Siber güvenlik dünyasının her yıl giderek daha karmaşık bir hal alacağı öngörülüyor.
2025’te de bu gidişat sürüyor. Check Point Türkiye & Azerbaycan Bölge Direktörü Hakan Erkan, “Yapay zekanın siber saldırılardaki rolü hızla büyüyor. 2025 yılında saldırıların ölçeği ve karmaşıklığı önemli ölçüde artacak” diyor.
Siber güvenlik dünyası 2025 yılında giderek daha karmaşık bir hal almaya başladı. Yapay zeka (AI) destekli saldırılar, kuantum bilişim tehditleri ve sosyal medya kaynaklı siber suçlar, dijital güvenlik ortamını şekillendiren başlıca tehditler olarak öne çıkıyor. Check Point Türkiye & Azerbaycan Bölge Direktörü Hakan Erkan, “Yapay zekanın siber saldırılardaki rolü hızla büyüyor. 2025 yılında saldırıların ölçeği ve karmaşıklığı önemli ölçüde artacak” diyerek bu tehdidin ciddiyetini vurguluyor. Erkan, şirketlerin bu gelişen dijital ortamda güvende kalmak için hazırlanmaları gereken eğilimleri şöyle anlatıyor:
“Yapay zekanın siber saldırılarda kullanımı, 2025’te siber tehditlerin kapsamını ve karmaşıklığını artıracak. Yapay zeka destekli kimlik avı e-postaları, kişisel veriler ve mükemmel dil becerileriyle oluşturularak kullanıcıları daha kolay kandıracak. Ayrıca, tespit sistemlerinden kaçabilen uyarlanabilir kötü amaçlı yazılımlar, saldırıların daha hedefli ve etkili olmasını sağlayacak. Siber suçlular, yapay zeka destekli araçları kullanarak aynı anda binlerce kişiye özelleştirilmiş kimlik avı e-postaları gönderebilecek. Daha küçük suç grupları bile bu teknolojiden yararlanarak büyük ölçekli saldırılar düzenleyebilecek. Bu, siber suçları hızlandırarak daha geniş bir tehdit yelpazesine yol açacak. Yapay zekanın siber saldırılardaki rolü hızla büyüyecek.
Yapay zeka araçlarının iş süreçlerine derinlemesine entegrasyonu, veri gizliliği ihlalleri riskini artırıyor. Çalışanların Google Gemini veya ChatGPT gibi yapay zeka platformlarıyla farkında olmadan hassas verileri paylaşması, potansiyel olarak ciddi veri ihlallerine yol açabilir. Örneğin, bir çalışan finansal bir rapor hazırlarken hassas bilgileri bir yapay zeka platformuna yükleyebilir. Bu veriler, yanlış ellere geçme riski taşıyarak ciddi güvenlik açıkları oluşturabilir. Bu nedenle kuruluşların, yapay zeka araçlarını sıkı kontrollerle yönetmeleri ve veri gizliliğini korumak için kapsamlı önlemler almaları gerekiyor.
Fidye yazılım saldırılarının kapsam ve karmaşıklığı 2025 yılında daha da artacak. Tedarik zincirlerini hedefleyen saldırılar, çok sayıda sektörü etkileyebilecek büyük krizlere yol açabilir. Yapay zeka ve otomasyon destekli saldırılar, erken tespit edilmediği takdirde hızla yayılabilir. Buna karşılık, işletmelerin bu tür saldırıların finansal etkisini azaltmak için siber sigortaya daha fazla yönelmesi bekleniyor. Bu, işletmelerin güvenlik altyapılarını güçlendirmeleri ve siber sigorta kapsamlarını genişletmeleri gerektiği anlamına geliyor.
Kuantum bilişim, geleneksel şifreleme yöntemlerini tehdit ediyor. Bu teknolojinin ilerlemesi, günümüzde güvenli kabul edilen birçok şifreleme standardını geçersiz kılabilir. Özellikle finans ve sağlık gibi hassas verileri işleyen sektörler, kuantum güvenli şifreleme standartlarına geçiş yapmak zorunda kalacak. Hakan Erkan, “Kuantum şifre çözme riski büyüyor. Şirketler, kuantum sonrası şifreleme yöntemlerine geçişi ertelememeli” diyerek bu alandaki aciliyeti vurguluyor.
Sosyal medya platformları, yapay zeka destekli kimlik sahtekarlığı ve dolandırıcılık saldırıları için ideal hedefler haline geliyor. Siber suçlular, kişisel verileri ve sosyal medya içeriğini kullanarak derinlemesine taklit saldırıları düzenleyebilecek. Linkedin gibi profesyonel platformlar üzerinden gerçekleştirilen kimlik avı saldırıları, çalışanların veya yöneticilerin kimliklerini taklit ederek kurumsal güvenliği tehdit edebilir. Sahte Zoom toplantıları veya deepfake videolar ile güvenlik ihlallerine yol açan karmaşık dolandırıcılık senaryoları daha da yaygınlaşacak.
2025’te bulut güvenliği, yapay zeka ve bulut platformları iş operasyonlarına daha fazla entegre oldukça artan zorluklarla karşı karşıya kalacak. Saldırganlar bulut tabanlı ihlalleri otomatikleştirmek için yapay zekayı kullanırken, kuruluşların iyileştirme odaklı bir yaklaşımdan daha önleyici bir stratejiye geçmesi gerekecek. Saldırıların hızı ve karmaşıklığı, işletmelerin tehditleri hasara yol açmadan önce tespit edip durdurabilen proaktif güvenlik mimarileri oluşturmasını gerektirecek. Kuruluşlar bulut ihlallerinin finansal etkisine karşı koruma aradıkça siber sigorta da önem kazanacak. Yapay zeka, bulut güvenliği savunmaları için hayati önem taşısa da saldırganlar için de bir hedef olacak ve bu da işletmelerin daha geniş bulut stratejilerinin bir parçası olarak yapay zeka destekli sistemlerini güvence altına almasını zorunlu hale getirecek. 2025’te bulut güvenliğinin anahtarı, önleme olacak. Saldırılar daha otomatik ve karmaşık hale geldikçe, işletmelerin tehditlere tepki vermek yerine onları öngören, proaktif olarak onları önleyen bulut ortamları tasarlamaları gerekecek.
Son derece bağlantılı bir dünyadayız. Bunun riskleri neler ve nasıl korunabiliriz?
Günümüzde, hayatımızın her anında ve her yerde sayısız cihazın birbiri ile bağlı olduğu “hyper connected” bir dünyada yaşıyoruz. Son yıllarda, özellikle pandemi sonrası dönemde, şirketler yalnızca fiziksel ve bulut tabanlı veri merkezleriyle sınırlı kalmayıp, uzak ofisler, çalışanların mobil cihazları ve dizüstü bilgisayarları dahil tüm platformlarda, her kullanıcının ihtiyaç duyduğu kaynaklara anında erişimini sağlayacak kesintisiz iletişim sunmak durumunda. Bu bağlantı zenginliği operasyonel verimliliği dramatik olarak artırırken şirketlerin teknoloji altyapılarının da saldırı yüzeylerini genişletiyor. Ne yazık ki, Generative AI kullanımının yaygınlaşmasıyla sıradan bir bilgisayar kullanıcısı kolaylıklı karmaşık siber saldırılar gerçekleştirebilme yeteneğine ve imkanına kavuştu. Şüphesiz bunun sonucunda, şirketlerin genişleyen saldırı yüzeylerinde maruz kaldıkları siber tehditlerin hem sayısı arttı hem etkisi büyüdü. Check Point Research ekibinin Ocak 2025’te tespit edip makalesini yayınladığı FunkSec saldırgan grubu da AI destekli zararlı yazılım geliştirme platformunu kullanarak 85 farklı şirkete fidye saldırısı gerçekleştirdi.
Bu noktada şirketler, güncel tehditlere karşı önlem alabilmek ve güncel teknolojik gereksinimleri karşılayarak çağı yakalayabilmek için yenilikçi bir yaklaşım olan Hybrid Mesh Güvenlik Mimarisi yaklaşımını benimsiyor. Bu yaklaşım, geleneksel sınır güvenliği (perimeter security) yaklaşımını terk edip bahsettiğimiz dağıtık sistemlerin birbirleriyle sürekli iletişim içinde olduğu, tehdit istihbaratının gerçek zamanlı paylaşıldığı ve farklı ortamlarda ve farklı platformlardaki tüm bileşenlere aynı güvenlik politikası uygulanarak merkezi olarak izlendiği, ayrıca olası bir tehdit anında otomatik aksiyon alındığı bir güvenlik yaklaşımı.
Hybrid Mesh Güvenlik Mimarisi, şirketlerin güvenlik politikaları ve gereksinimleri doğrultusunda kurum güvenliğini iş akışına en uygun noktalarda uygulama esnekliği sağlar. Böylece, güvenlik altyapısının tek bir uygulama noktasına (sınır güvenliği ya da perimeter security) bağımlılığı ortadan kalkar, şirketlerin tüm teknoloji güvenliği güncel tehditlere hazır, engelleme odaklı, dağıtık, maliyet-etkin ve ölçeklenebilir hale gelir.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?