Krize Meydan Okuyan Grup

Mustafa Tekerekoğlu / Tekerekoğlu Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Gaziantepli Tekerekoğul Tekstil, tesislerin kapandığı her kesin küçüldüğü bir dönemde 10 milyon dolarlık ek yatırım yaptı. Büyümeye ...

1.08.2001 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Mustafa Tekerekoğlu / Tekerekoğlu Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi

Gaziantepli Tekerekoğul Tekstil, tesislerin kapandığı her kesin küçüldüğü bir dönemde 10 milyon dolarlık ek yatırım yaptı. Büyümeye hız veren şirket, işçi sayısını da artırdı. Ev tekstili ve ağırlıklı olarak brode üretimi yapan şirket, ihraç pazarlarında büyük başarı elde etti. Bu neden kriz döneminden de etkilenmedi. Türkiye’nin bu üçüncü büyük ev tekstili şirketinin öyküsünü ve hedeflerini yönetim kurulu üyesi Mustafa Tekerekoğlu anlattı.

Tekerekoğlu Tekstil, Türkiye’nin gizli şampiyonlarından... Ev tekstili alanında faaliyet gösteriyor. Gaziantepli olan bu kaplan, sessiz, ancak derinden büyüyor. Krizde yatırım yapıyor, ihracatını katlıyor. Herkes işçi çıkarırken, onlar kadrosunu genişletiyor. Grubun yönetim kurulu üyesi Mustafa Tekeroğlu, başarıda, iç pazarı bırakıp, ihracata yönelmelerinin etkili olduğunu söylüyor. Ardından da konumlarını açıkça ortaya koymak için, “Cehennemde cenneti yaşıyor gibiyiz” diyor.

Türkiye’nin içinde bulunduğu krizi belki de en ağır yaşayan sanayi kentlerinizden biri de Gaziantep oldu. Krizle birlikte kentteki sanayi tesislerinden çok sayıda kapanan oldu, işsizlik son yıllarda ilk defa sorun haline geldi. İşte böyle bir ortamda 10 milyon dolarlık yatırımıyla Tekerekoğlu Tekstil bütün dikkatleri üzerine çekti. Herkesin işçi çıkardığı bir ortamda onlar işçi sayısını artırma yoluna gitti.

1975 yılında plastik ayakkabı toptancısı Nuri Tekerekoğlu ve üç oğlu tarafından kurulan Tekerekoğlu Tekstil,  2000 yılında 20 milyon dolar ciroya ulaştı. Ağırlıklı olarak brode alanında faaliyet gösteren şirket, müşteri talepleri doğrultusunda ev tekstili üretimi gerçekleştiriyor. 40’ın üzerinde ülkeye ihracat yapan Tekerekoğlu Tekstil, Türkiye’nin en büyük 3’üncü ev tekstil şirketi.

2001 yılında yüzde 25 büyüyerek 25 milyon dolar civarında ciroya ulaşmayı amaçladıklarını belirten Tekerekoğlu Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Tekerekoğlu, iç pazarı pek umursamıyor. Ardı ardına yaşanan krizlerin iç pazarda çalışmayı olanaksız hale getirdiğini söyleyen Mustafa Tekerekoğlu, “dış pazarlara çalıştığımız için krizden etkilenmedik. Cehennemin içinde cenneti yaşıyoruz” diyor. 

Tekerekoğlu Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Tekerekoğlu, ailesinin iş yaşamındaki yükselişini, şirketini ve hedeflerini Capital’e anlattı: 

Şirketinizi babanız mı kurdu?

Aslında babam Mehmet Nuri Tekerekoğlu’nun asıl mesleği tekstil değil. Plastik ayakkabı toptancılığı yapıyorduk. Türkiye genelinde üretim yapan bütün imalatçıların mallarını alıp yine Türkiye geneline pazarlıyorduk. Bu işleri yaptığımız şirketimizin adı Uğur Ticaret idi. Ancak, belirli bir süreç içinde gelebileceğimiz en yüksek noktaya ulaştık. Daha ilerisi yoktu. İmalata girmek de istemedik. Çünkü, bütün imalatlar zaten bize geliyordu.

1975 yılında rahmetli Kamil Şerbetçi bize bir teklifle geldi. Brode makinesi getirip üretim yapmayı ve bunu ortaklık şeklinde gerçekleştirmeyi teklif etti. Zaten onlarla bir akrabalığımız da vardı. Bundan dolayı aramızda bir güven de bulunuyordu. Böylece Tekerekoğlu Tekstil’in temeli 1975 yılında atılmış oldu.

Bu dönemde hem brode makinesi getirdik, hem de üretime başladık. On yıl kadar Şerbetçi Grubu ile Tekerekoğlu Grubu bir ortaklık yaşadı. 1985 yılında ise Şerbetçi Grubu’ndan ayrıldık.

Neden ayrılma kararı verdiniz?

Yatırım yapamıyorduk. Yatırım yapamayınca da olduğumuz yerde sayıyorduk. Fikir uyuşmazlıkları vardı. Bu fikir çatışmasından dolayı da şirket büyüyemiyordu. Büyümek, gelişmek, yatırım yapmak bizim ruhumuzda var. Birlikte on yıllık talihsiz bir süreç yaşadık. Ayrılınca onlar kardeşleriyle birlikte Şerbetçi Grubu olarak devam ettiler, biz de Tekerekoğlu Tekstil olarak bugüne geldik.

Ayrılık kararı verdiğinizde ne durumdaydınız?

1985 yılında ayrıldığımız zaman 35 tane işçimiz vardı. Bugün çalışan sayımız bini geçti. Dünya genelinde brode konusunda çalışan üç büyük firmadan biri olduk. Sektörün en büyük firması Zorlu’dur, ardından Tanrıverdi gelir. Sonra da biz geliyoruz. Ancak, kalite olarak en büyük kim diye sorarsanız, hiç mütevazı olmadan, “biziz” derim. Kalite bizim ana politikamız. ISO belgesi alarak da bunu ispat ettik.

Sadece perde mi üretiyorsunuz?

Her şeyi üretiyoruz. Ev tekstili grubunda masa örtüsü, yatak örtüsü, çeyiz grubu ve brode perde üretiyoruz. Talep hangisinde yoğunlaşırsa, o ürünün üretimine ağırlık veriyoruz. Müşteri ne istiyorsa, onu üretiyoruz. 1998 öncesi gibi, firmalar rahat değil. Ben bunu yaparım, şunu yapmam devri çoktan geçti. Böyle bir lüksümüz de yok.

Kapasiteniz ne kadar?

Ana üretimimiz brode. Diğer bölümler brode için, hammadde üretir. Ortalama bir deseni baz alırsak yıllık 6 milyon metre civarında bir brode kapasitemiz var. Ancak, bu rakam biraz afakidir. Çünkü, desene göre farklılaşır. Öyle bir desen yaparsınız ki, günde 100 metre üretirsiniz, ama başka bir desenle günde 300 metre üretirsiniz. Yani desene göre farklılaşıyor.

Geçen yıl ne kadar ciro gerçekleştirdiniz?

2000 yılında 20 milyon dolar ciro yaptık. Bu yıl bu ciroyu yüzde 25 artırarak 25 milyon dolar ciroya ulaşmayı planlıyoruz. Bu senenin ilk 6 ayı çok olumlu geçti. Hedeflerimize ulaşacağımızı düşünüyorum.

Ürünlerinizi  ağırlıklı olarak hangi pazarlara satıyorsunuz?

1998 yılına kadar iç pazara ağırlık veriyorduk. 1995 yılından itibaren de Laleli’de bavul ticaretine başladık. Üretimimizin yüzde 70-80’i iç pazara yönelikti. 1998 yılında başlayan Rusya kriziyle Türkiye çok sıkıntılı günler yaşamaya başladı. Birden bire pazarlar ve mali sektör çöktü. Bu durumun olumsuzluklarını birçok firma ciddi biçimde yaşadı. 1998 krizinden en çok etkilenen firmalardan bir tanesi de bizdik. Çünkü, o yıllarda büyük yatırımlara başlamıştık. Büyük kapasitelerimiz oluşmuştu. Pazar çökünce ciddi sıkıntılar yaşadık. Ancak, çabuk toparlandık. Hemen bir dış ticaret ekibi oluşturduk. Bu ekip dünyanın dört bir bucağına koşuşturdu. O tarihten itibaren de çok ciddi bir yapılanma sürecine girdik.

Krizle birlikte iç pazardan çıktınız mı?

Evet, üretimimizin yüzde 90’ını dış pazara kaydırdık. İç pazara yönelik kapasitemiz yüzde 10’a geriledi. Bu nedenle Türkiye’nin son yaşadığı krizden  hiç etkilenmedik. Cehennemin içinde cenneti yaşıyoruz.  Herkesin işçi çıkarttığı bir zamanda işçi aldık. Organize sanayi bölgesinde imalat dururken biz devam ettik. Çünkü, bütün yapılanmamızı dış ticarete yönelik olarak düzenlemiştik.

Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?

Ağırlıklı olarak brode ihraç ediyoruz. 42  ayrı ülkeye ihracat yapıyoruz. Amerika’dan Uzakdoğu’ya, Afrika’dan Avrupa’ya dünyanın her yerine ihracat yapıyoruz. Gitmediğimiz yer yok. Ancak, Rusya ve Amerika en çok ağırlık verdiğimiz iki pazar. Dış pazarlarda Elegant adıyla markalaşmaya çalışıyoruz. Çalışmalarımızın sonuçlarını almaya başladık.

Yurtiçi pazara baktığımız zaman Zorlu gibi, güçlü rakipleriniz olduğunu görüyoruz. Bu pazara yönelik çalışmalarınız olacak mı?

Son beş yılda iç  pazarda yatırımlarla inanılmaz kapasiteler yaratıldı. Bu yatırımlar Rus pazarı düşünülerek yapıldı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Ogün 10 dolara sattığımız bir malı, bugün 3 dolara zorla satıyoruz. Fiyatlar aşağı indi. Aşırı yatırımlar buna neden oldu. Arz talep dengesi bozuldu. Dolayısıyla yoğun bir rekabet yaşanmaya başlandı.

Yurt içinde bizim rakiplerimiz hiçbir zaman büyük firmalar olmadı. 3-5 makinelik firmalar bunlar. Ucuz mal ürettiler. Rusya için üretilen mallar satılamayınca iç pazara verildi. Dolayısıyla iç pazarda rekabet kızıştı.

Her musibetin getirdiği bir müspet yan vardır. Krizle birlikte sıkıntılarla karşılaşan şirketler ne yapacağız sorusunu kendilerine sormaya başladılar. İç pazar kilitlenince yurt dışına mal satmanın yollarını aradılar. Bu kriz, Türkiye’ye yurt dışına mal satmasını öğretti. Zaten ayakta kalanların çoğu yurt dışına mal satan şirketlerdi.

Taç yurt içinde ve yurt dışında bilinen çok güçlü bir marka. Ancak, Elegant çok fazla tanınmıyor. Nasıl rekabet edeceksiniz Taç markasıyla?

Elegant markası bizim için Türkiye’den ziyade yurt dışında önemli. Yurt dışında bizim malımız Tekerekoğlu olarak tanınıyor. Mallarımızın üstünde yeşil bant vardı. Bu yeşil bantı sorarak mallarımızı alıyorlardı. Daha sonra Elegant ismini yerleştirmeye başladık.

Yurt içinde tanınmış olmak açıkçası beni çok fazla ırgalamıyor. Çünkü, yurtiçi pazar payımız zaten yüzde 10 civarında. Toptancılar Tekerekoğlu’nu zaten biliyorlar.

Kapasite artırmaya yönelik yeni yatırımınız var. Bu yatırımla ne kadar büyüyeceksiniz?

10 milyon dolarlık bir yatırım yapıyoruz. Bu yıl içinde büküm için yüzde 100, dokumada ise yüzde 25 kapasite artırımı söz konusu olacak. Makinelerin siparişi verildi. Yatırım tamamlandığında yüzde 25 civarında  bir kapasite artışı sağlanmış olacak. Bundan sonra herhangi bir kapasite artışına gitmek istemiyoruz. Bu kapasiteleri Türkiye için yeterli görüyorum.

Kapasite artırmayı düşünmüyorsanız nasıl büyüyeceksiniz?

Farklı sektörlere girmeyi düşünüyoruz. Araştırmalar yapıyoruz. Sektör ismi vermek istemiyorum. Ancak, tekstilin dışında bir alanı düşünüyoruz. Avrupa işçilik maliyetleri yükseldiği için tekstili bıraktı. Türkiye’deki işçilik büyük bir avantajdı. Ancak, yavaş yavaş bu avantajı kaybediyoruz. Uzakdoğuya doğru kayıyor. Dolayısıyla başka bir sektörde varolmak istiyoruz.

Kalitemizi daha üst seviyelere çıkarmak istiyoruz. Farklı ürünler üreterek farklılaşmak hedefindeyiz. Yurt dışında ihracat yaptığımız ülke sayısını artırıp firmamız için en kârlı, en verimli ürünleri bu ülkelere satmak amacındayız.

Krizlerin getirdiği durum ortada. Taklitçilik var. İrili ufaklı birçok firma faaliyette. Dolayısıyla iç pazara pek girmek istemiyoruz. Bu iç pazara mal satmayacağımız anlamına gelmesin. Ama ağırlıklı olarak tercihimizi yurt dışından yana  kullanmak istiyoruz.

“RUSYA PAZARINDAN ÜMİDİMİ HİÇ KAYBETMEDİM”

Rusya’nın önemli pazarlardan biri olduğunu söylediniz. Ancak birkaç yıldır bu pazar beklenen gelişmeyi gösteremedi. Siz Rusya pazarını nasıl buluyorsunuz?

Rusya büyük bir ülke. Büyük bir nüfusa sahip. Bugüne kadar komünist sistemin baskısıyla hiç ticaret yapmamışlar. Pek çok ürünle de tanışmamışlar. Orada bir yeniden yapılanma ve açıklık politikası yürütülmeye başlanınca, Rus halkı her türlü mala hücum etti. Bu durumda fırsatçılık yapan birçok firma ve Türk firması oldu. Çok kalitesiz mallar satıldı. Türk üreticilerin ismi son derece kötü zedelendi. Ama daha sonra Ruslar malları tanıyıp, iyi malları seçmeye başladılar. Güvendikleri firmalardan ürün almaya başladılar. Önceden Laleli’ye geliyorlardı, neyi buluyorsa alıyorlardı. Rusya devleti kendi içinde yapılanmaya başlayınca ticarette de kurallar koymaya başladı.

Artık oradan da isteyen gelip istediği malı alıp götüremiyor. Her malın alıcısı satıcısı belirlendi. Branşlaşmalar başladı. Bunlar üreticileri daha iyi araştırmaya başladılar. Büyük bir pazar. Geleceğini çok parlak buluyorum. Rus pazarından hiçbir zaman ümidimi kaybetmedim.

“DÜNYA TÜRKİYE’Yİ TANIYOR”

Türk ev tekstilcilerinin yurt dışında tanınırlıkları ne düzeyde?

1998 krizinin ardından birçok üretici yurt dışına gitti. Her sene Frankfurt’da bir tekstil fuarı düzenlenir. On yıldır bu fuara katılıyoruz. Katıldığımız ilk yıl 7 tane Türk firması vardı. Bu sene 100’ün üzerinde Türk firması katılıyor. Yurt dışına çıkmanın en önemli noktası bu fuarlardır. Müşteriyle burada ilişki kuruluyor.

Avrupa ev tekstilini bıraktı. Artık üretmiyorlar. Çünkü maliyetler çok yüksek olduğu için rekabet yapamıyorlar. İtalya, Fransa, Almanya ve İsviçre bu işin merkeziydi. Artık bu ülkeler Türkiye’den mal alıyorlar. Ev tekstili denince özellikle brode’de Türkiye akla geliyor. Artık ev tekstili konusunda bütün dünya Türkiye’yi biliyor.

Türk üreticilerin henüz gitmediği pazarlar var mı?

Ev tekstilinde sanıyorum bütün ülkelere ulaşıldı. Biz gitmiş olmasak bile fuarlarda onlar bizi buluyor.

Geleceği en parlak olan pazar hangisi?

Tek bir ülkeden bahsetmek zor. Ancak örneğin Amerika çok gelişmiş bir pazar. Yılın 12 ayı alım yapabiliyorlar. Vazgeçilmeyecek bir pazar. Fakat işi çok iyi biliyorlar. Fiyat rekabetimizi çok iyi kullanıyorlar. Çok cüzi kârlarla mal satıyoruz.

“TÜRKLER TÜRKLERLE REKABET EDİYOR”

Türk ev tekstilcileri yurt dışında kimlerle rekabet ediyorlar?

Rakiplerimiz yine biziz. Kendi kendimize rekabet ediyoruz. Örneğin bir firmaya gidiyoruz, daha önce Türkiye’den iki ayrı firmanın kendilerini ziyaret ettiklerini söylüyorlar. Bizimle birlikte üç Türk firması aynı firmaya gidiyor ve üç farklı fiyat veriliyor. Maalesef, Avrupalı firmalar gibi akıllı bir fiyat politikamız yok. Krizinde etkisiyle Türk üreticiler rekabeti fiyatla yapmaya başladılar. Mal sattığımız yabancı firmalarda bunu çok iyi kullanıyor. Kalite ile farklı ürünlerle rekabet etmek yerine fiyatla rekabet ediyoruz.  Hepimizin ortak şikayeti bu.

Uzakdoğulu üreticiler ev tekstilinde ne durumdalar?

Her pazarda olduğu gibi, biraz Çin bizi rahatsız ediyor. Ancak, aşırı bir makine kapasitesi olmadığı ve kalitesi de bizden kötü olduğu için bizi pek etkilemiyor. Zaten brode konusunda aşama kaydedemediler. Japonya, Kore, Singapur, Malezya gibi ülkeleri de kalitemizle geçiyoruz.

 

 

 

 


 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz