Lenovo Türkiye Genel Müdürü Faik Burhanoğlu, 30 yıldır Türkiye’yi köy köy gezerek halı topluyor. Bugün 40’ı aşkın halıya sahip olan Burhanoğlu, her birinin kendisi için özel bir anlamı olduğunu bel...
Lenovo Türkiye Genel Müdürü Faik Burhanoğlu, 30 yıldır Türkiye’yi köy köy gezerek halı topluyor. Bugün 40’ı aşkın halıya sahip olan Burhanoğlu, her birinin kendisi için özel bir anlamı olduğunu belirtiyor. “Ben halı almış olmak için halı almıyorum. Sahip olduğum halıların yerini başka hiçbir halı alamaz” diye konuşuyor. Burhanoğlu’nun emeklilik planında bile halıların bir yeri var. “İleride emekliliğim geldiği zaman halı kültürünü ve halı el sanatını kalkındırabilmek için birtakım şeyler yapmak istiyorum” diyor.
Lenovo Türkiye Genel Müdürü Faik Burhanoğlu ile halılar arasında özel bir ilişki var. Tipik bir Karadenizli olarak sabırsız bir kişiliğe sahip olan Burhanoğlu, muhteşem bir sabırla dokunan ve üzerinde yaşanmışlığın izlerini taşıyan halıların değerli birer sanat eseri olduğunu düşünüyor. Yıllardır Türkiye’yi köy köy dolaşarak bizzat halıları dokuyanlarla bir araya geliyor. Onların hikayelerini dinlerken cazibesine kapıldığı halı için pazarlığa oturuyor. Öyle anlar geliyor ki bazen bu pazarlık yaşam boyu tutulacak sözlerin verilmesine, bazen de gözyaşlarının dökülmesine bile neden olabiliyor.
30 yıl önce ilk özel halısını alan Burhanoğlu, bugün 40 aşkın halıya sahip. “Kimi evde, kimi işte serili…Kimi de bir köşede katlanmış, kullanılacağı günü bekliyor. Ben halı almak için halı almıyorum. Sahip olduğum halının yerini başka hiçbir halı alamaz” diye konuşuyor.
Halıların peşinde yaptığı yolculuklar onu bir uzman haline de getirmiş. Desenlerinden ve atılan düğümlerden bir halının hangi yöreden olduğunu anlıyor. İlk görüşte halının yüzeyinden ipinin ve boyasının kalitesine dair bilgi verebiliyor.
Halılara bakışı ise ticaretin oldukça uzağında. El dokumacılığının yitirilişinden büyük üzüntü duyduğunu her fırsatta dile getiriyor. Emeklilik planında bile halıların bir yeri var. “İleride emekliliğim geldiği zaman halı kültürünü ve halı el sanatını kalkındırabilmek için birtakım şeyler yapmak istiyorum” diyor.
Lenovo Türkiye Genel Müdürü Faik Burhanoğlu ile halı hobisini, bu hobiyi nasıl edindiğini ve geliştirdiğini konuştuk.
* Halı koleksiyonu yapmaya nasıl karar verdiniz?
Benim doğduğum ve çocukluğumun geçtiği yer Karadeniz bölgesi. Trabzon doğumluyum. Trabzon’da halı hiç yoktur. Çok sabırlı da olmadıkları için halı ile hiç uğraşmamışlar. Ben mühendisim. Aslında benim halıya bu kadar merak salmamdaki neden halı dokumanın arkasında yatan matematik. Kilim iki boyutlu, halı üç boyutlu bir matematik. Halı dokunurken yukardan aşağı çözgüler, yatayda da aralarından geçen atkılar var. Her birinin kesişim noktaları var. Tam o kesişim noktalarından düğüm atılıyor. Yani X, Y ekseninden matris gibi… Matrisin tam kesişim noktalarında da düğümler var. Siz aynı alana ne kadar çok düğüm atabilirseniz, yani matrisin boyutunu aynı alanda ne kadar büyütebilirseniz, halı o kadar kaliteli ve güzel olur. Televizyonda gözü görmeyen bir Anadolu kadınıyla konuşuyorlar. Nasıl görmeden bu kadar güzel halı yaptığını soruyorlar. Kadın mühendis değil. Ama kodlamayı biliyor. Örneğin tahta çubuğu sarı yumağa takıyor. Çakmağı kırmızı yumağa, tığı yeşil renge takıyor. Peki renkleri halıya nasıl oturttuğu sorulduğunda ‘sayıyorum’ diyor. Aslında halı ve kilim yapmak matematikten başka bir şey değil.
* Halının kalitesi nasıl anlaşılır?
Halının tarihine gitmek lazım. Halı el emeği göz nuru bir ürün. Emek çok yoğun bir iş aslında. Kalitesi arttıkça emeği de artıyor. Orta Asya’dan gelen Türk ırklarına bakıldığında hepsinin mutlaka halı ile ilgileri var. Türkler göçebe bir toplum. Türklerin yerleşik hayata geçişi son bin yıldır gerçekleşmiş. Bu nedenle aslında bakıldığı zaman halıların hep küçük olduğunu görürsünüz. Çünkü atının arkasında taşıdığı tezgah sınırlı. Halı Türk kavimlerinin ayrılmaz bir parçası. Halılar yörelere göre farklılaşıyor. Aslında bir nevi o yöreyi anlatıyor. Örneğin Konya müzesinde Selçuklardan 11’inci, 12’nci yüzyıllardan kalma halılar sergileniyor. Daha eski tarihlere, Altaylar’a gidildiğinde Hun Türkleri zamanında M.Ö 300-400’lere kadar uzanıyor. Halıyı ben bir sanat eseri olarak görüyorum. Hiçbir halı diğerinin eşi değil. Yani hiçbir halının ikizi yoktur. Her bir halı tek başına bir sanat eseridir.
* Peki halı koleksiyonu yapmaya ne zaman karar verdiniz?
30 yıl önce Antalya’da köyleri geziyoruz. O zamanlar daha yeni evliyim. Evimizde çok fazla da halı yok. Birkaç tane hediye gelmiş halı var ama halının ne olduğunu bilmiyorum. Köylerde emek yoğun zaman harcandığını gördükçe, her halının farklı olduğunu fark ettikçe ilgi duymaya başladım. Halının sadece kendisini sevmiyorum, halı bence bir yaşam tarzı. Halı dokuyanlarla birlikte sohbet etmek, onları dinlemek çok hoşuma gitmeye başladı. Yani bu olay Kapalı Çarşı’da dinlediğiniz halıcıların anlattığı hikayeler gibi değil. Çünkü onlar genelde palavradır. Ben köyünde, yerinde görmeyi, halıyı dokuyanın kendisi ile konuşmayı seviyorum.
* Halı satın alırken dikkat ettiğiniz en önemli özellikler neler?
Halının ipi koyun yününden eğrilmeli, yani fabrika ipi olmamalı. El eğirmesi olması lazım. Daha sonra kök boyalarla yani bitki köklerinin boyaları ile boyanarak yapılması gerekiyor. Halının ne kadar kaliteli olduğu halının arkasına bakarak anlaşılabilir. Yörenin özelliklerinin var olup olmadığına bakmalı. Santim başına düşen ilmik sayısı çok önemli. Bir de halıyı sevmek lazım. Bir halıya bakınca üzerinde bulunduğu renkler beni cezbezer. Kalite önem sırasında ikinci. Halı değerimiz maalesef yok oluyor. Bende bulunan halıların ait olduğu birçok yörede artık halı dokunmuyor. Bunun nedeni de harcanan emeğin karşılığının alınamaması.
* Peki halıların üzerindeki motifleri nasıl tasarlıyorlar?
Eskilerden beri alışagelen anonim bir tasarım var. Genelde tasarımı değiştirmiyorlar. Belli formatlar ve belli desenler uygulanıyor. Ama bu halıları standartlaştırmıyor. Ben halıya her baktığımda yeni bir şeyler görüyorum. Örneğin yün halı kullandıkça parlıyor. Bir açıdan daha koyu, bir açıdan daha açık gözüküyor. O kadar inceliği ve detayı var.
* Hangi halının hangi yöreye ait olduğunu nasıl anlıyorsunuz?
Üzerindeki ip, desen ve kullanılan renk halının yöresini belirler. Ama bazen de belirlemez. Örneğin ben bu halıya baktığımda Milas deseni kullanılmış olduğunu ama Taşpınar’da yapıldığını görebiliyorum. Aslında orada Taşpınar deseni olması lazım. Bu genelde bu sık yapılan bir şey değil. Dolayısıyla aykırı ve özgün oluyor. Benzer halıları bulabiliyorsunuz ama aykırı olduğu zaman çok daha değerli oluyor.
* Özellikle halı satın almak için seyahat ettiğiniz yerler var mı?
Özellikle halı satın almak için bir yerlere gitmiyorum ama seyahat ettiğim her yerde mutlaka köylerini ziyaret ediyorum. Örneğin Bodrum’a gittiğimde mutlaka köylerine de uğruyorum. Sadece satın almak için değil gittikçe yok olan kültürümüze bir şekilde sahip çıkma dürtüsü bana bunu yaptırıyor. Aslında uzun vadede önemli bir yatırım.
* Siz de ileride halı dokumak ister misiniz?
Ben o kadar sabırlı değilim. Ben Karadenizliyim. Biz tez canlıyız. Ben sadece halıya bakarım, seyrederim. Tam bir gözlemciyim.
Halılarla ilgili birtakım projeleriniz var mı?
İleride emekliliğim geldiği zaman halı kültürünü ve halı el sanatını kalkındırabilmek için birtakım şeyler yapmak isterim.
Hep İran halılarından bahsederler. Sizin İran halınız var mı?
İran halıları genelde bizim Hereke türü halılar. Benim ilgi alanım, Yörüklerin yaptığı halılar. Daha küçük halılar. Onun benzerleri Afganistan, Türkmenistan, Özbekistan’da var. O ülkelere ait halılarım da var. Onları buradan aldım Ancak Afgan Buhara en kaliteli olanlarındandır… İleride oralara da gidip yerinde satın almak istiyorum.
“40’a Yakın Halım Var”
Almak İçin Almam
40’a yakın halım var. Kimi evde, kimi de işte kimi katlı duruyor. Ben halı almak için halı almıyorum. Yani sahip olduğum halının yerini başka hiçbir halı alamaz. Halı ticareti yapılıyor. Kalitesi o kadar iyi olmasa da aynı desenler üretiliyor.
Beni Asıl Üzen…
Ama bir de Manisa Yunt Dağı gibi bir zamanlar özel halılar dokunan yöreler var. Orada da artık bu iş bitti, halı dokumuyorlar. Bende evde bir tane Manisa Yunt Dağı yöresinin halısı var. Bergama yöresinin Kız Bergama halıları da artık yapılmıyor. Halıcılarda bulamazsınız. Beni üzen şey de bu. Bunun bir şekilde korunması lazım. Tabiî ki profesyonel halıcılar bir takım tezgahlar kuruyor, yurtdışına ihraç ediyorlar ama bunlar hep ticari halılar.
“Fatma Nine’ye Verdiğim Söz”
Küçük Köy Evindeki Seccade
Bir de şu kilim hikayem var. Bu kilim aslında bir seccade. Bundan 25 yıl önce Milas’ın Karacabey köyüne gittim, orada tanıştım Fatma Nine ile. Fatma Nine’nin küçük köy evinde köşede bu kilim seccadeyi gördüm. Seccadede namaz kılınırken özellikle başını koyduğu yerlerin aşınmış olduğunu fark ettim. Çok hoşuma gitti.
“40 Bin Lira Teklif Ettim”
Fatma nine çok yaşlıydı ama hala halı dokuyordu. Sohbet ettik. Bana dokuduğu halıları gösterirken seccadeyi gösterdim. ‘Onu satar mısın?’ dedim. ‘Bu benim namazlığım. Onu sana satarsam ben nerede namaz kılacağım’ dedi. Bana satmaya çalıştığı halı 30 bin liraydı. Ben ona 40 bin lira teklif ettim. Ayrıca o kilim Fatma Nine’nin 15 yaşında ilk halı kursuna gittiğinde yaptığı kilimdi.
“Memnun Olmasa da Verdi”
Onun için çok değerliydi. Sonunda ikna ettim. Anadolu insanı öyledir, sohbet edince, kendisine yakın görünce ve hakikaten değerini bilen birine verdiğini anlayınca memnun olmasa da kilimi verdi. Halı satan bir çiftlikte bu kilimi gösterdiğimde bir satıcı anında 80 bin liraya benden satın almak istedi. ‘Yok’ dedim. Bu Fatma Nine’nin hatırası. Fatma Nine’ye ben o sözü vererek aldım.
“Halısını Ağlayarak Veren Kadın”
Ham Halı Çirkindir
Size ilk aldığım halının hikayesini anlatayım. Ham halı çok çirkindir. Güneş görmemiş, eskimemiş, yıkanmamıştır. Arkasında ipleri gözükür, insanı cezbetmez. Köylerde genelde onları satarlar. Onların hiçbiri benim hoşuma gitmedi.
3 Katı Fiyat İstedi
Evleri dolaşıp bir yandan sohbet etmeye başladık. Evlerden bir tanesinde ilk satın aldığım halıyı gördüm. Halıyı dokuyan kişinin evinde kullanılıyordu. Örneğin normal halılara 10 lira istiyorlarsa, buna 30 lira istediler. Çünkü halıyı 60 yıllık bir halıymış. Tam istediğim halıydı. Ancak vermek istemediler.
“Hiçbir Halımdan Vazgeçmem”
Ama sözünü ettikleri rakamı vermeyi kabul edince kadıncağız ağlamaya başladı. Hem halıyı verdi, hem ağladı. Halı aslında budur. Şu an aynı duyguları ben de paylaşıyorum. Ben de hiçbir halımdan vazgeçemem. Ben o kadının gözyaşlarını unutamıyorum. Bu şekilde 30 yıldır köy köy, yöre yöre dolaşıyorum.
Hande Yavuz
[email protected]
Fotoğraf: Gökhan Çelebi
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?