“Çalışanlara İş Teklifi Yağıyor”

Selen Kocabaş, Turkcell’in İş Süreçlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı… 11 bin çalışanı olan şirketin insan kaynaklarını da yönetiyor. Çalışanların en çok tercih ettiği şirketlerden biri olması...

1.02.2010 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Selen Kocabaş, Turkcell’in İş Süreçlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı… 11 bin çalışanı olan şirketin insan kaynaklarını da yönetiyor. Çalışanların en çok tercih ettiği şirketlerden biri olması nedeniyle işi zor… Bunu 2009 yılında yapılan 100 bin başvurudan da görmek mümkün… Kocabaş, zorluğun sadece tercih edilmede olmadığını, aynı zamanda şirketlerin de çalışanlarını almak için uğraştığını söylüyor. Buna rağmen uygulanan politikalarla, eleman sirkülasyonunu düşürdüklerine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Düşük turnover hedefimiz var. Ortalama yüzde 4,5-5 arasında gerçekleşiyor. 2009’da yüzde 3,5 oldu.”

 

hed“36 milyona dokunuyoruz. Türkiye’nin yarısı müşterimiz, diğer yarısı ise potansiyel müşterimiz. Odağımız her zaman insan oldu, öyle de kalacak”. Bu sözler Turkcell İş Süreçlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Selen Kocabaş’a ait. Turkcell’in odak noktasının her zaman insan olduğunu vurgularken, şirket girişindeki panoyu göstererek bu sözlerini pekiştiriyor. Çünkü o panoda Turkcell’in tüm çalışanlarının ismi tek tek yazılı...

“En büyük değerimiz çalışanımız” diyen Kocabaş, bunu bir kurum kültürü haline dönüştürdüklerini ve farklı uygulamalarla yollarına devam edeceklerini söylüyor. Örneğin çalışanlarına “iç müşteri” diyor, ERM (çalışan ilişkileri yönetimi) departmanı kurduklarını belirtiyor. Onun tabiriyle bugün Turkcell’in 11 bin iç müşterisi var. 2010 sonuna kadar yüzde 5 istihdam artışı hedefleniyor. Her ay binlerce iş başvurusu alan, gençlerin en çok çalışmak istediği kurumların başında gelen Turkcell’in İK startejilerini ve farklılık yaratan uygulamalarını Turkcell İş Süreçlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Selen Kocabaş ile konuştuk:

* 2009 yılı sizin açınızdan nasıl geçti? Krize ilişkin iş süreçlerinizde ve İK stratejilerinizde ne gibi aksiyonlar aldınız?
2009, hakikaten enteresan bir yıldı. Öncelikle sektörümüz için çok hareketliydi. Regülasyonlar, 3G’nin hayata geçmesi, yeni ürün servisleri açısından rekabetin çok yoğun olduğu bir yıldı. Etkinlik ve verimlilik her zaman gündemimizde oldu.

Artık dünyada “yeni normal”den bahsedilen bir döneme girdik. Bu “yeni normal”de kurallar da baştan yazıldı. Biz de bu yeni dönemde şirket olarak verimlilik ve yaratıcılığa odaklandık, inovasyonu sadece ürün ve hizmet anlamında değil, tüm iş süreçleri anlamında gündemimizin merkezine aldık. Örneğin inovasyon, verimlilik, maliyet tasarrufu gibi konular geçmişte de ajandamızdaydı ama 2009’da her zamankinden daha fazla önem kazandı.

* İş süreçleri yönetiminizde nelere odaklanıyorsunuz?
Turkcell’de “readiness” (hazır olma) diye bir kavramımız var. Burada temel konu “Bir işe ne kadara hazırız?” sorusunun yanıtını bulmak. Doğru işi doğru kişiye vermek ve işlere hazır olmak konusunda çok hassasız. Hangi işe ne kadar hazır olduğumuzu her zaman ölçümlüyoruz ve bu oran belli bir noktaya gelmeden hamleyi hayata geçirmiyoruz. Olmazsa olmaz dediğimiz ve tüm çalışanlarımızın dahil olduğu eğitimlerimiz var. Bu eğitimlere katılım, daha sonra ölçüm, en sonunda da hazır olma oranıyla birlikte hedefe gidiyoruz.

* Türkiye’nin en önemli gündemi işsizlik… Turkcell Türkiye’nin en çok istihdam yaratan şirketleri arasında. 2008’de çalışan sayınız 10 bin 600’dü. Şu andaki çalışan sayınız nedir?
Turkcell olarak mottomuz şu: 36 milyon müşterimiz var ve onların sorumluluğunu sırtımızda hissediyoruz. O nedenle Türkiye’nin Turkcell’iyiz. Bu anlamda istihdam da her zaman olduğu gibi 2009 yılındaki odak konularımızdan biri oldu. Hem Turkcell Türkiye kapsamında hem grup şirketlerimizde planladığımız işe alımlar 2009 yılında da krize rağmen devam etti. Tüm istihdam politikamız planlarımız çerçevesinde ilerledi ve kriz var diye asla çalışandan ödün vermedik. Çünkü, önemli olan verimlilik ve bunu da doğru insanı doğru işte kullanarak sağlayabilirsiniz. Biz de bunu yaptık. Şu anda 11 bin çalışanımız var.

* Bu konuyu biraz daha açar mısınız? İK alanında ne tip farklılıklar yaratıyorsunuz?
Öncelikle 2009 yılında istihdam yaratmak adına çok önemli projelere imza attık. Örneğin, 2009’un son ayında İŞKUR’la ortak bir projeyi hayata geçirdik.

İŞKUR’un portföyündeki iş gücünü fonlamak için Turkcell ve üniversitelerin ortak çalışmasıyla bir eğitim içeriği oluşturuldu. Potansiyel çalışanları geliştirerek istihdam yaratma projesine böylece başlamış olduk. Bu Türkiye açısından çok önemli ve örnek bir proje oldu.

* Bu projeyle kaç kişiyi eğiteceksiniz? Nasıl bir hedefiniz var?
Bu kapsamda 1.500 kişiyi eğiteceğiz. Bu 4-5 haftalık son derece yoğun ve ciddi bir eğitim. İstihdamı, özellikle perakende ayağında, saha satış ekipleri ve çağrı merkezi kısmında yaratmayı hedefliyoruz. İŞKUR sonuçta bu süreç içinde yer alarak kendine başvurmuş işsiz kişilere eğitim imkanı ve istihdam fırsatı yaratıyor. Biz de önce işe alıp, ardından içeride eğitip doğru kaynak olup olmadığını anlayana kadar zaman kaybetmeden hem şirketimize hem sektörümüze yetişmiş insan kaynağı sağlıyoruz.

* Turkcell, özellikle gençlerin en çok çalışmak istediği kurumlar arasında başı çekiyor. Sizce neden bu kadar cazipsiniz?
Öncelikle şunu söylemeliyim bu çok güzel bir duygu. Kesinlikle gurur verici. Ama aynı zamanda çok da büyük bir sorumluluk. Çünkü lider olmak zor ama lider kalabilmek daha zor. O yüzden gelişimi her zaman odak noktasında tutmanız lazım.

Turkcell’de çalışan memnuniyeti değil, çalışan bağlılığı önemli. Artık sadece çalışan memnuniyeti araştırması yapmıyoruz, bağlılık araştırması da yapıyoruz. Çünkü, bağlılığın ardında duygusal motivasyon var. Memnun olabilirsiniz ama bağlı olmayabilirsiniz.

“Bu şirkette çalışmaktan memnunum” demek bir rasyonel motivasyondur. Ama “Burada çalışmaktan gurur duyuyorum” demek duygusal motivasyondur. Bize gerekli olan bunun dengeli bir denklemi. Bizim için önemli olan şirket kültürümüze bağlı insanlarla yolumuza devam etmek. Çünkü, ancak mutlu ve bağlı bir çalışan ordusuyla, verimli ve doğru işleri yapabiliriz.

Bunu sağlamak için de çok önemli çalışmalar yapıyoruz. Bulunduğumuz her alanda farklılık yaratmak hedefindeyiz. Ama ilk olarak çalışanımızı bir değer olarak görüyoruz. Biz de personel veya çalışan tanımları yoktur. Nasıl şirket dışında 36 milyon abonemiz varsa, şirket içinde de memnun etmemiz gereken 11 bin “iç müşterimiz” var. Nasıl ki CRM (müşteri ilişkileri yönetimi) departmanları varsa, bizde ERM (çalışan ilişkileri yönetimi) departmanımız var. Yani iş müşterilerimizin ihtiyaçlarına yönelik hizmet veren bir birim.

Bu arada çalışanlar tarafından çok tercih edilen bir firmayız, bu doğru. Ama bu aynı zamanda diğer firmaların Turkcell’den eleman almak adına da çok tercih ettiği bir şirket olduğumuz anlamına geliyor. Bu nedenle düşük turnover (çalışan sirkülasyonu) hedeflerimiz var. Zaten sirkülasyon oranımız oldukça düşük. Ortalama yüzde 4,5-5 arasında gerçekleşiyor. Bu yıl daha da altında gerçekleşerek yüzde 3,5 oldu. Belli bir turnover’ı da sağlıklı buluyoruz.

* 2010 İK politikanız nasıl olacak? Nelere odaklanacaksınız?
Biz işe destek olan bir fonksiyonuz. Zaten adımız da “business support”. Turkcell’in hedeflerinin sonuca gitmesi için çalışan bir fonksiyonuz. 2010 için istihdam politikamızın temel amacını şirketin öncelikleri oluşturuyor.

2010’a baktığımızda önümüzde 3G fırsatı var. Hem yeni ürün anlamında hem mevcut ürünleri doğru kanalda yaymak anlamında önemli bir fırsat. Grup şirketlerimize baktığımızda Superonline, yatırım yapan ve büyüyen bir kurum. Dolayısıyla o tarafta network mühendislerine ihtiyacımız daha fazla. Global Bilgi’de ise hem kendi içinde çağrı merkezi yapılanmasında hem outsource anlamında yeni kaynaklara ihtiyaç var. 

Sözün özü 2010 iş önceliklerimiz ve hedeflerimiz doğrultusunda büyüyeceğimiz bir yıl. Bunu da doğru istihdamla destekleyeceğiz. Grup olarak bu yıl için yüzde 5’in üzerinde istihdam artışı hedefliyoruz.

* İş destek fonksiyonu olarak istihdam dışındaki konularda hangi felsefeleri benimsiyorsunuz?
Çevre ise diğer bir önceliğimiz. 2009’da çevre konusunu ana önceliklerimizin içine aldık. Türkiye’ye dokunan bir şirketiz, bulunduğumuz pazarlarda lider olma vizyonumuz var, ileriye bakan bir kurum olarak çevre ve doğa dostu olmak zorundayız. Burada da adım adım ilerliyoruz. Bu aslında bir niyet, arzu ve sahiplenme konusu. Önemli olan farkındalık. 2010 ve sonrasında bu konuda da örnek uygulamalarla liderliğimizi ve itibarımızı sürdürmek arzusundayız.

* Son olarak Turkcell Akademi’den bahsedelim. Akademi kurulduğundan bu yana nereden nereye geldi?
Orası bizim kurumsal üniversitemiz. 517 akademi eğitmenimiz var. Bu eğitmenler bizim ciddi bir gücümüz. Akademide 3 ana noktamız var. Teknoloji programı, müşteri ilişkileri ve liderlik programımız var. 2010 önceliğimizde sanal sınıf uygulamamız var. Sanal sınıfla bulunduğunuz herhangi bir noktadan bağlanarak eğitimleri alabiliyorlar.

Amacımız hem uzaktan eğitimi yaygınlaştırmak hem fırsat olan her yerde eğitimi sürdürebilmek. Tabii ki sınıf içi eğitim çok önemli ama biz mümkün olduğu kadar bu bahsettiğim alternatif eğitim kanallarını artırmayı hedefliyoruz. Çünkü önümüzdeki dönemde artık eğitim denildiğinde sınıf içi eğitimler, kişi/saat ölçümlü eğitimler bir değerlendirme bazı olmayacak. Çünkü o kadar insanı işten koparıp sınıflara doldurmak, o insanları mesailerinden alıkoymak, hem mekan hem de lojistik anlamında verimli değil. Alternatif eğitim kanallarımızı yüzde 60’ın üzerine getirdik. Bu oranı daha da yükseltmeyi hedefliyoruz.

“Üniversite-Sanayi İşbirliği Çok Önemli”

Bize Değer Katıyor
2009’da üniversite–sanayi işbirliği adına da çok önemli işler yaptık. Yıllardır bir mottomuz var: Türkiye 7 bölge, 7 üniversite… Türkiye’nin her bölgesinde bir üniversiteyi sahipleneceğiz. Onlarla ortak projeler geliştireceğiz. İyi fikirleri alacağız. Örneğin çağrı merkezi için Erzurum’a gitmeden önce Atatürk Üniversitesi’ne gitmiştik. Orada bir gelişim programı yapmıştık. Bu sırada Erzurum’u yakından tanıma, oradaki fırsatları yakından görme imkanı bulduk. Diyarbakır’da ise Dicle Üniversitesi ile müşteri ilişkileri gelişim programı yaptık ve oradan çağrı merkezine istihdam yarattık. Bu çalışmalar hem bize hem üniversitelere gerçekten çok değer katıyor.

Sunıl Gupta Eğitim Verdi
En büyük açılımı Harvard ile yaptık. Şu anda müşteri hizmetlerinde bir deneyim programımız var. Bunu Harvard’ın çok değerli profesörlerinden Sunil Gupta ile yürüttük. Sunil Gupta aslında CRM’in duayenlerinden. Starbucks’ın müşteriye yaklaşım konseptini geliştiren kişi. Sunil Gupta’yı buraya getirdik ve pazarlama bölümündeki bazı arkadaşlarımızı bu programda eğittik. 5 arkadaşımızı da trainer (eğitmen) yaptık. Çünkü bizim için önemli olan bireysel hafızanın kurumsal hafızaya dönüştürülmesi. Bireydeki bilginin kuruma aktarılabilmesi çok önemli. O yüzden akademi eğitimleri bizim için çok kritik.

“Mutlu Çalışan Verimli İş Demek”

Çalışan Mutluluğu
Çalışan mutluluğu bizim için çok önemli. Çünkü bu verimliliği artırıyor. Ödüllendirme mekanizmalarımız var. İyi fikirlere her zaman değer veriyoruz ve bu fikirleri ödüllendiriyoruz. 6 yıldır her 4 ayda bir “Değerli Fikirler Ödül Töreni” yapıyoruz. Her toplantımıza Süreyya Bey de istinasız katılıyor. Bunu 6 yıldır hiç aksatmadan yapıyoruz. Hatta bununla ilgili olarak insan yönetimi konusunda bir dünya ödülü aldık. Bu uygulamanın çok yaratıcı olmasından değil hiç aksatmadan sürdürülmesinden dolayı bu ödülü aldık.

Flex Mönü Dünyada Bir İlk 
Şirkette flex mönü denen bir uygulamamız var. Dünyada bir ilk. Bunu Oracle’la birlikte yaptık. Kısaca şirketin size sunduğu tüm yan haklar bir arada görülüyor. İhtiyacınız olmayan yan haklarınızı örneğin artan yıllık izin günlerinizi satabiliyorsunuz… Yani ihtiyacınız olsa da olmasa da size sunulan bir yan hak yerine inisiyatif kullanarak istediğiniz haklara, istediğiniz zaman ve istediğiniz kadar sahip oluyorsunuz. Bu çalışanımıza özgürlük sunmaktır. Ve gerçekten çok olumlu geri dönüşler aldık. Bizden sonra Coca Cola bu uygulamaya geçti. Birçok kurum bu anlamda bize benchmark’a geldi.

Doğum Gününde İzin
Başka fark yaratan uygulamamız; çalışanlarımız doğum günlerinde izinli. Ama inanın hepimiz ofiste oluyoruz… Kimse “Bugün doğumgünüm aman gideyim” demiyor… Belki daha geç geliyoruz ama işimizin başında oluyoruz. Farklı olarak ne oluyor? İnsan kendini daha mutlu hissediyor. Doğum gününüz olduğu için işe gelmeme hakkınızın olduğunu bilmek bile mutlu olmanıza yetiyor. Bence tüm bunlar önemli farklılıklarımız.

“1 Yılda 100 Bin İş Başvurusu Aldık”

Her Ay Binlerce Başvuru Oluyor
2009’da Turkcell’e direkt olarak 70 bin iş başvurusu yapıldı. Kariyet.net yoluyla yapılan başvuruların sayısı 22 bin. “Öner-Kazan” sistemimiz yoluyla ise 7 bin 479 kişinin CV’si bize ulaştı. “Öner-Kazan”, Turkcell’in farklı İK uygulamalarından biri… Çalışan açılan bir pozisyona, pozisyona uygun bir tanıdığını aday olarak yönlendiriyor, aday işe alım sürecini başarıyla geçip işe başlıyorsa bundan öneren çalışan da para kazanıyor. Her ay yüzlerce-binlerce iş başvurusu alıyoruz. Çok kabarık bir CV bankamız var. Bu çok doğal. Ama burada asıl önemli olan doğru insanlarla birlikte olmak.

Sektöre de İnsan Yetiştirdik
Verdiğimiz eğitimlerle, sertifika programlarıyla ve Turkcell Akademi ile sadece şirketimize değil sektöre de çok fazla sayıda insan yetiştirdik, yetiştiriyoruz. Şimdiye kadar bu insanların hepsiyle devam etme şansımız olmadı tabii ki. Ama önemli değil. Sonuçta bu sektör adına bir ‘kazan-kazan’dır. Zaten 1993’ten bu yana, sektörün ilk oyuncusu olduğumuz için de otomatik olarak böyle bir misyonu üstlenmiş olduk. Bu sektörde çalışmış ve halen çalışan her kademeden çok sayıda arkadaşımız var. Buna en iyi örnek bence Cüneyt Türktan.

Yasemin Erdoğan
[email protected]

Fotoğraflar: Hüseyin Öngen

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz