Yaşadığımız global kriz, 2001 yılındakinden çok farklı. İşsizlerin profili tamamen farklı bir tablo çiziyor. Son bir yılda en az 1 milyon 250 bin kişinin işsiz kaldığı tahmin ediliyor. İşini kaybed...
Yaşadığımız global kriz, 2001 yılındakinden çok farklı. İşsizlerin profili tamamen farklı bir tablo çiziyor. Son bir yılda en az 1 milyon 250 bin kişinin işsiz kaldığı tahmin ediliyor. İşini kaybedenler arasında, üst düzey yöneticilerin oranı sadece yüzde 1’lerde. Orta düzeyde de kan kaybı daha yeni başlıyor. Çünkü bu krizde şirketler, üst ve orta düzey yöneticilerle anlaşarak onların primlerinden ve yan haklarından kısıntı yaptı. Şirketler, bu şekilde üst ve orta kademede kayıpları minimumda tuttu. Bu krizde en çok yara alanlar ise satış ve pazarlama departmanlarında çalışanlar ve üretimdeki niteliksiz işçiler oldu.
Geçtiğimiz yılın yaz aylarında hissedilmeye başlayan küresel kriz, pek çok insanı işsiz bıraktı. Uluslararası finans devlerinin ardı ardına çöküşüyle gelişmiş ülkeler darboğaza girince sıkışan ihracat ve üretim yüzünden çok büyük bir kesim işini kaybetti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ocak 2009 verilerine göre Türkiye’deki toplam işsiz sayısı rekor kırarak 3 milyon 650 bin kişiye ulaştı. Sadece son 1 yılda işsiz kalan kişi sayısındaki artış 1 milyon 59 bini buldu. Ancak TÜİK rakamları işsizliğin tavan yaptığı aylardan Şubat’ta işsiz ordusuna katılanları kapsamıyor. İşte bu nedenle de özellikle bu dönemin de katılmasıyla son bir yılda en az 1 milyon 250 bin kişinin işsiz kaldığı tahmin ediliyor.
Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Naci Gündoğan, “Sanayi üretiminde yaşanan dramatik düşüş 2009’un ilk çeyreğinde de sürerse ki, maalesef öyle görünüyor, son bir yılda işsizler ordusuna katılanların sayısı 1 milyonu fazlasıyla aşacak” diyor. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel de Şubat ayı verileri ile işsizlik rakamını daha da tırmanacağını belirtiyor.
Kriz ve işsizlik Türkiye ekonomisinin uzak olduğu kavramlar değil tabii ki… Ama bu sefer küresel kriz, Türkiye’nin lokomotif sektörlerini yaralayarak derinleşmeye, ekonominin can damarlarında işsizler yaratarak büyümeye devam ediyor. Tam da bu noktada, hangi sektörlerde hangi pozisyonların işsiz kaldıkları, hangi departmanların daha ciddi yara aldığı önem taşıyor.
Daralma Üretimden Başladı
Bu kriz, 2001 krizinden çok farklı gelişiyor. Özellikle işsizlerin profiline bakıldığında, bu fark iyice gözle görülür hale geliyor. Michigan Üniversitesi misafir öğretim üyesi Prof. Dr. İnsan Tunalı’nın da değindiği gibi, 2001 krizi banka-finans kesiminde bir ayıklanmayı beraberinde getirmişti. Oysa son global kriz, özellikle dış pazarlarda iş yapan ihracat odaklı otomotiv, beyaz eşya, mobilya ve tekstil sektörlerini yaraladı. Bu sektörlerde de ilk olarak üretim alanında çalışan mavi yakalılar ve onların şefi konumundaki alt düzey yöneticiler işsiz kalarak krizden nasibini aldı. Human Resources Management kurucu ortaklarından Aylin Coşkunoğlu Nazlıaka, “Bu krizde firmalar çok hızlı bir küçülme politikası gerçekleştirdi. Mavi yakalı çalışanlarının 3’te 1’ini işten çıkardı” diyor. Mavi yakalı çalışanların ve alt kademe çalışanların yoğun olarak işten çıkarılması nedeniyle onların bir üstünde yer alan şef, hat yöneticisi gibi “birinci kademe yönetici” düzeyinde de yoğun bir işten çıkarma var. İşsiz kalanların yüzde 13’ünün yani 160 binin üstünde kişinin bu tip birinci kademe yöneticiler olduğu tahmin ediliyor.
Sektör yetkilileri de, verdikleri rakamlarla Nazlıaka’yı doğruluyor. TEKSİF (Türkiye Tekstil Örme ve Giyim Sanayi İşçileri Sendikası) Genel Başkanı Nazmi Irgat, resmi verilere göre tekstil alanında son bir yılda işsiz kalan sayısının 10 bin civarında olduğunu ama aslında kayıt dışı etkisiyle özellikle de atölye tipi yerlerden 265 bin kişinin işini kaybettiğini açıklıyor. Irgat’a göre, bu rakamın ancak yüzde 10’unu alt ve orta düzey yöneticiler oluşturuyor. Türkiye’nin büyük bir otomotiv üreticisi şirketin insan kaynakları yöneticisi de, “Otomotivde, şu an üretim daralması sebebiyle, işten çıkarılan nüfusun büyük kısmını, yüzde 90-95’ını mavi yaka oluşturuyor” diyor. Ancak istihdam daralması sadece üretimle sınırlı kalmıyor.
Satış ve Pazarlamayı Etkiledi
Otomotiv sektöründe işsizlik hesabı yaparken bayi teşkilatını da hesaba katmak gerekiyor. Türkiye’de 1.500’ü yetkili toplam 4 bin otomotiv bayisi bulunuyor. Bu bayilerde çalışan kişi sayısı 100 bin kişi olarak hesaplanıyor. İşte kriz, aynı mavi yakalıya yaptığı gibi, bu alandaki çalışanları da vuruyor. Hem de bu sefer işçi tarafında değil satış ve pazarlama departmanında çalışanları hedef alıyor.
Ege Otomotiv Derneği (EGOD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa İduğ, ÖTV indirimi öncesi 300’den fazla bayinin krizden dolayı kapandığını dile getiriyor. “ÖTV indirimi öncesi yeni otomotiv satılmıyordu, bildiğiniz gibi ciddi bir stok oluşmuştu. Bu da satış ve pazarlama departmanlarında istihdam daralmasına neden oldu” diyen İduğ’a göre bu alanda yüzde 80’i satış ve pazarlamadan olmak üzere 35 bine yakın kişi işini kaybetmiş durumda.
Aynı şekilde işler iyiyken çok sayıda kişiyle satış ve pazarlama departmanlarına yüklenen şirketler de ilk etapta bu noktalarda azaltmaya gidiyor. Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği Başkanı Murat Önay, 120 bin kişilik sektörde çıkışların, üretimin ardından satış ve pazarlama departmanlarında gerçekleştiğini vurguluyor. İnsan kaynakları şirketi My Executive’in kurucusu Müge Yalçın da, “Satış ve pazarlama bu krizden çabuk etkileniyor. Bayi sistemleri ya da mağaza sistemi ile büyüyen sektörlerde, ilk gözden çıkarılan satış ve pazarlama oluyor” diyor.
Orta Seviyedeki Darbe
Geçtiğimiz aralık ve ocak aylarında yapılan bir araştırma işini kaybetmekten en çok korkan beyaz yaka pozisyonlarını da sırasıyla şef- müdür konumundaki orta kademe yöneticiler, yeni mezunlar ve işe yeni başlayanlar olarak açıklıyor.
Prometheus Danışmanlık şirketinin farklı sektörlerde 180 şirketten beyaz yakalılarla yaptığı bu araştırmaya göre işini kaybetmekten en çok korkan beyaz yakalılar sırasıyla satış pazarlama, üretim, ithalat ve ihracat departmanlarında çalışıyor.
Kriz dönemlerinde hızla toparlanmaya ve önlemler almaya giden şirketler, çoğu zaman yakın departmanları tek yönetici altında birleştiriyor. Söz konusu holdingler ise benzer alanlardaki şirketleri tek bünye altında topluyor. Bu durumda da departman müdürleri işsiz kalıyor. Doğtaş Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğtaş, “Böyle dönemlerde biz departmanları birleştirmeye gidiyoruz. Hayati bir bölüm değilse iptal ediyoruz. Örneğin kriz nedeniyle organizasyon geliştirme, denetim ve hukuk departmanlarını iptal ettik, bu hizmetleri outsource edeceğiz” diye konuşuyor.
Fortune Danışmanlık Genel Müdürü Ayşen Arıduru, kriz döneminde yüksek maliyetli orta düzey yöneticilerin şirket içinde organizasyonel yedeği varsa bu kişilerin işine son verildiğini belirtiyor. İnsan kaynakları uzmanları, orta pozisyonlardaki bu değişimin daha çok Anadolu’daki hızlı büyümüş orta ve büyük ölçekli şirketlerde görüldüğüne dikkat çekiyor.
Renault örneğinde görüldüğü gibi, bazı büyük şirketler Ar-Ge yatırımlarından feragat ederek, bu departman çalışanlarını çıkarıyor ya da bu alanda küçülme kararı alıyor.
Yeni Başlayanları Vurdu
İşsizlik dalgasının bu kez ilk vurduğu kitle işe yeni başlayanlar ve yeni mezunlar oldu. Prometheus Danışmanlık Genel Müdürü Yücel Atış’a göre beyaz yakalılar içinde işten çıkarmaların yüzde 20’si bu yeni işe alınan ya da MT olarak çalışan kesimden geliyor. “Son giren ilk çıkar” mantığı ile işe yeni başlayanlar insan kaynaklarının ilk gözden çıkardığı kişiler oluyor.
Fortune Danışmanlık Genel Müdürü Ayşen Arıduru da aynı fikri paylaşıyor: “Alt düzeyde eleman çıkarımı oranı daha fazla. Destek rollerde bulunan kişilerin riski daha yüksek. Yeni mezun veya göreve yeni başlamış olan MT’lerde işten çıkarmalar daha fazla gündemde.” Zaten TÜİK verileri de gençlerde işsizlik açısından durumunu vehametini ortaya koyuyor: Ocak 2009 verilerine göre gençlerde işsizlik oranı yüzde 28 yani 4 gençten biri işsiz durumda. Müge Yalçın da, şirketleri bu konuda 2001 krizinden ders almaları konusunda uyarıyor: “Yeni mezun, MT ve az deneyimli kadrolarda ciddi bir işten çıkarma var oysa krizin ardından büyüme dönemine girildiğinde yetişmiş eleman açığı oluşuyor. 2001 krizi sonrası şirketler özellikle finans alanında yetişmiş insan bulmakta çok zorlanmışlardı” diyor.
Şirketler ise bu dönemde yeni işe aldıkları elemanları işten çıkardıklarında yüklü tazminatlar ödemekten kurtulmuş oluyor. Bu dönemde eğitim verdiği, yatırım yaptığı değerli deneyimli uzmanlar yerine yeni işe aldığı personeli çıkarmayı tercih ediyor.
Üst Yönetime Ne Olacak?
Şu an krizde en güçlü sahibi olanlar üst düzey yöneticiler. CEO, Genel Müdür ve yardımcılarında işsiz kalma oranının yüzde 1 gibi çok düşük oranlarda seyrettiği tahmin ediliyor. Ancak bu bile 12 bin 500 işsiz üst düzey yönetici anlamına geliyor. Ekonomist Mustafa Sönmez, yaşadığımız krizin 2001 yılındaki gibi birden çöküş getirmediğini ve adım adım ilerleyeceğini öngörüyor. Sönmez’e göre, şirketler şu anda kemer sıkmak adına üst düzey kademelerde ücretleri gözden geçiriyor, maaşlarda azaltma ya da fedakarlıklar istiyor. Bunun en güzel örneği geçtiğimiz Aralık ayında Koç Holding de yaşandı. Koç Holding yönetim kadrosundakiler, 2009 yılında zam almayalım önerisinde bulundu. Bu yaklaşımı büyük sağduyu olarak niteleyen Koç Holding CEO’su Dr. Bülent Bulgurlu da, “Bu sıkıntılı dönemde, çalışanların ve işverenlerin sağduyulu ve uzlaşmacı bir yaklaşım ile birlikte bulacakları çözümleri çok önemsiyorum. Zira, zaman el birliği ile sorunları çözme zamanı…” diye konuşuyor.
Ancak kriz derinleşirse maliyet çemberi giderek daralacağı için daha radikal önlemler almak da gerekecek. Bu durumda ilk olarak yara alan sektörler olmak üzere ilerleyen zamanda reklam ve medyada üst düzeyde işten çıkarmalar bekleniyor. Bir de şu an sağlam duran finansın da ileride kredilerin dönmemesi durumunda zor günler geçirmesi ihtimali olabilir. Sönmez, “Bankaların hane halkına açtıkları krediler yüzde 30 dolayında, burada risk artıyor. Ayrıca sendikasyon kredilerinde ödeme sorunu olursa finans su almaya başlar” diyor. Bu da daha çok beyaz yakalının işini kaybedebileceğini gösteriyor. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erhan Aslanoğlu, “Yöneticiler bu kez işsizlikten en az etkilenenler grup ama büyüme döneminin başlaması gecikirse, işsizlik dalgası yöneticilere de sıçrayacak” diyor.
500 Bin Yeni İşsiz mi?
Tüm uzmanlar, işsizliğin bu yılsonuna dek artmaya devam edeceği konusunda hemfikir. Seyfettin Gürsel, yıl sonunda tarım dışı işsizlik rakamın 4 milyonun üzerine ulaşacağını düşünüyor ve “O kadar güçlü bir işsizlik dinamiği var ki belki rakamlar yaz aylarında mevsimsel etkilerle yavaşlar ama sonuçta yılsonunda 2008’e kıyasla 1,5 milyon kişinin üstünde işsiz olacak” diyor. Bu da yılsonuna kadar en az 500 bin yeni işsiz anlamına geliyor.
İşsizlik oranındaki dramatik yükseliş, İŞKUR’a son 1 yıl içinde işsizlik ödeneği için başvuranların sayısındaki artıştan da anlaşılıyor. Naci Gündoğan işsizliğin tavan yaptığı Şubat 2009’da 282 bin kişinin İŞKUR’a başvurduğuna dikkat çekerek, “Şubat 2006 ile Şubat 2008 arasında İŞKUR’a her ay ortalama 100 bin kişi işsizlik ödeneğinden yararlanmak için başvuruyordu. Bu da son dönemde başvuruların 3 kat artığını gösteriyor” diyor. Sonuç olarak işsizlikte 2009’un şubat ayında da negatif bir tablo bekleniyor.
2001 krizi sonrası yaptıkları bir araştırmayla, Türkiye’de işsizlik oranını durulması için gereken sürenin 3 çeyrek yani 9 ay olduğunu belirten Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy, “Ancak bu kez durum daha kötü. Çünkü reel sektör derin bir yara aldı. Etkinin çok daha uzun süreceğini tahmin etmek zor değil” şeklinde konuşuyor.
“İşsizlikten bütün sosyo-ekonomik grupların etkileneceğini söylemek zor olmaz” diyen Ulusoy, “İşsizlik oranı iyi eğitimli kesimde zaten yüksekti, bu kesim işsizlikten daha çok etkilenecek” tahmininde bulunuyor.
İkinci Dalga Nereden Gelecek?
Yılsonuna dek işsiz kalması beklenen 500 bin kişinin hangi sektörlerden ve pozisyonlardan olacağı da tartışma konusu. İşsizlikte ikinci dalganın hangi sektörleri, ne düzeyde vuracağına yönelik çeşitli tahminler var.
Aslında şu anda işsizlik, hükümetin getirdiği kısa çalışma ödeneğiyle baskı altında tutuluyor. ÖTV indirimiyle canlanan otomotiv sektöründe sular biraz duruldu gibi. Ancak Avrupa pazarlarının açılmaması durumunda kalan işçilerin durumu belirsiz, otomotivde işsizliğin giderek üst düzeye tırmanması söz konusu olabilir.
Aynı durum, demir çelik, beyaz eşya, mobilya sektörleri için de geçerli. Ekonomist Sönmez, “Şu an geçici tatil ve ücretsiz izin veriyorlar. Ama bu yıl için pazar açılımı görülmüyor yeni işten çıkarmalar olacaktır” diyor. İşsizliğin artışının hane halkı gelirlerini düşürmesi nedeniyle perakendede de bir istihdam daralması bekleniyor. Erhan Aslanoğlu, bu sektörler arasına yılın ikinci yarısından sonra finansın da katılabileceği uyarısında bulunuyor: “Aslında finans sektörü Türkiye’de oldukça verimli çalışılıyor. Ancak krizin uzaması halinde, son alan olarak finansta da işten çıkarmalar görürüz.”
Krizden en az etkilenecek olanlara bakıldığında da… Sektör olarak enerji, telekomünikasyon, hızlı tüketim ve savunma sanayinde çalışanlar kendilerini biraz daha güvence altında hissediyor. Prometheus Danışmanlık Genel Müdürü Yücel Atış da, yaptıkları araştırmaya göre işini kaybetmekten en az korkan beyaz yaka çalışanların telekom, hızlı tüketim, gıda, ilaç, finans ve turizm alanlarında olduğunu açıklıyor.
Doç. Dr. Hakan Ercan/ Odtü İktisadi ve İdari Bil. Fak.
İstihdamın Yüzde 55’i Krizden Etkilenmez
Mart’tan Sonra Durulacak
2008’in kasım ve aralık aylarında işsiz sayısı 630 bin kişi arttı. Burada öncü gösterge, imalat sanayi kapasite kullanım oranı oldu. Bu oran, 2009’un şubat ve mart aylarında kötü gidiyor, dolayısıyla işsizlik artacak. Ama Mart’tan sonra kayıpların azalarak sürmesini bekliyorum. 2009 sonuna kadar işsizliğin 2 puan artmasını ve işsizler ordusuna 500 bin kişi daha katılmasını bekliyorum.
2013’e Kadar Sıkıntılı
Türkiye, oluşacak bu işsizlik rakamının altından önümüzdeki 2-3 yıl boyunca kalkamaz. Geçmişteki krize baktığımızda, işsizlikte 2003-2004 yıllarında bile toparlanma olmamıştı. 2009’da küresel bir küçülme bekleniyor, 2010 için de toparlanma zor. Bu durumda telafi için 2013-2014 yıllarını bekliyor olacağız. Bu işsizlik oranı yıllarca aşağı inemeyecek. Her yıl işsiz ordusuna yenileri eklenecek ve bu sıkıntıyı yıllarca çekeceğiz.
Beyaz Yakada Tablo
Sonuçta Türkiye’de istihdamın yüzde 55’i krizden etkilenmez. Tarımda çalışan yüzde 20-25, yüzde 10 kamu ve belediye çalışanı, yüzde 10 sendikalı işçi ve bir diğer yüzde 10 nitelikli profesyonel işsizlikten etkilenmez. Yalnız kriz derinleşir ve finans sektörünü yaralarsa, 2-3 ay içinde üst ve orta düzey beyaz yakalılar da işsiz kalmaya başlar.
1 Milyon İşsiz Büyümeyi 1,5 Puan Düşüyor
Küçülme Yaratacak
Son bir yılda işsiz kalan bir milyon 250 bin kişinin, basit bir hesapla, 4 kişilik ailesi olduğunu düşünürsek şu an da geçim sıkıntısı çeken nüfusa 5 milyon daha eklendi. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy’a göre, harcama yeteneğinin milli gelirde yarattığı etki ve tasarruf oranlarındaki düşüşle 1 milyon kişinin işsiz kalması ekonomik büyümeyi yüzde 1- 1,5 puan aşağı çekiyor. Ulusoy, “Bu sadece işgücü etkisi. Doğal olarak sanayideki daralma ek negatif etki yaratacak” diyor.
En Dirençliler Bile Tehlikede
Ekonomist Mustafa Sönmez, işsizliğin etkilerinin şimdiden tüketimde daralma olarak hissedildiğini belirterek, “Evlerini kapatıp aile büyüklerinin yanına geçenler çoğaldı. Sadece zaruri harcamalar devam ediyor ki orada da marka ürünlerden merdiven altına geçişler söz konusu” şeklinde konuşuyor. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erhan Aslanoğlu da, krizin derinleşmesiyle en dirençli görünen temizlik malzemeleri ve gıda sektörlerine kadar yayılabileceği uyarısında bulunuyor.
Elçin Cirik
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?