artan lojistik sorunları gibi nedenlerle arz ve talep elastikiyetini sağlamak hiç kolay değil. Pandemi sonrası beklenenin üzerinde bir taleple karşılaşılması, arz-talep dengesinin bozulmasını tetikleyen ana faktör oldu. Hem hammadde hem değerli metal yoğun bir sektör olmamız hem de kur artışları nedeniyle ithalat yapmanın maliyeti arttı. Rusya- Ukrayna savaşı bu durumu daha da körükledi. Tüm bu yaşananlar üretim süreçlerini ve üretim maliyetlerini artırıyor. Piyasada ürün arzında yeterli miktarı yakalamayı zorlaştırıyor, fiyatlarda yükselişi tetikliyor ve alım tarafında vadelerin kısalmasına neden oluyor” diyor. Talebin ancak yüzde 80’ini karşılayabildiklerine dikkat çeken Gür, “Bizim gibi ihracatçı şirketler için kural koyucu olmak ve fiyatları artırmak kolay; ancak bu, pazar hakimiyetini sürdürmeniz ve sürekliliği sağlamanızla mümkün. Fiyatlar yüzde 20 arttı ama bu oran belirsizlik ve arz yetersizlikleri nedeniyle artan hammadde ve girdi maliyetlerini yakalayamıyor” diyor. Gür, denge için yeni yatırımların desteklenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. 

ARZ FAZLASI NEREDE?

Arz fazlası nedeniyle sorun yaşayan sektörler de var. Bunlar arasında banyo mobilyası, çelik, alkollü içecek, mücevherat, oluklu mukavva, tekstil gibi sektörler yer alıyor. BLC Group Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Balcıoğlu, 2022 ilk çeyreğinde artan hammadde fiyatları nedeniyle sektörde talepte daralma olduğunu anlatıyor. Balcıoğlu, “Savaş nedeniyle yükselen enerji maliyetleri talebin daha da daralmasına neden oldu. 2021 yılında yüzde 100 doluluğa yakın çalışan sektör, 2022 ilk çeyreğinde kapasite kullanımında yüzde 60-70 seviyesine düştü” diyor. Balcıoğlu, arzdaki fazlalık nedeniyle fiyatların olması gerektiğinden yüzde 10 daha aşağıda seyrettiğini belirtiyor. Orka Banyo Genel Müdürü Nalan Yılmaz, 2021 son çeyreğiyle 2022’nin ilk 2 ayı arasında sektörde arz-talep dengesinin olduğunu ancak sonrasında arz artarken talebin azalmaya başladığını söylüyor. Yılmaz, şöyle devam ediyor: “Artan ürün fiyatlarıyla alım gücü düşen müşterilerin talebi düştü. Talepte yüzde 15 azalma var. Alım gücü düşen tüketicinin alabileceği rekabetçi ürünleri tasarlıyoruz. Denge, son çeyrekte oluşmaya başlar.” 

FİYAT DA ARTIŞI TETİKLİYOR

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Dr. Veysel Yayan, 2022 yılının ilk 3 ayında yassı ürünün tüketiminin 4,8 milyon seviyesindeyken üretimin, 3,8 milyon ton seviyesinde gerçekleştiğini söylüyor ve devam ediyor: “Yassı ürün grubunda 1 milyon tonluk talep fazlası yaşandı. Uzun ürün grubundaysa 2,5 milyon tonluk arz fazlalığı söz konusu.” 2020 yılında 200 dolar olan hurda fiyatlarının pandemiyle başlayan süreçte 500 doların, 60-70 dolar olan demir cevheri fiyatlarınınsa 200 doların üzerine çıktığını belirten Yayan, “Bu durum, sıcak sac, inşaat demiri gibi nihai mamul ürünleri fiyatlarında da ciddi artışlara yol açtı. Arz-talep dengesinin kurulmasıyla 2022 yılı itibarıyla fiyatlar düşme eğilimine girdi” diyor. Ankutsan Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Kesgi, oluklu mukavva sektörü olarak kurulu kapasitenin 3,7 milyon ton olduğunu söylüyor. Bunun yüzde 80’ini kullanarak üretim yaptıklarını ve mevcut ihtiyacı karşıladıklarını belirtiyor. Önümüzdeki 10 yıl boyunca hem talebin artamaya devam edeceğini hem de yeni yatırımların hayata geçeceğini öngörüyor ve ekliyor: “Bu nedenle sektörümüzdeki büyüme devam edecektir. Sektörde arz şu anda talepten fazla.” GF Hakan Plastik Satın Alma Müdürü Gökhan Demir, sektörde arz-talep dengesi için petrokimya şirketleri ve lojistik devlerinin müdahalesinin gerektiğini söylüyor ve “Global bir rekabet kurumunun oluşturulması gerekiyor” diye konuşuyor.


“İKİNCİ YARIDA FİYATLAR DÜŞEBİLİR”
ALP SARICI AKÇA KİMYA GENEL MÜDÜRÜ

KİMYADA DURUM
Uzak Doğu’da yaşanan kapanmalar ve navlun trafiğindeki yoğunlaşmaya ek olarak Rusya üzerine gelen yaptırımlarla birlikte küresel arz sıkıntısı devam ediyor. Aynı zamanda tekstilde yaşanan ihracat eksikliğiyle tekstil sektörüne giden kimya sektörü ürünlerine talepte bir düşüş oldu. Bu durumda arz, talep dengesine oturuyor. Diğer taraftan turizm sektörünün açılmasıyla hijyen, kişisel bakım ve temizlik ürünlerinde yaşanan talep artışıyla bu alana hizmet eden ürünlerde talebin arzın üzerinde seyretmesini bekliyoruz.

FİYATLAR 2-3’E KATLANDI
İki yıldır yaşanan arz eksikliği, bir tarafta zamanında yapılmayan kapasite artırımları, diğer tarafta çevre ve iklim değişikliğiyle oluşan kaygılar sonucu meydana gelen regülasyonlar; arzın daha da sıkışmasına neden oldu. Son iki yılda yaşanan arz-talep dengesizliği ve konteyner kriziyle artan navlun masrafları, küresel anlamda hemen hemen tüm emtia fiyatlarını yukarıya doğru çekti. Bazı ürünlerin fiyat artışları neredeyse iki-üç katına vardı.

YERİNE KOYMA MALİYETİ Özellikle Uzak Doğu’dan tedarik edilen kimyasalların sürekli olarak yerine koyma maliyetlerinin artması ve buna bağlı olarak fiyatlarda artış etkisi göstermesi sektörü etkiliyor. Fiyatlar tavana geldi. Finansal gücümüz ve disiplinimizle paydaşlarımızı ürünsüz bırakmamaya ve fiyat artışlarını yavaş bir şekilde piyasaya uygulamaya özen gösterdik. Doğru talep tahmini ve efektif stok yönetimimizle arz-talep dalgalanmalarını yönetmeye çalışıyoruz. Yılın ikinci yarısından itibaren arz-talepte dengelenme ve fiyatlarda geriye doğru hareket bekliyoruz.



TÜRKİYE BUĞDAYDA ARTIK NET İTHALATÇI
HASAN HACIHALİLOĞLU TABAN GIDA CEO’SU

ARZ AÇIĞI 
Özellikle buğday alanında; büyük kısmı, yapılacak mamul madde ihracatına yönelik olarak 10 milyon ton kadar ithalat yapılarak arzdaki sorun çözülüyor. Dünya genelinde bir arz sorunu yok. Yaklaşık 200 milyon ton buğday stoku devir olunuyor. Şu an için özel sektör ve TMO yaptığı ithalatlarla arz açığını kapatıyor. Bu sezon 18 milyon ton civarında bir buğday rekoltesi bekliyoruz. Yine 8-9 milyon ton civarında da buğday ithalatı söz konusu olacak. Geçtiğimiz yılsa rekoltemiz 15-16 milyon ton seviyesinde oluşmuştu.

TMO’NUN HAMLESİ Son 5-6 yıla kadar ithalat, ihracata dayalı olarak yapılıyordu. Ancak birkaç yıldır buğdayda net ithalatçı konumuna geldik. Geçtiğimiz yıl yaptığımız ithalatın yaklaşık 3 milyon tonu ülkemizde tüketilen mamul madde ihtiyacı için ithal edilmiş durumda. Piyasayı TMO’nun fiyatları dengeliyor. TMO ekmeklik un üreticilerinin tüketiminin yaklaşık yüzde 60’ını 3 bin 500 TL gibi düşük bir fiyatla ekmeklik un satma taahhüdü karşılığı sağlıyor. Dünya fiyatları şu an 7 bin TL’nin üzerinde, serbest piyasa ise TMO’nun hamlesi ile 6 bin TL seviyesinde ilerliyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL Üretiminizin yeterli olmaması dünya fiyatlarına bağımlı kalmamıza sebep oluyor. Şu an TMO sübvansiyonu bu yüksek fiyat artışını engelliyor; ancak bunun sürdürülebilir bir durum olduğunu düşünmüyorum. Dünya genelinde oluşabilecek arz açığı endişesi bile, son 1 yılda dünya buğday fiyatlarını 250 dolardan 450 dolar seviyesine çıkarttı.

NE YAPILABİLİR? 

Türkiye açısından arz-talep dengesini sağlamak artık çok kolay olmayacak. Önümüzdeki dönemde tarımda dijitalleşme adımları ve bu enstrümanların etkin kullanımıyla ihracatçı konuma tekrar ulaşabiliriz. Ekilmedik tarım arazisi bırakmamak gerekiyor. TMO’nun fiyatları tutmak için yaptığı görev zararı rakamlarını ekilebilir boş arazi kalmaması yönünde teşviklerle değerlendirmesinin daha değerli ve etkin olacağını düşünüyorum. Anlık çözümler için TMO şu an yaptığı uygulamaları hayata geçirmek zorunda kalıyor.



“ALKOLLÜ İÇECEKTE ARZ FAZLA FİYAT YİNE YÜKSEK”
LEVENT KÖMÜR MEY DIAGEO NALAN GENEL MÜDÜRÜ

15 YILDA 13’E KATLANDI 
Alkollü içecek sektöründe arz fazlası mevcut. Üretim kapasitelerinin yüzde 50’si kullanılıyor. Sektördeki arz fazlasının nedeni son 15 yılda ÖTV oranlarında yüzde 1.244 oranında yaşanan artış. Bu durum tüketici talebini ya baskıladı ya kayıp-kaçağa yönelmesine yol açtı. 2011 yılında Türkiye’de rakı tüketimi 48,8 milyon litreyken, 2019 yılında 27,7 milyon litreye kadar düştü. 2020 yılında alınan kayıp-kaçak aksiyonları ve ÖTV inisiyatifleriyle pazar bandrollü tüketime doğru kaydı. 2021 yılında 37,4 milyon litreye çıktı.

ÖTV ETKİSİ 
Sektörümüzde arz-talep dengesini etkileyen en önemli faktör ÖTV. Bu rakam yılda iki kere ÜFE artışına göre düzenleniyor. Ayrıca Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde 2012 yılından itibaren ithal içkiler ve yerel içkiler arasındaki vergi oranı eşitlendi. Bu da sektördeki ithal- yerli üretim dengesinin ithalden yana değismesine neden oldu. İç piyasada ithal içki oranı 2007’de yüzde 6,6’yken 2021’de bu oran yüzde 37,1’e yükseldi. Sektörde arzda fazlalık mevcut.

ÇÖZÜM ÖNERİSİ Fiyat üzerindeki ana etken ÖTV değişikliği olduğu için kapasite kullanımının fiyata olan etkisi düşük. Bu sorunların etkin çözümü için ÖTV kanununda bir degişiklik yapılıp daha adil hale getirilmesi gerekiyor. Yılda iki kere ocak ve temmuz aylarında ve ÜFE’ye göre artırılması yerine en az birkaç yıl artışların dondurulması ve/veya yılda bir kere mart ayında Merkez Bankası enflasyon hedefine gore artırılması daha adil olacaktır. Aynı zamanda ihracattaki yapılacak artışlar da kapasite kullanım oranını artıracağı için verimliliği yükseltir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz