Global Şirket Var mı?

Global ve güçlü bir markaya sahip olmak, en az üç kıtada varlık göstermeyi ve gelirlerinin yüzde 50’sini yurtdışından elde etmeyi gerektiriyor. Globalleşme yolculuğuna çıkanlar ilk olarak kendi böl...

1.04.2008 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Global ve güçlü bir markaya sahip olmak, en az üç kıtada varlık göstermeyi ve gelirlerinin yüzde 50’sini yurtdışından elde etmeyi gerektiriyor. Globalleşme yolculuğuna çıkanlar ilk olarak kendi bölgelerinde sağlam bir pozisyon elde edip, ardından sınırları aşıyorlar. Marka değerlerini belli bir noktaya oturttuktan sonra ürünlerinin kalitesinin değil markaların değerlerinin yarıştığı bir rekabete dahil oluyorlar. Peki Türk şirketlerinde durum nedir? Türkiye’de bu süreci tamamlayan, ya da bu süreçte ciddi aşama kaydeden markalar var mı? Capital, dünyanın önde gelen üç gurusu Donald Sull, Martin Roll ve Peter Fisk ile bu sorunun yanıtını aradı.

Haier, 1984 yılında düşük kaliteli üretimi nedeniyle neredeyse iflasın eşiğine gelmiş küçük bir elektrikli ev aletleri şirketiydi. Aynı yıl şirketin CEO’su Zhang Ruimin, bir müşteri şikayeti üzerine harekete geçti ve şirkette ciddi bir dönüşüm başlattı. Pazarda yaşanan fiyat rekabetinin aksine kaliteye odaklandı ve bunu markasını diğerlerinden ayıran temel özellik haline getirdi. Kalite için kârlılığından taviz verdi.

Yönetim yapısını ve süreçlerini yeniden gözden geçirirken Peter Drucker, Peter Senge ile General Electric’in efsane yöneticisi Jack Welch’in uygulamalarını kendine örnek aldı. Toyota, Dell Computer ve Whirlpool’u inceledi. Başarılının ödüllendirildiği, başarısızın cezalandırıldığı bir yönetim sistemi benimsedi.

Şirkette çalışan sorumluluğu artırılırken, yeni ürünlere, bu keşfi yapan çalışanın ismi verilmeye başlandı. Ar-Ge bütçesi artırıldı. Ortalama Çinli bir şirketin Ar-Ge bütçesi yüzde 1 iken, Haier bu oranı yüzde 6’ya çıkardı. Kaliteli ürün, güçlü bir yönetim yapısı ve sağlam işleyen bir süreçle Çin’de ciddi bir başarı elde etti.

Bu başarının ardından da ülke sınırını aşmaya karar verdi. 1999 yılında buzdolabı ile girdiği Amerika pazarında en çok satan markalar arasına yerleşti. Japon Sanyo ile uluslararası pazarlara girişini kolaylaştıran başarılı bir ortaklık gerçekleştirdi. Haier, bugün dünyanın dördüncü büyük beyaz eşya üreticisi. 2006 yılı global cirosu yaklaşık 15 milyar dolar. 50 bini aşkın çalışanı var. Yurtdışında 30 üretim fabrikası, 8 tasarım merkezi ve 58 binin üzerinde bayisi ile faaliyet gösteriyor.

Şirketin CEO’su Zhan Ruimin, her fırsatta hedeflerinin global olmak olduğunu dile getiriyor. Dünya pazarlarında Çin’in GE’si olarak tanımlanan Haier, şimdilik global olarak anılmasa da Çin’in global olmaya en yakın adayı olarak görülüyor.

Tıpkı Haier gibi son yıllarda dünyada gelişmekte olan ülkeler sadece dünya şirketlerine üretim yapmak değil, aynı zamanda kendi global şirketlerini yaratmak için de yarış ediyorlar. Yakın zamanda Uzakdoğu başta olmak üzere birçok gelişmekte olan ülkeden şirketin dünyada adından söz ettirmesi bekleniyor.

Kimi sektörlerde globalleşme süreci tamamlanmış durumda. Donald Sull, “Otomotiv, havayolları, lastik, markalı tüketici ürünleri zaten bir elin parmaklarını geçmeyen global oyuncular tarafından satın alındılar” diyerek bu gerçeğe dikkat çekiyor.

Global Olmanin Kriterleri
Türkiye’de de iç pazarda belli bir güç edinen şirketler uzun yıllardır global arenada iddialı olma mücadelesi veriyor. Arçelik, Vitra, Efes Pilsen, Vestel, THY, Garanti Bankası, Goldaş ve Ülker, bu şirketlerin başında geliyor. Her biri, odaklandıkları pazarlarda daha fazla söz sahibi olmak için, her geçen yıl yurtdışındaki hedeflerinde çıtayı yükseltiyor. Aralarında bazı pazarlarda dünyanın en büyük şirketlerini bile geride bırakacak ya da alanında sektörünün en köklü şirketlerini satın alacak kadar agresif rekabet edenler de var.

Peki global arenada atak davranan bu şirketler arasında “global” unvanını alabilen var mı? Ya da bu şirketler globalleşme yolunda neredeler? Capital son zamanlarda birçok gelişmekte olan ülkenin yanında Türkiye’yi de yakından takip eden strateji ve rekabet konularında dünyanın en önemli gurularından Donald Sull, Venture Republic’in CEO’su Martin Roll ve Chartered Institute of Marketing’in CEO’su Peter Fisk’le birlikte bu sorunun yanıtını aradı.

Gurular, Türk şirketleri aras��nda global bir şirket olup olmadığı sorusuna yanıt vermeden önce global şirket olmanın kriterlerine değiniyor. Bu kriterleri de global bakış açısına sahip olmak, en az üç kıtada varlık göstermek, kayda değer bir marka varlığı yaratmak, ciddi bir müşteri tabanı elde etmek olarak sıralıyorlar. Ancak, onlara göre, bir şirketin global olup olmadığını ortaya koyan en temel kriter, gelirlerinin yüzde 50’sinden fazlasını kendi ülkesi dışındaki şirketlerden elde ediyor olması.

Şirketlerin global kabul edilebilmelerinde sahip olmaları gereken ideal büyüklüğe gelince. Yönetim guruları, bu konuda var olan kanının aksini savunuyor. Global olmak için cironun çok önemli olmadığını, bir şirketi global kabul etmek için cironun standartlaştırılamayacağını öne sürüyor. Donald Sull, “Eğer bir şirket dar segmentlerde liderse, büyümeden de global olabilir. Arjantinli bir şirket olan Tenaris, deniz altındaki petrol kuyularında kullanılan borular konusunda dünyaya liderlik yapıyor” diyor.

Dört Aşamalı Globalleşme
Sull, Roll ve Fisk şirketlerin global olmak için izledikleri yolun da dört aşamalı olduğunu belirtiyor: “Yerel güç elde etmek, odaklanmak, birleşme ve satın almalar yoluyla büyümek ve yurtdışına sağlam girişler gerçekleştirmek.”

Martin Roll, şirketlerin uluslararası arenada genişlemeden önce, mutlaka rekabetin global standartlarına ve ana işlerinde belirgin bir güce ulaşmaları gerektiğini söylüyor. Dünyada global olmuş birçok şirketin öncelikle kendi ülkesinde pazar liderliği elde ettiğini, ardından yayılmaya başladığını belirtiyor.

Donald Sull da başarılı bir globalleşme sürecinde bir işe odaklanmanın hayati derecede önemli olduğunu savunuyor. Başarılı bir odaklanma sonrası globalleşen Cemex’in uygulamasını örnek olarak anlatıyor: “Cemex, 20 yıl önce Meksika’da küçük bir aile şirketiydi. Madencilik, turizm, petrokimya ve çimento işinde faaliyet gösteriyordu. Cemex’in CEO’su global şirket olmanın tek bir işe odaklanmaktan geçtiğini fark etti. Bugün Cemex dünyanın 3’üncü büyük çimento şirketi, 60’tan fazla ülkeye satış yapıyor.”

Sull’un ikinci önerisi ise satın almalar. Cemex’in globalleşmek için yaptığı en önemli işin odaklanmakla sınırlı olmadığının altını çizen Donald Sull, doğru satın almaların da globalleşmeye katkısının büyük olduğunu belirtiyor. “1992 yılında Cemex, 1,8 milyar dolar harcayarak neredeyse kendisiyle eşit ölçekte iki büyük İspanyol çimento şirketini satın aldı. Bu satın almaar sayesinde Avrupalı oyunculara kendi pazarlarında meydan okudu” diyor.

Martin Roll de Çinli Lenovo’nun global olmak için IBM’i satın almayı tercih ettiğini ve operasyonuyla da başarıya ulaştığını söylüyor.

Global Türk Şirketi Yok
Peki global Türk şirketi var mı, ya da Türk şirketleri global olma yolculuğunda nerede?

Üç yönetim gurusu da şu anda tam anlamıyla global diye tanımlanacak bir Türk şirketi olmadığını düşünüyor. Türk şirketlerinin globalleşme anlamında rakiplerinin çok gerisinde olduğu konusunda da hemfikirler. Türk şirketlerini global perspektif açısından zayıf buluyor, müşteri odaklı inovasyonu tam gerçekleştiremediklerini belirtiyorlar. Türk markalarına getirdikleri en büyük eleştiri ise markaların kendilerini rakiplerinden ayıracak bir öze sahip olmamaları.

Bu olumsuz eleştirilerin ardından da, globalleşme yolundaki Türk şirketlerinin başarılı buldukları özelliklerine sıra geliyor.  Martin Roll Türk şirketlerinin global pazarlara girişte başarılar elde ettiklerini söylüyor. “Türkiye umut vaat ediyor. Pek çok alan ve sektörde dünyaya sunacağı çok şey var. Bugün şirketler için hedefe ulaşmak için en iyi zaman. En iyiden öğrenmeli, en iyi için harekete geçmeli ve yorulmaksızın hedefte ilerlemeliler” diye konuşuyor. Şirketlere Türkiye sınırlarını aşarken yönetim takımlarını uluslararası yöneticilerden oluşturmalarını öneriyor.

Peter Fisk, her ne kadar ortaya koydukları ürün ve hizmetleri yeterince müşteri odaklı bulmasa da Türk şirketlerinin inanılmaz derecede inovatif olduğunu belirtiyor. “Türk şirketlerinin markalama ve pazarlamaları daha güçlü ve daha zekice olabilir. Oysa şimdiki durumda markalar gerçek üstü ve hoş kelimelere bağlı bir yapı sergiliyor. Amazon, Nokia, İkea ya da Zara gibi uluslararası markaların sahip olduğu özden yoksunlar. Onları rakiplerinden gerçekten ayıracak, girdikleri yeni pazarlarda büyüme fırsatı verecek güçlü kalıcı fikirlere sahip değiller” diyor. Fisk, globalleşmek isteyen Türk şirketleri için stratejik düşünme, inovasyon ve pazarlamaya önem vermelerini  tavsiye ediyor.

Doğru Yolda İlerleyenler
Global Türk şirketi olmadığını belirten gurular, bazı şirketlerin globalleşme yolunda iyi performans gösterdiklerine de dikkat çekiyorlar. Bu şirketlerin başında Arçelik, Garanti Bankası, Efes Pilsen, Ülker, Vestel, Vitra, THY, Mavi Jeans ve Goldaş’ı sıralıyorlar.

Efes Bira Grubu, Adriyatik Denizi’nden Pasifik Okyanusu’na kadar uzanan geniş coğrafyadaki 5 ülkede, 15 adet bira, 6 malt fabrikası ile faaliyet gösteriyor. Ana markası “Efes Pilsen” ile dünya genelinde 50’den fazla ülkeye ulaşıyor. Efes Bira Grubu 2007 yılında yurtiçi ve yurtdışında gerçekleştirdiği 20 milyon hektolitreyi aşan satış hacmi ile dünyada 16’ıncı Avrupa’da ise 6’ncı sıraya yerleşti. Efes bu satış hacminin yüzde 66’sını başta Rusya olmak üzere yurtdışı operasyonları tarafından gerçekleştiriyor.

Türkiye bira pazarında yüzde 83’lük pazar payıyla açık ara lider olan Efes, yurtdışı pazarlarda Efes markasına ek olarak kendi güçlü yerel markalarını üretip satıyor. Dünyanın en büyük 3’üncü bira pazarı olan Rusya’da pazarın 4’üncü büyük bira üreticisi konumundaki Efes, 2007 yılı sonu itibari ile yaklaşık yüzde 9 pazar payına sahip. Moldova’da yüzde 71 pazar payı ile pazar lideri, Kazakistan’da yüzde 26 pazar payı ile ikinci büyük bira üreticisi ve Sırbistan’da yüzde 10 pazar payı ile üçüncü konumda.

Efes Bira Grubu Türkiye Bölge Başkanı Semih Maviş, Carlsberg, Becks gibi yurtdışında dünyanın en büyük bira şirketleri ve onların yerel markalarıyla rekabet ettiklerini söylüyor. Efes yurtdışındaki büyümesini satın almalarla da destekliyor. Rusya’nın 7’inci büyük bira üreticisi Krasny Vostok Brewing Group ile Gürcistan’daki lider bira üreticisi Lomisi Ltd. bu satın alımların başında geliyor.

Ülker’in 1 Milyar Dolar Hedefi
Ülker son olarak uluslararası seçkin çikolata markası Godiva’yı 850 milyon dolara alarak adını dünyaya duyurmayı başardı. Bu atağıyla da global olma yolunda en ciddi adımlardan birini atmış oldu. Aslında global olmak Ülker’in son birkaç yılda odaklandığı bir konu. Öncelikle bölgesel olmayı planlayan Ülker, artık gözünü tüm dünyaya dikmiş durumda.

Ülker Şirketler Topluluğu’nun 2006 yılı cirosu 7,5 milyar dolar, toplam yurtdışı gelirleri ise 461 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu rakamın yaklaşık 250 milyon doları ihracat gelirlerinden, geri kalanı ise yurtdışındaki fabrikaların satışlarından elde edildi. İstanbul Gıda Genel Müdürü Tayfun Öktem, topluluğun bugünkü toplam yurtdışı gelirlerinin cironun yüzde 6’sını oluşturduğunu belirtiyor.

Bölgesel güç konumundan bir dünya markası olma vizyonu doğrultusunda stratejilerini oluşturan Ülker Şirketler Topluluğu, yurtdışında 6 ülkede 6 fabrikasında bisküvi, çikolata, kek ve kraker üretimini sürdürüyor. Bu ülkeler Suudi Arabistan, Romanya, Ukrayna, Cezayir, Kazakistan ve Özbekistan. Topluluğun halen Mısır ve Pakistan’da devam eden yatırımları var.  Bu yılın ilk yarısında bu tesislerin devreye alınmasıyla Ülker 8 ülkede 8 fabrika ile yurtdışı faaliyetlerini daha da hızlandırmış olacak.

Tayfun Öktem, “Sadece ihracat değil, o ülkelerde üretim odaklı da gidiyoruz. İlk aşamada uluslararası ciromuzu katlayarak 1 milyar dolara ulaşmayı hedefliyoruz” diye konuşuyor.

Tv’de Avrupa’da Yüzde 28 Paya Sahip
Vestel’in 2007’de elde ettiği 3,7 milyar dolarlık cironun 2,6 milyar doları ihracatla oluştu. Yani şirket, cirosunun yüzde 70’ini dışarıdan elde etti. Toplam üretiminin yüzde 90’ını ihraç eden Vestel, tüm kıtalarda 106 ülkeye ihracat yapıyor. İhracatının yüzde 80’ini AB üyesi ülkeler oluşturuyor. 

Rusya, Ukrayna, BDT ülkeleri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da kendi markası ile satış yapıyor. Dünyanın en büyük OEM ve ODM üreticileri arasında yer alıyor. Şirket, dünya elektronik eşya üretiminin yüzde 6’sını, Avrupa elektronik eşya üretiminin yüzde 28’ini, beyaz eşya tarafında ise başlıca ürün olan buzdolabında Avrupa üretiminin yüzde 11’ini gerçekleştiriyor. Vestel’in dijital ürünlerde İngiltere’de yüzde 50, AB’de yüzde 20 pazar payı var. Avrupa TV pazarında yüzde 28 paya sahip. LCD TV’de ise Avrupa pazarında yüzde 12 payla 4’üncü sırada.

Vestel, artık dış pazarlarda markalaşmaya da ağırlık veriyor. Vestel Dış Ticaretten Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Turan Erdoğan, bu nedenle ciddi marka alımları gerçekleştirdiklerini belirtiyor. Vestel 2006 yılında İskandinav ve Kuzey Avrupa ülkelerinde yüksek bilinirliğe sahip Finlux ve Luxor markalarını satın aldı. Son olarak Alman ekolünün hakim olduğu ülkelerde yaygın olan Graetz markasını da alarak Avrupa’da elini güçlendirme yolunda ciddi bir adım attı.

Vitra Devleri Alarak Büyüyor
Eczacıbaşı Yapı Grubu’nun ana şirketi Vitra, Avrupa’nın en büyük 5’inci seramik üreticisi. Ürünlerini 75 ülkeye ihraç ediyor. Yurtdışında İrlanda, Almanya ve Fransa’da üretim yapıyor. Çeşitli ülkelerdeki 150 mağazası ve 2 bin satış noktası ile tüketiciye ulaşan Vitra, pazar payı ile de bulunduğu ülkelerde güçlü konumda. Almanya’da yüzde 13, Avusturya ve Yeni Zelanda’da yüzde 10, İsrail ve İskandinavya’da yüzde 8, İngiltere’de yüzde 6, Amerika ve Fransa’da yüzde 3, İtalya’da yüzde 2 pazar payı var.

Eczacıbaşı Yapı Grubu’nun cirosu 920 milyon dolar. Bunun 625 milyon doları yurtdışından geliyor. Grup büyürken özellikle satın alma ve ortaklıklara önem veriyor. Dönem dönem önemli alımlar gerçekleştiriyor. Örneğin 2005 yılında 94 yıllık seramik üreticisi Alman Engers Keramik’i satın aldı, bu alımın üzerinden 2 yıl geçtikten sonra da dünyanın en eski markalarından Alman Villeroy&Boch’un karo seramik bölümünü bünyesine kattı.

Eczacıbaşı Yapı Grubu Başkanı Hüsamettin Onanç, yapı ürünleri grubunun hedefinin, önümüzdeki 4 yıl içinde değerini ikiye katlamak olduğunu belirtiyor. Grup bu büyümeyi sağlarken özellikle banyo ürünlerinde yeni satın almalar da yapmayı planlıyor. Onanç, Avrupa’daki rakipleriyle aralarındaki farkı ve bu farkı kapatma planlarını da şöyle anlatıyor: “Avrupa birincisinin cirosu 1,5 milyar düzeyinde bulunuyor. Biz de bir yandan yeni yatırımlarla, özellikle de satın almalarla büyümeyi hedefliyoruz.”

Goldaş 5 Kıtada 48 Ülkeye Ulaşıyor
Türkiye’de sektörünün borsaya ilk kote olan markası Goldaş, ilk günden bu yana global olmaya odaklanmış durumda. 2006 cirosu 3 milyar 150 milyon YTL, ihracatı ise 117 milyon 419 bin dolar. 5 kıtada 48 ülkeye kendi markasıyla ürünlerini sunuyor.  Tam 14 ülkede temsilci ofisleri var. Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Çin ve Romanya’da mağazalarıyla büyüyor. Uluslararası bir yapılanmaya sahip. Goldaş’ın yurtdışında büyümek istediği ülkelerde en önemli kriterlerinden biri gelişme potansiyelinin yüksek olması. Marka Rusya’nın ardından Çin’de de hızlı bir büyüme süreci yaşıyor. Goldaş CEO’su Sedat Yalınkaya, Rusya, Çin, Doğu Avrupa gibi büyümeyi seçtikleri ülkelerde rakiplerine karşı oldukça avantajlı olduklarını söylüyor. “Örneğin Çin’de diğer dünya markaları ile eşit düzeyde yarışa başladık. Goldaş’ın Çinli tüketicideki algısı ile diğer markaların algısı aynı. Bu bizim için büyük avantaj. Bundan sonra markamıza yaptığımız yatırımlarla önemli bir yol alacağımıza ve marka bilirliğimizin artacağına inanıyorum” diye konuşuyor. Goldaş kendisine rakip olarak kuyumcuları değil, hediye alternatifi olabilecek her türlü ürün ve markayı görüyor. En başından beri Goldaş’ın uluslararası bir strateji ile hareket ettiğini belirten Sedat Yalınkaya, “Dünya markası olmayı hedefleyen bir markayız. Tüm faaliyetlerimiz bu hedefi gerçekleştirmeye yönelik. Yurtdışındaki borsalara kote olmamız da yine bu stratejinin bir parçası” diyor.  Şirket globalleşme yolunda Zara, Starbucks, Abercrombie gibi yenilikçi ve hızlı gelişen perakende markalarını örnek alıyor.

Cirosunun Yüzde 45’i Yurtdışından
Arçelik Global Olmaya En Yakın Aday

Dünyada 75 Milyon Ürünü Kullanılıyor
Gurulara göre Türkiye’nin global olmaya en yakın adaylarının başında Arçelik geliyor. Şirketin 17 bini aşkın çalışanı, dört ülkede 11 ayrı üretim tesisi ve yurtdışında faaliyet gösteren 13 şirketi ile kendisine ait Arçelik, Beko, Grundig, Altus, Blomberg, Elektra Bregenz, Arctic, Leisure, Flavel ve Arstil olmak üzere 10 markası bulunuyor. 2007 yılında yaklaşık 6,8 milyar YTL’lik ciro elde eden şirketin, dünya pazarında 100’den fazla ülkede 75 milyon ürünü kullanılıyor.

Markalar Alarak Büyüyor
Arçelik, 2000 yılından bu yana gerçekleştirdiği tüm marka ve şirket satın alımlarını globalleşme hedefi ekseninde hayata geçiriyor. Şirket 2002 yılında Alman beyaz eşya markası Blomberg’i, ardından Avusturya’nın lider beyaz eşya markası Elektrabregenz, İngiliz Leisure ve Flavel markalarını aldı. Romanya’nın soğutucularda lider markası olan Arctic’i de aynı yıl içinde bünyesine kattı. Son olarak geçtiğimiz yıl Almanya’da ilk akla gelen elektronik markası Grundig’in tamamını satın aldı.

İngiltere Ve Romanya’da Lider
Şirket Beko markasıyla yer aldığı İngiltere buzdolabı pazarında yüzde 16,7 pay ile lider. Yine Beko markası ile Rusya çamaşır makinası pazarında yüzde 5,5’lik payı bulunuyor. Arctic markasıyla yer aldığı Romanya’da yüzde 30’luk pazar payı ile lider. Arçelik global olma yolunda en büyük adımlardan birini de Çin’de üretim yaparak attı. Çin yatırımının global bir şirket olma yolunda attıkları en önemli adım olduğunu belirten Arçelik Genel Müdürü Gündüz Özdemir, “Bundan sonra da dünyanın farklı coğrafyalarında yatırımlar gerçekleştireceğiz” diye konuşuyor.

Cirosunun Yüzde 45’i Yurtdışından
Son 5 yılda yurtiçi satışlarını 2’ye katlarken yurtdışı satışlarını yaklaşık 3’e katlayan Arçelik’in ana stratejisi yurtdışı satışlarının ciro içindeki payını en az yüzde 50 seviyesine yükseltmek. 2007 yılı itibariyle Arçelik cirosunun yüzde 45’ini yurtdışından elde ediyor. 

Ge İle Ortaklık İşe Yaradı, Garanti Banka Satın Alabilir

Romanya’da 40 Şube
Pek çok gurunun globalleşme yolunda başarılı bulduğu Garanti Bankası son birkaç yıldır bölgesel güç olmaya odaklanmış durumda. Türkiye ve yakın bölgelerde organik büyümesini sürdürürken banka satın alarak büyümesine hız kazandırmayı planlıyor. Garanti’nin Türkiye dışında en güçlü olduğu ülke 40 şubesiyle yer aldığı Romanya. Bankanın bulunduğu diğer ülkeler Rusya, İngiltere, Çin, Almanya, Lüksemburg, Kıbrıs ve Malta.

Ge Ortaklığının Getirileri
Garanti Bankası’nın global olma yolundaki en önemli girişimi dünya devi GE ile ortak olmasıydı. Banka yetkilileri bu ortaklığın nedeni ve kendilerine getirilerine ilişkin şöyle konuşuyor: “Bu sayede dış piyasalara açılırken pek zorlanmadık. GE’nin tecrübesi ve hali hazırda yatırım yapmayı planladığımız ülkelerdeki iştirakleri, yatırım yapacağımız ülkeler hakkında bilgi sahibi olmamızı ve lojistik avantajı sağladı.”

İlk Hedef Komşular
Global bir marka olmak isteyen Garanti, bazı gerçekleri de göz ardı etmiyor. Global piyasada aktif büyüklüğü, şube ağı, özkaynakları ile çok güçlü ve köklü bankalar olduğunun bilinciyle, öncelikle Türkiye ve komşu ülkelerde güçlü bir paya sahip olmayı hedefliyor. Yani önce bölgesel sonra global olmayı istiyor.

Thy Ne Kadar Yol Aldı?

Thy’nin Profili
Orta Asya’nın en büyük havayolu şirketi olan THY 32 iç, 107 dış hat noktasıyla toplam 139 noktaya ulaşıyor. 69 ülkede kendi markasıyla faaliyet gösteriyor. Toplam gelirinin yüzde 75’ini dış hatlardan elde ediyor. THY yetkilileri rakiplerinin dünyanın en büyük havayolu şirketleri olduğunu belirtiyor.

Hedefi Global Oyunculuk
THY’nin hedefi ise global olmak. Bunun için büyümeye odaklanıyor. Avrupa’da ortalama büyüme yüzde 4-5 iken THY yüzde 15-20 aralığında büyüyor. Büyüklük oranı açısından önde olan rakiplerine hızla yaklaşıyor.

Star Allıance’a Tam Üye
THY’nin global olma yolundaki en büyük adımı dünyanın en büyük oluşumlarından Star Alliance İttifakı’nda 2008 yılıhda nisan ayı itibariyle tam üyeliğe geçişi olacak. Böylece THY bileti satın alan bir yolcu dünyada 900’ün üzerinde noktaya ulaşabilecek.

5 Yıldızlı Olma Hedefi
2007 yılında 3 yıldızlı statüsünden 4 yıldızlı statüsüne geçen THY’nin bundan sonraki planı Avrupa’da hiçbir havayolu şirketinde olmayan 5 yıldızlı havayolu şirketi statüsüne kavuşmak.

Büyüme Performansı
Global olma yolunda büyük mesafe kaydettiklerini belirten THY yetkilileri, “Son yıllardaki tanıtım çalışmalarıyla bilinirliğimizi ciddi oranda artırdık. Kaliteli hizmet konusunda geldiğimiz noktayla birlikte transit yolcu sayısı ve business yolcu sayısı genel ortalamanın 2-3 katı oranında büyüdü. Şu anda yüzde 51’imiz halka açık. Özel bir şirketin bütün esnekliklerini kullanabiliyoruz. Büyüyerek yolumuza devam ediyoruz” diye konuşuyor.
 
Nilüfer Gözütok
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz