Sualtı T-Box Genel Müdürü Doğan Kaşıkçı’nın çocukluk hayali balık adam olmaktı. Eline ilk fırsat geçtiğinde dalmaya başladı. Son 11 yıldır profesyonel olarak dalış yapıyor. Dünyanın dört bir...
Sualtı
T-Box Genel Müdürü Doğan Kaşıkçı’nın çocukluk hayali balık adam olmaktı. Eline ilk fırsat geçtiğinde dalmaya başladı. Son 11 yıldır profesyonel olarak dalış yapıyor. Dünyanın dört bir yanında suyun metrelerce derinlerine iniyor, her dalışta yeni dünyalar keşfediyor. Gördüklerini başkalarıyla paylaşmak için de 5 yıldır su altı fotoğrafları çekiyor. Kaşıkçı, kariyer hedeflerine sağlam adımlarla ilerlerken hobisini ihmal etmek niyetinde değil. Ödüllü çok sayıda fotoğrafı olan Kaşıkçı, “Hedefim daha çok dalışa gitmek, çekmek istediğim daha çok yer var. Antarktika’ya ve Avustralya’ya gidip fotoğraf çekmek istiyorum. Benim amacım bu hobiyi en iyi yapanlardan biri olmak” diyor.
1952 yılında uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı Çanakkale Boğazı’nda İsveç bandırallı Nabuland adlı şileple çarpıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin en hüzünlü deniz kazasında Dumlupınar birkaç saniye içinde sulara gömüldü. Çok sayıda dalgıç gemideki 81 kişilik mürettebatı kurtarmaya çalıştıysa da sonuç alınamadı.
İşte o dönem Dumlupınar’ı kurtarmak isteyen ve hatta vurgun yiyen dalgıçlardan biri de T-Box Genel Müdürü Doğan Kaşıkçı’nın akrabasıydı. Bu nedenle Kaşıkçı’nın çocukluk anılarında bu olayın önemli bir yeri var. Çünkü anneannesinden sıklıkla dinlediği bu tarihi kaza onun gözünde dalgıçları tam bir kahraman yaptı. Kaşıkçı’nın çocukluk hayallerini bir gün o kahramanlardan biri olmak süsledi.
Kaşıkçı, profesyonel hayatında yönetici olmayı seçse de, bugün hayallerine kavuşmuş görünüyor. Çünkü hayatta en büyük keyfi dalmak. Türkiye’nin dört bir yanında suyun metrelerce derinlerine iniyor, oradaki dünyayı her dalışta yeniden keşfediyor. Üstelik sadece Türkiye sınırlarıyla yetinmiyor. Mısır’dan, Malezya’ya, Tayland’dan Singapur’a dünyanın pek çok yerinde derin dünyayı ziyaret ediyor. Gördüklerini başkalarıyla paylaşmak için de 5 yıldır su altı fotoğrafları çekiyor. Bu konuda kendisini öyle geliştirmiş durumda ki çok sayıda ödüllü fotoğrafı bulunuyor. Dalmaya ve su altı fotoğrafına dair hedefi ise bu işe daha çok zaman ayırmak. “Hedefim daha çok dalışa gitmek, çekmek istediğim daha çok yer var. Antarktika’ya ve Avustralya’ya gidip fotoğraf çekmek istiyorum. Benim amacım bu hobiyi en iyi yapanlardan biri olmak” diyor.
T-Box Genel Müdürü Doğan Kaşıkçı, su altına duyduğu ilgiyi tüm boyutlarıyla Capital’e anlattı.
Çocukluk İdolü Kahraman Dalgıç
Ben çocukluğumdan beri dalgıçlığa çok meraklıydım. Dumlupınar battığında anneannemin kuzeni Dumlupınar’a dalıp da sonra vurgun yiyen dalgıçlardan biriydi. Bu nedenle benim için dalgıçlık inanılmaz bir kahramanlık hikayesi. Ben bu hikayeyle büyüdüm. Ancak küçükken orta kulak ameliyatı geçirdim. 1998 yılına kadar bir daha hiç dalamayacağımı düşünüyordum. 1998 yılında eşimle birlikte Fethiye’de tatil yapıyorduk. Tatilde bizimle birlikte deniz tabip yüzbaşı vardı. Bir gün dalmaya gideceğini söyledi. Ben de kulağımdan ameliyat olduğumu anlatınca bana “Yine de dalabilirsin” dedi. Ben de o tabip yüzbaşı ile dalışa gittim. İnanılmaz zevk aldım. Böyle bir mutluluk olamaz. O an kararımı verdim, mutlaka dalgıç olacaktım. Eşim evlilik yıldönümümüz olan 16 Kasım’da bana bir dalış maskesi ve palet almış. Bir de bir hocanın telefon numarasını verdi. Dolayısıyla dalış eğitimine 1998 yılında başladım. Daha sonra da çeşitli yerlerde dalış yapmaya başladım.
Su Altı Fotoğrafçılığına Geçiş
Eşim ise dalmayı hiç istemiyordu, sevmiyordu. Sırf denizin altında gördüklerimi görsün diye bir arkadaşımdan fotoğraf makinesi aldım. Böylelikle o fotoğraflarla dünyanın güzelliklerini gösterip ikna etmek istedim. İkna oldu olmasına ama ben de fotoğraf çekmek hastalık haline geldi. Çok uğraşarak Nikon markalı bir makineyi e-Bay’den aldım. Makine çalışmadı. Türkiye’deki internet sitelerini araştırıp bir avukattan eski bir makine aldım. 2-3 yıl onu kullandım. Daha sonra Amerika’dan şu anda kullandığım sistem olan CNC sistemi aldım. Aşağı yukarı 5 yıldır su altı fotoğrafları çekiyorum.
Su altı fotoğrafçılığı konusunda ben eğitim almadım. Ama çok fazla usta ile beraber çalıştım. Seminerlere katıldım. Zafer Kızılkaya, Recep Dönmez gibi kişilerle çok vakit geçirdim. Türkiye’de her yıl yapılan yarışmalara katılıyorum. Bu isimler çok iyi ve yetenekli. Ben dandik makinelerle katıldığım zaman onlar çok yüksek teknik cihazlarla çekiyorlardı. Ben de onları seyrediyordum.
Amacı Güzellikleri Korumak
Su altı fotoğrafçılığını bakarak, kitap okuyarak, biraz da tecrübe edinerek geliştirdim. Su üstünde de fotoğraf çekiyordum. Ancak hiçbir zaman amatör seviyesinin üstüne geçen bir fotoğrafçılığım yoktu. Su altını özellikle çok istiyordum. Kaptan Cousteau’ya sormuşlar: “Sen profesörsün. Senin gibi binlerce profesör var. Ama senin kadar su altı ile uğraşan, adına özel makineler tasarlanan başka bir adam yok. Üstelik sen bundan para da kazanmadın. Neden bunu yaptın?” O da şöyle cevap vermiş: “İnsanlar sevdikleri şeyi korurlar. Su altını korumam için onlara sevdirmem gerekiyordu.”
Benim de su altında bu kadar çok fotoğrafa bağlı kalmamın sebebi bu. Çünkü su altında gördüklerim o kadar güzel ki onların korunmasını istiyorum. Bizim şirketin yemekhanesinde benim çektiğim su altı fotoğrafları var. Aynı zamanda şirketten arkadaşlara su altı eğitimleri veriyorum. Bunun nedeni hem şirket içi motivasyonu sağlamak hem benim gördüğüm ve ulaştığım zevke onların da ulaşmasını mümkün kılmak. Eski şirketimde de bunu yapmıştım. Bu şirkette de bunu yapmak istiyorum.
Şirkette Su Altı Eğitimi Veriyor
Bizim ekipten 6 kişi istedi. Eğitimlere başladık. Şu anda ben iki yıldız dalış eğitmeniyim. Aynı zamanda dive master’ım. Dünyada 3-4 tane eğitimleri veren ve takip eden ekol var. Bunlar SSI, CMAS ve Amerikan şirketi olan Padi. Ben CMAS’da iki yıldızlı eğitmenim, Padi’de dive master’ım. Eğitimler için en başta bir yıldız alıyorsunuz. Belli bir süre geçtikten sonra arkasından iki yıldız…
Su altında iyi fotoğraflar çekebilmek için öncelikle usta bir dalıcı olmak gerekiyor. Çünkü su üstünde genelde objeler hareketsiz. Ama su altında her şey hareketli. Durağan hiçbir şey yok. Kökü kayaya yapışmış bir yosun bile dalga ile devamlı hareket halinde. Dolayısıyla su altında fotoğraf çekmek için çektiğiniz şey kıpırdamasa da siz kıpırdamak durumunda kalıyorsunuz. Bu nedenle çok iyi bir yüzücü olmak gerekiyor. Aynı zamanda fit olmak da şart. Suyun altındaki becerilerin çok gelişmiş olması lazım. İyi bir teknik ekipmana sahip olmanız gerekiyor.
Deniz Canlılarını da Tanımak Gerek
Su altı fotoğrafçılığında en önemli nokta su altı canlılarının nerede olacağını bilmek. İyi bir su altı fotoğrafçısı aynen zıpkınla dalış yapan bir avcı gibi olmalı. Yani balık nerede yaşar? Hangi taşın altında hangi tür balık olur? O balığın üzerinde parazit olur mu? Bunları bilmek gerekiyor. Dünyanın en zehirli yaratığı aşağı yukarı benim baş parmağım kadar bir ahtapot. O hayvanın taşlar arasında dolaştığını görebilmeniz lazım. Bu nedenle eğitimden öte okumak, bakmak gerekiyor. Örneğin ben David Daublet adında bir su altı fotoğrafçısını yakından takip ediyorum. Bence ondan daha iyi çekim yapan biri yok. Adam resmen hayal ediyor ve sonra da uyguluyor. Ben de “Bu kişi böyle çekmiş ama ben böyle çeksem olur mu” diye düşünerek çekimler gerçekleştiriyorum.
Çekmek istediğim hayvanın yaşam yerine göre daldığım derinlik değişiyor. Ayvalık’ta Gorbon mercanları vardır, kırmızı, çok özel mercanladır. 40 metre aşağıdadır. Dalışı ona göre planlıyorum. 40 metre dik ineceğim, 5 dakika sonra hemen yukarı çıkacağım. Suyun altında ne kadar çok vakit geçirirseniz sizin için o kadar iyi. Ben özellikle yurtdışı dalışlarında mümkün olduğu kadar sığ ve çok kalmak istiyorum. Genellikle yarışmaları kazandığım fotoğraflar 3-5 metrede Kaş’ta çekilen fotoğraflar. Çünkü sığ olduğu zaman güneş ışığı da geliyor. Mümkün olduğu kadar flaş değil doğal ışık kullanmak istiyorum. 10 metrenin altında ışık kalmıyor, flaş kullanmak zorunda kalıyoruz.
“Tatil İçin Dalış Yapılacak Yerleri Seçiyorum”
Su altı fotoğrafçılığı için özellikle yaptığınız tatil planları var mı?
Tüm Tatillerimde Dalıyorum
Eski işimdeyken mart ayından sonra her hafta sonu dalardım. Ayrıca yılda 2-3 kez 10 günlük dalış seyahati yapardım. Burada 1-2 kez gidebildim. Hafta sonları çalışmasam bile, mağaza dolaşıyorum, toplantılar oluyor.
Eşimi Kandırmak Kolay Değil
Mayıs ayında yaz tatili için Mısır’a gitmeyi kafama koydum. Fakat eşimi kandırmak kolay değil. Önce hava durumu sitelerine girip, ‘Bak karıcığım, Mısır’da ortalama sıcaklık 38 derece ama hissedilen sıcaklık da 38 derece. Antalya’da sıcaklık 36 derece ama hissedilen 40 derece’ diye ikna etmeye çalıştım.
Yurtdışında da Su Altına İndim
5 yaşında bir kızımız var. Kızımızın da rahat edebileceği bir otel buldum. Bu şekilde ikna ederek bu hobimi gerekçeleştirmeye çalışıyorum. Mümkün olabildiğince tüm tatillerimizi dalış yapabileceğimiz bir yerde geçirmeye dikkat ediyorum. Yurtdışında birçok kez Mısır’a gittim. Malezya, Tayland, Singapur ve Dubai’de daldım.
Karadeniz’i Merak Ediyorum”
Türkiye’de neredeyse her yerde daldım.
Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de dalmadım ama Antalya’da, Kaş, Kalkan, Demre, Fethiye, Marmaris, Bodrum, Ayvalık, Altınoluk, Marmara’da daldım. İstanbul’da Haliç’te daldım. Karadeniz’i çok merak ediyorum. Canlı yok diyorlar ama bakmak istiyorum.
“Bu İşte Hızlı Olmak Çok Önemli”
Kişisel Özelliklerimle Uyumlu
Bu hobi benim kişisel özelliklerimle çok uyuşuyor. Fotoğraf çekmek ve onun için enerji harcamak çok zevkli. Enerji seviyem çok yüksek. Çok hızlı hareket eden biriyim.
Hızlı Karar Veririm
Kararlarımı hızlı alıp, hızlı uygularım. Aynı yapıyı fotoğraf çekerken de kendimde görüyorum. Yani karar veriyorum, karar verdikten sonra hemen adım atıyorum. Özellikle su altı fotoğrafçılığında anında görüp, hızlı karar verip, fotoğrafı çekebilmek çok önemli. Yoksa çekemezsiniz. O hızlı hareket etme yeteneğine sahip olmanız lazım. Su üstünde de bende aynı tepkiler var. Çok hızlı karar veririm.
Balığın Üstündeki Paraziti Gördüm
Su altı Dergisi’nde üçüncü olduğum bir fotoğrafım vardı. Balığın üzerindeki parazit. Yani ben balık önümden geçerken balığın üzerindeki paraziti gördüm ve düğmeye bastım. 3 kare çektim. 2 tanesi boş. Bir tanesi işe yarar. Dolayısıyla hızlı olabilmek çok önemli. Yani ‘Keşke görseydim, görseydim çekerdim’ gibi bir şey olamaz.
“Hedefim Bu Hobiyi En İyi Yapanlardan Olmak”
Eskiden Daha Çok Dalardım
İnsanların hobisi profesyonelliğe geçtiği zaman bambaşka bir boyut kazanıyor. En iyiyi yapmak istiyorum. Son 2 yıldır T-Box’tayım. Bir takım kariyer hedeflerim var. Doğal olarak hobimi ihmal ediyorum. Eskiden daha çok dalışa giderken şimdi daha az gidiyorum.
Antartika’ya Gitmek İstiyorum
Hedefim daha çok dalışa gitmek, daha çok çekmek istediğim yerler var. Antarktika’ya gidip fotoğraf çekmek istiyorum. Avustralya’ya gitmek istiyorum ama tüm bunları profesyonelliğe taşımak istemiyorum. Çünkü profesyonel olursa boyut değişiyor.
Profesyonelliği Düşünmedim
Hiçbir zaman profesyonel eğitim vermeyi düşünmedim. Onun sorumluluğu apayrı. Ben zevk aldığım için yapıyorum. Ama ileride birisi benim çektiğim fotoğraflara para verir, o ayrı. Ismarlama işle fotoğraf çekmek istemiyorum.
Dergilerde de Yazdım
Dergilere bir yıl kadar bir süre yazı yazdım. Devam et denince, iş rutin oldu. O kadar zevk aldığım halde bıraktım. Bu iş hobi olarak kalmalı. Benim amacım bu hobiyi en iyi yapanlardan biri olmak.
Hande Yavuz
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?