Süzer'in Yeni Hedef Sektörleri

<i>Mustafa Süzer / Süzer Holding Yönetim Kurulu Başkanı </i> İnşaat kökenli bir gruptan, finans ağırlı bir gruba dönüşen Süzer Holding, finans dışında, turizm, gıda, enerji, telekomüni...

1.06.2000 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Mustafa Süzer / Süzer Holding Yönetim Kurulu Başkanı

İnşaat kökenli bir gruptan, finans ağırlı bir gruba dönüşen Süzer Holding, finans dışında, turizm, gıda, enerji, telekomünikasyon ve kağıt sektörleri gibi geniş bir yelpazede faaliyet gösteren şirketlere sahip. Faaliyet alanlarının geniş olmasına rağmen, bütün sektörlerde yeni girişimler, yatırımlar söz konusu. Ancak, Süzer Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Süzer, önümüzdeki dönemde enerji ve telekomünikasyon alanlarına odaklanacaklarını söylüyor. Süzer, “Tabii bugünün koşullarının devam etmesi durumunda” diyor.

Grubun finans sektöründeki ağırlığını artırıcı girişimleri sürdüreceklerini söyleyen Mustafa Süzer, büyüme alanı olarak da balkan ülkelerini gösteriyor. Arnuvutluk’taki bankaya ek olarak Makedonya, Bosna, Bulgaristan gibi ülkelerde banka kurma hedefi var. Amaç, finans sektöründen balkanlarda etkin bir grup olabilmek.

Grubun bir hedefi de inşaat sektöründe yeni projelere imza atmak. Bu amaçla, Antalya veya Bodrum’da Bahçeşehir gibi yeni bir yerleşim merkezi kurma hazırlıkları devam ediyor. Mustafa Süzer, her iki tatil yöresinde arazi için görüşmelerin yapıldığını söylüyor. Grup ayrıca, yıl sonuna kadar bazı gayri menkullerin toplanacağı bir gayri menkul yatırım ortaklığı şirketinin kuracak ve halka açacak.

Mustafa Süzer, grubun yeni yatırımları, odaklanacakları sektörler, grubun stratejileri konusunda Capital’in sorularını yanıtladı.

GSM ihalesinde konsorsiyum olarak diğerlerine göre daha pasif kaldınız. İlk turda “Bu koşullarda devam etmiyoruz” denildi. Neden devam etmediniz, bu alandan çekiliyor musunuz?

Bu grupların içerisinde işini en iyi bilen ve dersine en iyi çalışan grup bizdik. Biz Süzer Grup olarak aşağı yukarı 2 yıldan beri GSM ihalesine hazırlanıyorduk. Çalışmalarımız, Fransız Telecom’dan önce başka bir yabancı ortakla başlamıştı. Ancak, o ortağımızı beğenmedik ve işini çok iyi bilmediğini gördük. Daha sonra Fransız Telecom’u bulduk.

Yabancı büyük grupların tamamı, dışardan görüldüğü gibi, işlerine çok iyi hakim değiller. Bazıları var ki, gerçekten işlerini çok iyi biliyor, konularına çok iyi çalışmış...  Fransızlar da öyle bir grup. Ve Avrupa’nın en agresif  telefon gruplarından biri.

Seçtiğimiz Türk ortaklar da öyle.. Gerek Finansbank, gerekse Nurol olsun, Türkiye’de kendi konularında lider ve işlerini çok iyi bilen gruplar. Biz bu işe aşağı yukarı 2  yıl önce başladığımız zaman, kafamızda fiyat belirlendi, değerler oturdu. Türk Telekom’un eski genel müdürü Cengiz Bulut da bizim grupta.

Dolayısıyla bu bütün finansal analizleri, fizibilitesi, iş planı hazırlandı ve günün koşullarına göre bilgiler yenilendi. Bizim verdiğimiz fiyat olan 1 milyar 17 milyon dolar rakamı, bu işin gerçek fiyatıdır. Diğer fiyatlar bize yakındı. Bir de İş Bankası’nın fiyatı vardı ki, bizden 2 misliden daha fazla idi. Bize göre bu işte İş Bankası ve İtalyanlar yanılmıştır.

Bu fiyatı gördüğümüz anda yapabileceğimiz başka bir şey yoktu. İkinci lisans için de bu fiyattan başlayacakları belli idi. Bizim boşuna uğraşmamıza gerek yoktu. Arkadaşlarla kendi aramızda toplandık ve bu konunun bizim için bitmiş olduğunu, bundan sonraki başka telefon ihalelerinde görüşmek üzere ayrıldık.

Biz konumuza çok iyi çalışmıştık, çok iyi biliyoruz, onun için öyle davrandık. Tekrar gidip gelmeye, boy göstermeye, kendimizin reklamını yapmaya ihtiyacımız yoktu.

İhale 2 Mayıs tarihinde tekrarlandı. Bakanlık, diğer adayların “Katılacağız” beyanı nedeniyle tekrarladığını açıkladı. Fakat, talip çıkmadı. Özellikle Genpa’nın, Zeynep Abidin bey’in açıklamaları tersine çekilmesini doğru buluyor musunuz?

Bunun takdiri size aittir. İş piyasasında arkadaşlarımız hakkında olumlu veya olumsuz bir şey söylemek durumunda değilim.

İhaleden hemen sonra ben bakanı ziyaret ettim ve “2.5 milyar dolara alıcı bulamazsınız. Zaten verecek olsa, birinci ihalede verirdi.  Taban fiyat olarak 2.5 milyar dolardan başlamayın, ikincinin, yani 1 milyar 350 milyon dolar  fiyatından başlayın. O zaman hepimiz iştirak ederiz” dedim.

Ne olabileceğini biliyorduk ve bu fiyatlarla ikinciye çıkmak mümkün değildi. Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki, zaten 1800 teknolojisi, geride kaldı. 900 teknolojisine Türkiye, Avrupa ile zamanında girdi. 1.800 ise 1996-97’lerin teknolojisi. Biz 2000 yılında 1800 frekansı ihalesine giriyoruz.

Oysa şimdi, UMTS sistemi çıktı ve yeni döneme  bu sistemle girilmesi gerekiyor. 1800 ihalesi verildi. Ama hemen ardından UMTS ile ilgili 2-3 yeni ihale yapılması gerekiyor.

Telekomünikasyon ile ilgili çalışmalarınız ne olacak? Türk Telekom’a mı talip olacaksınız, UMTS ihalesini mi bekliyeceksiniz?

Evet, UMTS ile ilgileniyoruz. Türk Telekom ile ilgili çalışmalarımız var. İlgilenip ilgilenmeyeceğimiz konusunda henüz bir karar vermedik. Onun kararını da yakında veririz. Özellikle UMTS ile çok yakından ilgiliyiz. Çünkü, bize göre geleceğin teknolojisi bu.

Sizce UMTS ihalesine ne zaman çıkabilir?

Tabii biz bakanlığın bu konudaki planını bilmiyoruz. Ama bize göre, en geç  bu yılın son çeyreğinde çıkması gerekiyor.  Bakanlığın bir çalışma yaptığını biliyoruz ama ne zaman hazır olur bilmiyoruz. 1800 ihalesi kendilerine deneyim oldu. Bir lisans ile iki frekansın parasını almış oldular. İkincisi de vermek zorunda değiller. Bence artık 1800’ü bırakıp, UMTS’e geçmek gerekiyor.

GSM dışında iletişim sektöründe ilgilendiğiniz bir alan var mı?

Bunların dışında küçük işler var ama onlar da şu anda ticari sırlar. Bu yüzden şu anda onları açıklayamıyorum. Yine telekom ve haberleşme ile ilgili. Günlük yatırımı daha az ve kara daha çabuk geçebilecek konularla ilgileniyoruz.

Biliyorsunuz, biz daha önce Türk Telekom’un açtığı iki ihale ile ilgilendik. Bir tanesi call-center, bir diğeri de ankesörlü telefonlar. Hazırlandık ama son dakikada iptal edildi. Bu tip alanlarla ilgileniyoruz. Şu anda aklımızda birkaç iş var ama şu anda size söyleyemiyoruz.

Telekom dışında yeni ekonomiyle ilgilenmiyorsunuz.

Evet, ama bilgisayar işine girebiliriz. Yazılım firması olabilir. Şu anda düşünüyoruz. Belki bir şirketi satın alabilir veya kurabiliriz de.

Finans sektöründe ağırlığınız var. Finansla ilgili stratejileriniz nedir? Büyüme trendi nasıl olacak?

Finans kuruluşları, diğerlerine nazaran daha hızlı büyüyor. Türkiye’nin çok büyük sermaye ihtiyacı var. Bunu sağlayabildikten sonra, iyi de bir ekibiniz olursa, büyümek çok zor bir iş değil. Ve zaten şartlar sizi büyütüyor.

Amacımız bir kere Türkiye’de çok iyi bankacılık yapmak. Hem bireysel alanda, hem de kurumsal alanda ve de yatırım bankacılığında çok iyi banka ve finans grubu oluşturduk. Sonra da kendi bölgemizde, bölgesel bir banka olmak arzusundayız. Balkanları öncelikli hedef bölge olarak seçtik. Arnavutluk ve Kıbrıs’ta bankalarımız var. Ayrıca, Bulgaristan ve Makedonya’ya da girmek istiyoruz. Romanya da iyi bir pazar ama Türk bankalarının sayısı fazla. Bosna’yı da katarsak, Balkanlar’da gelişmek istiyoruz.

Bu hedefleriniz yakın zamanda gerçekleşebilecek mi?

Çalışmalarımız devam ediyor. Bulgaristan’da bir bankanın özelleştirmesine girdik; yüksek fiyat verdiler ve alamadık. Alamadık derken, sanki başarısız olmuşuz gibi utanarak söylüyoruz. Oysa, bir şeyin fiyatını iyi hesaplamak lazım ve almamak bazen akıllıktır.

Biz esnaflıktan böyle yetiştik ama borsa ekonomisi ve borsa türü şirket alımları daha farklı oluyor. Bana geçenlerde birisi, “Petrol Ofisi’ne de girdiniz, onu da alamadınız” dedi. Sanki, biz hata etmişiz

veya yanlış yapmışız. Oysa biz kendimizi böyle yaptığımız için beğeniyor ve akıllı buluyoruz.

Kentbank’ın büyüme stratejisi ne olacak? Yabancı ortaklık gündeme gelebilir mi? Ya da fondaki bankalardan birisini satın almayı düşünüyor musunuz? Genel müdürünüz, yabancı ortaklığa açığız mesajı vermişti...

Kentbank olarak, 90 şubeyi bulduk. Şubelerimiz de oldukça verimli, iş açısından iyi çalışıyor.  Yaklaşık 100-120 arasında şubeye çıkıp durma düşüncemiz var.  Bu sayıyı Türkiye için ideal olarak düşünüyoruz. Çok şubeli banka sınıfına oynayıp 400-500 şubeye çıkıp çıkmamayı önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde düşünebiliriz. Ama şu anda, önümüzdeki 2-3 yılın hedefi, 100-120 şubede kalıp, 3-5 yıl bu tip bankacılık yapmak.

Ortaklık meselesine gelince... Veysel Bey”in dediği gibi, biz gerçekten ortaklığa açık bir bankayız. Özellikle iyi bir yabancı finans grubu olursa, çoğunluk hisseleri bizde kalmak kaydıyla, onları ortak etmek isteriz.

Bu bize hem teknoloji açısından hem de dışarıdaki yabancı ortaklıkların Türkiye’ye ve gruba katkısı  açısından yararlı olacaktır. Nitekim, Arnavutluk’taki bankayı IFC ve EDRB ile birlikte aldık ve bir ortaklık kurduk.

Bu tip ortaklıkları finans grubunda da çoğaltmak istiyoruz. Mesela bizim, KFC’da (Kentucky Fried Chicken) 10 yılı bulan yabancı ortaklığımız var. Aynı şekilde Pizza Hut’ta da yabancı ortaklığımız var. Bu işten memnunuz ve yabancı ortakla çalışmayı seviyoruz. Bunun dışında enerji konusunda Amerika’nın en büyük kuruluşlarından birisiyle anlaşma yapmış durumdayız.

Shell ile doğal gaz konusunda bir anlaşma yaptık. Türkiye’deki doğal gaz dağıtım projelerinin ihalelerine birlikte girmek için hazırlık yapacağız.

Bunun dışında İtalyan Generali Grubu”yla sigorta alanında ortaklık yaptık. Generali , sigortacılıkta Avrupa’nın üçüncü büyük grubu. Biz bu ortaklıkları artırmayı istiyoruz ve banka dahil, her şirkete yaymak istiyoruz.

Çünkü, yabancı ortağın hem ülkemize hem grubumuza çok yararlı olacağını düşünüyoruz. Bir kere grup olarak yabancı ortaklarla çalıştığımız işlerde daha derli toplu oluyorsunuz. Yabancı ortaktan belki biraz da ayıp olur düşüncesiyle o kurumları daha disiplinli ve karlı çalıştırmak istiyoruz.

Çünkü, yabancı ortak size güveniyor, geliyor burada yatırım yapıyor, gözümüzün içine bakıyorlar. Bir de size azımsanmayacak bir destek veriyorlar.

Fondaki bankalarla ilgileniyor musunuz?

Fondaki bankalarla ilgilenmek için bir kere onların bilançolarının temizlenmesi lazım. Bilançoları temizlendikten sonra, bizimle aynı kulvarda olmayan, değişik, farklı işler yapan bir bankayı satın alabiliriz.

Belirlediğiniz, gözünüze kestirdiğiniz bir banka var mı?

Şu anda bir tanesiyle ilgileniyoruz. Ama çok somutlaşmış değil. Öyle icra kurulunda konuşurken, kafamızdan geçen bir fikir olarak değerlendirebiliriz. Bizden farklı yerlerde şubeleri olan ve bize benzemeyen, satın aldığımız takdirde bize katkısı olacak bir banka üzerinde duruyoruz.

Projeniz henüz düşünce aşamasında yani...

Evet, öyle diyebiliriz. Çünkü, eski sahipleri de bankalarını geri almak için dava açtılar. Ne olacağı da belli değil. Onun için o konuda çok fazla ön plana çıkmıyoruz.

Kentbank, AB’de banka satın almayı, kurmayı düşünüyor mu?

Evet, düşünüyoruz ama öncelik Balkanlar”da. Bölgesel bir Avrupa bankası olmak istiyoruz.

Hüsnü Özyeğin’in Fiba Grubu’yla bazı işlerde ortaklık kurdunuz. Bulgaristan’daki banka  ihalesine birlikte girdiniz, GSM ihalesinde aynı konsorsiyumdaydınız... Fiba ile işbirliğiniz devam edecek mi? Örneğin bankaları birleştirip sinerji yaratma düzeyine gelecek mi?

Aramızda böyle bir şeyi hiç konuşmadık. Ama aramızda bir güven oluşmuş durumda. Hüsnü Bey, benim çok eski bir arkadaşım. Gruplarımız da birbirine yakın.

Türkiye’de bankaların ve diğer kuruluşların kendi aralarında birleşmeleri zaman alacaktır. Bunları belki biz değil, bizden sonraki nesil yapacaktır. Çünkü, kendimiz kurduğumuz için, biz işletmeleri bir nevi çocuğumuz gibi görüyoruz. Bizden sonraki nesiller çok daha kolay karar verip, bunu yapabilirler. Ama şu anda ben Türkiye’deki kuruluşların birbirleriyle birleşmesini biraz zor görüyorum.

Patronaj olgusu nedeniyle mi?

Patronaj hala önemli bir olgu. Bunu yapabilmek için bir kere kurumların borsada işlem gören, hatta çoğunluk hisseleri borsada olan kurumlar olması gerekiyor. Biz borsada değiliz.

Finansbank borsada ama yüzde 15’i gibi bir oranı işlem görüyor. Bu şekilde birleşmek çok zordur. Bir kere hisselerinizin değeri belli değil. Değerlemeyi nasıl yapacaksınız? Yoksa, birleşmeler olabilir ama önümüzdeki 10 yılda pek cazip gözükmüyor. Belki 10-15 yıl sonra bizim çocuklarımız bunu yapabilir. Şirketler borsada işlem görmeye başlar, hisse değerleri belli olur.

Birleşmenin getirdiği enerji, borsa şirketlerini körüklüyor, hisseleri değerleniyor. Bizim öyle bir durumumuz da yok. Biz daha çok nasıl daha verimli, karlı çalışabiliriz diye düşünüyoruz. Bu güzel düşünceler, 10-15 yıl sonrasında olabilir ama şu anda gündemde yok.

Shell ile anlaşmanın içeriği nedir? Shell sizin stratejik ortağınız mı olacak?

Henüz partnerlik anlaşması gibi değil. Ama, önümüzdeki günlerde Botaş’ın 3’e bölünme yasası hazırlanıyor ve şehir içi doğal gaz dağıtımlarının özelleştirilmesi söz konusu. Yani İGDAŞ’ların yerine, büyük şehirlerden başlayıp sonrasında yayılan gaz dağıtım şirketleri söz konusu. Biz bu konuda birlikte çalışma kararı aldık. Henüz bir ortaklık kararı değil. Birlikte çalışıp, ihalelere birlikte hazırlanacağız. Başarılı olursa, ilerde ortaklık olabilir.

Biz Türkiye’de gaz dağıtımı yapan tek özel kuruluşuz. Bahçeşehir’de 6 bin eve gaz dağıtıyoruz. Bunun başka bir örneği yok. Buradan bir deneyimimiz var. Enerjiye olan yakınlığımız da belli. Shell Grubu’yla daha önce başka projeler için de konuşmuştuk ama bu konuda müspet bir adım atmamıştık.

Enerji ihalelerinde gecikme var. Bu yatırımlarınız da yabancı ortaklı. Yabancı ortaklar, bu gecikmeden olumsuz etkileniyorlar mı?

Oluyor tabii, mesela enerjideki ilk ortağımız gitti. İkincisi de şu anda sabırsızlanmaya başladı. Belki yakın da o da gider. Zor tutuyoruz. Gerçekten Türkiye, çok zor ve yorucu bir ülke. Bizde demokrasinin yeterince olgunlaşmamış olması, liberalizmin yeterince gelişmemiş olması bu işleri çok zorlaştırıyor.

Hala bazı mahkemelerimizde, bazı devlet kurumlarında bürokratik engellerin dışında bayağı zorlayıcı faktörler var. İnsanlar devletin malını, milletin malından ayrı görüyorlar. Millet-devlet ayrımı, aşırı bir şekilde var.

Özel sektöre satılan veya özelleştirilen bir kuruluşu, sanki kendi ceplerinden gidecek gibi görüyorlar. Oysa, şu anda zarar eden kuruluşlar onları fakirleştiriyor, bunun farkında değiller.

Bir devlet memuru, özelleştirme olduğu takdirde, ileride ekonominin daha iyileşeceğini ve kendisinin gelirlerinin daha fazla olacağını düşünemiyor. “Devlet benim, ben devletin bir parçasıyım” diyor ve dolayısıyla bunu mümkün olduğu kadar elinde tutmaya çalışıyor.

Yasalardan ziyade zihniyetten yakınıyorsunuz...

Evet, zihniyetten yakınıyorum. Yasalar, zihniyetle şekilleniyor. Hala Türkiye’de özel sektörün yaptığı işlere karşı bir sevgi yok, aksine kıskançlık var. Bunun da en büyük nedeni, bana göre özel sektörün halka açık olmamasından geliyor.

Halka açık şirketlerde bu tip kıskançlıklar daha az oluyor. Çünkü, on binlerce kişiye ait olan bir şirketin, kazanacağı bir başarı veya devlet tarafından oraya yapılan bir katkı, kimseyi rahatsız etmiyor ve daha farklı değerlendiriliyor. Mehmet Bey’in, Ahmet Bey’in şirketlerine yapılan bir katkı, insanları çileden çıkartıyor.

Bu enteresan bir olgu, ben bunları çok düşünüyorum. Japonya’da hükümet, yaşanan krizden sonra bankalara 380 milyar dolar karşılıksız para verdi. Çünkü, şöyle düşündüler: “Bu krizin sorumlusu bankalar değil. Kriz dolayısıyla müşteri bankaya ödeyemedi. Biz bankaya verirsek, o da müşterisine aktaracak ve ekonomiyi rahatlatacağız.”  Bankalara 380 milyar dolar aktarıldı diye kimsenin itirazı olmadı, herkes de doğru karşıladı.

Bundan 2-3 ay önce Fransız Credit Lyonnais’ye devlet 40-50 milyar dolar aktardı ve finansal açıdan güçlendirdi. Bunlar da hep özel sektör bankaları. Bunlara hiçbir şey demiyor. Neden demediklerini çok düşünüyorum.

Neden Türkiye’de 5 bankayı fona alıp, 5 milyar dolar kaynak aktarımı olduğunda herkes itiraz ediyor? Çünkü, sahiplik meselesiJaponya’da, Fransa’da yüz binlerce kişinin o bankalarda hisseleri var. Dolayısıyla onun gelişmesi, kalkınması onun işine geliyor.

Türkiye’de bu 5 banka, Selçuk Bey’in, Zeytinoğlu’nun bankası olmasaydı, bunlara kaynak aktarılması ve kurtarılması herkesin hoşuna gidecekti. Çünkü, bir bankanın dahi finansal zorluğa girmesi, bütün ekonomiyi sarsıyor. Nitekim, 1994 krizinde gördük.

Dolayısıyla bu sistemleri iyi kurup, insanları ortak edip, ekonomiyi ortak bir olgu haline getirmek gerekiyor. Bir işçinin dahi elinde hisse senetleri bulunması lazım. O hisse senetleri bulunduğu zaman o işçi özelleştirmeye karşı çıkmaz. Ve ekonomideki olumlu gelişmelere, enflasyonun düşmesine, IMF ile yapılan anlaşmalara kimse itiraz etmeyecektir.

Yakınıyorsunuz ama hiçbir şirketiniz halka açık değil. Bu zihniyet, şirketlerinizi halka açmak için itici bir güç oluyor mu?

Evet, bu düşünceler bizi halka açılmaya hazır hale getiriyor. Bu yıl sonunda da ilk olarak gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketiyle, gayri menkullerimizin önemli bir kısmını halka açacağız.

Gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketi mi kuracaksınız?

Gayri menkul şirketlerimizi birleştirip, gayri menkul yatırım ortaklığı şekline çeviriyoruz ve yıl sonuna doğru halka açmayı hedefliyoruz.

Şirketin portföyünde hangi gayri menkuller olacak?

Bahçeşehir, Süzer Plaza başta olmak üzere başka mülklerimizi de koyacağız. Bu gayri menkullerin portföy değerleri de 200 milyon doların üzerinde olacak. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor.

Sizin enerji ihaleleriniz Danıştay’da ve televizyon ortaklığınız nedeniyle satışlarınız iptal edildi. Bir taraftan İzmir-Manisa bölgesinin dağıtım ihalesi de mahkemelik. Son gelişmeler ne yönde?

İzmir’i zaten artık herkes biliyor. İzmirlilerle bizim kurduğumuz Gedaş ile Senkom arasında bir hukuk mücadelesi sürüyor. Diğer taraftan santrallerle ilgili RTÜK Kanunu nedeniyle bir problem var. Ama bu problem bana göre halledilecektir. Çünkü, daha önce 10. Daire’nin aleyhimize 3/2 verdiği karar, genel kurul tarafından iki defa reddedildi ve yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı. Birisi İdari İşler Kurulu tarafından, diğeri İdari Dava Daireleri Genel Kurulu olmak üzere her iki kurulda, bu şartların oluşmadığı ve dolayısıyla lehimize kararlar var. Ama 10’uncu Daire kararında ısrar etti. Aslında, etmeleri doğru değil, çünkü, Danıştay içerisinde bir centilmenlik olgusu var. İdari İşler Kurulu veya Genel Kurul’un reddettiği bir şeyde tekrar ısrar edilmiyor. Ama yine 3/2 ısrar edildi.

Şimdi, asıl karar açısından tekrar Genel Kurul’a girecektir. Genel Kurul’un, son tahkim yasasından sonra daha da fazla oy farkıyla lehimize karar vereceğine inanıyorum. Bir de orada Anayasa’ya uygunsuzluk meselesi sürekli gündemdeydi. Yani, aleyhimizde olan üyeler, genelde Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunuyorlardı. Oysa, tahkim yasasıyla bu da ortadan kakmış oldu.

Devirlerin ne zaman olacağını tahmin ediyorsunuz?

Ekim-kasım aylarında biteceğini tahmin ediyorum. Daha öncekini kaybettik ama yabancı ortak bulmayı da öğrendik. Eskisi giderse, yenisini buluruz.

Gıda sektörüne yönelik başka bir girişiminiz olacak mı?

Gıdayla ilgili olarak şu anda et ürünleri üzerine, Çatalca’da yeni bir fabrika açıyoruz. O da daha ziyade resturant  zincirlerine et ürünleri temin edecek bir fabrika oldu. Bu da yakından hizmete girecek.

Daha önce sizinle yaptığımız görüşmede, arazi geliştirme (land development) ve uzun vadeli konut (mortgage) kredileri üzerine odaklanacağınızı söylemiştiniz. Şimdi bu alanda nasıl bir çalışma programı izlenecek?

Mortgage kredilerinde, benim o zaman söylediğim oldu ve Türkiye, mortgage kredilerine açıldı. Bu da enflasyonun düşüşüyle oldu. Çünkü, enflasyonun düşmesi ve bankaların mevduatındaki vadenin uzamasıyla  bu tür krediler mümkün olabiliyor. Bir çok bankada olduğu gibi biz de başladık. Mortgage işi, enflasyon düştükçe, önem kazanacak ve önemli bir kredi enstrümanı olacak.

Mortgage kredilerinde ne kadar etkin olacaksınız?

Mortgage kredilerinde, bankadan ziyade ayrı bir şirket kurmak istiyoruz. Amerika’da mortgage house’lar var. Onun için de bir grupla görüşme halindeyiz. Bankanın içerisinde bunu yapmak, ticari bir bankada biraz zor oluyor. Çünkü, vadeler kısa oluyor. Ve ticari bankacılıkta olan bir kurum da uzun vadeli işleri yapmayı sevmiyor. Dolayısıyla, Avrupa ve Amerika’daki mortgage house’lar gibi bir kurum kurmak için çalışmalarımız devam ediyor.

Bulgaristan’da kağıt işine de girdiniz. Yeni ilgi alanları, şirketler olacak mı?

Balkanlar’da etkin olmak istiyoruz ve çok güzel tesisler var orada. Bu yüzden Balkanlar’da büyümek istiyoruz. İstanbul-Sofya mesafesi sadece 1 saat. Yani, Ankara’ya gider gibi Sofya’ya gidebiliyorsunuz. Ve insanlar ekonomik gelişmeye istekli, Avrupa ile bütünleşmeyi istiyorlar. Liberalizme yatkınlar ve hükümet yabancı yatırımcıları destekliyor.

Bu çerçevede büyük bir kağıt fabrikası satın aldık. Tuna Nehri’nin kıyısında tarihi Niğboğlu Savaşı’nın olduğu şehirde. Çok eski bir tesis değil, 1990’da kurulmuş. Makineleri iyi, teknolojisi iyi ama çalıştıramamışlar. Şu anda 7 ülkeye ihracat yapıyoruz. Gerek hammadde getirirken, gerek ihracat yaparken, nakliye imkanları çok iyi. Kendi limanı, tren istasyonu, lokomotifi var. Her bakımdan altyapısı çok iyi bir kuruluş. İşletme sorunlarının üstesinden geliyor ve fabrika verimli çalışmaya başladı.

İlgilendiğiniz başka tesis var mı?

Esas kendi ilgi duyduğumuz alanlarda çalışmak istedik. Mesela, Bulgaristan ve Romanya’da enerjiye girmek istedik. Ama hazır olmadıklarını gördük. Ve girdiğimiz takdirde karlı olmayacağını gördük. Çünkü, onların enerji açıkları yok ve fazla enerjiyi de başka bir tarafa satamıyoruz..

İkincisi, bir bankanın özelleştirmesine girdik, orada daha yüksek fiyat verildi ve biz alamadık. Böyle güzel bir tesis ortaya çıkanca, satın aldık.

İş dünyasında şartlar sizi başka yerlere götürebiliyor. Sizin kafanızdaki düşünceler ve programlar, bazen piyasa şartlarıyla değişebiliyor. Bizim aklımızda Bulgaristan’da kağıt fabrikası yoktu. Ama cazip şartlar ve parlak bir iş gördüğümüz takdirde o tarafa dönebiliyoruz.

Seka ile ilgileniyor musunuz?

Şu anda ilgilenmeye hazır değiliz. Eğer biraz daha geç çıkılsaydı, o zaman belki ilgilenebilirdik.

Bulgaristan’da, Romanya’da Bahçeşehir gibi proje gündemde mi?

Orada halkın satın alma gücü yüksek değil, bu yüzden şimdilik düşünmüyoruz. İlk baktığımız işlerden birisi oydu ama satın alma gücünün daha yüksek olması gerekiyor.

“ENERJİ VE TELEKOMÜNİKASYONDA GELİŞECEĞİZ”

Grup olarak finans sektöründe ağırlığınız var. Ama, gıda, enerji, turizm, telekomünikasyon ve inşaat var. Burada öncelik hangi alanda olacak? Grubun stratejilerinde hangi alan ağırlıklı olacak?

Bizim istediğimiz var ama bir de piyasanın götürdüğü yön var. O şu andaki ortamda bu koalisyon devam eder, enflasyon gerçekten düşürülürse, yapmak istediğimiz şey, enerji ve telekomünikasyonda gelişmek.

Ama enflasyonun yükseldiği anda, hükümet değişirse, o zaman programları yeniden gözden geçiriyorsunuz. Bizim arzumuz, teknoloji yoğun olan sektörlerde; telekomünikasyonda, enerjide ve finans alanında gelişmek. Ama böyle gelişeceğiz diye kesin bir şey söyleyemiyorum. Çünkü, uzun vadeli planları daha önce de yaptık ama siyasi istikrarsızlık nedeniyle bir çoğu öyle kaldı. Dolayısıyla pazar şartları etkili oluyor.

TURİZMDE RAFA KALKAN PROJELER YENİDEN GÜNDEMDE

Turizm sektöründe de yatırımlarınız var. Ekonomist dergisindeki görüşmede, “Güney’de resort oteller yapmak için görüşmeler yapıyoruz” demişsiniz...

Biz Fransız grupla, bu anlaşmayı 1997’de yaptık. Ama daha turizm sektöründeki olumsuz gelişmeler yüzünden projeyi rafa kaldırdık. Bundan sonra tekrar gündeme getirebiliriz.

Ama biz bu arada boş durmadık. The Ritz Carlton Oteli’ni bitirdik. Bir de Çeşme’de resort otel bitirdik ve haziran ayında açılıyor. Turizm alanındaki yatırımlarımız Pera Palas ve Malatya’daki Altın Kaysı Oteli’ne ek olarak, Çeşme ve Ritz Carlton Oteli’yle devam ediyor.

İstanbul’daki otel ne zaman açılacak?

O da kasım ayında açacağımızı ümit ediyorum.

Fast food sektöründe önce KFC’a yatırım yaptınız.Ardından buna Pizza Hut’u eklediniz. Bir de aynı grubun Taco Bell zinciri var. Bu da zincire katılacak mı?

Bizim KFC ve Pizza Hut’ımız var. Bu iki markanın sahibi Pepsi Cola, aynı zamanda Taco Bell’in de sahibi.  Onu da ileride alabiliriz. Şu anda Avrupa’ya bayilik vermiyorlar. Amerika ve Kanada’da yayılıyorlar. Avrupa’ya verildiği takdirde biz de alabiliriz.

“YENİ BAHÇEŞEHİR’LER KURACAĞIZ”

Bahçeşehir gibi yeni projeler üzerinde çalıştığınızı söylemiştiniz.

Bahçeşehir, 5 Mayıs’ta Amerikan Mimarlar Odası’nın en büyük ödülünü kazandı. Ege’de bir küçük Bahçeşehir kurmak istiyoruz. Yer belli değil ama Antalya veya Bodrum olacak. İki yerde de iki arazi için görüşüyoruz.

Yeni minik Bahçeşehir projeleri gündeme gelecek mi?

Bahçeşehir büyüklüğünde olmayacak, burada 15 bin konut olacaksa, orada 2-3 bin konut olacak. Öyle bir konsept düşünüyoruz. Bu konsepti, sadece Türkler için değil, Avrupa’nın ileri yaştaki emekliler için de geliştireceğiz. Bu kişilere yönelik büyük bir satış olacağını düşünüyoruz.

Zaten böyle bir potansiyel var ve Antalya’da bir hayli yerleşik yabancı nüfusu var...

Potansiyel var ve Türkiye’de çok gelişecekti ama maalasef bir iki kötü örnek oldu. Başta Eska’nın yapmış oludu İncebel Projesi, Türkiye’nin bu konuda ümitlerini çok uzun süreye taşıdı. Eğer o proje başarılı olsaydı, Avrupalılar şu anda İspanya gibi Türkiye’yi de parsellemişlerdi.  Şimdi Türkiye’de büyük bir Avrupa nüfusu yaşıyor olacaktı.

Biz bunu yabancı bir ortakla düşünüyoruz. Onu da aramıza alarak, yurt dışında güven yaratarak güneyde bu şehri oluşturmak istiyoruz.

“İNTERNET ŞİRKETLERİNİN NASIL KAR EDECEĞİNİ ANLAMADIM”

Büyük gruplar, internete yatırım yapıyor ve daha çok şirket satın alma tercih ediliyor. Sizin bu yönde girişimleriniz olacak mı?

İnternetle şimdilik ilgimiz yok. İnternet şirketlerinin nereden kar edeceklerini hala anlamış değilim. Borsa şirketlerinin hisse değerleri artıyor, daha hiç para kazanmamış şirketler, milyar dolarlık değerlere ulaşıyor.

Süperonline’nin yüzde 50 payı 70 milyon dolara satıldı.

Süperonline bugüne kadar bu işten para kazandı mı?

Bilemiyorum, ama sizce boşuna mı para yatırıyorlar?

Kar etmemiş bir şirkete, ileriye dönük kar edecektir diye yatırım yapıyorlardır. Ben esnaflıktan yetiştim. Kar edebileceğimi görmediğim işe girmek istemiyorum. Bu yüzden internetle ilgilenmek istemiyorum.

Televizyonu elden çıkardınız...

Evet, televizyonu sattık. İnternet de televizyon gibi. Televizyonda da kar sadece reklam geliriyle elde edilir, internette de öyle. Türkiye’de çok büyük reklam pastası yok. Dolayısıyla Türkiye’de bu işlerin çok karlı olabileceğini zannetmiyorum.

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz