Konyali Eczaci´Nin Müthiş Yükselişi

Adil Karaağaç / Bilfar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adil Karaağaç, 1947 yılında eczacılık diplomasını aldığında, büyük hayalleri vardı. Hayatını bir eczacı dükkanında geçirmeyi düşünmüyordu. O ...

1.01.2000 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Adil Karaağaç / Bilfar Holding Yönetim Kurulu Başkanı

Adil Karaağaç, 1947 yılında eczacılık diplomasını aldığında, büyük hayalleri vardı. Hayatını bir eczacı dükkanında geçirmeyi düşünmüyordu. O nedenle işe hızlı başladı. Önce Konya´da eczacı dükkanı açtı. Ardından bir ilaç şirketi kurdu. İşler iyiye gidince, müşterisi olduğu Bilim İlaç´a ortak oldu. Bunu çoğunluk hisselerini alma süreci izledi. Sonra kozmetik sektörü ve holdingleşme geldi. Şimdi ise ``Eczacı Adil`` yabancıların yoğun olduğu ilaç ve kozmetik sektöründe zirve için mücadele veriyor.

Türkiye´nin sanayi devlerini ortaya koyan ``Capital 500'' araştırmasında, ciro artışı sıralamasına baktığınızda, Bilfar Holding´e ait iki şirketin performansı dikkatinizi çekecektir. 1998 yılında Bilim İlaç cirosunda yüzde 106 artış gerçekleştirirken, Kopaş Kozmetik yüzde 162 artış kaydetti.

Bilim İlaç 1997´de 8.3 trilyon lira olan cirosunu, 1998 yılında 17.3 trilyon liraya çıkardı. Aynı şekilde Kopaş Kozmetik 1997 yılında 2.9 trilyon lira olan cirosunu 1998´de 7.7 trilyon liraya çıkararak ciro artışında 7´inci oldu. 

Türk sanayinin öne çıkmayan, bu iki gizli devi, Bilfar Holding´e ait. Bilfar Holding ise yine kamuoyu tarafından pek tanınmayan Adil Karaağaç tarafından kurulmuş. 1947 yılında eczacılık fakültesinden mezun olarak yola çıkan Bilfar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adil Karaağaç, o günleri anlatırken ilaç sanayicisi olma arzusunun kendisini bu noktaya getireceğini tasavvur bile etmediğini söylüyor.

Adil Karaağaç, bugün Bilim İlaç, Hüsnü Arsan İlaç Sanayi, Kopaş Kozmetik ve Denge Dış Ticaret olmak üzere dört şirketi çatısı altında toplayan Bilfar Holding´in yönetim kurulu başkanı.  Cumhuriyet´le yaşıt olmasına rağmen hala işinin başında olan Adil Karaağaç, şirketin kuruluşundan bugüne, Türk ilaç üreticilerinin durumundan Türk ekonomisine kadar uzanan geniş bir yelpazede Capital´in sorularını yanıtladı:

İş hayatına nasıl atıldınız?

1947 yılında Eczacılık Fakültesi´nden mezun oldum. Askerliği takiben, 1948 senesinde Konya'da bir eczane açtım. Eczane faaliyetlerimi yürütürken 1953 yılında Konya'da, İlaç Hammadde ve Tıbbı Malzeme İthalat adlı şirketi kurdum. Hemen ardından arkadaşlarımla beraber bir ecza deposu açtık. Ayrıca beş tane ilacın ruhsatını alarak Konya'da müstahzar üretimine ve ilaç pazarlamasına başladım.

Tabii o zaman üretim tesisim olmadığı için, İstanbul'da Bilim İlaç şirketine ilaçlarımı ürettirip, Türkiye'de pazarlıyordum. İlaç üretme ve ilaç sanayicisi olma tutkumun ilk adımı fakülteyi bitirdikten beş sene sonra gerçekleşmiş oldu.

Ardından daha büyük ilaç üreticisi, sanayicisi olmak konusunda bir tutkum vardı. Bunun için Bilim İlaç ile başlayan ilişkimizi, şirketin ortağı olarak geliştirdim. Bu ortaklık orada yönetici olarak göreve başlama imkanı sağladı bana.

Bilim İlaç'ın sahibi kimdi?

Bilim İlaç'a 1965 yılında ortak oldum. O tarihte küçük boyutlu, cici bir şirketti ve potansiyel arzediyordu. Almanya'dan gelen dahiliye uzmanı meşhur Profesör Frank'ın labaratuvar şefi Dr.Emirze Bey ve arkadaşları ortak olarak kurmuşlardı. Ben de aralarına 1965 yılında katıldım. Hissem yüzde 5 gibi küçük bir orandı.

Nasıl Bilim İlaç'ın sahibi oldunuz?

Önce şirketin hisselerini satanlardan hisse aldım. Zaten Bilim İlaç'ın ortağı olduktan 5-6 ay sonra, şirketin genel müdürlüğüne getirildim. 2-3 yıl sonra da şirketin yönetim kurulu başkanı oldum. Bütün işleri ben yürütüyordum. Çünkü diğer ortaklar ilaçla çok alakalı kişiler değillerdi; Ya doktor kökenliydiler ya da başka mesleklerle uğraşıyorlardı. Zaman içinde yaşanan gelişmeler beni yönetimin başına çok çabuk ulaştırdı. Uzun müddet bu arkadaşlarla ortaklığımız devam etti. Aralarında vefat eden oldu, Türkiye'den başka yerlere gidip yerleşenler oldu.

Ne zaman holding'leştiniz?

1974 yılında Bilfar Holding'i kurduk. Bilfar Holding'i kurduktan sonra Hüsnü Arsan İlaç şirketini aldık. Aynı tarihlerde, 1974 yılında kozmetik ve bakım ürünleri alanında Türkiye'nin tek şirketi olan Leda'yı satın aldık. Adını Kopaş Kozmetik Pazarlama AŞ olarak değiştirdik. Böylece ikinci şirketimizi kurmuş olduk.

1974 yılı, gerçekten bizim için doğurgan bir yıldı. 1974'de hem holdingleştik hem yeni bir sektöre girdik hem de Maslak'taki fabrikamızın yapımına başladık.

Neden kozmetik sektörüne girdiniz?

Kozmetik sektöründeki boşluğu değerlendirdik. Kozmetik ve bakım ürünleri alanında dünyadaki gelişmeler ilgimi çekti. Zaten ilaç ile kozmetik sanayi üretim teknolojileri bakımından benzeştiği ve pratiklerimize girdiği için bu alanı seçtik.

O tarihlerde biz orta vadeli bir plan yapmıştık. O plan doğrultusunda kozmetik sektörüne girmenin gerekli olduğu kararını aldık. Arayış içinde o tarihlerde güç durumda olan ve Türkiye'nin yegane üretim şirketi diyebileceğimiz Leda'yı aldık. Şirket bünyesinde 6-7 tane yabancı markanın lisans ürünü ve Leda´nın kendi markaları mevcuttu. Kozmetiğe sıfırdan başlamadık, tramplenden atladık.

Şirket kötü durumda mıydı?

Hayır, kötü durumda değildi. İtalyan kökenli bir sahibi vardı ve yaşı da bir hayli ilerlemişti. Sanırım 70 yaşlarındaydı. İşi bırakma ihtiyacını hissetmiş. Denk geldi. Biz de kozmetiğe girme kararı aldığımız için, bir arayış içindeydik. Arayana rastlar değil mi?

Bilim İlaç ve Kopaş Kozmetik, bugün nasıl bir düzeye geldiler?

Bilim İlaç, İstanbul Sanayi Odası´nın yayınladığı 500 sanayi şirketi araştırmasında, 1998 sonuçları itibariyle 200'üncü sırada yer alıyor. Kopaş Kozmetik de ikinci 250'nin içerisine girdi.

İlaç sanayinin kendi içinde değerlendirme yaptığımızda ise, 1999 yılı 9 ayı itibariyle üniter(kutu) satışta üçüncü en büyük şirketiz. Birinci Eczacıbaşı, ikinci Roche'dur. Üniter satışta pazarın yüzde 6'sı bizim elimizde. Türk lirası olarak ciroda 6'ıncı en büyük şirketiz. Ciro açısından da payımız yüzde 4 civarında. Buradaki rakamlar sadece serbest piyasa satışlarından elde edilendir. Kamu ve devlete yaptığımız satışlar bunun dışındadır.

Kopaş da yabancı ve yerli olmak üzere bütün şirketler içinde 4'inci sırada. Performansımızdan memnunuz.

Yola çıktığınızda bu noktalara gelebileceğinizi düşün«MD+BO»müş müydünüz?

Bu noktaya geleceğimi önceden görebilmiş değilim. Ama bu arzu ile çalıştım. Düşündüğümün çok üstünde bir performansla bu noktaya geldik.

Yabancı sermaye Türkiye'ye 1950 yılında girmeye başladı. İlk günden itibaren yabancı ilaç şirketleriyle rekabet ederek, sistemleri öğrenerek, kendimizi geliştirerek bu noktaya geldik.

Avrupa Birliği'nde ilaçta çok ağır şartlar var. Bu şartları temin edebilmek için beyin gücü, teknoloji, araç ve gerece ihtiyaç var. Kazandıklarımızı da bunlara harcıyoruz. İlaçta yatırım bitmiyor.

1998'e baktığımız zaman iki şirketinizin de ciro anlamında önemli artışlar sağladığı görülüyor. Son dönemdeki bu yükselişinizi nelere bağlıyorsunuz?

Mali yapımız daha düzeldiği için, finans giderlerimiz azaldı. Azaldıkça tabii k^ar daha maksimize oluyor. Ayrıca satışlarımız artıyor, yeni ürün çeşitlerine hız verdik. Son 2-3 yılda mevcut kalemlerimizde bir performans kaydettik.

Mesela Ivola ve Voila adlı iki saç boyası ürün grubumuz var. Biri profesyonellere, biri de nihai tüketiciye hitap ediyor. Bu iki ürün grubunda son iki üç yılda pazardan 30-33'ü kadar bir pay aldık. Kozmetikte o kadar çok dünya markaları Türkiye pazarına girmiş durumda ki, bunlarla pazarı paylaşmamıza rağmen geriye düşmedik. Sizin de gördüğünüz gibi Kopaş'ın önemli bir performansı var.

Kopaş´ta kaç markayla üretim yapıyorsunuz?

Leda'dan devraldığımız lisanslı ürünlerden ikisi Tokalon cilt bakım ürünleri, Cire Aseptine kremleridir. Kendi markalarımızdan en dikkat çekeni Dalin Bebe Setleri'dir. Dalin bütün çocuk bakım setiyle pazarın yüzde 60-65'ine hakimdir ve lider konumundadır.

Bunun dışında Alix Avien Dekoratif kozmetik ürünlerimiz var. Bu da bizim yarattığımız bir markadır. Bunlar dışında Voila saç bakım serisi, Linn saç bakım ürünleri, Fizy saç ürünleri, İvola saç boyası, Biopon ve Revlon gibi markalarımız da var.

Her iki sektörde de yabancı markaların pazarda ağırlıkta olduğu görülüyor. Nasıl bir rekabet yaşıyorsunuz?

Her iki sektörü de ayrı değerlendirmek gerekiyor. İlacı ele alırsak, son 10 yıldır yapmış olduğumuz ön çalışmalar, içine girdiğimiz alanlar itibariyle bir noktada verim vermeye başlıyor. Bizim avantajımız en zinde molekülleri, en son aşama ürünlerini pazara vermekte çok reaksiyoner ve zamanında atılım yapmasını bilen bir şirket olmamızdı.

Patentli ürünleri bulup, güncel, bir aşamayı anlatan ürünleri de zamanında pazara ulaştırmamızın da büyük rolü var. İlaçta pazarlama odaklı bir şirket olarak, 35 senede büyük bir disiplinle çalıştık, buna göre organize olduk. Bu çalışmanın meyvelerini topluyoruz. Yoksa bu noktalara gelebilmek, üniter satışlarda bu rakamlara ulaşmak, yabancısı yerlisi şirketler de düşünülünce bu şiddetli rekabet ortamında kolay bir başarı olmamıştır.

Kozmetikte de mi yoğun rekabet var?

Tabii orada da yoğun rekabet var. Ancak kozmetiğin önü bence daha açık. Çünkü bu sektörde pazara girebileceğiniz ürün çeşit ve sayısı daha fazla. İlaçta fiyat denetlemesi var, k^arlılık sınırlı. Halbuki kozmetikte böyle denetlemeler yok. Mesela Kopaş'ta 1998 yılı faaliyeti için 1999'da yüzde 500 temettü verdik. Kozmetik daha libere; fiyatlandırmaya, konumlandırmaya, serbest rekabete adapte olmada sizi kısıtlayıcı bir şey yok. İlaç böyle değil.

İlaçta özellikle yabancı marka hakimiyeti var. Zorluyorlar mı sizi?

Zorlayanlar var tabii. Ama her yabancı şirketin Türk pazarında başarılı olduğunu söyleyemeyiz. İlaç gamlarımız başarılı olmaya daha müsait.

Türk cumhuriyetlerine ilginiz var, ihracta yapıyorsunuz. Bu ülkelerde pazarı nasıl buluyorsunuz?

Elbette var. Geçmiş yıllarda ihalelere giriyorduk. İhracatımız 8-10 milyon dolar mertebesine çıkmıştı o tarihlerde. Şimdi biraz strateji değiştirdik. Çünkü bu tür ihaleler düşük k^arlılıkla yapılan satışlardır. Kalıcılığı her seferinde ihale kazanmanıza bağlı. Kalıcı faaliyetlere de girdiğimiz için şimdi büyük altyapı oluşturuyoruz.

Yatırım mı yaptınız?

Evet, şirketleşmeyi planlıyoruz. Orada partnerler aracılığıyla firmalar arıyoruz. Bunu yapamazsak kendi ofislerimizi açmak arzusundayız. Ama henüz irtibatlarımız devam ediyor.

Bünyemizde çalışan bir arkadaşımız  Azerbaycan'a yerleşti, ofis açtı ve ona lisans verdik. Faaliyetlerimizi yürütüyor. Bu zincirin halkalarını genişletmeyi planlıyoruz.

Fabrika kuracak mısınız?

Şimdilik fabrika kurmamak gerekiyor. Henüz bunun için erken. Bütün Batılı ülkeler Türkiye'de nasıl faaliyet gösteriyorlarsa, biz de orada öyle faaliyet göstermeliyiz. Yabancılar da Türkiye'de partner buluyorlar veya kendileri geliyorlar. Ama çoğunun üretim tesisleri yok. 1960'lı yıllarda çıkan yabancı sermaye teşvik kanunundan yararlanarak Türkiye´ye gelen 5-6 tane yabancı şirketin dışında tesis kuran yok. Hepsi ithalat yapıyorlar.

Nerelere kozmetik ihraç ediyorsunuz?

Ağırlıklı olarak Rusya, Ukrayna ve Türk cumhuriyetlerine gönderiyoruz. Son dönemde biraz da Romanya'ya gönderdik. Bunun da tutarı 4-5 milyon doları geçmez.

Türk ilaç ve kozmetik sektörünü değerlendirir misiniz?

Türk ilaç ve kozmetik üreticileri gerçekten iyi gidiyorlar. Gelişmemiz devam ediyor. Türk ilaç sanayinin 50-55 yıllık bir mazisi var. Dünya standartlarına uygun ilaç üreten ülke grubunun içinde Türkiye de var. Hatta sayılı ülkelerden biridir. Performans ve üretim standartları açısından çok iyi bir noktada olduğumuzu söyleyebilirim.

Ülkeye barışta ve savaşta hizmet edebilecek tüm potansiyele sahibiz. Türkiye'nin ilaç ihtiyacını karşılayabilecek gelişmişlikte olduğumuz kanaatindeyim.

Kozmetik de böyle. Ama kozmetik biraz beğeniye, zevke, renge bağlı bir şey. Burada da genellikle hanımefendilerin marka tutkuları, bağlılıkları oluyor. Bu noktada handikaplarımız var ama çok güzel hazırlanmış ürünler çıkarıyor bazı firmalarımız. Mesela Vakko'nun çıkardığı parfüm iyi bir örnek.

Türk kozmetikçileri marka yaratabiliyor mu?

Marka yaratıyoruz. Dalin buna güzel bir örnek. Orta boy fiyatlı ürünlere de ihtiyaç var. Gelir düzeyi düşünülürse, herkes 20 milyonluk bir parfüm alamaz. Uygun fiyatlı ürün üreten ve başarılı olan kozmetik üreticisi arkadaşlarımız var.

Zaten Türkiye´yi sanayicilerimiz ayakta tutuyor. Bugün Namık Kemal gibi oturup hamasi şiirler yazsak, bu şiirler bir vatanperverlik örneği olarak ortaya koyulabilir mi? Vatanperverlik şimdi ekonomik vatanperverliktir. Dolayısıyla katma değer yaratan ürünleri dışarıya satarak bir ülkeye döviz kazandırmaktan, katma değer  yaratmaktan geçer ülke sevgisi. Türk ilaç, kozmetik sanayi ve diğer tüm sektörler, başta tekstil olmak üzere ülkeye katmadeğer yaratıyorlar ki Türk ekonomisi ayakta durabiliyor. Sanayi ve ticari kuruluşların dinamizmini ülkemizin geleceği olarak görmek mümkün.
 
''YENİ SEKTÖRLERE GİRMEDEN AYNI ÜRÜNLERDE BÜYÜYECEĞİZ''

Başka sektörlere de girmeyi düşünüyor musunuz?

Ürünlerimizde kendi içinde genişleme var. Dalin bir üründü, şimdi 10 ayrı çeşidi var. Kendi içimizde yaşadığımız bir gelişme. Ürünlerimizi çeşitlendirme yoluna gidiyoruz. Kopaş´ta yeni ürün projelerimiz mevcut. Şirketin bünyesine uygun gelişecek tüketim malları konusunda her bir ürün bizi ilgilendiriyor.

Başka bir sektöre girmeyi düşünmüyoruz. Çünkü o kadar geniş bir organizasyon yapımız yok, mali yapımız mevcut olanı ancak karşılıyor. Ama kadın ve çocuk bezi alanında şu anda tüketim İran'ın gerisinde. Bu iki ürün, deterjan gibi yarın köylünün evine de girecek. Köydeki bakkal satıyorsa, o ürün artık ihtiyaç olmuş demektir. Bu tip yeni ürünler henüz proje aşamasında.

Yeni yatırım planınız var mı?

Yeni bir ilaç fabrikası yaptıracağız. 17 milyon dolara mal olacak bu yatırım Çerkezköy'de yapılacak.  Kopaş'ın bir fabrikası var Çerkezköy'de. Beta-laktamik ürünler dediğimiz penisilin kökenli ürünleri yaptığımız spesifik bir fabrikamız daha var. Çok modern bir fabrika. Şehir içinde sanayicilik kalktı, buralara kaymak gerekiyor.

HOLLANDA´DAN İHRACAT MÜDÜRÜ TRANSFER ETTİLER

Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?

Kasım ayında Frankfurt'ta yapılan ilaç fuarında ilk Türk firması olarak standımızı açtık ve çok büyük ilgi gördük. Fuardan geldikten sonra, internet vasıtasıyla günde 10 civarında sipariş aldık. Çok isabet oldu.

Rusya, Türk cumhuriyetleri, Irak, Afrika, Güney Amerika ve bir kısım Uzakdoğu ülkeleriyle açılım içindeyiz. Bazı ihtiyaç sahipleri futbolcu transfer ediyor. Biz de Hollanda'dan bu konuyu çok iyi bilen, portföyü olan bir ihracat müdürü transfer ettik. Bu arkadaş sayesinde ihracat yaptığımız ülkelerle üç-beş yılı kapsayan ilişkiler yerine, daha uzun vadeli ilişkiler kuracağız.

İhracatta Türk üreticilerin performansı ne durumda?

İlaç pazarlaması, hiçbir ürünün pazarlamasına benzemez. Çünkü önce ilacınızı doktor beğenecek. Tüketici ilk etapta doktordur. O ülkenin firmalarıyla bağlantı kurarken, işe ilacınızı doktor ve eczacılara beğendirmekle başlıyorsunuz. Bu standartlarda ürün geliştiriyoruz, bilgimiz var ve rağbet görüyoruz. Ama ihracatta yolun ortasında falan değiliz, yolun başındayız daha. Türk ilaç sektörü ve Bilim İlaç olarak biraz geç atak yaptığımızı söyleyebilirim. Geç kaldık. Daha evvel başlamış olsaydık bugün ulaşacağımız nokta çok ileri olabilirdi.

``AİLE ŞİRKETİ DEĞİLİZ''

Bilfar Holding'e dışarıdan bakıldığında bir aile şirketi görüntüsü çiziyor.  Nasıl bir yapılanmanız var?

Bir aile şirketi değiliz. Bilfar Holding, bin ortaklı bir şirkettir. Sermayemizin yüzde 25'i halka açık. Holding ana şirketimizdir. Holding iştirak şirketleri Bilim İlaç, Hüsnü Arsan İlaç Sanayi, Kopaş Kozmetik ve Denge Dış Ticaret şirketidir.

Bu şirketlerin başında çocuklarınız var değil mi?

Oğlum Bülent Karaağaç, Bilim İlaç'ın yönetim kurulu başkanı ve murahhas azasıDIR. Kemal Karaağaç ise Kopaş Kozmetik´in yönetim kurulu başkanı. En küçük oğlum Alp Karaağaç da ihracat departmanımızın başında.

Şu anda holding bünyesinde aktif olarak görev alıyor musunuz?

Aşağı yukarı bu işe girdiğim zamanki mesai düzenim neyse aynı tempoda devam ediyorum. Zamanla iş insanın hobisi haline gelebiliyor. Gelişmekte olan şirketlerde katkınız ve heyecanınız devam ediyor. Çalışmaktan daha büyük bir zevk düşünemiyorum.

``İLAÇTA İKİNCİ BÜYÜK ŞİRKET OLACAĞIZ''

Geleceğe yönelik beklentileriniz neler?

Kal-Der'in başkanı Yılmaz Argüden'in şirketiyle bir senedir stratejik planlama çalışmaları yapıyoruz. Birinci bölümü bitti, ikinci bölümü de yıl sonunda tamamlanacak. Dolayısıyla bu stratejik planlama doğrultusunda koyduğumuz hedefleri ilaçta ve kozmetikte yakalamak için çalışacağız.

Bilim İlaç'ın yerli üreticiler içinde ikinci olmasını hedefliyoruz. Kopaş için de böyle bir hedefimiz var. 2003 yılında pazar payımızın yüzde 10'a ulaşmasını amaçlıyoruz. İhracatımızı da 20-25 milyon dolarlık bir seviyeye ulaştırmak istiyoruz. Yeni sistemlerin bünyemize sokulması ve iletişim ağının sahrayla bütünleşmesi gibi konularda sayısız stratejik hedefler oluşturduk. Stratejik ortaklığı benimsiyoruz. Ama gelen teklifler markanın yüzde 100´ünü almak şeklinde oldu, kabul etmedik. Bu anlamda gelecek tekliflere de açığız.

 

 


 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz