300’ün Üzerinde E-Devlet Projesi Var

Levent Kızıltan / KoçSistem Genel Müdürü   Levent Kızıltan, KoçSistem’in genel müdürü… E-devlet yolunda çok önemli proje olan Mernis’i yürütenlerden… Türkiye’nin e-devlet konusundaki konu...

1.05.2003 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Levent Kızıltan / KoçSistem Genel Müdürü  
 
Levent Kızıltan, KoçSistem’in genel müdürü… E-devlet yolunda çok önemli proje olan Mernis’i yürütenlerden… Türkiye’nin e-devlet konusundaki konumunun sanılandan daha iyi olduğunu söylüyor. “Dışarıdan bakıldığında çok fazla uygulama gerçekleşmemiş gibi görünüyor” diyor ve devam ediyor: “Oysa ki, bugün e-devlete temel teşkil edebilecek, pek çoğu da belli olgunluğa gelmiş 300’ün üzerinde proje var”. Ancak, ona göre, bunların entegre edilmesi ve e-devlet konusundaki yol haritasının uygulanması gerekiyor.  
 
Dünya IT pazarı, yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir büyüklüğe sahip. Bunun yaklaşık yüzde 60’ını da artık hizmet ve yazılım oluşturuyor. Yani donanım giderek daha rekabetçi olması ve fiyatlarının düşmesinden dolayı küçülüyor. Diğer taraftan katma değerli hizmetlerin daha fazla büyüdüğü, geliştiği bir model karşımıza çıkıyor.  
 
Türkiye’deki pazar ise 2.5 milyar dolarlar civarında. Bu pazarında şu anda yüzde 60’ı donanım. Yani dünyadakinin tersine pazar donanım ağırlıklı. Ancak Türkiye’de de yazılım ve hizmetin pastadan daha büyük bir pay alacağı öngörülüyor.  
 
KoçSistem de rüzgarın hangi yönden estiğini iyi analiz eden şirketlerden biri…Şirket, sistem entegrasyonu çalışmalarının yanı sıra yazılım ve danışmanlık hizmeti de veriyor. Sistem entegratörlerinin kendilerini geliştirmesi gerektiğini belirten KoçSistem Genel Müdürü Levent Kızıltan, “Teknolojik değişimleri göz önünde bulundurarak müşteri beklentilerine göre yatırım yapmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda yazılımda daha farklı faaliyet alanları olduğunu düşünerek burada da çalışmaya başladık” diyor.  
 
Dünyada çok hızlı bir şekilde şirketler, kendi ana iş alanlarına odaklanıyor. Tamamlayıcı işlerini ise bu işi ana iş olarak edinmiş şirketlerden talep ediyorlar. Bu nedenle özellikle teknoloji ve iletişim ortamları da dış kaynak kullanımında temel faaliyet alanları haline geliyor. KoçSistem Genel Müdürü Levent Kızıltan, IT’deki yeni gelişmeleri anlattı.  
 
MERNİS Projesi şu anda hangi aşamada?  
 
MERNİS, Türkiye’nin gündeminde çok uzun süre kalan bir proje. Başlangıçı 1970’li yılların sonuna dayanıyor. Aslında 1982’de ODTÜ liderliğinde başlatılmıştı. Sonrasında da İçişleri Bakanlığı’nın belli dönemler ayırdığı bütçelerle ilerledi.  
 
1992’de projenin yeni aşamalarının gerçekleştirilmesi için bir takım adımlar atılmaya başlandı. Ancak, ardından bütçelerle ilgili sıkıntılardan dolayı yine istenilen düzeye taşınamadı.  
 
1996 yılında Dünya Bankası’nın bu projeyi öncelikle projeler kapsamına almasıyla beraber bütçeler açılmaya başlandı. Bütçe ayrılmasıyla beraber önce KoçSistem, daha sonra da işin boyutları ve kısa sürede hayata geçirilmesi gereksiniminden dolayı KoçSistem ve Meteksan işbirliğinde bu proje belli noktalara getirildi. 2001 yılında da bunun yaygınlaştırılma ihalesi yapıldı. Yani biz bu işi  2002 yılının Aralık ayında resmen teslim etmiş olduk.  
 
Bu proje tam olarak neyi kapsıyor?  
 
MERNİS Projesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana dünyaya gelmiş, sonraki yıllarda bir kısmı vefat etmiş olan 120 milyonun üzerinde insanın, temel nüfus bilgilerinin sistemde barındırılması ve bu bilgilerin nüfus müdürlüklerinde anında erişilmesini kapsıyor.  Nüfus müdürlüklerinin 923 il ve ilçeye yayılmış olduğu düşünülecek olursa, bunların her birinden de kolaylıkla girilebilir ve sorgulanabilir olması önemli.  
 
Şimdi bu ilk aşama bittikten sonra, artık projenin ikinci ve üçüncü aşamalarının gündeme gelmesi lazım. Elbette bu ikinci ve üçüncü aşamalarda Türkiye’nin e-devlet konusunda yapabileceği kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç var. Her şeyden önce  vatandaşlık numarasının Türkiye’deki değişik uygulamalarda kullanılacak olan standart numara haline dönüştürülmesi şart. Hayata geçirilmiş ya da geçirilmekte olan vergi daireleri otomasyonu projeleri, adli sicildeki projeler, cumhuriyet savcılıklarındaki projeler gibi… Bu konuyla direkt ya da endirekt ilişkili bir çok projeyle bağlantılarının kurulması lazım.  
 
Bunun yanı sıra, bu ikinci aşamada hayata geçirilmesi gereken önemli noktalardan bir tanesi de, tabi ki nüfus kağıtlarımızın günümüzün olması gereken ortamına taşınması. Bu, muhtemelen akıllı kartlarla yapılması gereken bir proje. Belki de bir müddet sonra sadece nüfus kağıdı olarak kullanılacak bir yapının dışına taşınacak. Aynı zamanda sağlık, maliye ve banka bilgilerimiz de bir arada etkileşim içinde kullanıldığı bir ortama doğru taşınacak.  
 
Bu projelerle birlikte MERNİS’in de daha efektif kullanılabileceğini söylemek mümkün sanırım…  
 
Sağlık bilgilerinin depolanması gerçekten çok önemli. Çünkü, Türkiye’nin, sağlık kuruluşlarında, özellikle SSK ve Bağkur’da önemli kayıpları var. Geçmiş dönemdeki Çalışma Bakanı’nın beyanı bu kaybın neredeyse yılda 1 milyar doları bulduğunu ortaya koyuyor. Bütün bu bilgilerin entegre bir noktaya taşınması, MERNİS’in diğer projelere olan katkısını artıracak.  
 
Ayrıca, bundan sonraki dönemlerde bir merkezi nüfus idaresi sistemi denildiği zaman, artık bununla ilgili her türlü bilginin çok doğru, çok kolay bir şekilde erişilebildiği bir ortam yaşanacak.  
 
MERNİS’de ikinci ve üçüncü aşamanın tamamlanması için ne kadar bir zamana ihtiyaç var?  
 
Yaygınlaştırma projesi aşağı yukarı 1,5 yılda tamamlandı. Ondan sonraki geçmişine baktığımızda pilot uygulamanın hayata geçirilmesi 2-3 yıl sürdü. Ama bunlar projenin ana bölümleriydi. Bazı bölümlerde de beklenmedik zorluklarla karşılaşıldı. Şimdi İçişleri Bakanlığı ve kurum, bunun son derece düzgün bir şekilde yürütülmesi için gereken kaynakların ayrılması konusunda temel kararları vermiş durumdalar.  
 
Önemli olan şu anda sürdürülen projenin yeniden düzenlenmesi. 2003 yılı ve sonrasındaki dönemler için yapılacak tahsisatlarda, Devlet Planlama Teşkilatı İçişleri Bakanlığı ve  kurumun kendi içinde bu mutabakatları sağlayabilmesi gerekiyor. Yani yatırımlarla ilgili kararlar verilip ihalesi yapıldıktan sonra, bahsettiğimiz bölümleri önümüzdeki 12-18 ayda hayata geçirmek mümkün.  
 
Tabii ki bunun yanı sıra, üçüncü aşamada MERNİS’in bir e-devlet uygulamasındaki “Devlet ana kapısı” diye tanımladığımız ana portalin içinde yer alarak vatandaşa hizmet sunması söz konusu.  Çok büyük bir olasılıkla bütün gereklilikler yapılırsa, önümüzdeki 24 ile 36 ayda ikinci ve üçüncü aşamaları da hayata geçirmek mümkün olacak.    
 
Türkiye e-devlette hangi aşamada ?  
 
Türkiye’deki e-devlet uygulamalarının içinde bulunduğu konum ile dışardan algılandığı konum arasında çok ciddi bir fark var. Dışardan bakanlar, devletteki bir takım yavaşlıklardan ve geçmişteki bazı sıkıntılı deneyimlerden dolayı sanki e-devlet uygulamalarıyla ilgili olarak çok fazla uygulama gerçekleşmemiş, çok fazla proje yapılmamış gibi görüyorlar. Oysa ki, bugün e-devlete temel teşkil edebilecek, pek çoğu da belli olgunluğa gelmiş 300’ün üzerinde proje var. Bunlar, değişik kurum ve kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmiş projeler. Vergi daireleri otomasyon projesi, saymanlıklar projesi, tarım bakanlıklarının projeleri, adli sicil ve cumhuriyet savcılıkları projeleri gibi…  
 
Bu projelerin belli bir yapı etrafında entegre edilmesi bilgilerin paylaşılabilir hale getirilmesi son derece önemli. Kanımca, Türkiye’deki e-devlet uygulamaları, adı e-devlet olmasa da, bütünleşip bir proje olma noktasına getirilme konusunda temel taşı geçmiş vaziyetteler. Bunun üzerine inşa edilmesi gereken diğer bölümler de ise kamu kurum ve kuruluşları arasındaki projeleri entegre ederek, gerçek anlamda e-devlet beklentileri hayata geçirilecek.    
 
E-devlet projesi özellikle hangi alanlarda yoğunlaşıyor?  
 
Burada çok net bir şekilde sağlık, kamunun takibi ve vatandaşlık bilgileri gibi konular, “smart” kartların kullanımı gibi bir takım maddelerde özel olarak tanımlanmış vaziyette.  
 
Bu nedenle  bir taraftan en tepede ana model olarak e-Türkiye çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yürütürken, diğer taraftan da e-Türkiye’nin ana planı içerisine girecek olan e-devlet uygulamalarında kurumsal olarak devam etmesi lazım.    
 
E-Türkiye projesi konusunda ise kimi zaman TÜBİTAK’ın,  kimi zaman Devlet Planlama Teşkilatı’nın adı geçti. Acaba bir Bilişim Toplumu Bakanlığı mı olsun, yoksa Bilgi Bakanlığı mı olsun diye tartışmaları devam ettirerek zaman kaybediyoruz. Aynen diğer konularda yaptığımız gibi, saatin çalıştığını unutuyoruz. 2003 yılının sonuna kadar da yerine getirmemiz gereken bazı yükümlülükler var.  
 
E-iş ve e-dönüşüm konusunda Koç Holding hangi aşamada?  
 
E-dönüşüm Projesi’ne biz 2001 yılında başladık. E-dönüşüm, Koç Holding ve şirketlerinde iş süreçlerinin teknoloji altyapı üzerine oturtularak daha verimli bir iş ortamı sağlanması ve bunun sonuçlarının da şirketlere elbette bir geri dönüş yaratması üzerine kurulu bir proje. Aslında projeler demeti demek çok daha doğru.  
 
İlk başta üç şirkette pilot uygulama olarak başlatılan çalışma, daha sonra 2001-2002 yılı kapsamı içerisinde yaklaşık 40 şirkete taşındı. 2003 yılı sonunda da tüm Koç Topluluğu Şirketleri’nde e-dönüşüm projelerinin bir yerden başlaması hedefleniyor. Ancak, e-dönüşümü biz ana proje olarak görürken, her şirketin kendi  içinde değişik alt projelerde oluştuğunu söylemek lazım. Bu kimi yerlerde bir elektronik satın alma modeli, kimi yerlerde yeni bir insan kaynakları uygulama sistemi, kimi yerlerde ise o şirketin bilgi sistemlerinin baştan aşağıya gözden geçirilerek yenilenmesi anlamına geliyor.    
 
Onun için belli bir şablon belli ve bir danışmanlık verisi doğrultusunda uygulanması gereken projelerin, her bir şirket kendi özelinde tanımlanıyor. Bu projeler tanımlanırken de sadece proje olarak niteliklerini değil, icra edilmesiyle beraber şirketin elde edeceği maliyet avantajlarının çok doğru fizibiliteleri yapılıyor.  
 
E-dönüşüm çalışması Koç Bilgi Grubu tarafından, Koç Holding’de başlatılan, liderliği ve takipçiliği de Koç Bilgi Grubu tarafından yapılan bir proje. Bugüne kadar üretmiş olduğu sonuçlardan şirketler son derece memnun. Yapılan yatırımların oldukça küçük olmasına rağmen elde edilen getiriler itibariyle çoklu milyon dolarlar mertebesinde şirketlere sağlamış oldukları kazanımlar var.  
 
Pazarda rekabet nerede yoğunlaşıyor? Gelecekte nasıl şekillenecek?  
 
Son 20 yıldır bizler bu mesleğin içinde olan kişiler olarak, teknoloji de değişik dalgalar gördük. Donanım ve yazılım bazında internetin son derece ciddi bir ivme kazanmasıyla beraber çok sayıda şirket aynı alanda çalıştı. Sonra bu şirketler birleşti ya da pazardan çekildi.  
Yani bir eğri önce hızla yükseldi, sonra aşağıya doğru bir olgunlaşma dönemi yaşandı.  
 
Zaman zaman belli niş alanlardan doğan ama buradan etrafa doğru yayılan bazı yazılım üreticilerinin, daha güçlü yazılım üreticileri tarafından satın alındıkları bir dönemle karşı karşıyayız. Benim kişisel inancım, önümüzdeki dönemlerde bu konsolidasyonların devam edeceği doğrultusunda. Özellikle pazarın müşteriler tarafından baskı altına alındığı, arz fazlası nedeniyle fiyatların düştüğü ve karlılıkların azaldığı bir ortamda çok sayıda firma aynı anda pazarda yaşayamayacak. Onun yerine daha güçlü ve daha fazla sayıda müşteriye hizmet veren ama uzun vadede konumlarının daha başarılı noktalara taşıyabilecek konsolide edilmesi gereken şirketler olacak. Bu hem donanım hem de yazılım alanında böyle olacak.  
 
Microsoft iş çözümleri alanına girdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?  
 
Microsoft’un uygulama alanına girmesi, elbette onlar açısından yeni bir açılım olsa gerek. Firmalar büyüme hızlarını koruyabilmek için kendilerine cazip gelen yeni alanlarda mutlaka yatırım yapacaklar. Microsof pazarlama yönü çok güçlü olan bir şirket. Kurumsal kaynak planlaması, müşteri ilişkileri yönetimleri sistemleri şimdiye kadar özellikle büyük kurum ve kuruluşlar tarafından tasarlanmış bir dünyaya hitap ediyordu. Bu gelişmeyle beraber Microsoft bunların daha altındaki segmentlere, yani KOBİ tarzındaki işletmelere de inecek.  
 
Bunun bir zenginlik getireceğine inanıyorum. Ama başarısı için belli bir değerlendirme yapmak için önce ortaya koyacakları ürünlerin getirilerini ve bunların nasıl bir faydaya dönüştüğünü izlemek gerek. Yorumları da ondan sonra yapmak daha doğru olur. Ancak benim kişisel inancım önümüzdeki on yıllık dönemde hem yazılım, hem de donanım alanımda daha fazla konsolidasyon  olacağı.  
 
Özelikle IT’de neden şirketler bir çok alanda birden faaliyet göstermek istiyor?  
 
Siz o kadar istikrarsız bir pazardasınız ki, kendi planlarınızı 3-5 yıl içinde yaptığınızda, bir müddet sonra o planların aslında çok da geçerli olmadığı bir hayat düzeniyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu artık bir ekonomik düzen, bir ekonomik model oldu. Bu durumda da ayakta kalmak içinde gelir getirici gördüğünüz alanlara da giriyorsunuz.  
 
Bu nedenle de pazarın darlığı, firmaların dikey segmentlerde istediklerini bulamadıklarında onları yatay olarak genişletebiliyor.  Ne zaman ki kişi başına gelir 100 dolarların üstüne çıkar, IT pazarının gayri safi milli hasıla içindeki yeri yüzde 3’lere ulaştır, o zaman gerçekten sadece kendi uzmanlık alanlarında çalışan yazılım, donanım firmaları olur. Aksi taktirde firmalar mümkün olduğu kadar genel kalmaya devam edeceklerdir.  
 
Her alanda olmak doğru mu?  
 
Bir şirketin faaliyetinin yaygınlaşacağı alanları gösteren motif aslında o pazarın özellikleridir. Siz eğer ilgi alanınızın dar bir noktada dikey segmentte olduğunu düşünüyorsanız, bu dikey segment sizin gelecekle ilgili gelir, karlılık beklentilerinizi karşılıyorsa o zaman sadece o dikey segmentte kalarak faaliyet gösterebilirsiniz. Ama bulunduğunuz dikey segment sizin bu beklentilerinizi karşılamıyorsa ve daha fazla gelir, daha fazla karlılık için başka dikey segmentlerde de olmanız gerekiyorsa o zaman da yayılmak zorundasınız.    
 
Türkiye maalesef 1994 yılında bir kriz yaşadı. Bir yıl önce 900 milyon dolar üzerinde olan bir IT pazarı, bir anda 600 milyon dolarlara düştü. 1995 yılında tekrar 1993’deki rakamlarına çıktı. Sonra her yıl yüzde 25-30’lar civarında büyüyerek 2000 yılında yaklaşık 2.7 milyar dolarlık bir pazar haline geldi. Fakat krizle birlikte tekrar Türkiye pazarı 1,5 milyar dolar oldu. Hatta bazı hesaplara göre 1.2 milyar dolarlara kadar geriledi. Bu çok ciddi bir gerileme.  
 
Koç Bilgi Grubu’ndaki yeniden yapılanmayla ilgili ne söyleyebilirsiniz? KoçSistem’in bu gruptaki yeri ne?  
 
Koç Bilgi Grubu bir takım uzmanlık merkezleriyle aynı alanda çalışan, teknoloji firmalarına avantaj sağlamayı düşünen ve bu doğrultuda kurulan bir şirket. Şu anda 12 şirketi var. Bazı alanlarda onlara ekstra değer yaratmayı öngörüyor. Bu nedenle de merkezi bazı unsurlar taşıyor. Bunların içinde insan kaynakları, finans, stratejik planlama ve pazarlama gibi merkezi operasyonlar var.  
 
Mesela insan kaynaklarının şirketlerde aynı şekilde değerlendirilmesi için  ortaya koyduğu bir takım yaklaşımlar var. Elbette bir vizyon doğrultusunda şirketlerin çalışmasını sağlıyor. Ayrıca şirketlerin kendi vizyonlarında olmayan yeni iş alanlarında faaliyet göstermesi beklenen merkezi bir yapı. Bu yapı içinde KoçSistem şu anda veriler itibariyle en büyük ve en eski şirketi konumunda.  
 
“TÜRKİYE’DE IT PAZARI 2.5 MİLYAR DOLAR”  
 
ÖNE ÇIKACAK ALANLAR
Mobil uygulamalar ön planda olacak. Dış kaynak kullanımı, çok net bir şekilde önde olacak. Türkiye’nin değişik alanlarda hizmet modelleri üretebileceğini ve yurtdışına da hizmet verebileceğini bir takım şeylerin de önümüzdeki dönemlerde geçerli olacağını düşünüyoruz.  
 
1 TRİLYON DOLARLIK PAZAR Pazarın büyüklüğü olarak baktığımızda dünya IT pazarı, yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir büyüklüğe sahip. Bunun yaklaşık yüzde 60’ını da artık hizmet ve yazılım oluşturuyor. Yani donanım giderek daha rekabetçi olması ve fiyatlarının düşmesinden dolayı küçülüyor. Diğer taraftan katma değerli hizmetlerin daha fazla büyüdüğü, daha fazla geliştiği bir model karşımızda.  
 
TÜRKİYE’NİN DURUMU Türkiye’deki pazarında 2.5 milyar dolarlar civarında. Bu pazarında şu anda yüzde 60’ı donanım. Yani dünyadakinin tersine pazar donanım ağırlıklı.  
Onun içinde katma değerli hizmetleri önümüzdeki dönem içinde daha ağırlık kazanacağını düşünüyoruz. Elbette bu bizim içsel duygularımız. Pazarın yüzde 25-30’lar mertebesinde tekrar büyümeye başlaması lazım ki, Türkiye’de yeni ortaya çıkan ya da eskiden günümüze kalan pek çok şirket faaliyet gösterebilsin, şirketlere yeterince dönüş yaratabilsin.  
 
TELEKOM’UN ETKİSİ ÖNEMLİ Türk Telekom’un özelleştirilmesinin ya da özerkleştirilmesinin, bir takım hizmetlerin lisanslı hale getirilmesinin pazara çok olumlu katkıları olacağını düşünüyoruz. Bu gerçekleşirse, ki gerçekleşmesi için yine çalışan bir saat var. O da 2003’ün sonuna kurulu. E-Türkiye çalışmasının bir takım yapı taşları inşa edilmeye başlarsa ve elbette e-devlette önceden tanımlanmış projeler beklenen zamanlarda, doğru bütçelerle ayağa kaldırılmaya çalışılırsa bu pazar 25 değil, yüzde 30’ların üzerinde de büyür.  
 
IT TALEPLERİNİN KİMLİĞİ DEĞİŞTİ  
 
IT yatırımları için şirketlerden ne tür talepler geliyor?
 
 
Şirketlerin IT talepleri hem azaldı hem de kimlik değiştirdi. Bu kimlik değişimi içinde mümkün olduğunca verimli bir şekilde kullanılabilecek sistemlerin satın alınması noktasına gitti. Yani artık kenar süsü yapmak ya da bir takım teknolojik eğilimleri sadece takip etmek üzere yapılan yatırımlar olmaktan çıktı. Sadece ve gerekli olduğu zaman yapılan yatırımlar oldu. Bu da elbette pazarın büyük ölçüde daralması anlamını taşıdı.  
 
Gerçekten bakıldığında faaliyet gösteren firma adetleri itibariyle de ciddi bir erozyon oluştu sermaye yapıları güçsüz olan ve sadece alış satış yapan firmaların pek çoğu ortadan kayboldular. Gerçekten değer üretmesi beklenebilen ya da değer üretenler varlıklarını koruyabildiler. Firmalar şunun çok iyi farkına vardılar. Bu sadece bizlerden çözüm bekleyen firmalar değil aynı zamanda çözümü getiren bizler olarak da verimlilik her şeydir. Aslında biz iş yaparken o işten ne elde edeceğimizi o yatırımın karşılığında ne gibi bir geri dönüşümünüzün olacağını çok doğru hesap etmeniz gerekir.  
 
Bu nedenle de alıcı firmalar alıcı firmalar ya da başka bir değişle müşteriler artık öncelikli olarak kendilerine hangi alanlarda yatırımlar verimlilik katacak ona bakıyorlar. Ondan sonra satın alma işini gerçekleştiriyorlar. Mesela marka bilgisayarların satın almacılarının gözünde çok fazla önemi kalmadı. Onun yerine yerli üretimleri de tercih edebilir bir noktaya geldiler. Çok fazla marka peşinde koşan firmalarda bile. Çünkü aradaki fiyat farkı enin de sonunda aynı donanım verildiği için cazip görünüyor.  
 
DANIŞMANLIK İŞİNE DEVAM  
 
E-dönüşümde dünyadaki yeni trendler neler ve bunu KoçSistem’e nasıl adapte ediyorsunuz?
 
 
Bugün itibariyle geldiğimiz noktada sistem entegrasyonu çalışmalarıyla, danışmanlık çalışmalarının belli alanlarda birbirlerine katma değer yarattığını düşünüyoruz. Geçmişte çok dağıtılmış bir takım uygulamalar çok daha merkezi hale geldiler. Mesela internet… Diğer taraftan da iletişim ortamları o kadar yoğun kullanılmaya başlandı. Mobil iş gelişti. Bunun içinde sistem entegratörlerinin de kendilerini geliştirmesi gerekti. Bu nedenle bizde uzun zamandır bu alandaki teknolojik değişimleri göz önünde bulundurarak müşteri beklentilerinin de hangi alanlarda değişebileceğini görerek yatırım yapmaya çalıştık.  
 
Bu kapsamda yazılımda daha farklı faaliyet alanları olduğunu düşünerek burada da çalışmaya başladık. Dünyada çok hızlı bir şekilde şirketlerin, kendi ana iş alanlarına odaklandıklarını görüyoruz. Tamamlayıcı işlerini ise bu işi ana iş olarak edinmiş şirketlerden talep ediyorlar.  
 
Bu nedenle özellikle teknoloji ve iletişim ortamlarının da dış kaynak kullanımında temel faaliyet alanlarından bir tanesi olduğunu düşünüyoruz. Bunları da aslında sistem entegrasyonunun doğal bir parçası olarak görüyoruz. Geçmişte sadece bilgisayarlı iletişim sistemleri ve üzerindeki çözümlerin tanımlanmış olduğu ortamdan, daha fazla sorumluluk isteyen müşterinin beklentilerinin tamamının bizim tarafımızdan karşılandığı bir yapıya doğru geçiş içindeyiz.  
 
Bu nedenle İstanbul’da bulunduğumuz binanın alt katında çok ciddi bir yatırım yaptık. Ayrıca, çözümlerle ilgili alanlarda da ağırlıklı olarak uygulamaların kurumsal kaynak planlama sistemlerinde ve  müşteri ilişkileri yönetimi sistemlerinde olacağını öngörüyoruz. Bunların sadece bulunulan ortamlar değil aynı zamanda mobil ortamlarda da kullanılacağını gördüğümüz için çalışmalarımızı mobil alanlarda da faaliyet gösterecek şekilde yaygınlaştırıyoruz.  
 
    
 
 
      

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz