Zaman zaman inovasyonun aşırı kullanılmış bir
terim olduğunu iddia eden yazılar çıkıyor. İnovasyona
ilginin yıllar içinde arttığı ve giderek
daha fazla konuşulduğu doğru. 2009 yılında Google’da
“inovasyon” kelimesini aratınca 284 bin madde çıkıyordu.
Bugün ise 2 milyon 890 bin madde çıkıyor. Yani 10
katına çıkmış. Bu yükselişte şirketlerin hem kârlılık hem
de pazar payı artışında başka bir çıkış yolu kalmadığını
anlaması da etkili oluyor.
İnovasyon kelimesinin her zaman doğru kullanılmadığını
da söylemem lazım. Özellikle çağın gerisinde
kalmamak adına, anlamını doğru tanımlamadan inovasyon
kavramını gelişigüzel kullanan şirketler bunda
pay sahibi. Yine bu konuda bir şeyler yapmak isteyen,
fakat ne yapacağını tam bilemeyip işe yanlış noktadan
başlayan şirketler de var. Açıkçası nasıl yaklaşacağını
bilemeyen birçok şirket için inovasyon, yanda bir faaliyet
olarak, hedefsiz bir şekilde öneri sistemleriyle
yürütülen, fazla da bir fayda umulmayan bir iş. Ancak
bu inovasyon yapmanın en verimsiz yolu. Bu bilgi
eksikliğinin sonucu da genellikle iyi niyetle kalkışılan
fakat sürdürülebilir kârlı büyüme yaratmayan orada
burada zaman ve para kaybıyla sonuçlanan inovasyon
faaliyetleri oluyor. Belki dışarıdan bakılınca hoş görünen
ama işi fazla ileri götürmeyen bir aktivite tuzağı.
Yani faaliyete çok fazla odaklanıp amacın unutulması.
Şirketlerde inovasyon faaliyetleri mutlaka iş sonuçlarını
ileri götürecek şekilde yönetilmeli.
İNOVASYON TİYATROSU
İnovasyon, yaratıcılıkla aynı şey değil. Bireysel yaratıcılığın
bir uzantısı da değil. Bazı şirketler görüntüye dönük
işler yapıp kendilerini inovatifmiş gibi hissedebiliyor.
Duvarları renkli boyanmış bir “İnovasyon Odası”, burada
yapılan ve kendisi pek inovatif bir metot olmayan
beyin fırtınası seansları, bu optik illüzyonun parçaları.
Yalnızca bir organizasyondaki seçilmiş insanları bir
odaya kapatıp onlardan parlak fikirler istemek ve ertesi
gün işlerin günlük akışına dönmek yeterli olabilir mi?
İnovasyon tiyatrosunun diğer bazı işaretleri, inovatif
şirketlere yapılan turlar, motivasyonel konuşmacıları getirip
ekibi harekete geçirmeye çalışma, renkli bloklardan kuleler
yapılan yaratıcılık eğitimleri. Bunların hepsinin sınırlı da olsa
katkısı olur elbette. Ama düşünün, Google’ın merkezine
gidip bir tur atıyorsunuz. Gördükleriniz çalışma ortamıyla
ilgili size bir fikir veriyor. Belki içinizden “Bu bize uymaz”
diye geçiriyorsunuz, muhtemelen de haklısınız. Peki yalnızca
bu fiziksel çalışma ortamını kendi şirketinizde oluşturmak
sizi inovatif yapacak mı? Sanmıyorum. Çünkü önemli olan
altta yatan inovatif bir iş kültürünün parçası olan sistem ve
uygulamalar.
İnovasyon yönetimini bir şirkete yerleştirmeye çalışırken
inovasyon teknikleri, liderliği, kültürüyle ilgili değişik eğitimler
gerekli olsa da asıl vurgu altyapıda yapılacak sistemsel
değişikliklerle ilgili. Eğitim bir anlamda organizmanın dış
dokusunu değiştirmek gibi, inovasyon yönetimini yerleştirmek
ise DNA’yı değiştirmeye eşdeğer.
İNOVASYON DİSİPLİNİ
İnovasyon, uzmanlaşılması ve yönetilmesi gereken bir disiplin.
Sistematik yaklaşıldığında ve doğru yönetildiğinde şirkete
bambaşka bir enerji verir ve şirketi ve içinde çalışanları müthiş
iş başarılarına taşıyabilir. En önemlisi, inovatif şirketler
ekonomik dalgalanmalardan da etkilenmez. En zor şartlarda
bile büyümelerini sürdürebilirler. İnovasyon disiplini aynı
zamanda mevcutla tatmin olmamayı ve değişimi rahatlıkla
karşılamayı gerektiren bir şey. Bir şirketi inovatif hale getirme
bir çalışma işi ama gerçekten değer. Bu çalışmanın
da öncelikle şirket içinde yapılması lazım. Şirketlerin önce
içeride bir inovasyon sistematiği kurararak işe başlaması ve
daha sonra dönüp de dış kaynaklara bakmaları çok daha
verimli olur. Başlangıç noktası çalışanlar değil, şirketin tepesi
olursa iş daha sağlıklı yürür. Elbette şirket liderlik ekibinin
baştan bir taahhüt içinde olması ve varsa belli kişilerdeki
tereddütlerin giderilmesi inovasyonu destekleyen bir kültür
yaratma sürecini hızlandırır. Çalışanların inancı ve katılımı
da bu şekilde güçlendirilebilir.
Şirketlerin ortalama ömrü 60’larda 60 yılken, şimdi 20 yıl
civarında. Bu kısalmada önemli bir faktör, yıkıcı rekabetin
hızlanması. Büyük şirketlere gelen tehdit artık yalnızca sektörün diğer büyük
şirketlerinden değil, yeni inovatif şirketlerden de olabiliyor. Şirketleri bugünkü
ba��arılara taşıyan uygulama ve politikalar geleceğe taşımada yetersiz kalabilir.
İnovasyonu siz yaptığınızda ise sürprizle karşılaşan değil, başkasını sürprize
uğratan siz olabilirsiniz. İnovasyon, yaratıcılık kadar sistematik ve disiplinli
çalışma da gerektirir. Parça parça faaliyetler yerine bütünsel bir yaklaşım
şirketin hem pazar payı hem de kârlılığını artıracak bir yaklaşım olur.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?