Büyükten Kaçış Mı?

Dev şirketlerde ortaya çıkan sorunlar, düşen kar marjları... Batan şirketler arasında büyüklerin sayısının fazla olması ve borsadaki büyük düşüşler... Bu faktörler, ABD’de “büyük” şirketler konusun...

1.01.2003 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Dev şirketlerde ortaya çıkan sorunlar, düşen kar marjları... Batan şirketler arasında büyüklerin sayısının fazla olması ve borsadaki büyük düşüşler... Bu faktörler, ABD’de “büyük” şirketler konusunda çıkan endişeleri destekliyor. Yönetim guruları, hantallık, değişime direnme ve büyüyememe gibi sorunlara dikkat çekip, “dev” yapılara gidiş trendinin sonunun geldiğini ileri sürüyorlar. Yönetim uzmanı Jim Collins, “Büyümeyi sadece büyümüş olmak için agresifçe isteyen şirketler ise her zaman için ortalama kalmaya mecburdurlar” sözleriyle, bu görüşleri katılıyor.  
 
Harvard Business School profesörlerinden Shoshana Zuboff, şirketlerin büyüklükleri nedeniyle yaşadıkları sorunun, tahmin edilenden çok daha karmaşık ve ciddi olduğunu belirtiyor.  
Zuboff’a göre, yaklaşık yüz yıllık bir geçmişi olan modern işletme yapısı yaşamının sonuna yaklaşıyor. Yani büyük ve “hantal” şirket yaratmaya dayalı eski model ölüyor. Bu işletmelerin liderlerinin geliştirdikleri stratejiler ise artık gerçek hedefe ulaşamıyor. Zuboff, “Artık yeni bir model yaratmanın zamanı geldi” diyor.  
 
Bugün “Boyut başarının sonucu değil, onun ön koşuludur” görüşü hakim. J.P Morgan Chase’in başkan yardımcısı James B. Lee Jr. “Daha büyük olmak daha iyi değildir. Daha büyük olmak bir zorunluluktur” diyerek bu fikri örnekliyor aslında.  
 
Günümüzde şirketlerin oyunda kalabilmeleri için dünyanın her yerinde operasyonlar gerçekleştirebilecek kadar küreselleşmeleri, tedarikçileri ezebilecek kadar güçlü olmaları ve perakendeyi yönlendirebilecek kadar uzun kolları olması gerektiği düşünülüyor. Bu görüşe göre, gerekli kaynaklara sahip olmanın başka yolu yok. Oyunda kalınmadığı sürece de kazanmak mümkün değil.    
 
Ancak, durumun böyle olmadığını savunanlar 1931 yılında Robert Gibrat tarafından yazılan “Inegalites Economiques” “Ekonomik Eşitsizlik” adlı kitabı destek noktası olarak alıyorlar.  
 
Gibrat’a göre, bir şirketin boyutu ile beklenen büyüme hızı arasında herhangi bir bağlantı bulunmuyor. Daha sonraki araştırmalar sonucu geliştirilen bu görüş, büyük şirketlerin zaman içinde ayakta kalma şanslarının, küçüklere göre daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Ancak, aynı araştırma, ayakta kalmanın bedeli olarak “en büyük”lerin, en yavaş büyüdüğüne de dikkat çekiyor.  
 
Boyutun stratejideki önemi  
 
Her boyuttaki şirketin bir stratejiye ihtiyacı olduğu konusunda tüm uzmanlar hemfikir. Ancak, bilgi çağında stratejilerin de son derece akıllıca geliştirilmesi gerekiyor. Örneğin Dennis Kozlowski, 1996 yılında Tyco International’ın CEO’su olduktan sonra milyarlarca dolar harcayarak neredeyse bin şirketi satın aldı ve pek çok yeni işe girdi. Şirketin gelirleri 2001 yılına kadar olan sürede 5 milyar dolardan 34 milyar dolara yükseldi. Ama aynı dönemde öz sermayenin getirisinin yüzde 17.4’ten yüzde 16.3’e gerilemesi, Tyco’nun değer kaybeden bir şirket olmasına neden oldu.  
 
Küçük şirketlerin en büyük avantajı ise esnek olmaları. Böylece stratejilerini rahatça değiştirebiliyor, yeni durumlara uyum sağlayabiliyorlar. Yine de geliştirilen stratejilerin her sektöre, endüstriye ve pazara göre şekillenmesi büyük önem taşıyor. Egon Zehnder yönetici ortaklarından Haluk Alacaklıoğlu, şirketlerin büyüklük ve küçüklüklerinin ve buna bağlı stratejilerinin tamamen hangi alanda yer alacakları ile yakından ilgili olduğuna dikkat çekiyor.  
 
Alacaklıoğlu, “Bir petrol şirketi küçük olsa kimden kredi alır? Örneğin, Alaska’daki deneyimini Suudi Arabistan’a getirmesi ve bu petrolü başka yerde pazarlaması, entegrasyon istiyor. Ama eğer şirket düşünce geliştirip satıyorsa, o zaman daha küçük boyutta kalıp oynak olması ona avantaj sağlayabilir” diyor.  
 
Büyüklük hantallık mıdır?  
 
Şirket büyüklüğünün önem taşımadığı görüşü, dev şirketlerin hareket kabiliyetlerini kaybettikleri ve hantallaştıkları tezini de beraberinde getiriyor. Dünyanın önde gelen strateji uzmanlarından Gary Hamel, boyut ve hareket serbestliğinin her zaman avantaj olacağını, ancak bir şirketin varlık nedeninin optimizasyon olduğunu belirtiyor. Hamel’a göre, şirketlerin hantallıktan kurtulmaları ve yeni buluşlar gerçekleştirebilmeleri için yapmaları gereken en önemli şey, yaratıcılığı işletmede yer alan herkes arasında dağıtmak.  
 
Yönetim uzmanı İbrahim Kavrakoğlu, “Bir şirket büyürken, ölçek büyüklüğü, Pazar ve kanal hakimiyeti ile teknoloji geliştirme gibi pek çok alanda avantaj yakalar” diyerek farklı bir konuya dikkat çekiyor.  
 
Ona göre, aynı zamanda hızlı bir şekilde negatif sinerji üretmeye başlayan şirkette doğal olarak departmanlar arası sürtüşme, uyumsuzluk, insanlar arası iletişim ve takım oyunu eksikliği de baş gösteriyor. Bu durum beraberinde verimsizliği, hantallığı ve kalite sorunlarını getiriyor. Kavrakoğlu, bunlarla başa çıkabilmenin tamamen organizasyonun yapısı ve liderlikle ilgili olduğunu belirtiyor ve “Önemli olan, büyüklükten kaynaklanan sıkıntılarla nasıl başa çıkılabileceği konusunda yöntemler geliştirmektir.”  
 
Verimlilik faktörüne dikkat  
 
ABD’nin ikinci en büyük yatırım bankası olan Chase Manhattan, 2000 yılında JP Morgan ile birleşmesini açıkladığında, hisseleri 52 dolardan işlem görüyordu. Bugün ise neredeyse yarı yarıya geriledi. Chase Manhattan’ın büyümüş olması, onun daha iyi duruma gelmesini sağlamadı.  
 
Sadece Chase Manhattan değil, zaman içinde büyüyen tüm şirketler benzer sorunlarla karşılaşıyorlar. Bunların bir nedeni de şirketlerin yaşadığı verim sorunu. Uzmanlara göre, bazı işlerde büyüklük verimliliği de beraberinde getiriyor. Çünkü, bazı sektörler, bu yapıları gerekli kılıyor. Örneğin, büyük satın almalar, büyük indirimler ve tüm pazarı kapsamanın gerekli olduğu sektörlerde, dev şirketler daha avantajlı oluyor. Ancak, hızlı hareket edilmesi gerekiyorsa, küçük şirketler bu anlamda daha başarılı olabiliyor. Bu nedenle verimliliği arttırmak isteyen büyük şirketlerin takımlarla çalışma yolunu seçtikleri de gözleniyor.  
 
Egon Zehnder’den Haluk Alacaklıoğlu “Kritik noktalarda kaynaklarını en verimli kullanan şirket, büyük olmanın da avantajlarını kullanır” diyor.  
 
Büyüklerde sorun var mı?  
 
Dünyanın en önemli yönetim danışmanlarından James Champy, dev şirketlerin sorun yaşadığını kabul ediyor ve ekliyor: “Sorun yaşıyorlar ama küçükler ne kadar yaşıyorsa o kadar”. Champy’e göre, değişime direnen ve eski fikirleri ısrarla savunan şirketler boyutlarından bağımsız olarak sorunlarla karşılaşıyorlar.  
 
Ekonomik konjonktür de şirketleri boyutlarından bağımsız olarak zaman zaman olumsuz yönde etkileyebiliyor. Bir diğer sorun da şirketlerin kurumsal yapısı ve yönetim nedeniyle ortaya çıkabiliyor. Haluk Alacaklıoğlu bu şirketleri şöyle örnekliyor:  
 
“Büyük şirketlerin önemli bölümü ABD’de bulunuyor. Ancak, onlar da sorun yaşıyor. AOL gibi şirketler birer balondu ve patladılar. AOL bugün kendisini kazandığından fazla büyütmenin acısını çekiyor. Aslında bu durum pek çok şirketin sorunu. İkinci grup sorunlar kurumsal yönetim konusunda ortaya çıkıyor. Enron, Tyco ve Xerox gibi şirketler gerçek anlamda kurumsal yönetime, bağımsız düşünce ve denetime sahip değillerdi. Bence bundan sonra da kurumsal yönetim eksikliği pek çok şirket için sorun olacaktır”.  
 
Harvardlı’nın“küçük” tercihi  
 
Kariyerinin başındaki kişiler için büyük şirketlerde çalışmak her zaman için daha cazip olmuştur. Ancak, bir süre sonra büyük şirketlerdeki keskin iş tanımlarından sıkılanlar küçük şirketlere geçerek daha fazla sorumluluk üstlenmeyi seçebiliyorlar.  
 
Flarion Technologies’ın kurucularından Rajiv Laroia, Lucent Technologies’da başarılı işler gerçekleştirdikten sonra, büyük şirket ortamının kendisi için uygun olmadığına karar vererek işinden ayrıldı. Takımındaki 8 mühendisle birlikte kurduğu yeni şirketini 2 yıl içinde 150 çalışanı olan bir şirkete dönüştürdü.  
 
Bu tip örnekler çoğaltılabilir. Dev şirketlerin hiyerarşik yapıları, çalışanların kendilerini ifade etmelerine ve öne çıkarmalarına engel olabiliyor. Ancak, günümüzde büyük şirketler hala popülaritesini koruyor. Yönetim danışmanı İbrahim Kavrakoğlu, insanların büyük şirketleri bir sığınak olarak gördüklerini ve şirketin prestiji ile övündüklerini belirtiyor. Bu da insanlara güven veriyor. Ayrıca, büyük şirketlerde çalışanlar kendilerine önem verildiğini düşünüyor ve daha iyi ücretlere ve sosyal olanaklara sahip oluyorlar.  
 
Ama Kavrakoğlu, “Büyük şirketlerde çalışanların ne kadar mutlu oldukları tartışılır” diyor. Harvard mezunları arasında yapılan bir araştırmanın sonuçları bu anlamda son derece ilgi çekici. Araştırmada, Harvard mezunlarının önce büyük şirketlerde çalıştığı ve ardından yüzde 66’sının ya kendi şirketlerini kurduğu ya da daha küçük şirketlere geçtiği görülüyor.  
 
Boyut başarı getiriyor mu?  
 
Matematiksel olarak bakıldığında belirli bir boyuta gelen şirketlerin büyüme performanslarının küçük şirketlerin gerisinde kaldığı görülüyor. Ancak, bu durum kimi zaman yanıltıcı olabiliyor. Çünkü, küçük şirketler bir anda kendilerine göre büyük bir iş aldıklarında yüzde 50 büyüyebilirken büyük şirketlerin yeni işleri performanslarına aynı oranda yansımıyor. İbrahim Kavrakoğlu, “Örneğin GM’in yüzde 50 büyüyebilmesi için nasıl bir satış yapması gerekir?” diye soruyor.  
 
Haluk Alacaklıoğlu, asıl önemli olanın kârlı büyüme olduğunu belirtiyor. “Başarı eğer kârlı büyüme ise ve belirli bir noktadan sonra büyüme yavaşlamışsa, o zaman sorunlar ortaya çıkıyor. Bu durumda şirketin küçülmesi ya da verimli hale gelmesi için bölümlere ayrılması gibi başka çözümler aramak gerekiyor” diyor.  
 
“ŞİRKETLERİN BOYUT ANALİZİ”  
 
James Champy/Reengıneerıng Gurusu  
 
BOYUT ÖNEMLİ
: Şirket boyutunun ve çapının bugün gerçekten büyük önem taşıdığına inanıyorum. Tüketiciler şirketlerin ürünleri ya da hizmetleri her an her yere ulaştırabilmelerini bekliyor. Özellikle internet erişimi ile birlikte küresellik çok önemli hale geldi.  
 
BÜYÜKLÜK HALA GEÇERLİ: Ben büyük şirketlerin de iyi işleyebileceklerine olan inancımı koruyorum. Burada örnek olarak GE’ye bakabiliriz. Evet, GE bugün bazı sorunlar yaşıyor. Ama GE’nin yaşadığı sorunlar, küçük şirketlerin karşılaştıklarından daha fazla değil.  
 
DÜŞÜNCELER DEĞİŞMELİ: Dev şirketler de, tıpkı küçük şirketler gibi başlarını derde sokabiliyorlar. Bunun en önemli nedeni, eski fikirlere saplanıp kalmaları ve değişime direnmeleri. Çoğu zaman tüketicilerin taleplerine yanıt vermiyorlar. Ancak, tüketicilere karşı hassas olmanın boyutla ilgisi yok. Bu tamamen kültür ile ilgili bir durum. Büyüklük her zaman için kötü olmak anlamına gelmez.  
 
BAŞARI BÜYÜMEYİ GETİRİR: Başarı elbette bir şirketin büyümesini sağlar. Ancak, büyümeyi başarılı ve doğru bir biçimde yönetmeniz gerekir. Örneğin, Dell bilgisayar sektöründe bu anlamda son derece başarılı olmuştur.  
 
ÇALIŞAN KARAR VERMELİ: ABD’nin önde gelen otomobil üreticileri son derece içe odaklı olmaları nedeniyle sorun yaşadılar. Ama bu kültürel bir sorundur. Bugün insanların çalışabilecekleri her boyutta iyi şirket mevcuttur. Burada önemli olan çalışanın nasıl bir şirkette çalışmak istediğidir.  
 
KALICILIĞI SAĞLAMAK İÇİN: Şirketlerin boyutlarından bağımsız olarak varlıklarını sürdürebilmeleri için müşterilerin isteklerine açık olmaları, kurumsal değişimin düşünülenden çok daha uzun süreceğini görmeleri ve işi yürütmeye odaklanmaları gerekmektedir.  
 
“DEĞER, KÂRLI BÜYÜME İLE YARATILIR”  
 
Mehmet Yükselen/Bostonconsulting Group
 
 
Boston Consulting Group  Sorumlu Yöneticisi Mehmet Yükselen şirketlerin büyüklüğünün yarattığı sonuçları şöyle analiz ediyor:  
 
STRATEJİ NET OLMALI: Şirketler öncelikle net bir strateji belirlemek ve planlarını bu doğrultuda yapmak zorundadırlar. Büyük şirketlerin düştüğü en büyük hatalardan biri de budur. Büyümenin getirdiği heyecan, kimi zaman yöneticilerin belirledikleri genel şirket stratejilerini göz ardı etmelerine neden olur. Bunu önlemek için, yöneticilerin, attıkları her adımı iyice değerlendirmeleri, stratejileriyle uygunluğunu tartmaları ve gerçek değer yaratımının ancak kârlı büyüme ile gerçekleşebileceğini unutmamaları gerekir.  
 
İŞ GRUPLARI OLUŞTURULMALI: Büyük şirketler için bu noktada diğer önemli bir nokta ise şirketin dinamizmini kısıtlamayacak bir organizasyon yapısı kurmaktır. Bu yapının en iyi şekilde işleyebilmesi içinse birbirinden keskin sınırlarla ayrılmış ve tam yetki verilmiş iş grupları oluşturmak ve bu grupların da genel şirket stratejisiyle uyumunu denetlemek gerekir.  
 
Şu unutulmamalıdır ki şirketin boyutu başarıyı getirmez, sadece bir avantaj yaratır.  Esas başarı bu avantajı değerlendirebilmektir ve ancak bunu başaran şirketler sağlıklı ve karlı bir şekilde büyümelerini sürdürebilirler.  
 
“BÜYÜK ŞİRKET KÂRLI GİRİŞİME ODAKLANIR”  
 
Jim Collins/Ünlü Yönetim Danışmanı  
 
ŞİRKET NEDEN ÖLÜR?
Her zaman uzun dönemde dev bir şirketin yetersiz fırsatlar nedeniyle değil, çok fazla fırsatı sindirmekte güçlük çektiği için öldüğüne inanmışımdır. Eğer bir şirket hangi konuda tutku sahibi olacağına, hangi alanda dünyanın en iyisi olabileceğine ve kârlı bir ekonomiyi neyin yönlendireceğine aynı anda ve yaratıcı bir biçimde odaklanabilirse, büyüme de ardından gelecektir. Bu üç dairenin kesiştiği nokta son derece önemlidir.  
 
“BÜYÜMEK İÇİN BÜYÜME” Gerçekleştirdiğimiz araştırmalar, ortalama şirketlerin büyüme üzerine, sadece büyümüş olmak için odaklandıklarını gösteriyor. Oysa ki, gerçek büyük şirketler, yaratıcı ve kârlı girişimlere odaklanırlar.  
 
SİNDİRİM GÜÇLÜĞÜ Pazarın iyi ya da kötü durumda olmasından bağımsız olarak daha önce belirttiğim kesişen üç daire düşüncesine tutunan büyük şirketler, uzun dönemde başa çıkamayabilecekleri bir büyüme ile karşı karşıya kalırlar. İşte sindirim güçlüğü de bu noktada ortaya çıkar. Büyümeyi sadece büyümüş olmak için agresif biçimde isteyen şirketler ise her zaman için ortalama kalmaya mecburdurlar.”  
 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz