Enerji konusunda telaşlanmadan uzun soluklu çözüm

Ülkemizin ekonomik olarak büyümesi, kalkınması nedeniyle enerji ihtiyacımız devamlı artıyor.

1.04.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Enerji konusunda telaşlanmadan uzun soluklu çözüm


Daha fazla üretebilmek, çağdaş hizmetleri vatandaşlarımıza ve kurumlarımıza götürebilmek için her yeni dönemde daha da fazla enerji üretmek durumundayız. Arada içine girdiğimiz kriz ve durgunluklar dışında bu genel trend değişmiyor. Enerji politikalarını belirleyen ve yöneten bürokratlar, siyasiler, hükümetler de bu baskı altında çoğu zaman telaş içinde kararlar alarak enerji konusundaki açmazımıza çözüm getirmeye çalışıyor. 2010 da "Gayri Safi Milli Hasıla" (GSMH) yani yarattığımız brüt milli gelirin yüzde 6,6'sı oranında cari açık verdik. Yani kazandığımız dövizden daha fazlasını sarf ettik. Bunu borçlanarak ve sermaye girişleriyle karşıladık. Burada en büyük etken de ithalatımızın yüksek olması. Onun da dökümüne baktığımızda en büyük ithal kaleminin sanayi üretiminde kullanılan ara mallar olduğunu, ondan sonra da yatırım malları olduğunu görüyoruz. Yani bunlar gelişmeye, kalkınmaya ve üretime dönük ithalat...
Bu büyük cari açığın oluşmasındaki bir büyük neden de enerji üretimiyle ilgili ithalattan kaynaklanıyor. 2010'da GSMH'nin yüzde 4,4'ü enerjiyle ilgili ithalat. 2011'deki tahminler ise yüzde 7,4 cari açık verilmesi ve yüzde 5 oranında da enerji ithalatı. Durum böyle olunca enerjide dışa bağımlılığı azaltma çarelerine bakılıyor ve telaş içinde nükleer enerjiye karar kılınıyor. Korunması gereken en kırılgan değerli akarsularımızda hidroelektrik santraller yapılmasına çalışılıyor. Bu kararlar telaş içinde alınıyor. Veya öyle görünüm veriyor. Okuduğum pek çok yazar soruna başka çözüm olmadığından yakınıyor. Halbuki enerji arzına, sunumuna en büyük katkı yapacak bir başka çözüm var. Uzun ve zorlu bir yol olmakla beraber kalıcı, dışa bağımlılığı en aza indiren ve siyasi kararlılık isteyen bir çözüm. Enerji uzmanlarının yaptığı bilimsel çalışmalara dayanarak belirtildiğine göre ülkemiz enerji ihtiyacının yüzde 40'ı "etkin bir enerji verimliliği" ile sağlanabilir. İlk ağızda insana abartılı gelen bu oran, WWF International tarafından yerküremizin tamamı için yapılan çalışma sonucunda "Climate
Solutions" raporunda küresel olarak da doğrulanıyor. Yani yerkürenin enerji ihtiyacının yüzde 40'ı enerji verimliliğinden sağlanabiliyor. Aynen Türkiye için WWF Türkiye'nin "İklim Çözümleri" raporunda yayınladığı gibi.
Ancak burada zor olan ve bir türlü göze alınamayan konu şu: Yeni yapılmakta olan binalarda enerji verimliliği yönetmeliklerinin uygulanması gerekli ama yeterli değil. Esas yapılması gereken stok binalarda. Yani içinde yaşadığımız bütün binalarda etkin ve yaygın bir kampanya ile enerji verimliliğine gitmek gerekiyor. Kamu binalarından, sivil ve askeri devlet binalarından başlayarak okullarda, üniversitelerde, özel kurumlarda devam etmek gerekiyor. Ve nihayet konutlarda "zorlayıcı" önlemler alarak etkin enerji verimliliğini uygulamak gerekiyor. İşte bu konuya siyasi olarak sempatik gelmeyen bir uygulama olması nedeniyle ve herhalde oy kaybına yol açabileceği endişesiyle dokunulamıyor. Ülkemizin enerji ihtiyacının yüzde 40'ı...
Neredeyse yarısına yakın kısmı enerji verimliliğinden sağlanabilir. Bu zorlu yola girmekten korkulmamalıdır. Çaresiz kalıp da fay hattı üstünde oturan ülkemizde son derece tehlikeli olan nükleer enerjiye girmek yerine enerji verimliliği kampanyasıyla zorunlu uygulamalar devreye sokulmalıdır.~
Bir sivil toplum örgütünde misafir konuşmacı olarak nükleer enerjiye ülkemizde karşı olduğumu anlattım. Katılımcılara, ülkemizin tarihsel olarak en organize örgütü olan Silahlı Kuvvetler'in en büyük deniz üssünü, bütün tesisleri, cephaneleri, varlıklarıyla Gölcük'e kurduğunu, haritaya sadece iki boyutlu bakıp karar verdiğini, üstünde oturduğu fay hattını dikkate almadığını ve bunun sonuçlarını nasıl yaşadığımızı hatırlattım. Bu da ülkemizde yüzde 100 güvenlikli nükleer santral kurulamayacağını, dünyanın mühendislikte en ileri gelişmiş ülkelerinden Japonya'da bile kurulamadığını gösteriyor. Orada böyle oluyorsa mühendisliğin ileri olmadığı ülkemizde nükleer santral ile enerji üretmenin tehlikelerini üstlenmek yerine enerji verimliliğine yüklenmemiz gereklidir. Çözüm enerji verimliliğindedir. İlgilenenlere Danimarka örneğini iyi incelemelerini öneririm.


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz