“Global Rekabette İnovasyon Gücümüz Orta Düzeylerde”

Koç Holding Kurumsal İletişim ve Bilgi grubu Başkanı Ali Koç, aynı zamanda Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu’nun da başkanı… Türkiye, sektörler ve iller üzerine rekabet araştırmaları yapıyo...

1.02.2009 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Koç Holding Kurumsal İletişim ve Bilgi grubu Başkanı Ali Koç, aynı zamanda Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu’nun da başkanı… Türkiye, sektörler ve iller üzerine rekabet araştırmaları yapıyor. Koç, iş dünyasında rekabetin, yıkıcı hale getirilmediği sürece yararlı olduğuna dikkat çekiyor. Türk şirketlerinin, kriz ortamında hayatta kalabilme ve rekabet kabiliyetinin yüksek olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Ancak, global rekabet açısından değerlendirdiğimizde, inovasyon rekabet gücümüzün orta düzeyde olduğunu düşünüyorum.”

Harvard Üniversitesi’nden Prof. Michael Porter’ın ekibi liderliğinde ve Türk özel sektörünün desteğiyle 1999’da bir proje başlatıldı. Projeye, zaman içerisinde çeşitli devlet kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının da dahil olmasıyla oldukça geniş bir platform oluştu. Platforma Türkiye’nin Rekabet Avantajı anlamına gelen Competitive Advantage of Turkey (CAT) adı verildi. CAT, rekabet potansiyeli olan sektörler üzerinde çalıştı. 2004’te ise platform, derneğe dönüşerek Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu (URAK) kuruldu. Kurumun projelerinden biri olan İllerarası Rekabetçilik Araştırması’nın 2007–2008 ilk yıl sonuçları ise geçtiğimiz aralık ayında açıklandı. URAK’ın başkanı Ali Koç, İllerarası Rekabetçilik Araştırması’nın, kuruluştan bu yana gerçekleştirdikleri en önemli projelerden biri olduğuna dikkat çekiyor. Ali Koç, araştırmanın, illerin zaman içerisinde rekabetçilik açısından nasıl yol aldıklarını, hangi yönleriyle zayıf kaldıklarını ya da hangi alanlarda güçlendiklerini ortaya çıkaracağını söylüyor. İlk yıl sonuçlarından şaşırtıcı anekdotlar da aktaran Koç, Türkiye’nin en yüksek rekabet gücüne sahip İstanbul’u, beşeri sermaye ve yaşam kalitesinde Ankara’nın geride bırakmasına şaşırdığını söylüyor.

Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu (URAK) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Y. Koç’un, yeni araştırmaya ve rekabetçiliğe yönelik sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: 

*Türkiye’nin İllerarası Rekabetçilik Endeksi’ni başlattınız. Neden böyle bir araştırmaya ihtiyaç duyuldu?
Bireylerin ve şirketlerin başarıya, ülkelerin ulusal ve uluslararası düzeyde daha yüksek seviyede refaha ulaşmaları için dünyanın en rekabetçi ekonomileriyle yarış edebiliyor olmaları gerekiyor. 21. yüzyılın başından itibaren dünya tarihinde ilk defa, kentlerde yaşayan nüfus, kırsal kesimde yaşayan nüfusu geçti. Dolayısıyla kentler artık ekonomik katma değerin yaratıldığı merkezler haline geldi. Üretimin önemli bir kısmı, şehirlerde gerçekleşiyor ve şehirlerin nüfusu her geçen gün artıyor. Ülkemizde de nüfusun büyük bir bölümü şehirlerde yaşıyor. Bu, dünyanın gelişmiş ülkeleri kadar gelişmekte olan ülkeleri için de geçerli. Bir anlamda şehirler, ülkelerin rekabet gücünü belirleyen ve uluslararası rekabet yarışının da ana unsurları olarak nitelendirilebilir.

hedŞehirlerin ekonomik ve demografik olarak ağırlıklarının artması, onların performanslarını araştırmak ve rekabet güçlerini ortaya koymak adına giderek daha önem kazanıyor. Türkiye ekonomisinin rekabetçi gücünü artırmak için bölgesel ve sektörel çalışmalara destek veren Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu (URAK) olarak, bu çalışmayı şehirlerin rekabetçilik gücünü ortaya çıkarmak amacıyla gerçekleştirdik.

*URAK nasıl bir sivil toplum örgütü?
URAK, hızlı ve sürdürülebilir ekonomik büyüme yolunda, daha rekabetçi bir Türkiye için sektörel ve bölgesel rekabet stratejilerinin hazırlanması ve bu stratejilerin hayata geçirilmesi amacıyla faaliyet gösteriyor. URAK, bugüne kadar yürüttüğü akademik ve pratik çalışmalarla pek çok sektörün rekabet stratejisinin oluşturulmasına ışık tutan bir sivil toplum örgütü olarak hizmet verdi. Başta kümelenme (cluster) modeli olmak üzere ülkenin rekabet gücünü artıracak yöntem ve öneriler geliştirdi. Yürüttüğümüz kapsamlı ve periyodik araştırmaların sonuçlarını, şeffaflıkla ilgili sektör oyuncuları, kamuoyu ve kamu otoriteleriyle paylaştık. Tekstil, turizm, organik tarım gibi sektörlerle ilgili araştırma ve analizlerimizi, birer kitapla sektörün ve Türkiye ekonomisinin hizmetine sunduk. Kuruluşumuzdan bu yana üzerinde durduğumuz kümelenme metoduyla Sultanahmet’te Turizm Projesini, KOSGEB Sanayi Envanteri projelerini destekledik. Bu örnekler dışında da devam eden pek çok projemizle katma değer yaratmaya gayret gösteriyoruz. İllerarası Rekabetçilik Endeksi ise bizim kuruluşumuzdan bu yana gerçekleştirdiğimiz en önemli projelerden biri.

*Bu projenin benzerlerinden nasıl bir farkı var?
İllerarası Rekabetçilik Endeksi 2007-2008 araştırması, Türkiye’de daha önce yapılan benzer çalışmalardan yöntem, kapsam ve periyodik olarak ele alınması açısından farklılaşıyor. Bu çalışma, her yıl aynı dönemde tekrarlanacak ve bir anlamda, yıldan yıla il bazındaki gelişme ya da gerilemeyi ortaya koyacak. İllerin zaman içerisinde rekabetçilik açısından nasıl yol aldıklarını, hangi yönleriyle zayıf kaldıklarını ya da hangi alanlarda güçlendiklerini ortaya çıkaracak. Bu çalışmanın endeks yöntemi, ulusal ve uluslararası düzeyde daha önce değişik kurumlar tarafından yapılanların analiz edilmesi ve bu yöntemlerden, Türkiye şartlarını en iyi değerlendirebilecek olanın saptanmasıyla belirlenmiştir. Çalışmada, beşeri sermaye ve yaşam kalitesi; markalaşma becerisi ve yenilikçilik; ticaret becerisi ve üretim potansiyeli; erişilebilirlik olmak üzere 4 ana değişken var. Bu 4 ana değişkene ait 39 alt değişken bulunuyor. Her bir ilimiz, bu değişkenlere göre analiz edildikten sonra belirli bir puan elde ederek, rekabetçilik açısından performanslarına dair önemli bir data oluşturuldu.

*Türkiye’nin rekabet haritasını çıkardınız. Bu harita bize hangi mesajları veriyor, ne dersler çıkarmak mümkün?
Türkiye’nin 2007-2008 rekabet haritasına baktığımızda, genel olarak rekabetçiliğin doğudan batıya ve kuzeyden güneye arttığını görüyoruz. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: İllerin rekabetçiliğinin ardında coğrafi bir etken oluşmuş. Bunun sebeplerinin araştırılması ve bir an önce rekabette geri kalan illerin ilerleyebilmesi adına stratejiler ve uygulama planları belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum. En düşük rekabetçilik seviyesine sahip ilk 20 ilin, büyük oranda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yer alması, bu çalışmanın en dikkat çekici boyutlarından biri. Bir diğer önemli sonuç ise İstanbul’un, Türkiye’nin 81 ili arasında rekabetçilik açısından açık ara önde olması. Özellikle markalaşma becerisi ve yenilikçilik, İstanbul’a rekabetçi bir konum sağlıyor. Belki ilk bakışta, bu sonuç çok beklenebilir ve tahmin edilebilir gibi görünebilir. Ancak farkın bu kadar büyük olduğunu bugüne kadar bilmiyorduk. Eğer bu şekilde devam ederse İstanbul’a göçün önüne geçmek mümkün olamayacak. O sebeple mutlaka ciddi çözümler üretilmesi gerekiyor. Endeks sonuçlarının, başta yerel yöneticiler olmak üzere tüm karar verici ve uygulayıcıların, bulundukları illerin güçlü ve zayıf yönlerini görmeleri açısından objektif bir değerlendirme kriteri sağlayacağını düşünüyorum. Bilimsel olarak gerçekleştirilen bu araştırmayla kamu, özel sektör, üniversite ve STK’lardaki karar vericilerin, rekabetçilik üzerine objektif verilerle yeniden düşünmelerine sebep olmayı hedefliyoruz.

*Sizi araştırmadan çıkan hangi sonuçlar şaşırttı?
Bu çalışma, beklediğimiz sonuçları teyit etmekle beraber birçok ilginç ve sürpriz sıralamaları da ortaya çıkardı. Türkiye’nin en yüksek rekabet gücüne sahip İstanbul’u, beşeri sermaye ve yaşam kalitesinde Ankara geride bıraktı. Konya ve Kayseri, markalaşma becerisi ve yenilikçilikte 4 ve 5’inci sırayı paylaşarak, İzmir’in önüne geçti. Örneğin Batman’ın rekabetçilik sıralamasında 49’uncu sırada olması da bizi şaşırtan bir sonuçtu. Ama bunun ardındaki nedenlere baktığımızda, yerel yöneticilerin bu tür başarıları üretebilmelerinin mümkün olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda liderliğin ve yönetme kabiliyetinin de değerini çok daha iyi anlıyoruz.

Aynı şekilde Eskişehir’de de benzer bir sonuçla karşılaştık. Yaşam kalitesi ve beşeri sermaye değişkeninde 3’üncü sıraya yükselen Eskişehir’in başarısının ardında da yerel yöneticilerin payını yadsımamak gerekiyor diye düşünüyorum. Bir zamanlar Türkiye’nin en büyük ihracatının yapıldığı İzmir’in, İstanbul ve Bursa’nın ardına düşmesi de başka bir şaşırtıcı sonuç diye düşünüyorum.

*Rekabetçilik açısından Türkiye’nin güç kaybettiğini söylüyorsunuz. Sizce bunun arkasında ne var?
Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınlamış olduğu 2008-2009 Küresel Rekabetçilik Raporu’na göre Küresel Rekabetçilik Endeksi bazında 2007-2008 döneminde 53’üncü olan Türkiye, 2008-2009 döneminde 63’üncü sıraya kadar gerilemiş durumda. Bir tarafta “Türkiye, dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasındadır, Türkiye, bölgesel güç olmalıdır” derken diğer tarafta rekabetçilik sıralamasında geriye doğru gitmek, bir uyumsuzluk arz ediyor. Ülke olarak ilerliyor olmamıza rağmen taşıdığımız ve hedeflediğimiz potansiyelden çok uzakta olduğumuzu görüyoruz ve dünyanın bizden daha hızlı ilerlediğini gözlemliyoruz. Dünya Ekonomik Forumu tarafından her yıl hesaplanan ülkelerarası rekabetçilik endeksinde, Türkiye’nin geçen yıla göre gerilemesi, bizi geçen ülkelerin bir şeyleri bizden daha iyi yapması anlamında yorumlanabilir.

Gelişmekte olan ülkelerde rekabetçilik konusundaki ivmelenme, gelişmiş ülkelerin üstünlüğüne karşı bir tehdit potansiyeli taşımaktadır. Bu mücadelede en başa güreşmek isteyen ülkelerden biri olan Türkiye, belirgin rekabet avantajlarına rağmen neden rekabetçi yapısında bir kayıp yaşadığını iyi analiz etmeli ve en kısa sürede performansını artırarak gerçek potansiyelini ortaya koymalıdır.

*Türkiye’de eksik olan nedir, nelere öncelik vermesi gerekiyor?
İllerin rekabetçilik düzeyinin artması, hem o ilin, kendi başına, kendi gelişim planına ve önceliklerine bağlı olarak yapacaklarına hem elbette ülkenin genel rekabetçilik seviyesinin artmasına bağlı. Ancak burada bir noktaya dikkat çekmek isterim: “Bir ilin, daha rekabetçi olması için mutlaka ve mutlaka devlet yatırımı, kamu teşviki gerekir” gibi bir düşünce de çok isabetli değil. Doğru teşvik, itici bir güç olmakla beraber her şey anlamına gelmiyor. Hatta bazı uzmanlar, kamu teşvikinin, girişimciliği ve rekabeti körelttiğini iddia ediyor.

Aslında İllerarası Rekabetçilik Endeksi’nin bazı sonuçları da bunu gayet açık bir şekilde ortaya koyuyor. Örneğin Gaziantep, ciddi bir devlet yatırımı almamasına rağmen ticaret becerisi ve üretim kabiliyeti ile rekabetçilikte üst sıralarda yer almayı başarabilen bir ilimiz. Ama Anadolu’ya göre daha fazla imkan sahibi olan İzmir’in, rekabetçiliğini yavaş yavaş Anadolu’daki bazı illere kaptırdığını da gözlemliyoruz. Türkiye’nin öncelikle küresel arenada rekabetçiliğini hangi öz yetenekler üzerine dayandıracağını tespit etmesi gerekiyor. Yani bizim şartlarımıza uygun rekabet kulvarlarını saptamalı ve oralarda yarışa katılmalıyız. Örneğin dünyada bugün nanoteknoloji furyası var diye orada yarışa girmek yerine öncelikle bizim topraklarımızın bize verdiği altyapının üzerine giderek, tarımda yüksek teknoloji uygulamalarına yoğunlaşmamız daha iyi bir fikir olabilir. Buradaki asıl mesele, hem il hem ülke bazında güçlü ve zayıf yönlerin tespiti ve bunun ardından belirlenecek hedeflere yürümek için en doğru stratejilerin hayata geçirilmesidir. 

*Rekabet gücünü artırmada özel sektörün de eksiği yok mu? Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, “Özel sektör de ikinci nesil reformları yapmalı, rekabet gücünü artırmalı” diyor. Gerçekten özel sektöre de düşen görevler var mı?
Rekabetçiliğin artırılması için elbette her seviyede, her konuda çalışmak gerekli. Devlet, daha çok makro değişkenler üzerinde iyileştirmelere giderken özel işletmeler de modern yönetim sistemlerinin gereklerini hızlı bir şekilde uygulamaya almalıdır. Gelişen teknolojilerin Türkiye’de özel sektörde uygulamaya geçirilmesi, şirketlerimize rekabet yarışında avantaj sağlayacaktır. Örneğin bilişim teknolojilerindeki gelişmelerin, dış kaynak gibi rekabet gücü ve verimlilik kazandıracak uygulamaların, henüz ülkemizde tam anlamıyla kullanılabildiğini düşünmüyorum. Aynı şekilde Türk özel sektör şirketlerinin birlikte iş yapabilme, yani yapıcı rekabet edebilme alışkanlıklarının yeteri kadar güçlü olmadığını ve bunun rekabetçilik açısından çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum.

*Türkiye’deki işadamı ve yöneticileri, rekabetçilik açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Rekabetçi bir iş dünyasına sahip miyiz?
İş hayatında rekabetten daha doğal bir şey yok. Elbette hangi ölçekte olursa olsun tüm işletmeler rakipleriyle rekabet edecektir. Üretimin, değer yaratımının ve paylaşımın temelinde rekabet vardır. Kısaca özetlemek gerekirse iş dünyamızın kriz ortamında, çalkantılı sularda hayatta kalabilme ve rekabet edebilme kabiliyetlerinin yüksek, ancak global rekabet açısından değerlendirdiğimizde, inovasyon rekabet gücümüzün orta düzeyde olduğunu düşünüyorum. İş dünyamızın birbiriyle kıyasıya rekabet ederken zaman zaman bu rekabeti yıkıcı bir hale getirdiğini gözlemlediğimizi de ifade etmek isterim.

Endeksten Notlar…
*
En düşük rekabetçilik seviyesine sahip ilk 20 il, büyük oranda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yer alıyor.

*İstanbul, Türkiye’nin 81 ili arasında rekabetçilik açısından açık ara önde.

*Ankara, beşeri sermaye ve yaşam kalitesinde, Türkiye’nin en yüksek rekabet gücüne sahip kenti İstanbul’u geride bıraktı.

*Konya ve Kayseri, markalaşma becerisi ve yenilikçilikte 4 ve 5’inci sırayı paylaşarak, İzmir’i geçti.

*Batman’ın rekabetçilik sıralamasında 49’uncu sırada yer aldı.

*Eskişehir, yaşam kalitesi ve beşeri sermaye değişkeninde 3’üncü sırada.

*Bir zamanlar Türkiye’nin en büyük ihracatının yapıldığı İzmir, İstanbul ve Bursa’nın ardından geliyor.

*Gaziantep, ciddi bir devlet yatırımı almamasına rağmen ticaret becerisi ve üretim kabiliyeti ile rekabetçilikte üst sıralarda yer alıyor.

*Böyle bir araştırma iş dünyasına ne gibi katkılar sağlar, hangi amaçla kullanabilir?
Daha önce de belirttiğim gibi bu bilimsel araştırmanın sonuçlarının tüm karar vericiler tarafından dikkatle incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Unutmayalım ki her yatırım kararı, belirli kriterlere göre alınır. Bir ülkeye, bir şehre yatırım yapmak için yatırım yapan kişinin sorduğu ve mutlaka yanıt aradığı unsurlar vardır. Yatırım için bir ilin diğerine göre tercih edilmesini de bu unsurlar belirler. Yatırımcı, gittiği yerde rekabet edebilmek, bu yarışta öne çıkabilmek ister. İşte bu çalışma, Türkiye’de ilk kez il bazında rekabet gücünü objektif kriterlerle ortaya koyuyor. Bir ilin rekabetçilik sıralamasında üst seviyelerde yer alması, oraya yapılacak yatırımın başarılı olması yönünde katkı yapacaktır ya da rekabetçilik sıralamasında alt seviyelerde olan bir ile yatırım yapacaksanız baştan belli zorluklarla karşılaşacağınızı bilmeniz ve ona göre bir uygulama planınızın olması gerekir. Bu çalışmanın çıktıları, yeni yatırım yapacak girişimciler için dikkate alınması gereken bir girdi olarak değerlendirilmelidir diye düşünüyorum.

“Krizler Geçici, Rekabet Gücü Kalıcıdır”

*Yaşanan global kriz, Türkiye’nin rekabet gücüne, özellikle sektör bazında nasıl etki yaptı? Bu işten olumsuz etkilenecek miyiz?
Küresel kriz, bütün dünyayı ciddi anlamda etkiliyor; gelişmiş ekonomilerin hemen hepsi durgunluğa girdi. Bu durumun 2009’da da devam edeceği söyleniyor. Bizim en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği ülkelerindeki pazar daralması, ihracatımızda önemli bir düşmeye doğal olarak yol açacaktır. Bu da sonuç itibarıyla ülke ekonomisinde küçülmeye neden olacaktır. Geçmiş krizlere nazaran ekonomimizin daha sağlam ve rekabetçi olduğu doğrudur. Ancak yaşanan mevcut krizin ise diğer krizlere nazaran çok daha farklı ve büyük olduğu görülmektedir. URAK olarak bizim düşüncemiz, krizler geçici, rekabet gücü kalıcıdır. Dolayısıyla Türkiye’nin rekabet gücü arttıkça, krizlerden daha az etkilenerek daha çabuk çıkacaktır.

“Enerji ve Savunma Konusunda Çalışıyoruz”

Sektörler Mercek Altında
Türkiye’deki sektörleri izliyoruz. Bunlarla ilgili detaylı raporlar hazırlayıp yayınlıyoruz. Şimdiye kadar tekstil, organik tarım ve turizm sektörleri ile ilgili yayınlar hazırladık. Şu anda da enerji ve savunma konusunda kapsamlı bir çalışma yapıyoruz. Bu sektörler dışında da dünyayı ve Türkiye’yi izleyerek elbette potansiyel gördüğümüz sektörlerle ilgili çalışmalar yapmaktayız ve yapmaya da devam edeceğiz.

Her Yıl Tekrarlanacak
Son çalışmamız olan “İllerarası Rekabetçilik Endeksi 2007-2008”, Türkiye’de ciddi bir ilgi gördü. Bu ilginin, giderek hem ulusal hem uluslararası bazda artarak süreceğini tahmin etmekteyiz. Bu çalışmamızı her yıl tekrarlayacağız. Bu kapsamda, şehirlerimizin daha rekabetçi olabilmeleri için yerel yöneticilere destek olmaya da devam edeceğiz.

Farklı Sektörlerle İlgileniliyor
Bunun yanında, kamu kurumları ile devam eden işbirliklerimizle Türkiye’nin daha rekabetçi olabilmesi yolunda edindiğimiz bilgilerimizi, merkezi karar vericilerle paylaşmayı da sürdüreceğiz. Şu anda uzmanlarımız, enerji sektörü ve savunma sektörü ile ilgili kapsamlı bir çalışma hazırlıyor. Farklı sektörlerle de ilgileniyoruz. Bu sektörlerdeki çalışmalarımız tamamlanınca sizlerle paylaşmamızın daha uygun olacağını düşünüyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz