E-Devletin Kahramanları

Ankara'da, birbirinden ayrı kuruluşlarda, yıllardan beri süregelen ve çoğu birbirinden habersiz süregelen bir dizi proje ile devletin elektronik ortama geçmesi hedefleniyor. Bazı kamu kuruluşlarını...

1.01.2002 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Ankara'da, birbirinden ayrı kuruluşlarda, yıllardan beri süregelen ve çoğu birbirinden habersiz süregelen bir dizi proje ile devletin elektronik ortama geçmesi hedefleniyor. Bazı kamu kuruluşlarının henüz doğru dürüst işleyen sitesi bir internet sitesi bile yokken, bazıları tüm sistemlerini kurmuş, devletin geri kalanını ve kanunları bekliyor. DIGITAL, e-devlete geçişte öncü olmuş kamu kuruluşu bürokratlarından dördünü belirledi. Bunların başarılarını, hayallerini ve tarzlarını inceledi...

Biri özel sektör deneyimli istatistikçi, diğeri polis, ötekisi matematikçi-programcı ve sonuncusu da vergi uzmanı... İlk bakışta, Hürriyet'in Ankara Bürosu’nun en üst katındaki barında bir araya gelen bu dört kişinin birbiriyle ortak bir yanları yok gibi görünüyor.

Bir daha bakın! İlk izlenim çok yanlış olabilir. Türkiye'nin dört bir yanında farklı zamanlarda doğmuş, sohbetleri, anlayışları, hayata bakışları farklı bu dört insanı bir araya getiren ne?


Bu insanları bir araya getiren neden, hepsinin babalarından aldıkları devlet hizmeti bayrağını, kamunun bir başka kurumunda, bir hayalin peşinde koşturup durarak taşımaları.

Hepsinin çalıştıkları kurumları elektronik ortama sokup, devletin etkinliğini arttırmada öncü birer bürokrat-teknokrat oluşları.  Hepsinin bilgisayara olan derin ilgileri. Azimleri, kararlılıkları ve hedefleri...

DIGITAL’in bir araya getirdiği bu dört insan, Türkiye’de elektronik devletin öncüleri. İstanbul'daki özel sektör meslekdaşlarının aksine, çok daha büyük projeleri, çok daha kısıtlı olanaklarla yöneten ve çıkarları sadece buradan sağladıkları dar mutluluklarla sınırlı olan kahramanları.

Örnek “e-devlet” girişimcileri 

Ahmet Ermiş, MKE'de işçi bir babanın oğlu. İşlettiği tuhafiyeci dükkanı da dahil, özel sektörün çok değişik alanlarında çalıştı. Mektepten istatistikçi, Milli Emlak Müdürlüğü'nün Bilgi İşlem Dairesi Başkanı. 16 milyon dolarlık projesini dışarı yaptırsa, ederi 40 milyon dolardı.

Ayhan Çankaya, posta memuru bir baba ile hala ``oğlum bırak bu suçlularla uğraşmayı başına bir iş gelir'' diye yakının bir annenin polis oğlu... Uşak doğumlu. Ankara Emniyeti Bilgi İşlem Şube Müdürü. Polisi önce İzmir'de, şimdi Ankara'da on-line pasaporta soktu. Sırada ehliyet ve araçlar var.

Nurcan Özyazıcı, Devlet Demir Yolları'ndan emekli bir babanın, ODTÜ matematikte okurken bilgisayar programcısı olmayı aklına koyan kızı. Gümrükler Müsteşarlığı, Muhabere ve Elektronik Daire Başkanı. Gümrük komisyoncuları, ithalat-ihracatçılar ve Maliye'yi bir araya getirdiği projesi 30 milyon dolarlık.

Semih Öz, asker bir babanın İstanbul'da doğmuş ve tesadüf eseri müfettişlik sınavına girene kadar Ankara'da yaşamamış oğlu. Gelirler Genel Müdürlüğü'nde vergi daireleri otomasyonundan sorumlu daire başkanı. 90 milyon dolarlık VEDOP Projesi Türkiye'nin ekonomik sıkıntısını gidermede ilk adım.

Üst yönetimin desteği 

Kurumlarını elektronik ortama sokmak için çalışan bu bürokratların başka ortak özellikleri de var. Bir defa başarılarının ardında, hep kendilerine güvenen, teknik işlerden anlamasalar dahi insiyatif almalarına izin veren bir üst yönetim var. Yağ çekmek için söylemiyorlar.

Ahmet Ermiş'e Milli Emlak'a ilk girdiğinde fırsat verip kendi başına devlet içinde neredeyse bir yazılım evi kurmasına olanak tanıyan müdürü, şimdi Semih Öz'e, Türkiye'yi ekonomik olarak düzlüğe çıkaracak projede desteği sağlayan müdür ile aynı kişi. O zamanın Milli Emlak, şimdinin Gelirler Genel Müdürü Mehmet Akif Hamzaçebi...

Ahmet Ermiş, Akif Hamzaçebi için, ``Karşılaştığım en iyi bürokrattır. Her türlü desteği verdi. Alt-üst ilişkilerinde, özellikle böyle teknik konularda güven unsuru çok önemlidir. Bizi özerk bıraktı. Başarımızda büyük payı var'' diyor. 

Ayhan Çankaya diğer üstlerinin yanı sıra, ``Dönemin İzmir valisi, şu an Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği görevini sürdüren Kemal Nehrozoğlu ile o dönemin İzmir, şimdiki Ankara İl Emniyet Müdürü Hasan Yücesan bize çok destek çıktı. Eğer onlar olmasaydı on-line pasaport hizmetini gerçekleştiremezdik'' diye ekliyor.

Üst yönetim politik açıdan da önemli. Gümrükler'de Mehmet Keçeciler, İçişleri'nde Kazım Yücelen hep teknolojinin kullanımına ``Hadi canım sende'' anlayışıyla bakmayan, önem veren politikacılar.

Özel sektör katkısına dikkat

Özel sektör desteği, onların bir başka ortak yanları. Bu kamu öncüleri, özellikle otomasyona geçiş projelerinde, kendilerine satış yapan yazılım ve donanımcılardan katkı görüyorlar. Tabii bu karşılıksız değil ve kimi zaman sorgulanabiliyor. Ama kimi zaman da özel sektör çok yardımcı oluyor.

Örneğin Milli Emlak'ın Hazine arazileri ile ilgili veri tabanı yazılımını kendi başına gerçekleştirmesinde özel sektörden aldığı desteğin önemli bir rolü oldu. Milli Emlak programları yazmaya para vermedi ama, yazılımını satın aldığı Sybase'i ikna! ederek, bir elemanının mesaisini uzun süre Milli Emlak'ta yapmasını sağladı.

Ermiş,``Tabii bunun bize çok faydası oldu. Bir ortaklık oluşuyor, bürokrasi kalkıyor, sorunlar anında gideriliyor. `Bizi zor durumda bırakmayın' dedim, onlar da insan, bu ülkenin insanı. `Böyle bir işin gerçekleşmesinde bizim de payımız olsun' diyerek kabul ettiler'' diyor.
 
Başarılar devam ediyor

Ya uygulamacı birimlerin desteği? Gümrükler'in projesini işleme koymasında uygulamacı birimlerin direkt projenin içinde yer alması ve bu yüzden projeyi sahiplenmesi hayati önem taşıdı.
Milli Emlak'ın otomasyonunda da taşra çok önemli oldu. Üstelik bu destek sadece projenin hayata uygulanmasında değil, kamudaki bu e-devlet girişimcilerinin morallerini yüksek tutmakta da faydalı.

Ermiş, ``Taşrada da memur mallarına sahip çıktı. Sahiplendiler, bilgisayarları tamir ettiler. Bunlar hep bizi motive etti. Bu insanlar 150 milyon liralık maaşlarıyla arazi mafyalarına karşı savaşan insanlar'' diyor.

Hiç şüphesiz katkıların önemli bir kısmı da bu bilgi işlemcilerin kadrolarından geldi. Semih Öz'ün 120 kişilik bir kadrosu var, Ayhan Çankaya'nın 36, Ahmet Ermiş'in 48. Nurcan Özyazıcı'nın yalnız programcılarının sayısı 63. Bu kadrolar, özellikle programcılar sayesinde, kamunun değişik kurumlarının bilgi işlem merkezleri, belki olması gerekenden yavaş ama sanılandan çok daha hızlı bir şekilde, elektronik devlet ortamına doğru izliyor...

“MORAL BOZUKLUĞU ÇOK OLDU”

Ahmet Ermiş/Milli Emlak
 
“Bizim gibi bilgi işlem birimlerinin bir getirisi olması lazım. Her proje kendi kendini finanse etmeli. Bizim sistem bunu yapabilecek durumda. Emlak borsasını oluşturur, linkler oluşturur, finanse edersiniz. Özel sektör de muhakkak böyle projelerin altına parmağını sokmalı, risk almalı.
İşe büyük düşünüp küçük başlamalı. Başlamış ama bitmemiş, sonucu ne olacağı belli olmayan proje o kadar çok ki. Öte yandan devlette de o kadar hızlı değişimler var ki. Böyle projeler bu değişimi tetikleyecek. Daha yenileri de ortaya çıkacak.

Risk büyüktü, eleman alma, para bulup makine alma. Her bir karar alma aşamasında kendi kredibilitenizi ortaya koyuyorsunuz. Arada hiç mi ‘İş yürümeyecek’ diye düşünmedik. Tabii düşündük. Çok moral bozukluğu oluyor. Ama bu süreçte olgunlaşıyor, deneyim sahibi oluyor, devleti öğreniyorsunuz. Hırslanıyorsunuz, ‘Ben bunun üstesinden geleceğim’ diyorsunuz. “

“KAMUDA DİRENCİ ÜST YÖNETİM AŞAR”

Ayhan Çankaya/Ankara Emniyeti
 
“Kamu kurumlarında değişime direnç oluyor. Bu Amerika'da bile böyle olmuş. Önemli olan üst yönetimin bu işi benimseyip uygulatması. Kamu kuruluşlarında yöneticiler işe iş akışlarını, her türlü yapılanmalarını bilgisayar üstünden kuracak şekilde başlamalılar.

Her kurumda bu işe meraklı olan, bilen ve seven bir personel vardır. Bu personel iyice eğitilerek bu işe yönlendirilmeli. Bu işten hem personeli, hem yöneticisi karlı çıkar.

Şehit olanların yüzde 90'ı gereksiz yere hayatını kaybediyor. Vatandaş da gereksiz yere mağdur oluyor. Bilgisayarlaşmayla bunun önüne geçmek mümkün. 1 polisin bir aylık maliyeti bir milyar lira artı 100 litre benzin ve arabanın yıpranması. Büyük şehirlerde 30-35 bin suçlu aranıyor. Bunları tek tek zıpkınla avlamak başka, ağ atarak avlamak başka. Biz şu ana kadar zıpkınla avlıyorduk, elektronik devlet sayesinde ağ atarak yakalayacağız.”

 “PROJE VARSA, AYRI EKİP DE OLSUN”

Nurhan Özyazıcı/Gümrükler
 
“Bu iş ekip işi. Sadece bilgi işlem bölümlerinin bunu istemesiyle olmuyor. Uygulayacak olan birimlerle, üst yönetimin desteği şart. Ayrıca, bu tür projelerde bu işlere yoğunlaşacak, tam gün sadece bu projeye çalışacak proje ekibi olmalı.

Şimdi projemiz bitti ama artık bunu yönetimi ve idamesi var. 63 bilgi işlem elemanı yetiştirildi. Bunların maddi imkanları özel sektör şartlarına yakın. Çoğu ODTÜ mezunu, yabancı dil bilen uzmanlar. İş popüler, tatmin edici. bu kişiler dış ticareti, ihracatı, ithalatı öğreniyorlar. Sürekli eğitimleri ve yurtiçi-yurtdışı toplantı seminerleri devam ediyor.

Tabii bana da teklif geldi daire başkanı olmadan önceki dönemlerde. Devlette çalışmayı istediğim, burada geleceğe dönük bir kariyerim olduğu için bu teklifleri reddettim. Bir de Ankara'da kalmak istediğim için. “


 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz