Bugünlerde herkes Avatar’dan ve James Cameron’un dehasından bahsediyor. 4 milyon gişe yapması beklenen film, şimdiden pek çok kişinin unutulmazlar listesine girmeyi başardı. İş dünyasından pek çok ...
Bugünlerde herkes Avatar’dan ve James Cameron’un dehasından bahsediyor. 4 milyon gişe yapması beklenen film, şimdiden pek çok kişinin unutulmazlar listesine girmeyi başardı. İş dünyasından pek çok isim de bu filmi kendi kişisel listesine aldı. Ancak onları etkileyen, iç dünyalarını yansıtan başka filmler de var. Örneğin Ayça Dinçkök aşkı, henüz 16 yaşında izlediği “Tehlikeli İlişkiler” ile tanıdı. Zeynep Selgur, “Hayat Güzeldir” filmiyle hayatın zorluklarıyla nasıl mücadele edilmesi gerektiğini öğrendi. Aynur Bektaş, “Funny Girl” filminde sıfırdan zirveye giden karakterle kendini özdeşleştirdi. Serhat Özeren, Rocky’nin azmine hayran kaldı. Karababa ise The Big Blue filmi sayesinde denizin derinliklerini keşfetti, The Blues Brothers ile de blues müziğin büyüsüne kapıldı.
“Funny Kız”Da Kendini Buluyor
William Wyler’ın yönettiği ve Barbra Streisand ve Omar Sharif’in başrolde oynadığı “Funny Girl-Komik Kız”, bir kadının sıfırdan zirveye yükselişinin hikayesini anlatır. Fakir bir Yahudi mahallesinde yaşamını sürdüren Fanny’nin, gösteri dünyasında verdiği mücadele ve yaşadığı aşklar da filmin ana konusudur…
1968 yılında gösterime giren bu film bu yönüyle Hey Tekstil’in sahibi Aynur Bektaş’ın unutulmazları arasında. Streisand’ın canlandırdığı Fanny Brice karakterini hep kendisiyle özdeşleştirdiğini belirten Bektaş, “Yıllar önce izlediğim Funny Girl, hep hatırladığım bir film. Fanny, filmdeki en beğendiğim karakterdi. Bu karakteri kendimle özdeşleştirdim. Hem kadın hem başarılı hem de aşık” diye konuşuyor.
Sinemayı çok seven Bektaş’ın beyaz perdede hayranlıkla izlediği diğer iki isim de kadın. Biri Julia Roberts, diğeri Merly Streep. “Ama Roberts’ı beğenirim, Streep’e ise hayranım” diyor.
Genellikle aile, ev, kadın ve toplum gibi sosyal içerikli filmlerle dönemi yansıtan belgesel niteliğindeki yapımları izlemekten keyif aldığını belirten Bektaş’ın son izlediği film ise “Coco Avant Chanel”. Başarılı bir kadının hikayesi olduğu için bu filmi de beğendiğini söylüyor.
James Bond Serisine Tutkun
Siemens Finansal Kiralama Genel Müdürü Bülent Taşar, 007 James Bond serisinin kendisi için özel bir yere sahip olduğunu belirtiyor. “Ama benim için Sean Connery ile olanlar tam bir nostalji. İlk olarak Ankara’da 70’li yıllarda izlemiştim” diye de sözlerine devam ediyor.
Serinin tüm filmlerine sahip olan Taşar, boş ve keyifli olduğu zamanlarda filmleri tekrar tekrar izliyor.
Bond filmlerinin yanında Taşar’ın sevdiği diğer bir film ise “The Magnificent Seven-7 Silahşörler”. Yul Brynner’ın başrolde oynadığı filmin tümüyle mükemmel olduğunu söylüyor.
Taşar, sıkı bir sinema izleyicisi. Haftada en az 1 kez sinemaya gidiyor. Evde de sık sık film izlemesine karşın sinema keyfinin bambaşka olduğunu ifade ediyor. Beğendiği, hayranı olduğu aktör ve aktrisler de var. Bunların başında Sean Connery geliyor. Yeni nesilden Brad Pitt ve George Cloney’yi de çok beğendiğini belirtiyor. “Her ikisi de rolün altından kalkıyor ve her role yakışıyor” diyor. Kadınlardan favorileri ise Merly Streep, Meg Ryan ve Nicole Kidman. Daha önceleri Jacqueline Bisset’e de hayran olduğundan söz eden Taşar, “Şimdi ikimiz de yaşlandık” diyor.
Taşar’ın son izlediği film Avatar. Bu film hakkındaki görüşlerini de şöyle ifade ediyor: “Süper bir yapım. James Cameron yine döktürmüş.”
Al Pacıno Hayranı
Barilla Ülke Müdürü Güneş Karababa, iyi bir sinema izleyicisi. Her dönemde farklı filmlerin kişiliğinde derin izler bıraktığını belirten Karababa, 15-19 yaş arasında etkilendiği 2 filmin ise hayatında önemli bir yeri olduğunu ifade ediyor. Bu filmlerin de Big Blue ile Blues Brother olduğunu söylüyor.
“Luc Besson imzalı 1988 yapımı The Big Blue’da Jean Reno ve Jean Marc Barr oynuyor. O film sayesinde dalışa başladım ve deniz dibinin zenginliklerini görme şansını buldum. O yıllarda kendimi Jean Marc Barr’ın yerine koyardım. 1985 yapımı The Blues Brothers ise John Belushi ve Don Aykroyd’un birlikte yer aldığı süper bir film. Bu film sayesinde blues ile tanıştım. Hala çok sevdiğim bir müzik türüdür” diyor.
Karababa’nın beyaz perdede en fazla hayranlık duyduğu isim ise Al Pacino. Ünlü aktörün başrol oynadığı, “God Fother 1-2-Baba 1-2”, “Carlito’s Way-Carlito’nun Yolu”, “The Devil’s Advocate-Şeytanın Avukatı”, “Scent of a Woman-Kadın Kokusu” ve “Any Given Sunday-Kazanma Hırsı” da unutamadığı filmler arasında.
Son olarak Yılmaz Erdoğan’ın yönetmen, senarist ve oyuncu olarak imza attığı “Neşeli Hayat”ı izleyen Karababa, filmi samimi ve neşeli bulduğunu söylüyor.
Bond Koleksiyoncusu
Logo’nun CEO’su Ali Güven’in ilk hatırladığı film “Goldfinger”. Çanakkale’nin Çan kazasında otururken, yazlık sinemanın evlerinin tam karşısında olduğunu anlatan Güven, her gece cümbür cemaat balkonda film seyrettiklerini söylüyor. “Goldfinger, özellikle çok hareketli ve renkli olduğu için hatırladığım ilk film” diyor.
Güven, bu filmle birlikte ciddi bir James Bond koleksiyoncusu olmuş. Özellikle Sean Connery’nin 1962-1967 yılları arasında oynadığı Bond karakterleriyle kendini özdeşleştirmiş. Her filmi onlarca kez izlediğini ifade eden Güven, “Hatta bu konuda bir kitap yazmaya da çalışıyorum. Bond filmleri sinema tarihinde bir çığır açtı. 1962 yılından bu yana yapılmış olan 22 filmle sinema tarihinde sürekliliğin sembolü oldu” diye konuşuyor.
Özellikle casus, gerilim ve bilim kurgu filmlerini beğenen Güven, son olarak Avatar’ı izlediğini belirtiyor. Bu filmle ilgili yorumlarını da şöyle aktarıyor: “Avatar’a 3 kere gittim. İkisi 3D, biri IMAX’di. Muhteşem bir film olduğunu düşünüyorum. NewYork Times, filmin Titanic’in 1,8 milyar dolarlık rekorunu kısa zamanda kıracağı, hatta 4 milyar gişe getireceği tahmininde bulundu.”
Rocky Onu Tanımlıyor
Telekomünikasyon Sektörel Araştırmalar ve Tüketiciler Derneği (TEDER) ve bilgi yönetimi ve stratejik araştırmalar şirketi Erenet’in yönetim kurulu başkanı Serhat Özeren, henüz 9 yaşındayken izlediği Superman filminin etkisinden hala kurtulabilmiş değil. Bugün bile en beğendiği filmin Superman olduğunu söylüyor. Sırasıyla etkilendiği diğer filmlerin de Kirli Herry ve Rocky olduğunu belirtiyor. “Kendimi özdeşleştirdiğim karakter ise Rocky oldu. Onun mücadele isteği, pes etmeyen bir iradesi ve kazanma duygusu beni tanımlıyor. Aslında film senaryo ve oyunculuk olarak çok başarılı değil. Ama karakterin mücadele hırsı ve bitti denilen noktadan tekrar muhteşem noktalara ulaşmasını beğeniyorum” diyor.
Özeren, çok sık olmasa da sinemaya gidiyor. Seçimlerini de aksiyon filmlerinden yana kullanıyor. Son izlediği film ise “Nefes”. Filmin objektif olmaya çalıştığını vurgulayan Özeren, görüşlerini şöyle paylaşıyor: “Genelde olumlu mesajlar veriyor. Filmin en beğendiğim mesajı yüzbaşının, ‘Biz bu savaşın bu şekilde savaşarak bitmeyeceğini biliyoruz, ama bilmediğiniz burada yenilirsek sizin İstanbul’da ve Ankara’da rahat oturamayacağınızdır’ sözleri oldu.”
Matrıx Felsefesinden Etkilendi
Domino’s Pizza Türkiye Genel Müdürü Aslan Saranga için 1999 yılında vizyona giren The Matrix ayrı bir öneme sahip. Andy ve Larry Wachowski’nin yönettiği bu filmin senaryosuyla ve kurgusuyla etkileyici öğeler içerdiğini belirten Saranga, “Filmde yer alan felsefi derinlik de ayrıca irdelenmesi gereken bir konu. Çevremizi nasıl algıladığımız ve teknolojiyle birlikte oluşan gelecek tasarımı konuları filmin senaryosunu unutulmaz kılan ve izledikten sonra bile izleyiciyi etkileyen noktalardan” diyor.
Saranga’nın beğendiği filmler arasında bilim kurgu olanlar öne çıkıyor. Yoğun bir çalışma temposu içinde olduğu için sıklıkla sinemaya gidememekten şikayetçi olan Saranga, en son Avatar’ı izlediğini söylüyor. “Müthiş bir zekaya sahip olan James Cameron’un üç boyutlu sinema tekniği ile çektiği bu film, favori filmlerim arasına girdi. Cameron, kurduğu bu dünyayla seyirciyi etkisi altına almayı çok iyi bir şekilde başarıyor. 3D teknolojisi de göze ilk anda yabancı gelse de izleyiciyi yormuyor ve mükemmel bir seyir sunuyor” diye konuşuyor.
Beğenmekle Kalmadı Yapımcı Oldu
Akman Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Akman’ın en beğendiği film henüz gösterime girmedi. Arkadaşı Ahmet Boyacıoğlu’nun senaryosunu yazıp yönettiği “Siyah Beyaz” adını taşıyan filminin ortak yapımcısı olan Akman, “Yakın arkadaşım olan yönetmen Ahmet Boyacıoğlu, yaklaşık 6 yıl önce bana, ‘Bir senaryo yazıyorum film yapar mısın’ demişti. Geçtiğimiz yıl senaryoyu getirdi. Nejat İşler, Tuncel Kurtiz, Erkan Can, Şevval Sam ve Derya Alabora’nın da filmin kadrosunda yer aldığını söyleyince filmin ortak yapımcısı oldum. Film Siyah Beyaz adlı bir bar/sanat galerisinde geçiyor. Buraya gelen sanatçı, işadamı, gazeteci ve doktor gibi muhtelif entel bir grubun hayata bakış açısını anlatıyor. Filmde her şey gerçek ve sizi bizi anlatıyor. Bu bakımdan çok etkileyici” diyor.
Filmdeki tüm karakterlerin çok güzel yorumlandığını belirten Akman, kendisini en çok etkileyenin Erkan Can ve Derya Alabora’nın canlandırdığı karakterlerin 30 yıllık ütopik aşkı olduğunu söylüyor.
Akıllı senaryosu olan, görselleri güzel ve seyrettikçe içine daha çok girilen filmler Akman’ın favorisi… “Son izlediğim film ‘Sonbahar’. Hem görüntüleri basit ve sade hem bir köy yaşamında bulunabilecek birçok heyecanı barındırması beğenmemi sağladı” diyor.
Ayça Dinçkök/Akkök Grubu Yönetim Kurulu Üyesi
“Tehlikeli İlişkiler’i 30 Kez İzledim”
Aşktan Etkilendim
Benim için en unutulmaz film, Stephen Frears’in 1988 yapımı “Dangerous Liaisons-Tehlikeli İlişkiler”. O zamanlar İstanbul’a filmler geç geliyordu. Ben de muhtemelen bu filmi, 1989’da yani 16 yaşımdayken Beyoğlu Emek Sineması’nda izlemiştim. Gidebilmek için anneme adeta yalvarmış, sonunda onu koluma takarak gitmiştim. Filmin konusu, karakterler, onların birbiriyle etkileşimi, kostümler, dekorasyon ve kısaca her şey muhteşemdi. Glen Close, John Malkovich, Michelle Pfeiffer ve küçük rollerde Keanu Reeves ve Uma Turman harikaydı. Film, entrikalar üzerine kurulu ama beni etkileyen filmdeki aşk olmuştu. O yüzden bugüne kadar 30’a yakın kez izledim.
Duygu Yakalıyorum
Hem vizyondan hem film festivallerinden hem de Apple TV’den çok film seyrederim. Savaş filmleri dışında her tür filmi severim, ama favorilerim beni derinden etkileyenler oluyor. Bir tane seçmek zorunda olduğum için Out of Afrika ile Dangerous Liaisons arasında seçim yapmak zorunda kaldım. Out of Afrika da aynı tutkuyla seyrettiğim filmlerden… Bir an geliyor Out of Africa’yı seyretmeliyim diyorum, Closer filminde de aynı his oluyor. Sanırım aradığım bir duyguyu tekrar yakalıyorum.
Serhan Süzer/Süzer Grubu Genel Müdürü
“Jake Sully İle Benzer Şeyler Yaşadım”
Tam Bir Sinema Şöleni
Şu ana kadar sinemada 2 kere seyrettiğim tek film Avatar. Benim için muhteşem bir deneyimdi. Kendi işinde her zaman daha iyisini yapmayı amaçlayan mantaliteye sahip bir kişi olarak James Cameron’u gerçekten çok takdir ettim. İnanılmaz bir dünya yaratmış. 3 boyutlu çekim yüzünden kendinizi bu dünyanın içinde yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Muhteşem bir hayal gücü, kimsenin bugüne kadar kullanmadığı ileri teknoloji, yüksek bütçeler ve mesaj dolu bir senaryo, ortaya bir sinema şöleni çıkarmış.
Titanic’i Geçebilir
Şu anda ilk sırada bulunan Titanic filmi de James Cameron’a ait. Ama Avatar, hasılat anlamında Titanic’i geçebilir. Başrol oyuncularını Sam Worthington’u ve Zoe Saldana’yı başarılı buldum. Filmin başkarakteri Jake Sully’nin başından geçenlerle benim son 8 yılda yaşadıklarım arasında benzerlikler olduğunu düşünüyorum. Diğer karakterler de oldukça başarılı. Duyguları ekrana güzel yansıtıyorlar. Ben genelde bilim kurgu, komedi ve aksiyon türlerini seviyorum.
Zeynep Selgur/Benetton Türkiye Genel Müdürü
“‘Yaşama Bakışımızı Değiştiriyor”
Yahşi Batı’dan Keyif Aldım
Sıkı bir sinema seyircisiyim. Her hafta vizyona çıkan filmlerden mutlaka 1-2’sini seyrederim. En son “Yahşi Batı”” ve Avatar”ı seyrettim. Avatar’ı senaryo ve sinema tekniği açısından çok beğendim ve etkilendim. Cem Yılmaz hayranı olduğum için “Yahşi Batı”dan da keyif aldım. Bugüne kadar en etkilendiğim film hangisi diye kendime sorduğumda, ilk olarak aklıma “La Vita é Bela-Hayat Güzeldir” geliyor. 1997 Roberto Benigni yapımı film, sıcacık senaryosuyla yaşama bakış açınızı değiştiriyor. Hayati zorluklarda dahi yaşama pozitif bakabilmeyi, aile olabilmenin güzelliklerini o kadar muhteşem anlatıyor ki etkilenmemek imkansız. Roberto Benigni, bu filmdeki oyunuyla da filmi vazgeçilmez kılıyor.
Merly Streep’e Hayranım
Hayat Güzeldir” filminde kendimi, Roberto Benigni’nin baba karakteriyle özdeşleştiriyorum. Çünkü hayatın tüm zorlukları ile mücadele ederken, kızımı hem bu hayata hazırlıyorum hem hayatın zorluklarını kızıma eğlenceli bir şekilde öğretmeye çalışıyorum. Merly Streep ise hayranı olduğum aktris. Yaşına rağmen başrolleri oynayabilmesi büyük başarı. Üstelik filmlerinin hepsi birbirinden güzel.
Cem Topçuoğlu/Tbwa İstanbul Ajans Başkanı
“Pulp Fıctıon Sinemanın En İyilerinden”
Tarantıno Tutkusu
“Deer Hunter”, “Pulp Fiction” ve “Fargo” benim unutamadığım filmlerden. “Pulp Fiction”ı ilk çıktığı 1994’te izledim. Quentin Tarantino’yu çok severim. Ama bu film bence sinema tarihinde yapılmış en iyi filmlerden biri. Çok zekice, çok ince düşünülerek tasarlanmış. Filmi defalarca seyredebiliyorsunuz ve her sahnesinde adeta yeniden keşfediyorsunuz. Her sahne, o sahnenin oyuncuları ve konuları, diyalogları inanılmaz zekice hazırlanmış. Castlar da özel seçilmiş. Gangsterlere ve gangster filmlerine atıflar var, ama daha önce hiç yapılmamış şekilde. Müzikler ve danslar Travolta’nın “Grease”den gelen ve sonra sönen ününü geri getirirken aynı zamanda yönetmenin keskin zekasını da ortaya koyuyor.
Yapımcılık Hayali
Çok sık film izlerim. Gençliğimden bu yana sinemaya hayranlığım var. Prodüktör olmak istedim. Sanırım bu işe hobi diye de olsa başlamam gerek. Çünkü çok seviyorum. Bence sinemada reklamcılıkta olduğu gibi en önemli unsur “hikaye”. Bir filmin hikayesi ne kadar orijinalse o film o kadar iyi. En son “Vavien” i izledim. Türk sinemasında pek de yapılmayan cesaretli bir deneme. Hikaye ve oyunculuk mükemmel. Yönetmenler güzel iş çıkarmış. “Vavien” unutulmayacaklar arasında yerini alacak.
Hande Yavuz
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?