Üç yıl aradan sonra AB ile Türkiye arasında yeni bir başlık altında
görüşmelerin açılmasına karar verildi. Merkel’in önderliğinde
Almanya’nın bloke ettiği üyelik görüşmeleri, uzun bir aradan sonra
tekrar başlıyor.
Üç yıl önce durdurulan müzakereler aslında geçtiğimiz
haziran ayında yeniden başlayacaktı. Ama Gezi olaylarındaki orantısız
sert uygulamalar ve AB komisyonu ile ilgili Başbakan’ın demeçleri, yeni
bir duraksamaya yol açmıştı.
Durup dururken nasıl oldu da yeni başlık açılmasına karar verildi? Bu
gelişmeyi değerlendirirken birkaç açıdan bakmakta yarar var. Öncelikle
Başbakan’ın açıkladığı demokratikleşme paketinin, AB’de Türkiye
demokrasisinin gelişmesi yönünde olumlu bir
yankı yapması... Merkel’in Almanya’da kritik seçimlerden büyük bir
zaferle çıkması ve Alman kamuoyunda Türkiye’nin üyeliğine olumsuz bakan
büyük kitlenin artık seçimler sonuçlandığına göre Merkel’i olumsuz
etkilememesi... Sarkozy sonrası Hollande’ın Türkiye ile ilişkileri
geliştirmeye sıcak bakması sayılabilir.
AB’de yapılan bir araştırma, AB nüfusunun büyük bir kısmının,
Türkiye’nin AB üyeliğine olumsuz baktığını gösterdi. Üyeliğe olumlu
bakanlar, evvelden yüzde 30’ların üstündeyken destek şimdi yüzde 20’lere
düştü. Yani AB üyesi Avrupalılar, bizi üye olarak istemiyor.
Bu açık...
Sadece AB kamuoyu değil, kanımca başta Almanya ve Fransa olmak üzere
pek çok AB ülkesinin hükümetleri de ülkemizin nüfusu nedeniyle AB
kurumlarında büyük oy ve ses sahibi olacak Türkiye’den ürküyor.
Kamuoyu yoklamaları açısından bizim tarafta da durum pek farklı değil...
Yapılan son araştırmalara göre AB’ye üye olmak isteyen
vatandaşlarımızın oranının, nüfusun yüzde 30’u civarında olduğunu
gösteriyor. Bu sayı evvelden yüzde 60’lara kadar çıkmıştı.
Yani onlar da
istemiyor. Bizimkiler de istemiyor, işin Türkçesi bu! Bu gelişmeler,
bir başka gerçeği daha ortaya koyuyor. Şöyle ki zaman içinde AB ve Türk
kamuoyu büyük değişim gösterebiliyor. Bu da ileride, başka bir evrede bu
değişimin üyelik yönünde daha da kuvvetli olması ihtimalini akla
getiriyor.
Bu resim karşısında Türkiye üyelik müzakerelerine devam etmeli mi? Benim
görüşüm kocaman bir evet! AB ile üyelik müzakereleri ve açılan
başlıkların başarıyla tamamlanıp kapanmasının.
Türkiye’nin çağdaş
demokrasiye, hoşgörüye, uzlaşmaya sahip olma ve sorunları tartışabilip
ülke için yararlı sonuçlar çıkarabilme yolculuğunda büyük katkısı
olacak. Ben buna inanıyorum. Ağır aksak yürüyen demokrasi anlayışımızın
gelişmesi ve olgunlaşması, ancak bu şekilde hız kazanabilir.
Yoksa bizim
siyaset anlayışımız ve güçler arasında dengeleri değerlendirmemiz
hoşgörü, uzlaşma kültürü oluşturmaya engel. Bizde karşıt görüşlere saygı ve uzlaşıyla hareket etme, küçümsenen ve
zayıflık göstergesi olarak algılanan bir tutum...
Gelişmiş
demokrasilerde böyle değil. Bugün Almanya’da iktidarın en büyük iki
rakip siyasal partisi arasında mücadele sonrası, seçim ertesinde iki
parti oturup koalisyon müzakerelerini başarıyla yürütebiliyor. Bunu
bizde düşünmek imkansız. Bizde böyle bir uzlaşı kültürü siyaset
hayatımıza yerleşmemiş.
Ben AB çıpasının ülkemizin demokratikleşmesine katkı yapacağına
inanıyorum. Bu üyelik müzakereleri sürecinin, açılan başlıkların
tamamının başarıyla kapanmasının ve bizim AB normlarına tam uyum
gösteren bir ülke olmamızın, demokratikleşmemize katkı yapacağını
görüyorum.
Ben bu üyelik müzakerelerinin başarıyla yürütülmesi
yolculuğunun sonuçta üye olmaktan daha önemli olduğuna inanıyorum.
Başarıyla geçilecek bütün bu yolculuk sonunda da ülkemizde yapılacak bir
referandumla üye olup olmamaya karar vermek aşamasına gelmek, bence çok
yararlı olacak. Ben o aşamada nasıl bir oy kullanacağımı belirledim
bile..
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?