"Koç iyiye gidiyor uyuyan dev uyandı"

UĞUR EKŞİOĞLU, Şimdi eski grubunu değerlendirdiğinde"geldiği noktadan çok memnun"olduğunu söylüyor

1.08.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
"Koç iyiye gidiyor uyuyan dev uyandı"
Uğur Ekşİoğlu, henüz 22 yaşında Koç Grubu’nda Vehbi Koç’un teklifiyle işe başladı. Özellikle satış konusundaki gücüyle dikkatleri çekti. Koç’taki 38 yıllık kariyeri boyunca Vehbi Koç’un yanından ayırmadığı bir numaralı yöneticisi oldu.  Koç’un zirveye tırmandığı yıllarda, en kritik görevlerde en kritik süreçleri başarıya taşıdı. Beko’nun markalaşması, Arçelik bayi sisteminin kurulması, Aygaz’ın emekleme döneminden ilk ayağa kalkışı ve Ford ile Otosan’ın bugün 50’nci yıllarını kutlamaya varan başarılı ortaklıklarının arkasında hep o vardı.
Koç Holding’de neredeyse bütün şirketlerin tepe yöneticiliğini yaptı. 90’larda İnan Kıraç ve Suna Kıraç’la birlikte grubun kaptan köşkünde oturdu. Koç Holding İdare Komitesi Başkan Vekili olarak bir nevi CEO pozisyonunu doldurdu. 1996 yılında ise emekli oldu. Aradan geçen 14 yılın ardından Ekşioğlu, kendisini emekliliğe götüren nedenler konusunda kırgınlıklar taşısa da grubun kendisinden sonraki performansından memnun. “Bence iyiye gitti. Çok isabetli kararlar verdiler. Ben de kendilerini gönderdiğim yazılarla teşvik ettim. Uyuyan dev uyandı” diyor.  Koç’un başarılı yöneticilerinden biri olan Uğur Ekşioğlu, Koç serüvenini Capital’e anlattı:

Capital: 
Koç maceranız nasıl başladı?
1958 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi Ticari Bilimler Akademisi’nden birincilikle mezun olduktan sonra Koç Grubu’ndan davet aldım. Vehbi Bey ve 5 üst düzey yöneticisi ile Beyoğlu Merkez Han’da bir araya geldik. Aynı görüşmede 4 aday daha vardı.  Vehbi Bey, “Çocuklar sizi bu 5 arkadaşın yerine yetiştirmek üzere davet ettim” dedi. Beko ile Motor Ticaret arasında tercih yapmamı istediler. Beko, o günün şartlarında emaye kap kaçak, kablo, kibrit ve ampul gibi ürünler satıyordu. Pek gözüm tutmadı. Ertesi gün tercihimin Motor Ticaret olduğunu söyledim. Ama “Seni genel müdürün isteği üzerine Beko’ya verdik, 4 ay staj yaptıktan sonra istediğin yerde çalışabilirsin” dediler. 1 Ağustos günü tesadüfen Rahmi Bey’in de Ankara’da işe başladığı tarihte ben de Beko’da işe başladım. O dönemde Yapı Kredi Bankası ve Ticaret Bankası bana 1.450 lira maaş ile müfettiş muavinliği teklif etmişti. Ben ise Türkiye’de adı konuşulmaya başlayan özel sektör önderi Vehbi Koç’un yanında 401 lira 25 kuruşla çalışmayı tercih ettim.

Capital: 
Sonrasında şirkette nasıl ilerlediniz?
Beko’da ilk işim kibrit satmak oldu. Kartondan yapılan, bazen yanmayan kibritleri bakkallara satıyordum. İkinci olarak benden satmamı istedikleri ürün hulahoptu. O dönem Türkiye’de ürün hiç tanınmıyordu. Hulohopları satmak için önce kendim çevirmeyi öğrendim. Ardından Taksim’de Atatürk Zafer Anıtı’nın önünde çevirmeye başladım. Etrafımı müthiş bir kalabalık sardı. Bu ilgi üzerine İstanbul’un her yerini dolaşarak bir kamyon hulahop sattım. Hulahop o kadar tuttu ki tüm Türkiye’ye kamyonlarca dağıtıldı. Beko için de güzel bir iş oldu. Bunlar beni zorlayan satış tecrübeleriydi. 1965’ten sonra üzerimde müdürler olmasına rağmen şirketin bir numaralı yöneticisi oldum. Patronlarla diyalog benim üzerimdeydi.

Capital: 
Sizin yükselişinizi hızlandıran başarılarınız neler oldu?
-  1960’lı yıllarda Anadolu’da bayiler açarak bugünkü Arçelik bayi sisteminin temellerini attım. Üretilen ürünlere Beko markasını biz verdik. Beko marka oldu. 1962 yılında Aygaz kuruldu. Ancak ilk etapta zarar etti. Vehbi Bey şirketin başına beni geçirdi. Tüpraş’a 7 bin ton LPG gazı alma taahhüdü varmış. Onun o yıl satılması lazımdı. Bütün bayi teşkilatını kurdum. O satışa aynı yıl mayıs ayında ulaştık. Dolayısıyla Aygaz’da sadece 6 ay kaldım.
1967’den itibaren Vehbi Bey, Tat konserve fabrikasını kurmaya çalışıyordu. Fabrika 1970’de üretime başladı. O güne dek Koç Grubu içinde otomotiv dışında ne üretilirse Beko satıyordu. Fakat Tat’ın müdürü “Ben malımı kendim satacağım” diye çıktı. Bir akşam Vehbi Bey beni evden aradı. “Uğur oğlum, bu Tat’ın başındaki hiç mal satamamış, tenekeler paslanmış. Şirketin durumu çok kötü. Rica ediyorum, şu işe bir el at” dedi.  Ertesi gün bir piyasa analizi yaptım. Pazar, rakipler tarafından doldurulmuştu, piyasada mal satacak delik yoktu. Yeni bir strateji oluşturdum. Yeni satış noktaları olarak askeri kuruluşları, büyük fabrikaları ve pazar yerlerini belirledim. Kamyonlarla pazar yerine gittim, 5 liraya vakum salça sattım. Askeri kuruluşlar ve fabrikalara da girmeye başlayınca 3 ay içinde tüm salçaları sattık. ~

Capital:
  O dönemde başka nasıl sorumluluklar üstlendiniz?
İdare komitesi nedeniyle bütün şirketlerin yönetim kurulunda görev aldım. Örneğin Ford’la Otosan’ın yüzde 50-50 ortaklığının hikayesi şöyle başladı: Bir gün 4 Amerikalı, 4 Türk yönetici yönetim kurulundayız. Masada komponent pazarlığı yapılıyor. Ben sıkıldım. Rahmi Bey’e “Bu adamlar yüzde 25 hissedarlıkla şirkete kendi şirketleri gözüyle bakmıyor. Ben yüzde 50-50 ortaklık teklif edeceğim” dedim. Rahmi Bey onayladı. Ben de “Beyler bu şekilde bir yönetim kurulu toplantısı yapamayız. Biz oturduğumuz zaman pazarlık yapmaz şirketin geleceğini konuşuruz. Hisseniz küçük geliyorsa 50-50 ortak olalım, şirkete kendi şirketiniz gözüyle bakın” dedim. Böylelikle yüzde 50-50 ortaklıkla Ford Otosan kuruldu. Bugünkü noktaya geldi.

Capital: 
1996 yılında emekli oldunuz? O dönem holdingde nasıl bir yapılanma vardı?
1991’den itibaren benim üzerimde profesyonel yoktu, sadece aile fertleri vardı. İdare komitesinde Suna Kıraç, İnan Kıraç ve Uğur Ekşioğlu olarak üçlüydük. İnan Kıraç otomotiv grubundan, ben diğer gruplardan sorumluydum. Sonra İnan Bey idare komitesi başkanı ben de vekili oldum.  Bu bütün gruba birlikte bakabilmek için yapılmış bir organizasyondu. Aynı zamanda Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi idim. Fakat karar almamız, iş yapmamız çok zorlaşmıştı. Çünkü çok sayıda patron vardı. Dalkavukluk almış başını gitmişti.

Capital: 
Tüm bunlar olurken sizin tavrınız ne oldu?
Benim adımlarım artık oraya gitmemeye başladı. Yorulmuştum nerdeyse depresyona girmiştim. Sabahları koşa koşa işime giderken holdingin kapısından bile geçmek istemiyordum.

Capital: 
Sizi emekliliğe taşıyan bu süreç mi oldu?
Evet, zaten 1972’den itibaren uygulanan 60 yaş emeklilik sistemi vardı. Vehbi Bey’e 60 yaş emeklilik sisteminin yanlış olduğunu da belirtmiştim. Öte yandan zaten ayrılacaktım. Aileme hiç zaman ayıramamıştım. Tüm bunlar tatlı ayrılma yerine tatsız ayrılmaya sebep verdi.

Capital:
  38 yıl içinde başka gruplardan teklif aldınız mı? Gitmeyi düşündünüz mü?
Çok teklif aldım, hiçbirini patronlarıma söylemedim. Açık çek bıraktılar, büyük çaplı ortaklık teklif ettiler.

Capital:
Sizin döneminizdeki CEO’lar mı daha güçlü yoksa bugün mü?
Bu şahsa ve patrona göre değişiyor. Bugün Koç Holding’dekiler bana göre çok şanslı. Çünkü gerek Rahmi Bey gerek Mustafa Bey son derece toleranslı, inisiyatife önem veriyorlar. Netice itibariyle CEO’ların bizim dönemimize nazaran çok daha rahat çalışma imkanı var.

Capital: 
Sizden sonra Koç Holding nereye gitti?
-  Bence iyiye gitti. Çok isabetli kararlar verdiler. Ben de kendilerine gönderdiğim yazılarla teşvik ettim. Uyuyan dev uyandı. Biz ayrıldıktan sonra gerek banka gerek Tüpraş’ın alınması bence çok doğru kararlar. Koç Holding’in artık teferruatla uğraşacak hali yok.  Eğer Koç Tüpraş’ı almasaydı, o grup bizi katlardı. Bizim liderliğimiz kaybolurdu. Migros’un satışı da doğru bir karardı.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz