Hesap verebilirlik

Yöneticilik büyük yetkiler ve sorumluluklarla donanmış olarak gelir. Bir kurumun en üstünde olduğunuz zaman çok geniş yetkileri kullanırsınız..

26.05.2014 22:00:170
Paylaş Tweet Paylaş
Hesap verebilirlik
Uzun yıllar yönetici olarak değişik sektörlerde çalıştım. Çalışma hayatımın son 25 yılında bankacılık sektöründeydim. Bankalarda üst düzey yönetici ve son 12 yıla da genel müdür, CEO veya yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptım.

Bu dönem içinde yönetişim olarak hep dünyanın en ileri, çağdaş ve en iyi kurumlarını örnek alarak çalıştığım bankalarda, bu yöntemleri uygulamaya özen gösterdim. Pek çok deneyim edindim.

Yöneticilik büyük yetkiler ve sorumluluklarla donanmış olarak gelir. Bir kurumun en üstünde olduğunuz zaman çok geniş yetkileri kullanırsınız.. O kadar ki bazen o yetkiyi kullanmadan defalarca değerlendirme yaparak kararlarınızı ince süzgeçten geçirirsiniz.

Aldığınız kararlardan ve uygulamalarınızdan sorumlu olursunuz. Bu sorumlulukla sürekli üst makama hesap verirsiniz. CEO veya genel müdürseniz o zaman yönetim kuruluna ve onun başkanına hesap vermek durumunda olursunuz. Eğer yönetim kurulu başkanıysanız bu sefer hissedarların temsil edildiği genel kurula hesap verirsiniz.

Göreviniz bürokrasinin en tepesindeyse veya hükümetteyse o zaman hesabı hükümete, başbakana, cumhurbaşkanına ve halka verirsiniz. Banka genel müdürlüğü yaptığım dönemde başımdan ilginç ve korkunç bir olay geçmişti.

Benim hiç haberim yokken ve hiç yetki vermemişken bankanın hazine birimi müdürüyle onun bağlı olduğu genel müdür yardımcısı bir para biriminde pozisyon almış. Aslında bu, bankanın aktif pasif komitesi tarafından ve genel müdürün onayıyla alınması gereken bir karardı. Yetkilerini aşarak bu pozisyonu almışlar ve büyük zarar ettiklerini anladıklarında hazine müdürü bana gelerek durumu açmıştı.

Başımdan aşağıya kaynar sular inmiş bir duygu içinde hem üzülmüş hem de kontrol sistemlerimizde nerede kaçak olduğunu merak etmiştim. Pozisyonu zarar yazarak kapatmalarını, bir daha kesinlikle böyle bir şey yapılmamasını, kontrol sistemlerini yeniden ve daha sıkı düzenlemelerini istemiştim.

Hiç vakit geçirmeden hemen yönetim kurulu başkanına giderek durumu anlatmış ve “bilgim olmamasına karşın sorumluluğumu idrak ederek ve hesap verebilirlik ilkesi doğrultusunda istifa mı vermiştim.” İstifam kabul edilmedi ve görevime devam etmiştim. Ama hesap vereceğim makama beni gönderme fırsatını vermiştim.

Bakıyorum da yurtdışında ve yurtiçinde “hesap verebilirlik” ilkesi çiğneniyor. Dikkate alınmıyor. Bakın Amerika’nın en büyük ve köklü bankalarından JP Morgan, müşterilerini yanıltmak suçundan önce 1,8 milyar dolar cezaya çarptırıldı.

Şimdi de Adalet Bakanlığı’na 13 milyar dolar ceza ödeyecek. CEO’dan tık yok, hatta senatoda yapılan oturumda burnundan kıl aldırmıyor. CEO’nun hesap verebilirlik ilkesiyle hemen istifa etmesi ve cezadan payını alması gerek. Benzer durum Avrupa’nın önde gelen bankaları için de geçerli. HSBC, UBS, RBS bunlardan bazıları...

Ülkemize gelince... Bizde devlet bürokrasisinin en üstünde de bu anlayışı göremiyoruz. Beni ve bütün Türkiye’yi derinden yaralayan ve üzen feci bir olayda hiç kimse hesap vermedi.

1974’teki Kıbrıs Çıkarması harekatında, hava kuvvetlerimizin jetleri, kendi deniz kuvvetlerimize bağlı Kocatepe muhribini büyük bir hata sonucu yaklaşık 4 saat bombalayarak batırdı. Pek çok subay, astsubay ve er şehit oldu, denize döküldü.

İletişim ve koordinasyon yüz karası olan bu olaydan sonra hiçbir yetkili ve sorumlu hesap vermedi. Kamuoyuna hesap verilmedi. Kimse istifa etmedi. Genel Kurmay Başkanı ve her iki kuvvetin komutanları istifa etmeliydi. Halka hesap ve bilgi verilmeliydi. Yapmadılar...

Denilebilir ki “Kardeşim halka niye hesap verelim? Biz zamanın hükümet yetkililerine kapalı kapılar ardından bilgi verdik!” İşte yanılgı burada. Bizler, halk olarak vergi ödeyenleriz. Yani sizin o muhripleri, uçakları bizim ödediğimiz vergilerle alıyorsunuz. Bu paraların nereye harcandığı, kullanıldığı ve nasıl kullanıldığını anlatmak zorundasınız. Halka ve halkın seçtiği temsilcilere...

Katılımcı demokrasi ve hesap verebilirlik ilkelerinin temeli vergi ödeyenin hesap sormasından geçer. Ülkemizde maalesef sadece “vergi mükellefi” deniyor. Yani vergisini ödeyerek yükümlülüğünü yerine getirip işin bitiyormuş gibi...

Gelişmiş Batı’da bunun adı vergi ödeyen (taxpayer). O zaman hesap sorabiliyorlar. Hesap verebilirlik (accountability) çok önemli bir ilkedir. Bugün vermezseniz, ileride hesabını sorarlar. Aynı 1974 Kocatepe faciasının hesabını hala sorduğumuz gibi...

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz