Çalışanlar öncelikle “adalet” istiyorlar. Sanıldığı gibi “yüksek” değil, “adil” bir ücret talep beklentileri var.
Batı ülkelerinde ise çalışanların memnuniyetini tetikleyen unsurların başında şirkette çalışanların kendilerini zorlayan ve sınayan işleri yapabilmelerine fırsat tanıyan bir ortamın varlığı geliyor. Giderek sadeleşen ve katmanları azalan organizasyonlarda heyecan veren projeler, geçici olarak atanılan süreli özel işler kişilerin motivasyonunu artırıyor.
Kuzeyli kişilerin gelişim fırsatı olarak algıladıkları işlerin neden cazip geldiklerini şöyle açıklıyor: “Doğrudan üst yönetimle çalışma olanağı tanıyan kurum içi girişimler, kurumca ‘değişim ajanı’ olarak atanma, koçluk yapma, bir başka işletmeye bir misyonla görevlendirilme gibi işler artık giderek bir üst unvanın yıllarca beklenmesi heyecanından daha çekici olarak değerlendiriliyor.”
Yine gelişmiş ekonomilerde negatif stresin yoğun olduğu işleri sürdürenlerin iş tatmininin düşük olduğu düşünülüyor. Stres düzeyinin özel hayatı karmaşıklaştırdığına ve kaliteli bir yaşam sürdürülmediğine, bunun da kaygı ve sıkıntı yarattığına inanılıyor. Kuzeyli, burada anahtar çözüm kelimesinin “denge” olduğunu, çalışan memnuniyetinin, bu dengenin uzun süreli olarak iş yönüne kayması ile, olumsuz etkilendiğini vurguluyor.
ÇALIŞANLAR BUNLARI İSTİYOR
Günümüz çalışanlarının sofistike bazı isteklerini UNİDA Kurucu Ortağı Saide Kuzeyli şöyle açıklıyor: