"Girişimcilik eskiye göre daha kolay"

Bekir Okan ,"Türkiye'nin itibarının artmasıyla birlikte girişimciliğin 38 yıl öncesine oranla kolaylaştığı söyledi."

1.07.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
"Girişimcilik eskiye göre daha kolay"
Bekir Okan Türk iş dünyasının en sıra dışı girişimcilerinden biri... Onu sıra dışı yapan özellikleri arasında, “yaptığı yatırımlar” ve “kurduğu ilişkiler” öne çıkıyor.
İş hayatına 38 yıl önce Gaziantep’te ilin ilk dershanesini kurarak başlayan Bekir Okan, 1980’lerin hemen başında İstanbul’a taşındı. Zamanın Başbakanı Turgut Özal’ın da teşvikiyle önce dış ticarete girdi, ardından da Marco Polo adlı turizm tesisini kurdu. “Her şey dahil” adlı sistemi Türkiye’yle tanıştıran ilk işadamı oldu.
Bu iki girişim onun sonraki hayatına yön verdi. Dış ticaretle ihracatı öğrendi, yurtdışına açıldı. Turizm ise kendine güvenini getirdi.  Ardından yeni yatırımlar geldi. Bu yatırımlardan biri olan Beslen Makarna’yla kısa sürede sektörün en güçlüleri arasına katıldı.  1990’larda ise yönünü Kazakistan’a çevirdi. Kazakistan’da devlet binaları da dahil başkentinin ilk 5 yıldızlı otelini, lüks AVM’lerini inşa etti. Gıdada bulunduğu kategorilerde Kazakistan pazarının yüzde 75’ini kontrol eder hale geldi.  Sonra üniversite geldi, 1999’da en büyük hayalini gerçekleştirdi ve “İş dünyasına en yakın olma” iddiasındaki Okan Üniversite’sini kurdu. Şimdi gerçek anlamda bir dünya üniversitesi yaratmak için bütün gücüyle çalışıyor.  Odağında üniversite olmasına rağmen Bekir Okan, iş tarafındaki atağını da sürdürüyor. 2009 sonunda 300 milyon dolar olan grup cirosunun 2010 sonunda 400 milyon doları aşacağını belirtiyor. Yatırım listesinin ilk sırasında enerji, inşaat ve gayrimenkul var. Bu alanlarda büyüyeceklerinin altını çiziyor.  Bir zamanlar Türkiye’nin büyümesiyle dikkat çeken gruplarından biriyken bugün ciroda daha geride olmalarını ise “Hızlı büyüme hırsım olmadı. Mali yönden bugün çok daha büyük bir grup olabilirdik ama benim önceliğim ülkemdi. Bir başka ülkede marka olmak kolay iş değil. Kazakistan’a ayırdığım mesainin birazını Türkiye’ye ayırsaydım çok daha büyük olabilirdik ama yaptıklarımla gurur duyuyorum” diye açıklıyor.  Bu yıl “Barak’tan Avrasya’ya” adlı kitabıyla öğrencileri ve girişimci adaylarıyla yaşam öyküsünü paylaşan Okan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Okan’ın Capital’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Capital:
 Grubunuz 38’inci yılını kutluyor. Bugüne kadar hangi aşamalardan geçtiniz? 
- Türkiye’de iş adamı olmak zor… Geride kalan 38 yıl boyunca 12 tane kriz yaşadık. 1974’te Kıbrıs, sonra koalisyonlar, karaborsa dönemi, 1980’de 12 Eylül darbesi, 1986-1987’de Apo meselesi, 90’lı yıllarda art arda ekonomik krizler, 2001’de yeniden kriz... Son 3 yıldır da küresel krizi yaşıyoruz.  Bu kadar krizi atlatmak ve hala ayakta kalmak hakikaten maharet istiyor. Biz de bir söz var: “Dertleri zevk edindim, bizde neşe ne arar” diye… Bir yatırıma başlanmadan önce her ne kadar her şey en ince ayrıntısına kadar hesap edilse de, öngörülmeyen bir ekonomik kriz tüm hesapları bir anda tersine çevirebiliyor.  Türk işadamları, tüm piyasaları darmadağın eden krizlerden çok etkilendi. Bu da Türkiye’de yatırım yapmanın zorluklarından bir tanesi. Ama benim ana sırrım, bildiğim sektörlerde çalışmak, dikkatli yatırım yapmak, fazla borçlanmadan öz sermayeyle iş yapmak oldu.

Capital:
 O yılların iş yapma biçimleriyle şimdikiler farklı mı? Sizin döneminizde girişimci olmakla bugün arasında ne gibi farklar var?
- O zaman daha zordu. Önce iletişim yoktu. PTT 15 kilometre uzaktaki Gaziantep OSB’deki Beslen Fabrikası’na telefon bağlayamıyordu. Arabayla gidip yüz yüze görüşmek zorunda kalıyorduk. Yol yoktu, düzenli uçak seferleri yoktu. Kredi kartı yoktu.
Yurtdışına bile ancak yurtdışı müteahhit damgasını pasaporta vurdurunca yılda 3 kez çıkabiliyorduk. Ve yanımızda 500 dolardan fazla para götüremiyorduk. Oysa yurtdışında bir gece otelde konaklamanın maliyeti 500 dolardı.~
 Sigara paketlerinin, çoraplarımızın içine para saklayıp yurtdışına 1.000-2 bin dolar götürebiliyorduk. Kaç tane iş adamı yakalanıp bu yüzden hapiste yattı.
O yıllarda Türkiye’nin itibarı da yoktu. Türkiye bilinen bir ülke değildi. Şimdi Türkiye’nin itibarı da var, internet de var, gençlerin hepsi yabancı dil de biliyor. Dolayısıyla girişimcilik için şu an daha iyi bir ortam var. 

Capital:
 2009 yılını Okan Holding olarak nasıl geçirdiniz? Ne kadarlık bir ciroya ulaştınız? 
- 2009’da ciromuz 300 milyon dolar oldu. 2010’u 400 milyon doların üzerinde kapamayı hedefliyoruz. Yurtdışı müteahhitlik sektöründe güçlüyüz. Şu sıralarda Libya, Cezayir, Suudi Arabistan’da kontrat alma aşamasındayız.
Onun ötesinde Türkiye’de Marco Polo ile her şey dahil sistemini getiren ilk turizm yatırımcısıyız. Marco Polo’yu bu yıl tamamen yeniledik. Hala doğayı koruyan birkaç otelden biriyiz. Gıdada Türkiye’de Beslen Makarna ile devam ediyoruz.  Kazakistan’ın başkenti Astana’nın ilk 5 yıldızlı oteli Okan Intercontinental’le turizmde devam ediyoruz. Kazakistan’da ayrıca AVM, gayrimenkul ve gıdada çok güçlüyüz. Sultan markasıyla Kazakistan pazarının bisküvi, makarna ve çikolatada yüzde 75’ini kontrol ediyoruz. 

Capital:
 Enerji sektöründeki yatırımlarınız hakkında bilgi verir misiniz? 
- Biz önce her sektöre ufaktan gireriz, bakarız. Enerji sektörüne girdik. Trabzon’da 2 HES’e yatırım yaptık. 2 santralin toplam kurulu gücü 17 megavat. 2010’da ve 2011’de faaliyete geçecekler.
Kazakistan’da enerjiyle ilgili fırsatları inceliyoruz. Türkiye’de de 2 santral devreye girdikten sonra yeni yatırımlara gireceğiz. Enerjide büyümeyi hedefliyoruz.

Capital:
  Belirlediğiniz en uzun vadeli hedefiniz nedir? Nasıl bir büyüklüğe ulaşmayı, kendinizi nerede görmeyi amaçlıyorsunuz?
- Uzun vadeli hedef koyabilmek için önce piyasaların açılması gerekiyor. Kriz henüz geçmedi. Avrupa’da yeniden başlıyor. Yunanistan ve İspanya’nın durumu ortada. Önce biraz önümüzü görelim, sonra hedefleri buna göre belirleyeceğiz. 

Capital:
 Kazakistan’daki gücünüzün size katkısı ne olacak?
-Türkiye ve Kazakistan’da enerjideki fırsatları inceliyoruz. Grubun bundan sonraki büyümesinin motoru enerji, inşaat ve gayrimenkul olacak.

Capital:
 Yurtiçi ya da yurtdışında şirket satın almayı da düşünüyor musunuz? İlgilendiğiniz şirket ya da sektör var mı? 
- Satın almalardan çok sıfırdan yatırım yaparız. Şu an satın alma gibi bir planımız yok ama işadamı önüne gelen her fırsatı değerlendirir. 

Capital:
 Krizin etkilerinin ne zaman geçeceğini düşünüyorsunuz? 
- Ben genel olarak pozitif bakarım. Krizin 1-2 yıl içinde geçmesi gerekiyor. Türkiye, bankacılık sisteminin sağlam olmasının faydalarını gördü. Yeni ekonomik modeller de geliştirirse önü açık.
Bu hükümetin komşularla sıfır problem politikasını destekliyorum. Mesela Suriye ile vize kalktı, Irak’la ilişkiler düzeltiliyor, Rusya ile çok iyi olunuyor, Çin ve Kuzey Afrika ile ilişkiler geliştiriliyor.
Dünyada hem AB’de hem ABD’de komşu ülkelerle yapılan ticaret toplam ticaretin yüzde 60-70’idir. Bizde bu yüzde 5’ti, şimdi yüzde 30 seviyelerine geldi. Daha gayret göstermemiz gerekiyor. Hem siyaseten hem ekonomik olarak ülke çıkarlarını da düşünerek komşularla olan ticaret geliştirilmeli. Ondan sonra diğer çevreye bakılmalı. ~
Bunlara dikkat edilirse dünyada ilk 10 ekonomi arasına girebileceğimize inanıyorum. 

Capital:
 Son yıllarda geçmişten daha farklı bir işadamı profili çiziyorsunuz. Çok fazla işle görünmek yerine, üniversiteye ağırlık veriyorsunuz. İşe bakışınızda bir değişiklik var mı?
- Hayır, tam tersine Türkiye ve dünyadaki iş tecrübelerimi bu üniversite kanalıyla ülkeme aktarmak istiyorum. Birçok üniversite var ama onlardan farkımız Okan Üniversitesi’nin iş dünyasına en yakın üniversite olması. Bütün ilişkileri, birikimleri, iş dünyasında yaşadığımız tecrübeleri öğrencilerimize aktarıyorum.
Girişimcilik dersi bile bambaşka bir şey. Öğrencilerimize, “Bakın biz yaptık, siz de yapabilirsiniz” diyoruz. Ahmet Zorlu geldi, “İlkokul mezunuyum ama bunları başardım” dedi. Hamdi Akın geldi, “Ben şu noktadan şuraya geldim, siz de böyle yapın” diye konuştu. Asın Kocabıyık, Ersin Özince geldi yaşadıklarını anlattı. Ben işadamı olmasam onları buraya getiremem ki…

Capital:
Çocuklarınız grupta hangi görevlerde yer alıyor?
- Büyük oğlum Ömer Okan, grubun inşaat, gayrimenkul ve turizm grubunun başkanı, o işleri yönetiyor.
Kızım Işıl Okan, Okan Üniversitesi’nde çalışıyor. Sorbonne mezunu ve yüksek lisansını da ABD’de yaptı. Şimdi de Marmara Üniversitesi’nde doktora yapıyor. Üniversitede hem öğretim görevlisi hem yönetimde görev alıyor. Onu yetiştiriyoruz. Bu üniversitede akademik ve piyasa bilgisi olan biri olarak yönetimde etkili olacak.
Küçük oğlum Can Özkan Okan da endüstri mühendisi. Kazakistan’da sanayi şirketlerine ve yeni projelere bakıyor. 

Capital:
 Aradan geçen yıllarda “Şunu yapsaydım şimdi çok büyük grup olurduk” dediğiniz işler, yatırımlar var mı?
- Kazakistan’da çok yoğunlaştık. O mesainin birazını Türkiye’de harcasaydım, mali açıdan daha büyük bir grup olabilirdik. Daha hızlı büyüyebilirdik. Ama Kazakistan’da işin başında olmasaydım orada da marka olamazdım. Bir de ekonomik büyüklük çok önemli değil. General Electric ve Citibank krizde ne durumlara düştü. Bugün çok büyüksün ama yarın ne olacağın belli olmaz. Burada esas olan şirketlerin itibarı ve geleceğe yönelik stratejileri. Para kazanmak konusunda değil, daha iyi projeler üretmek konusunda hırslarım oldu. En büyük grupların başkanları rahmetli Sakıp Sabancı dahil dostumdu. Hep bunları konuşuruz. Herkes de bir hırs, bir güç isteği. Elbette iş yapıyoruz kazanacağız ama biraz da ülkeyi düşünmek gerekiyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz