En büyük hayali, Türkiye’nin ilk, dünyanın ise üçüncü ayakkabı müzesini açmak. Yıllardır emek verdiği ve bugün 4 bin parçayı aşan tarihi ayakkabı koleksiyonu ise artık bu hayalin hiç de uzak olmadı...
En büyük hayali, Türkiye’nin ilk, dünyanın ise üçüncü ayakkabı müzesini açmak. Yıllardır emek verdiği ve bugün 4 bin parçayı aşan tarihi ayakkabı koleksiyonu ise artık bu hayalin hiç de uzak olmadığını gösteriyor. Müze çalışmalarını iyice hızlandıran Ayakkabı Dünyası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akbacakoğlu, “Gittiğim her yerde, yurtdışı ve yurtiçi seyahatlerimde ayakkabı araştırmadan yapamaz oldum. Ayakkabı benim için adeta bir aşk. Müze kurmanın hayali bile heyecanlandırıyor” diyor.
Ayakkabı Dünyası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akbacakoğlu, işine sevgiyle ve tutkuyla bağlı bir iş adamı. Ailesi 1923’ten beri ayakkabı işinde. İş adamının çocukluğu ise doğal olarak renk renk, çeşit çeşit ayakkabıların içinde geçmiş. Ona göre ayakkabıya olan bu bağlılığı, sadece iş olmaktan çok öte bir aşka dönüşmüş durumda. Ülke ülke, şehir şehir, köy köy dolaşarak topladığı binlerce ayakkabıyı itinayla saklıyor, bakımlarını yapıyor. Öyle ki koleksiyonunu bu noktaya getirene kadar ciddi paralar da harcamış. “Bazen 500 dolarlık bir antika ayakkabıyı 200 dolara aldığım oluyor, ama bazen heyecan ve isteğimi gören satıcılar 100 dolarlık ürünü 600-700 dolara vermek istiyor. Olmazsa olmaz bir parça ise almak zorunda kalıyorum” diyor. Ama bundan şikayetçi değil. “Bu işin bana vermiş olduğu manevi haz, maddi fedakarlıklarımı unutturuyor” diyecek kadar da heyecanlı.
Ankaralı işadamının şimdiki en büyük hayali ise Türkiye’nin ilk, dünyanın ise üçüncü ayakkabı müzesini açmak. Bu konuyla ilgili olarak Müzeler Müdürlüğü ile hummalı bir çalışma yürütüyor, koleksiyondaki parçaların tarihi envanteri çıkarılıyor. Her ne kadar koleksiyonun doğduğu yer Ankara olsa da müze için düşünülen adres İstanbul...
Gittiği her yerde bir çift ayakkabı bulmak için antika çarşılarını, eskicileri gezen, Türkiye’deki ünlü ünsüz herkesten tarihi koleksiyonu için destek bekleyen Mehmet Akbacakoğlu ile çocukluğundan beri özenerek sakladığı ayakkabıları, 4 bin parçayı aşan tarihi koleksiyonunu ve gelecek hayallerini konuştuk:
* 5 Kuşaktır Ayakkabı İşindesiniz Ve Çocukluğunuz Bu Sektörde Geçti. Bu Koleksiyon Maceranız Ne Zaman Ve Nasıl Başladı?
Biliyorsunuz dünyada bütün markaların bir hikayesi vardır. Ayakkabı Dünyası’nın hikayesi de ayakkabı aşkına dayanıyor. Akbacakoğlu Ailesi olarak 1923’ten beri ve hatta daha öncesinde de hep ayakkabı aşkıyla işimizi yaptık. Hatta bugün mağazalarımızda da reklam ve iletişim çalışmalarımızda da “Ayakkabı Aşktır” demeye başladık. Ama bu bugüne mahsus bir kampanya değil. Aslında Ayakkabı Dünyası’nın özü. Mesela ben elime bir ayakkabı aldığımda hala inanılmaz heyecanlanıyorum. Onu giyen kişiyi, onu yapan ustayı düşünüyorum. Ayakkabı hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Günümüzde ihtiyaçtan ziyade, kişilik ve tarzı yansıtmak için kullanılan ve adeta bir tutku unsuru olduğu için tasarımda da öne çıkan ve adetlerce sahip olunmak istenen bir aksesuardır. Benim gözümde ayakkabı aynı zamanda ustalıktır, sanattır, zanaattır, emektir…
Ayakkabıya olan aşkımın bu koleksiyonu oluşturmama sebep olduğunu söyleyebilirim. Bu tutkum ilk olarak 1950 yılında, atölyede babamın kendi eliyle imal ettiği bir çocuk ayakkabısını bulmamla başladı. Daha sonra babamın imal ettiği başka ayakkabıları ve bir Ermeni ustanın yaptığı gelin terliğini buldum. Gittiğim her ayakkabı mağazasında ve ilgili olabilecek her ortamda “Elinizdeki en eski ayakkabı hangisi” diye sormaya ve bu ayakkabıları toplamaya başladım. Koleksiyonumdaki her parçayı, Anadolu’nun dört bir köşesinden ve seyahatlerim esnasında dünyanın değişik ülkelerinden özenle topladım.
Bu koleksiyonu bugüne getirene kadar ciddi paralar da harcadım.
*Şu An Kaç Çift Ayakkabınız Var? Sizce Koleksiyonunuzun Değeri Nedir?
Koleksiyonumda yerli ve yabancı 4 bin parçayı aşan ayakkabı var. Gün geçtikçe de hızla zenginleşiyor. Bir ülke için kültürel olarak çok önemli bir değer. Müze olduğunda hem moda sektörüne hem ayakkabı sektörüne hem halkımıza hem öğrencilere büyük bir hizmet olacak olan bu koleksiyonun değerini hiçbir şeyle örtüştüremiyorum aslında. Ama tabii ki maddi olarak çok büyük bir servet demek.
* Ayakkabıları Nerelerden Ve Nasıl Ediniyorsunuz? En Çok Hangi Şehirlerden, Ülkelerden Örnekler Var?
Artık projeyi bilen herkes, kendisi bize ulaşıp ürün göndermeye başladı. Yıllardır yurtiçi, yurtdışı tüm seyahatlerimden binlerce ürün sahibi oldum. Bu anlamda inanılmaz para harcadım. Sırf bu koleksiyon bugünlere gelebilsin diye.
Gittiğim her yerde antika çarşılarını, eskicileri, bu tarz parçaları bulabileceğim tarihi dokusu bozulmamış yerleşim yerlerini geziyorum. Bir de tabii medya aracılığıyla duyuruda bulunuyorum. Herkes aile yadigarı ayakkabılarını bu müze projesiyle ölümsüzleştirsin diye.
Koleksiyonumuzda, Türkiye’nin hemen her ilinden gelen ayakkabılar var. Yurtdışı örnekler de var, ama henüz yeterli sayıda değil. Türkiye’den İstanbul, Mardin, Tokat, Ankara, Kayseri, Konya, Kütahya, Kastamonu, Bursa, Balıkesir, Gaziantep ve İzmir’den çok fazla parçamız var. Dünyadan ise Afganistan, Hindistan, İtalya, İran, İspanya, Fransa, İngiltere, Hollanda ve Almanya’dan farklı parçalar koleksiyonumda yer alıyor.
*Sadece Koleksiyonunuza Yeni Ayakkabılar Katmak İçin Seyahat Ettiğiniz Oluyor mu? Olmaz olur mu?
Bu koleksiyon için yıllardır koşturuyorum. Sırf bunun için gittiğim de oldu. Ama ne olursa olsun gittiğim yerde muhakkak bu konuyla ilgili bir araştırma yapıyorum. Yani sırf iş için ya da gezmek için seyahat edemez oldum… Şikayetçi de değilim tabii. Bu işin bana vermiş olduğu manevi haz, maddi fedakarlıklarımı unutturuyor. Çabayı sadece gidip araştırmak ya da takip etmek için harcamıyorum. Ciddi paralar da harcıyorum bu koleksiyon için. Bazen 500 dolarlık bir antika ayakkabıyı 200 dolara aldığım oluyor, ama bazen heyecan ve isteğimi gören satıcılar, 100 dolarlık ürünü 600-700 dolara vermek istiyor. Bu koleksiyon için olmazsa olmaz bir parça ise almak zorunda kalıyorum.
*Binlerce Ayakkabının Bakımı, Temizliği Nasıl Yapılıyor? Birçoğu Tarihi Olan Bu Parçalar Nasıl Korunuyor?
Ankara ofisimizde bir Ayakkabı Bakım Onarım Merkezi var. Bu ekibimiz normalde mağazalarımızda sorun teşkil etmiş ürünleri incelemek için de çalışıyor. Uzman bir ekip.
Tüm bu koleksiyonun bakımını da onlar yapıyor. Bakım yapan özel koruyucu cilalarla ürünler tek tek temizleniyor.
*Türkiye’deki Siyasilere, Ünlülere Seslenmiş Ve “Bana Birer Çift Ayakkabı Göndersinler” Demiştiniz. Bu Çağrınıza Yanıt Geldi Mi? Kimlerden Katkı Sağlandı?
Bu çağrıma elbette dönüşler oldu. Ama böylesi önemli bir proje için yeterli ölçüde olmadığını düşünüyorum. Özellikle daha önce de belirttiğim gibi sanatçı ve politikacıların, bu topraklarda isim olmuş insanların ayakkabı ve çantalarını koleksiyona dahil etmek istiyorum. Ama bu konuda gerekli dönüşler olmadı maalesef. Bu konuda ürün bağışlamak ya da satmak isteyenler bize [email protected] adresinden ulaşabilir. Koleksiyonum sürekli sergilenir hale geldiğinde, yani gerçek anlamda müze olduğunda inanılmaz mutlu olacağım.
* Müzeden Bahsetmişken, Müze Açma Çalışmalarınız Ne Aşamada?
Müzeler Müdürlüğü ile ürünlerin kayıt altına alınması konusunda çalışıyoruz. Müze açma konusundaki projemizi birlikte geliştiriyoruz. Bu süreçte ben de koleksiyonumu daha da zenginleştirmeye çalışıyorum. Ankara bizim markamızın doğduğu yer, ama bu projenin daha çok kişiye ulaşması ve yerini bulması için müzenin İstanbul’da olması şart. Bu yıl çalışmalarımızı iyice hızlandırıyoruz, inşallah gerekli desteği de bulursak en yakın zamanda açılış olsun istiyoruz. Dünyada iki önemli ayakkabı müzesi var. En önemlisi Toronto’daki Bata Shoe Museum, bir diğeri Northampton Museum. Bunları yakın takip ediyorum. Türkiye’de daha iyi bir müze olsun istiyorum.
* Koleksiyonunuzla İlgili En Büyük Hayaliniz Nedir?
Dünyada ve ülkemizde ünlü insanların ayakkabılarını da koleksiyona dahil etmek. Ayakkabı müzemiz açıldıktan sonra ününün dünyaya yayıldığını, 10 binlerce parçayı bulan zengin bir koleksiyona dönüştüğünü görebilmek...
“Müze Düşüncesi Bile Beni Mutlu Ediyor”
* Sizin Gibi Birçok İşadamının İlginç Koleksiyonları Ve Hobileri Var. Böyle Bir Hobiye Sahip Olmak İşadamı Olarak Size Neler Kazandırdı?
İnsanları ayakta tutan ve yaşama sevinci veren en önemli kriterin heyecan olduğunu düşünüyorum. Heyecan, iş hayatında da başarı için mutlaka ve öncelikli olarak şart. Bu koleksiyon bana inanılmaz heyecan veriyor. Bu ülke için bugüne kadar çalıştım.1923’ten beri ailemiz bu ülkeye, bu sektöre hizmet veriyor. Şimdi sektörün duayeni bir marka olarak bu müzeyle yüzyıllara uzanacak ölümsüz bir hizmet de kazandırmış olacağız. Bunu düşünmek bile beni mutlu etmeye yetiyor. Gittiğim her yerde, yurtdışı ve yurtiçi seyahatlerimde ayakkabı araştırmadan yapamaz oldum. Artık herkes bildiği için tüm Türkiye’den koleksiyonerler, aile yadigarlarını saklamış olan kişiler, beni arayıp ürünlerini bu koleksiyonla ölümsüzleştirmek istiyor. Ancak maalesef yeterli düzeyde değil.
Papaz Terliği De Var, Gelin Ayakkabısı Da
El İşçiliği Örnekler
Koleksiyonumda 18. ve 19. yüzyıldan ayakkabılar da var, 20. yüzyıldan ayakkabılar da… Özellikle Anadolu’dan olan parçalar el işçiliğinin, kültür zenginliğinin en güzel örnekleri. Osmanlı döneminin el işçiliğini taşıyan çizme, takunya ve ayakkabılar, çarık ve mestler var. Dünyaca ünlü modacıların eski ayakkabı ve çanta tasarımları da mevcut. Sedef kakma, gümüş, ahşap işçiliği, deri işçiliği enfes parçalar… Bunlar çok değerli. Ayrıca yılan, kertenkele, devekuşu derisinden ayakkabılar dikkat çekiyor.
150 Yıllık Takunyalar
Koleksiyonumda, 1926’da üretilen pehlivan deri kispet çantası, Alman yapımı keçe-deri karışımı çizme, 150 yıllık takunyalar, Osmanlı saraylarında kullanılan gümüş işlemeli terlikler, altın gümüş sedef işlemeli çeyizlik takunyalar, gelin ayakkabıları ve Erzurum’dan gelen tamamen el yapımı kayak takımı da yer alıyor. Ermeni papazların giydiği 130 yıllık tadilat görmüş terlikler, Amerikalı bir basketbolcunun giydiği 57 numara spor ayakkabı, gerçek deriden binlerce minyatür ayakkabı da parçalar arasında.
Parçaların Tarihi Araştırılıyor
Tüm bu ürünlerin kime ait olduğu tümüyle netleşmiş değil. Ancak parçaların tarihi geçmişleri hakkında Müzeler Müdürlüğü ile detaylı olarak çalışmaya başladık. Çünkü bu ayakkabıların hikayeleri, yaşanmışlıkları da benim için çok önemli. Bu yüzden ünlülerimizden, devlet adamlarından, sanatçılarımızdan da ayakkabı bekliyorum. Türkiye’nin ilk, dünyanın üçüncü ayakkabı müzesi için.
YASEMİN ERDOĞAN
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?