Yenilik olmadan liderlik zor

Unilever NAMET&RUB Bölgesi Ar-Ge Direktörü Ayşegül Yanık Kızıltepe’nin sorularımızı yanıtladı.

1.08.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yenilik olmadan liderlik zor
Unilever, dünyanın en yenilikçi şirketlerinden biri. Bölgesel ve ulusal geliştirme ve uygulama merkezlerinde 6 bini aşkın AR-GE profesyoneli çalışıyor. Türkiye'de ise 125 çalışanın görev yaptığı AR-GE ekibi, öncü çalışmalarıyla Unilever'in merkez noktalarından biri olarak faaliyet gösteriyor. Unilever NAMET&RUB Bölgesi AR-GE Direktörü Ayşegül Yanık Kızıltepe, "Her yıl AR-GE faaliyetlerine global çapta 1 milyar Euro ayırıyoruz. Toplam ciromuzun yüzde 2'sini AR-GE yatırımı olarak kullanıyoruz. Türkiye'de de AR-GE yatırımlarına ayırdığımız tutar yine toplam ciromuzun yüzde 1'i, 2'si aralığında gerçekleşiyor. İnovasyon yapmadan lider kalmak zor" diyor. Unilever, dünyanın en büyük hızlı tüketim ürünleri şirketlerinden biri. Türkiye'deki ilk yatırımını 1952 yılında İstanbul Bakırköy’de kurulan Sana fabrikasıyla gerçekleştiren şirket, bugün dünyanın 190 ülkesinde, markalarıyla her gün 2 milyar tüketiciye ulaşıyor. Unilever tüm dünyada 267 fabrikasında istihdam ettiği 171 bin çalışanıyla yıllık 46,5 milyar Euro ciro yaratıyor. Şirket, AR-GE faaliyetlerine ise her yıl ortalama 1 milyar Euro ayırıyor. Unilever NAMET&RUB bölgesi AR-GE Direktörü Ayşegül Yanık Kızıltepe, “6 global araştırma merkezimizde, 13 global ürün geliştirme merkezimizde, bölgesel ve ulusal geliştirme ve uygulama merkezlerimizde 6 bini aşkın AR-GE profesyoneli çalışıyor. 100 yıla yakın bir süredir Türkiye için katma değer yaratıyoruz. Bundan sonraki dönemde de yeni fikirler üretmeye, yeni yaklaşımları uygulamaya, tüketicilere ve çevreye saygı duyarak AR-GE çalışmalarımızı sürdüreceğiz” diyor.

Türkiye’de 125 çalışanın görev yaptığı AR-GE ekibine liderlik eden Kızıltepe, Türkiye’deki AR-GE biriminin öncü çalışmalarıyla Unilever’in merkez noktalarından biri olarak faaliyet gösterdiğine dikkat çekiyor. Yılda ortalama 250-350 yeni patent başvurusu yaptıklarını söyleyen Kızıltepe, “Portföyümüz ise 20 bini aşkın patenti ve patent başvurusunu içeriyor. İnovasyon yapmadan lider kalmak zor” diye konuşuyor.  Unilever NAMET&RUB Bölgesi Ar-Ge Direktörü Ayşegül Yanık Kızıltepe’nin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

Unilever için inovasyonun önemi nedir? Kurum kültüründe inovasyon nasıl bir yer buluyor?
İnovasyon, dünyada her gün 2 milyardan fazla insan tarafından ürünleri güvenle kullanılan Unilever'in büyüme kaynağı ve işinin can damarı. Bu kapsamda şirketimizin geleceğini, rakiplerimizden çok daha hızlı bir şekilde, daha büyük ve daha iyi inovasyonlar gerçekleştirme yeteneğimizle şekillendiriyoruz. Unilever, hem yeni ürünler içeren inovasyon, hem mevcut ürünlerin yenilendiği renovasyon açısından bugün AR-GE’de dünyanın önde gelen şirketlerinden biri kabul ediliyor. Fark yaratmak, sunmak, sürdürmek ve büyümek olarak belirlediğimiz AR-GE misyonumuz doğrultusunda bir yıl içinde ortalama 250-350 yeni patent başvurusu yapıyoruz. Portföyümüz ise 20 bini aşkın patenti ve patent başvurusunu içeriyor.~
Çalışmalarımızı global ve bölgesel merkezlerde odaklarken, ülke ve fabrikalarda da küçük uygulama ekipleri oluşturarak kaynaklarımızı en iyi şekilde kullanıyoruz. Bu kapsamda da piyasaya daha büyük inovasyonları, eskisinden çok daha hızlı sunuyoruz.

Unilever’in bugünlere gelmesinde inovasyonun rolü ne oldu?
Günümüzde insanlar, yoksulluk, iklim değişikliği ve doğal kaynakların tüketilmesi gibi global sorunlar konusunda çok daha bilinçli. Bu doğrultuda da tüketiciler, iyi işler yapmalarına yardımcı olacak ürünleri giderek daha fazla tercih ediyor. Biz de işimizi sorumluluk anlayışına sahip ve sürdürülebilir biçimde yöneterek büyütmeyi hedefliyoruz. Bu da özellikle bütün ürünlerimizin işlevselliğini ve faydalarını optimum düzeye çıkarmayı, atıkları en aza indirmeyi ve üretim tesislerimizin ekolojik açıdan verimliliğini artırmayı içeriyor. Inovasyon planlarımıza sosyal, ekonomik ve çevresel ölçüleri de dahil ederek bunu başarıyoruz. Bu
anlamda Unilever olarak bugüne kadar elde ettiğimiz başarılarda, sürdürülebilir yaşam planımız dahilinde kaydettiğimiz ilerlemelerde büyük bir önemle eğildiğimiz inovasyonun çok büyük bir payı bulunuyor.

Unilever’de yönetimde, ürün ve hizmetlerde inovasyon yaklaşımından bahseder misiniz?
Tüm işlerimizde bir adım önde olmak ve pazarı şekillendirmek, ana ilkelerimizden biri. Dolayısıyla hem yeni ürünlerimizde hem tüm hizmetlerimizde yeni yaklaşımlar getirmeyi hedefliyoruz.

Şirketin AR-GE departmanın toplam kaç kişi çalışıyor? Bu kadrolar nasıl bir değer yaratıyor?
6 global araştırma merkezimizde, 13 global ürün geliştirme merkezimizde, bölgesel ve ulusal geliştirme ve uygulama merkezlerimizde 6 bini aşkın AR-GE profesyoneli çalışıyor. Türkiye’de ise 125 çalışanın görev yaptığı AR-GE ekibimiz, öncü çalışmalarıyla Unilever’in merkez noktalarından biri olarak faaliyet gösteriyor. Fikir üretmek için düzenli olarak tüketici alışkanlıklarını anlamaya yönelik görüşmeler yapıyoruz. Bunların sonunda da yeni fikirler üretmek için beyin fırtınası yapılıyor. Bu toplantılara tüm fonksiyonlardan katılım sağlanıyor.

Şirket olarak bir inovasyon bütçeniz var mı?
Her yıl AR-GE faaliyetlerine global çapta 1 milyar Euro ayırıyoruz. Toplam ciromuzun yüzde 2’sini AR-GE yatırımı olarak kullanıyoruz. Türkiye’de de AR-GE yatırımlarına ayırdığımız tutar yine toplam ciromuzun yüzde 1’i, 2’si aralığında gerçekleşiyor.

İnovasyon hızlı tüketim ürünleri sektöründe farklılaşmanıza nasıl hizmet ediyor? Bu konuda birkaç örnek paylaşır mısınız?
Tüketici ihtiyaçlarını doğru zamanda fark edip, bunlara cevap verecek ürünleri hızlıca hayata geçirebilmek başarıyı da beraberinde getiriyor. Konsantre deterjan inovasyonuyla Unilever olarak hem tüketicilerimize onların ve dünyanın geleceğini düşünen bir ürün sunmuş olduk hem sektörümüze bu anlamda öncülük ettik.~
İnovatif uygulamaların ürün ve hizmetlerin hayata geçirilme sürecinde sizin karşılaştığınız temel sorunlar ne oluyor? Bu sorunları nasıl aşmaya çalışıyorsunuz?
Önceliğimiz, ürünleri hızlı bir şekilde tüketicinin kullanımına sunmak. Özellikle ürünlerimizin taklit edilmesi ve sahte ürünlerin piyasada bulunması yaşadığımız en büyük zorluklardan biri.

Şirketin gelecekte de var olmasına inovasyonun nasıl bir katkısı olacak?
Sektörümüzde inovasyon olmadan liderliği sürdürebilmek neredeyse imkansız. Değişen yaşam koşulları ve tüketici ihtiyaçları doğrultusunda sürekli yeni inovasyonları hayata geçirmek işimizi korumamızın ve büyütmemizin tek yolu.

'HAYATA GEÇEN SON İNOVASYONLARIMIZ"
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK MERKEZLİ

Unilever olarak, sürdürülebilirlik anlayışımız tüm faaliyetlerimizin kalbinde yer alıyor. Bu anlayış, üretim tesislerimizdeki atık yönetiminden sürdürülebilir kaynaklardan hammadde tedarik etmeye, reklamlarımızda tüketicilere verdiğimiz mesajlardan ürünlerimizde gerçekleştirdiğimiz inovasyonlara kadar pek çok konuya yön veriyor. Ürünlerimizin çevresel etkilerini yarıya indirecek, 1 milyardan fazla insanın sağlık ve esenliklerini artırmak için harekete geçmesine yardımcı olacak inovasyonlar üzerinde yoğunlaşmış bulunuyoruz.
SIVIYA VE KONSANTREYE GEÇTİK
Son dönemde tüketiciye ulaşan inovasyonlarımız içinde en önemlilerinden biri Omo sıvı deterjan. Unilever ürünlerinin genelinde toplam çevre etkisinin yaklaşık yüzde 70'i tüketicilerin ürünleri kullanımı esnasında ortaya çıkıyor. Çamaşır temizliği ürünleri içinse bu oran yüzde 95'e kadar yükseliyor. Omo, tüm toz deterjanlarını, enerji ve ambalaj tasarrufu yapan konsantre ürünler halinde üretmeye başladı.
400 BİN ÇAM AĞACI ETKİNLİĞİ
Bu sayede deterjanların ağırlığını 3'te 1 oranında azalttık. Bununla beraber karbondioksit salımı da azaldı. Bir yıl boyunca konsantre Omo kullanıldığında, yaklaşık 400 bin çam ağacının temizlediği kadar veya bir otomobille dünyanın çevresini 2 bin 300 kere kat ettiğinizde ortaya çıkan kadar karbon etkinliği sağlıyor.
SU VE ENERJİ TASARRUFU
Ön yıkama ihtiyacını ortadan kaldıran ve düşük sıcaklıkta performans veren Omo sıvı deterjanlar, bir evin günlük enerji tasarrufunu yüzde 20 oranında azaltabiliyor.Yine konsantre yumuşatıcı Yumoş Extra sayesinde, artık daha az miktarda yumuşatıcıyla aynı miktarda çamaşır yıkanabiliyor. Sıvı tüketiminde yıkama başına yaklaşık 2/3 oranında azalma sağladık. Tüm standart yumuşatıcılar yerine tamamıyla konsantre yumuşatıcı üretiliyor olsaydı, 59 bin ton daha az su tüketilmiş olacaktı. Bu da 357 ailenin bir yıllık ortalama su kullanımı demek.~
KURU ŞAMPUAN
Saçları sıcak suyla yıkamaya oranla, kuru şampuan kullanımı karbondioksit salımını yüzde 90 azaltıyor. Bu hesaplama bize, Toni&Guy markamızın ürettiği kuru şampuan için ilham verdi. Bu ürünle saçları çabuk yağlananlar ve günlük saç şekillendirme işleminden dolayı saçlarını çok sık yıkama ihtiyacı duyanlar için, sudan ve zamandan tasarruf sağlayan bir fırsat sunduk.

“YENİ TÜKETİCİ SÜRPRİZ İSTEMİYOR"
DOKUNAN MARKA İSTİYORLAR

Artık tüketiciler onlara dokunan ve onlarla iletişim halinde olan markaları tercih ediyor. Satın alma kararlarını da bu kapsamda daha çabuk verebiliyorlar. Bugünün tüketicisi ne istediğini biliyor.
KONTROLÜ ELE ALMAK
Bilinçli olarak kendine en uygun ürünleri ve markaları takip ediyorlar. Sürpriz istemiyorlar, kontrolün kendilerinde olmasını istiyorlar. Bu doğrultuda da ürünleri ve hizmetleri kendileri şekillendirmek istiyorlar. Sağlıklarını önemsiyor, iyi bilgilendirilmeyi ilk olarak tercih ediyorlar. Dolayısıyla bireysellik kavramı çok fazla ön plana çıkmaya başlıyor.
ORTAK PROJELER
Biz de kendi uzmanlık alanlarımızda gelişmeye devam ederken, farklı uzmanlık alanlarına sahip tedarikçilerimizle ortak projeler hayata geçiriyoruz. Örneğin ambalaj malzemesi veya hammadde tedarikçilerimizle, tüketicilerimize fayda sağlayacak yeni inovasyonlara birlikte imza atıyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz