Akfen Holding’in patronu Hamdi Akın, “Bizim lokal kalmaya ihtiyacımız
yok” diyor. Ona göre, şirketler dış pazarlara göre üretim yapmalı. Sanko
Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu ise dengeli bir
dağılımdan yana. Ali Abalıoğlu, Ali Kibar, Vahap Küçük gibi patronlar
ise önce iç pazarın fethedilmesi gerektiğini düşünüyor. Pek çok
yabancının iç pazar dinamiğinden yararlanmak için Türkiye’ye geldiği de
düşügülüıce tartışma alevleniyor. Peki Türkiye’d^l^şirketler, içeriyi mi
ışarıyı mı baz alarak üretim yapmalı? Türkiye’de uzun yıllardır devam
eden bir tartışma var. Ekonominin ve şirketlerin büyümesinde kilit rolü
dış pazarların oynayacağı söyleniyor. Bu nedenle ekonomi için çıkış
yolunun dış pazarlar olduğuna dikkat çekiliyor. Bir yanda böyle bir
gerçek varken, diğer yanda da Türkiye’de ekonominin gerçek itici gücünün
yüksek iç pazar potansiyeli öne çıkıyor. Ünlü ekonomist Ercan Kumcu da
bu duruma dikkat çekiyor:
Tabloları görmek için görsellere tıklayın. “Her
ne kadar Türkiye’de hep ihracata dayalı büyüme konuşulsa da ekonomik
büyümemizin motoru Türkiye’de hep iç talep büyümesidir. İç talep
artışını hızlandırabildiğimizde büyüme de hızlanır.” Türkiye
ekonomisinin son 10 yılına baktığımızda da ekonomide ciddi bir iç talep
artışı ve beraberinde yaşanan canlanma bu saptamayı doğruluyor.
Hükümetin yaptığı Orta Vadeli Program’da da iç pazarın gücü dikkat
çekiyor. 2013 yılında AB ülkeleri başta olmak üzere dış pazarlardaki
talep belirsizliği nedeniyle GSYH büyümesinin yüzde 4 olması
öngörülüyor. Programda, “2014 ve 2015 yıllarında ise büyümenin
potansiyel seviyesine yakınsayarak yüzde 5 seviyesinde gerçekleşmesi
hedef alındı. Bu dönemde büyümeye dış talebin katkısının sınırlı
kalması, büyümenin esas itibarıyla yurtiçi talep kaynaklı olması
öngörülüyor” deniliyor. Yani özetle iç talep gerek şirketlerin gerek
ekonominin büyümesinde önemli bir rol oynuyor.
Türkiye’de şirketlerin de büyük bir bölümü büyüme stratejisini, iç talep
artışı üzerinden yapıyor. Buna karşılık yurtdışı gelirlerinin payını
yüzde 50’nin üzerine çıkarma stratejisiyle hareket eden de pek çok
şirket bulunuyor. Üçüncü cephede ise yüzde 50-50 denge tutturma peşinde
olanlar var.~
SINIR ÖTESİNE İNANANLAR
“Bizim lokal kalmaya ihtiyacımız yok, tamamen uluslararası olmamız
gerekli. Yeni nesil dendiğinde uluslararası lokasyona sahip olan,
üretimi dış pazarlara göre yapan kişiler aklıma geliyor. Şirketler
üretimi, dış pazara göre yapmayı anayasasına koymalı. Yoksa bas bas
bağırırsınız, ‘En iyi elma, domates bizde’ diye... ” Akfen Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, sözlerinden de anlaşılacağı gibi,
büyümenin yönünü sınır ötesinde görüyor. Ona göre Türkiye’deki
şirketler, yurtdışındaki talebi ve gelişmeleri baz alarak üretim
yapmalı.
Mutlu Akü Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nuri Türker de Hamdi Akın ile aynı
fikirde. Üretilen ürün ve hizmetlerin dünyanın her yerinde tüketilebilir
nitelikte olması gerektiğini savunuyor. “Üretim mutlaka ihraç
edilebilir olmalı” diyor. Dünya standartlarına uyum sağlayan
şirketlerin, hem iç hem dış pazarda daha başarılı olduğunu belirten
İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık, “Lokal kalan şirketler
yerlerinde sayarken yalnızca dış pazara üretim yapan şirketlerimizin
hızlı büyümesine şahit oluyoruz. Kısacası ağırlıklı dış pazara üretim
yapanlar, her zaman bir adım önde” diye konuşuyor.
Öztiryakiler Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi Tahsin Öztiryaki de dış
pazara yönelik ürün ve hizmet üretmenin öncelik haline gelmesi
gerektiğini ifade ediyor. Doğtaş Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, dış
pazarlara odaklanarak pozisyon almanın şirketlerin karşılaşacağı her
türlü riski dağıtacağını düşünüyor.
ÖNCE İÇ PAZAR DİYENLER
Diğer cephede ise iç pazar potansiyeline dikkat çekenler var. Birçok
patron odakta Türkiye’nin olması gerektiği konusunda ısrarcı... Ülkenin
hızla gelişmekte olan yapısıyla tüm dünya için çok cazip bir pazar
olduğuna dikkat çeken Abalıoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali
Abalıoğlu, bu nedenle iç piyasanın küresel rekabetin acımasız
şartlarının geçerli olduğu ve hiçbir zaman hafife alınmaması gereken bir
piyasa olduğunu anlatıyor.~
Bazı patronlar da başarının şartının öncelikle iç pazarı fethetmek
olduğunu dile getiriyor. LC Waikiki Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük,
bu görüşte olanlardan... Mutlaka her şirketin iç pazara odaklanıp orada
başarılı olması gerektiğini savunuyor. İçeride başarılı olamayan ve
belli bir ölçeğe erişmeyenlerin yurtdışında başarılı olma ihtimalinin
çok zor olduğunu ifade eden Küçük, “Biz de ilk önce iç pazarda belli bir
büyüklüğe ulaştıktan sonra liderliğimizi yurtdışına taşımaya karar
verdik. Avrupa’nın en başarıl�� üç hazır giyim markasından biri olmayı
hedefliyoruz” diyor.
Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Kibar ise “kimin için
üretmeli” konusuna, sektörel bakmak gerektiği düşüncesinde... “Üretim
sektörü ölçek ekonomisi gerektiriyorsa uluslararası rekabete uygun
yapılandırılmalı” diyen Kibar, “Örneğin taşımada hacimli ürünler yerli
üretime endeksli oluşturulmalı” diye konuşuyor.
Bazı patronlar da odakta yarı yarıya bir denge peşinde... Ancak dış
pazara üretim yaparak büyümenin sağlanabileceğini söyleyen Özdilek Grubu
Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Özdilek, bununla birlikte iç pazara
satamayan şirketlerin dış pazara hiç satamaya-cağının da altını çiziyor.
“Bu nedenle iç ve dış pazara aynı derecede önem verilmeli. Yüzde 50 iç
pazar, yüzde 50 dış pazar dengesi uygun bir denge. Bu sizi pari-tedeki
değişimlerden ve dış dalgalanmalardan korur” diyor.
TÜRKİYE'NİN MÜTHİŞ CAZİBESİ
Uygulamada şirketlerin kimin için ürettiğine gelince... Türkiye’de
birçok şirketin çeşitli nedenlerle üretimini, iç pazar için
gerçekleştirdiğini görüyoruz. Arzum gelirlerinin yüzde 90’ını, Toros
Tarım yüzde 99’unu, Tepe Home tamamını, Erdemir yüzde 85’ini, Kiğılı ve
Keskinoğlu yüzde 80’ini iç pazardan elde ediyor.
Küçük ev aletleri sektöründe iç pazarda birçok ürünün penetrasyonunun
çok yüksek olmadığını belirten Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat
Kolbaşı, bu potansiyele dayanarak büyümek için yine odağına iç pazarı
koyuyor.
Doğtaş ve Kelebek CEO’su Haluk Özmutlu’ya göre, iç pazardaki en önemli
fırsat, markasız mobilya pazarının büyüklüğü. Tüketici eğilimlerinin
gelecekte markasızdan markalı ürünlere doğru kayacağını öngören Özmutlu,
“Bu durum markalı mobilya üreticileri için büyük bir fırsat” diyor.~
Tepe Home Yönetim Kurulu Başkanı İlhan İl de son yıllarda konut
sektöründe yaşanan gelişme ve kentsel dönüşüm projeleriyle sektörün
büyüme potansiyeline dikkat çekiyor. Erdemir de benzer gerekçeler ve
kentleşme oranının yükselmesi ile içeride çeliğe olan talebin artacağını
tahmin ediyor. Erdemir yetkilileri, “Önümüzdeki yıllarda Türkiye, çelik
tüketiminin artacağı en önemli ülkelerden biri olacak” diyor.
Batıçim, dışarıda artan rekabet nedeniyle özellikle iç pazara
odaklanıyor. Batıçim Genel Müdür Yardımcısı Feyyaz Ünal, “Son yıllarda
dış pazarlardaki artan rekabet, çimento üretimi açısından Çin gerçeği,
Avrupa’daki ekonomik resesyon ve Arap baharı, arz-talep arasındaki
dengeyi olumsuz etkiledi. Doğal olarak fiyat yükselmediği için de
ihracatı cazip hale getirmedi” diyor.
GLOBAL FIRSATLARA DİKKAT
Öte yandan Türkiye’nin devler ligindeki birçok kuruluşu, üretimini
ağırlıklı yurtdışı pazarlar için yapıyor. Arçelik, Vestel, Tofaş,
Eczacıbaşı Yapı, Arbel Grubu, CMC, Kastamonu Entegre, Balsu Gıda ve
Yeşim Tekstil gibi farklı sektörlerde yer alan birçok grup ve şirket,
üretiminin yüzde 50’sinden fazlasını dış pazarlara satıyor. Onların bu
stratejilerinin arkasında, dış pazarlardaki daha cazip kâr ve büyüme
potansiyeli yatıyor. Bazı şirketler ise içeride daha fazla
büyüyemeyecekleri için dışarıya yöneliyor. Riskleri dağıtma isteği de
sınır ötesine üretim yapmanın önemli bir itici gücü olmayı sürdürüyor.
Kuruldukları ilk yıldan itibaren dış pazarlara odaklandıklarını belirten
Arbel Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Arslan, bugün gelirlerinin yüzde
60’ını yurtdışından elde ettiklerini söylüyor. Yurtdışına ilk yöneliş
gerekçesini o yıllarda Türkiye’deki yüksek enflasyon olarak açıklayan
Arslan, bugün koşulların değişmesine rağmen hala dışarıya ürün satmanın
daha kârlı olduğunu ifade ediyor.~
Üretiminin yüzde 98’ini ihraç eden Balsu Gıda’nın dışarıya odaklanma
gerekçesi, iç piyasada kullanıcıların kaliteden çok fiyata önem vermesi.
Balsu Gıda Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Bilge Anbarlılar, “Ayrıca dünyada
çikolata ve şekerleme sanayinde fındık kullanımı gün geçtikte artıyor.
Büyüyen bu pazarda bizim
bölge ülkelerini yeni güçlü pazarları olarak belirlediklerini anlatıyor.
“Bu pazarda her yıl yüzde 100 büyüme gerçekleştiriyoruz” diye
konuşuyor.
ODAĞINI DEĞİŞTİRENLER
Son yıllarda dünya ve Türkiye, önemli bir değişim geçirirken Türk
şirketleri de üretim ve hedef pazarlarına bakışlarını değiştirmeye
başladı. Örneğin uzun yıllardır gelirlerinin yüzde 30’una yakınını
ihracattan elde eden Pak Şirketler Grubu, gelirlerinin yüzde 50’sini
yurtdı-şından sağlamayı hedefliyor. Pak Şirketler Grubu Yönetim Kurulu
Başkanı Hüseyin Tuza, bu değişimin nedenini şöyle açıklıyor: “Doğu
Avrupa, Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerinin
gelişimiyle kanalizasyon, içme suyu ve doğalgaz gibi ihtiyaçlar artarak
devam ediyor. Bu nedenle biz de gelecek 5 yılda gelirlerimizin yüzde
50’sini yurtdışından sağlamak istiyoruz.”
Şu anda gelirlerinin yüzde 35’ini yurtdışından elde eden Sem Plastik de
bu oranı yüzde 50’ye çıkarmak niyetinde. Plastik tüketiminin,
ambalajsektöründeki kullanımının dünya genelinde arttığına dikkat çeken
Sem Plastik Genel Müdürü Yavuz Eroğlu, “Hızla artan nüfus ve sınırlı
kaynakları verimli kullanarak israfı önlemek için tek çözüm plastik
ambalaj. Özellikle Kuzey Amerika, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’da önemli
fırsatlar var. Bunun için yurtdışındaki yatırımlarımızı büyütmeyi
amaçlıyoruz” diyor. Cirosunun yüze 25’ini yurtdışından elde eden
Kastamonu Entegre’nin de planı, Türkiye dışına ağırlık vermek. Kastamonu
Entegre Genel Müdürü Haluk Yıldız, hammaddeye yakın olmak ve dışarıda
daha fazla pazar payı kazanmak için Romanya, Bulgaristan ve Rusya’ya
yatırım planladıklarını anlatıyor. “Bu yatırımlarla üretimimizin
yarısını yurtdışı için yapıyor olacağız” diye konuşuyor.~
Bazı şirketler de odağını dışarıdan içeriye kaydırmayı planlıyor. Asaş
Alüminyum, bu şirketlerden sadece biri... PVC departmanı olarak ihracat
odaklı bir yapıları olduğunu belirten Asaş Alüminyum yetkilileri, uzun
yıllar ihracat satışlarının yüzde 70’ler civarındayken geçen yıl
itibarıyla yüzde 55’e düştüğünü söylüyor. “2013’te de yüzde 50 olmasını
öngörüyoruz. Bunun nedeni, iç pazarın Avrupa’nın en büyük 3 pazarından
biri olması ve inşaat sektörünün dinamik yapısı” diyor.
TANIL KÜÇÜK / İSTANBUL SANAYİ ODASI BAŞKANI
“HEDEF KÜRESEL PAZARLAR OLMALI"
İKİ AYRI BOYUT
Türk şirketleri iç pazar için mi yoksa dış pazar için mi üretmeli
konusunu, makro ve mikro ölçekte iki ayrı boyutta ele almak gerekiyor.
Makro ölçekte, iç pazar veya dış pazar tercihi, çoğunlukla seçilen
ekonomik modelle ilgili. Çin başta olmak üzere Asya ülkeleri, uzun süre
ihracata dayalı büyüme yoluna gitti. Son dönemde Çin, iç pazarına da
önem vermeye başladı. Türkiye için ise iç pazar da dış pazar da önemli. İHRACAT ÖNEMLİ
Ekonomimizin yapısal problemi niteliğindeki yüksek dış ticaret açığı ve
yüksek cari açık sorunumuzu düşündüğümüzde, ihracatın bizim için ne
kadar önemli olduğu ortada. Öte yandan Türkiye ölçeğinde bir ülkenin iç
pazarını ihmal etmesi de düşünülemez. HEDEF NE OLMALI?
Mikro ölçekteki şirketlere gelince, ölçek bazında incelendiğinde ölçek
büyüdükçe ihracata yönelişin arttığı görülürken, özellikle küçük ölçekli
işletmelerin ihracata hazır hissetmesinin zaman aldığı görülüyor.
Prensip olarak tüm ölçeklerdeki işletmelere tavsiyemiz, üretim
süreçlerini her aşamada küresel pazarlarda rekabeti, küresel pazarlarda
var olmayı hedefleyerek organize etmeleri yönünde. ÜRETİM ÜSSÜ
Bu çerçevede, en son sanayi kongremizde ana tema, "Bölgesel Üretim,
Küresel Güç” olarak seçildi ve başarılı uygulama örneklerinin de
yardımıyla şirketlerimize, dış pazarları yalnızca ihracat bağlamında
değil, aynı zamanda üretim üssü olarak da göz önüne almaları gerektiği
mesajı verilmeye çalışıldı. Kısacası şirketlerimizin hedefi, küresel
rekabet, küresel pazarlar olmalı. Zira mevcut koşullarda, kendi iç
pazarımızda da kıyasıya bir küresel rekabet söz konusu.~
ABDULKADİR KONUKOĞLU / SANKO HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI
"ÜRETİMİ DENGELİ PAZARA SUNMALIYIZ"
ESNEK OLMALI
Şirketler, iç ve dış piyasadaki olası olumsuzlukları dikkate alarak mal
ve hizmet üretiminde iç ve dış pazar payını yüzde 50-50 dengesini
gözeterek sağlamalı. iç ve dış pazar payları planlanırken esnek olmaya
özen gösterilmeli. Gerektiğinde pazar payında yüzde 15 dolayında kayma
yapılabilir. Örneğin iç pazar yüzde 65, dış pazar yüzde 35 ya da dış
pazar yüzde 60, iç pazar yüzde 40 oranında paya sahip olabilir. DIŞ PİYASALAR TIKANIRSA
Üretimin tamamen ihracata yönelik olması, dış piyasalar tıkandığında, iç
pazar kanalları olmayan şirketler için pazar ve talep bulamama sorununa
yol açar. Tamamen iç piyasaya yönelik üretimde iç piyasa tıkandığında
ihracat kanallarını devreye almak mümkün olmayabilir. En azından pazar
bulmada, diğer bir ifadeyle kanalları devreye almada meydana gelecek
gecikmenin bedeli büyük olur. iç veya dış pazarda denetimi, kontrolü ele
almak, bilinirliği sağlamak için de bu gerekebilir. Üretimi dengeli bir
şekilde pazara sunmak, bir anlamda üretimin devamlılığı için de
gerekli.
TUNCAY ÖZİLHAN / ANADOLU GRUBU YÖNETİM KURULU BAŞKANI
“EKONOMİK ÖLÇEĞİ BÜYÜTMELİYİZ"
İÇERİDE BAŞARI ŞART Yurtdışında başarılı
olmanız için önce yurtiçinde başarılı olmanız gerekir diye düşünüyorum.
Yurtiçinde bir şirket bir marka yaratır, teknolojileri geliştirir,
know-how biriktirirsiniz, finansal gücünüz oluşur. BİZ NASIL YAPTIK?
Zira yurtdışı uzun nefesli, rekabete açık ve kuvvetli mali güç
gerektirir. Ondan sonra bu şirketinizi, malınızı, markanızı,
know-how'ınızı, teknolojisini yurtdışına taşırsınız ve mali gücünüzle
onu desteklersiniz. Ayrıca yönetici yetiştirirsiniz. Biz böyle yaptık.~ İHRACAT DERSİ
Hamdi Akın TAV'ı Türkiye'de kurmayıp başarılı olmasaydı, yurtdışına
taşıyamazdı. Önce yurtiçinde üretip sonra muhakkak ihracat imkanlarını
da sonuna kadar zorlamak gerekir. Çünkü ihracat size rekabeti öğretir.
icabında o ülkenin şartlarına uyacak mal üretip, icabında da o ülke için
lokal markalarda üretip ihracat yapmanızı sağlar. Artık herkes global
düşünmek mecburiyetinde. Duvarlar yıkıldığına göre iç ve dış rekabete
hazır olmalı, ekonomik ölçeği büyütmeliyiz.
NEREYE ODAKLAN MALI?
ANLAMLI ÖLÇEK
Uzmanların konuya yaklaşımı da patronlarınkinden çok farklı değil... AT
Kearney Kıdemli Müdürü JakTelyaz, özellikle üretim odaklı şirketlerin
anlamlı bir ölçek yakalayabilmesi gerektiğini söylüyor. Kendilerini
değişen şartlara hızlı adapte edebilmeleri için global pazarlarda
rekabet etmelerinin de kaçınılmaz olduğunu belirtiyor ve ekliyor:
"Talebin bölgesel olduğu, hizmet odaklı ve çok oyunculu sektörlerde
şirketler, öncelikle iç pazara odaklanmalı. Türkiye, çok rekabetçi bir
pazar olmakla beraber ekonomisi tüketim odaklı ve hızlı büyüyen bir
ülke. Türkiye pazarında başarı kazanmış olmak, tek başına yeterli
olmamakla beraber, açılım planlayan şirket için paha biçilmez bir
yetkinlik ve özgüven teşkil eder. Yerel pazarda belli bir ölçek,
özsermaye gücü ve organizasyonel yetkinlik seviyesine gelmeden dış
pazarlarda rekabet etmek ise birçok şirket açısından ciddi risk teşkil
eder.”
KÜRESEL STANDARTLAR
Kadir Has Üniversitesi iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Osman Zaim, iç pazarda giderek daha fazla yabancı şirketin varlık
göstermesi nedeniyle yerli üreticilerin giderek küresel piyasa
standartlarında mal ve hizmet üretmeye doğru yol aldıklarına dikkat
çekiyor. Türkiye'deki şirketlerin, küreselleşme eğiliminin dışında
kalmamaya gayret ettiklerini söylüyor. İstanbul Kültür Üniversitesi
iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi iktisat Bölümü Öğretim Görevlisi
Raif Bakova da dış pazarlara odaklanmanın avantajının finansman
rahatlığı ve ürün kalitesinden ödün vermeden üretimin sürdürülmesi
olduğunun altını çizdikten sonra "Her sektör dış pazara odaklanmalı”
diyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?