İnsanlar

Ayşegül İldeniz’in Hitit Uygarlığı TutkusuIntel’in Ortadoğu, Türkiye ve Afrika (META) operasyonunun başında bulunan Ayşegül İldeniz’in arkeolojiye olan ilgisini tesadüfen öğrendim. Sohbetimiz sıras...

1.09.2007 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Ayşegül İldeniz’in Hitit Uygarlığı Tutkusu
Intel’in Ortadoğu, Türkiye ve Afrika (META) operasyonunun başında bulunan Ayşegül İldeniz’in arkeolojiye olan ilgisini tesadüfen öğrendim. Sohbetimiz sırasında ortaya çıkan bu ilginin derinliği ise beni şaşırtmadı diyemem.

İldeniz’in tarih, arkeoloji ve Hitit Uygarlığı üzerine bin küsur kitaplık bir kütüphanesi bulunuyor. Türkiye ve çevre coğrafyada ise gezmediği müze, ören yeri ve kazı alanı kalmamış neredeyse. Ayşegül Hanım’ın merakı çocuk yaşlarda ailesiyle birlikte Ege ve Akdeniz bölgesinde yaptıkları uzun seyahatlere dayanıyor. Ayşegül Hanım’ın elektrik mühendisi olan babası ona bu merakı aşılamış. İlkokul çağlarında Efes’i Truva’yı gezerken duyduğu heyecanı dün gibi hatırlıyor. O günleri “Tüm seyahatlerimizde gezeceğimiz tarihi yerlerle ilgili bilgi toplamak benim görevimdi. Bu işi büyük ciddiyet ve keyifle yapardım” diyerek anımsıyor.

Ayşegül İldeniz, ilerleyen yıllarda bir seyyah olarak dünyayı gezmeye devam etmiş. Avrupa’da, Asya’da, Amerika’da müzeleri ve arkeolojik alanları ziyaret etmiş. “Arkeoloji benim insanlık tarihini, bugünkü uygarlıkların beşiğinin nereleri olduğunu, nereden geldiklerini, birbirlerinden nasıl etkilendiklerini anlama yardımcı oluyor” diyor.

Ayşegül İldeniz, zaman içinde ilgisini Hitit Uygarlığı’na yoğunlaştırmış. Değerli kadın arkeologumuz Muazzez İlmiye Çığ’ın çalışmalarının neredeyse tamamını okumuş.

MÖ 2600-MÖ 1200 arası ile ilgileniyor. Son 7-8 yıldır ise antik dilleri inceliyor. Yeni merakı ise Orta Asya tarihi, Batı Çin ve İpek Yolu üzerindeki tarihi yerler… Buralara ilişkin son 1 yıldır epeyce kitap okuyan Ayşegül İldeniz, pek yakında bu bölgeyi kapsayan bir seyahate çıkmayı istiyor.

Ailelerin çocuklarına Efes, Truva, Çatalhöyük gibi çok bilinen yerler haricinde Gaziantep Arkeoloji Müzesi, Adana’daki Aslantaş Barajı ve yazıtlarını, Bitlis’teki Karkamış kentini göstermeleri gerektiğini belirtiyor. İldeniz, “Ancak kazı alanının üzerinin bugün mayın kaplı olduğunu bilmek üzüntü verici” diyor. Midyat ve Harran’ı ise “yaşayan birer müze” olarak tanımlıyor.

Meksika’dan Vietnam’a, Ürdün’den Amerika’ya kadar çok sayıda ülkede çok sayıda müze dolaşan İldeniz’i en çok etkileyen ise Atina’daki Benaki müzesi olmuş. Müzeye ilişkin izlenimlerini şöyle dile getiriyor “Bir İzmirli olarak Atina’daki Benaki müzesini gezerken Batı Anadolu kültürüne ilişkin, bizden çok şeyi gördüm. Kurtuluş Savaşı yıllarında Yunanistan’a göçen Rum ailelerin bu arkeolojik geçmişlerini de giderken oraya taşımalarına da şaşırdım.”

İldeniz, bu konuya ilgi duyanlara veya çocuklarına tarih sevgisi aşılamak isteyenlere Ekrem Akurgal’ın Anadolu Uygarlıkları ve Azra Erhat’ın Mavi Anadolu kitaplarıyla başlamalarını öneriyor.

Motorla Seyahat
“Seyahatlerim sırasında motorsiklet kullanmayı seviyorum. Son seyahatimde Yunanistan’dan İtalya’ya dek motorla dolaştık. Sırbistan, Hırvatistan ve Slovenya’yı motorla gezdim. Bir önceki yıl ise Vietnam’ın Çin sınırında günde 12 saat yürüyerek dolaştım.”

Mehmet Büyükekşi, 3 Markanın İsim Babası!
Ziylan Grubu, Türkiye’de ayakkabı sektöründe Polaris ve Kinetix başta olmak üzere çok sayıda markasıyla önemli bir oyuncu. Çatısı altındaki 14 şirkette 1.500 kişi çalışıyor. 2006 yılında 180 milyon dolar ciro ve 28 milyon dolar ihracat gerçekleştiren grubun rotasını yönetim kurulu başkanı Mehmet Ziylan ve grup koordinatörü Mehmet Büyükekşi çiziyor. Geçtiğimiz günlerde tüm şirketlerini Güneşli’deki modern binada topladılar… Capital’in bulunduğu Hürriyet Medya Towers’a çok yakın. Ben de “Yeni binanızda güle güle çalışın” demek üzere Mehmet Büyükekşi’yi ziyaret ettim.

Beyaz yakalı 450 kişinin çalıştığı bina gerçekten çok şık. Ofislere, yemekhaneye ve ala carte restoranı modern çizgiler taşıyor. Ancak ben en çok fitness center ve showroom tasarımlarını beğendim. 30 kadar mağazadan oluşan showroom bölümü ise küçük bir alışveriş merkezi büyüklüğünde…

Duyunca benim kadar siz de şaşıracaksınız ama Ziylan Grubu’nun kendine ait markalarının tamamının isim babası Mehmet Büyükekşi imiş. Halley, Polaris, Kinetix ve Torex… Bu dört marka ismi de Mehmet Büyükekşi tarafından bulunmuş. Halley, 1985’te dünyaya çok yaklaşan Halley kuyruklu yıldızından esinlenerek bulunmuş.

Büyükekşi, İngilizce’de kutup anlamına gelen “polar” kelimesinden ise soğuğu çağrıştıran ve önceleri Rusya’ya yönelik bir marka olan Polaris’i türetmiş. Kinetix markasını ise “kinetik enerji”den yola çıkarak bulmuş.

Temeli 1955’e dayanan Ziylan Grubu, bu güne dek çeşitli dönüm noktalarını ve virajları hep başarıyla aşmış. 1970’lerin başında üretimini Gaziantep’ten İstanbul’a taşıyan grup, 1985’te ilk markası Halley’i yaratmış. Halley ile iyi bir yükseliş trendi yakalayınca ihracata başlamış. 1989’da Çin ve Tayvan’ı ziyaret edince bambaşka bir dünya ile tanışan Mehmet Büyükekşi; “Hayal bile edemediğimiz hacimlerde üretim tesislerini dolaştık. Dönüşte kapasitemizi günde 14 bin çifte çıkarma kararı aldık. Oraya Arrow diye bir spor ayakkabı markasının temsilciliğini ve üretim haklarını almaya gitmiştik. Ancak bu marka Türkiye’de tanınmıyordu ve talep ettikleri royalty tutarını yüksek bulduk. Bu nedenle bir spor ayakkabı markası yaratmaya karar verdik ve Kinetix doğdu” diyor.

1994 krizinin yansımalarını ise “bayiler yükümlülüklerini yerine getiremeyince yapayalnız kaldık” diyerek özetliyor. Bunun üzerine Rusya’ya ihracata yönelme kararı aldıklarını ve iç Pazar için Sporer Pazarlama adlı şirket kurulur. 2001 krizi ise Flo Mağazacılık’n kuruluşuna ve Polaris’in iç pazara açılışına vesile olur. Böylece iç pazardaki perakende faaliyetlerle birlikte reklam ve pazarlamaya hız verilir.

Büyükekşi’nin anlattıklarına bakılırsa şu anda grup yeni bir atılımın eşiğinde. Z-Trend adlı şirketlerinin çatısı altında üst segmente hitap eden çok sayıda markayı Türkiye’de temsil edecek. Bu markalar adasında Morgan Shoes, Lee Cooper, Democrata, BetyBoop, Tom Tailor, Taxi gibi tam 14 marka var. Grup ayrıca Uğur Dış Ticaret adlı şirketin çatısı altında Dockers, Warner Bros, Walt Disney, Winx ve Azalia markaları içinde üretim yapıyor.

Maldivlerde Tatil Planı
Mehmet Büyükekşi’nin şirket dışındaki yaşamının önemli bölümünü vakıf, dernek çalışmaları ve yönetim kurulu üyelikleri alıyor. Şu anda TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) Başkan Yardımcısı, ISO, Eximbank ve THY’de yönetim kurulu üyesi. Güne sabah 7’de başlıyor ve her sabah Florya’da değişik rotalarda yürüyüş yapıyor. 2006’da 20’nci evlilik yılını eşiyle birlikte Bangkok’un bir adasında kutlamışlar. Bu yıl ise Mehmet Bey’in eşi Maldivler’de bir tatil organizasyonu yapmış bile.

İklimsa, Pazarlamanın Gücü Ve Çevreci Ürünleriyle 100 Milyon Dolara Koşuyor
Geçtiğimiz ay Teknosa genel müdür yardımcısı Adnan Paputçu ile İklimsa’nın performansını ve yeni dönem stratejilerini konuşmak üzere bir araya geldik. 2006 yılı mayıs ayında mağazalaşmaya başlayan İklimsa iki ay içinde 109 noktaya ulaşmış, 2007 temmuz sonu itibariyle ise bu rakam 200’e ulaşmış durumda. Bunların 198 tanesi franchise, 2’si ise İklimsa’ya ait örnek mağazalar. Evlere yönelik iklimlendirme ürünleri pazarının büyüklüğü 500 milyon dolar, buna bir de işyerlerinde kullanılan sistemler de eklendiğinde pazarın büyüklüğü 700 milyon doları buluyor.

İklimsa, bu pazarda 2006 yılında 70 milyon ciroya ulaşarak yüzde 10’luk bir pazar payı elde etti. 2006’nın mayıs ayında faaliyete geçtiği göz önüne alındığında 7 ay içinde gelinen nokta gerçekten etkileyici . Hedef İklimsa’nın cirosunu 2007’de 100 milyon dolara yükseltmek. 2010’da ise yüzde 15 pazar payına ulaşma planı var. Rakamlardan da anlaşıldığı gibi şirket hızlı, iş modeli ise dünyada tek.

Paputçu, “Ziyaret ettiğim ülkelerde böyle bir iş modeline rastlamadım. Çalıştığımız 6 global tedarikçi de tüm dünyada İklimsa gibi sadece ‘iklimlendirme’ veya eski adıyla ‘ısıtma-soğutma’ sektörüne özel uzmanlık mağazaları zincirinin olmadığını söylüyor” diyor. İklimsa’nın hedefi her segmente yönelik sunduğu 6 güçlü markanın yanı sıra sunduğu hizmet ile fark yaratmak… İklimsa’nın iş modelinin geliştirilmesinde önemli bir rol üstlenen Paputçu, yola çıkışlarının öyküsünü şöyle aktarıyor:

“Sektörü ilk incelemeye başladığımda çok geri kalmış buldum. Mahalle aralarındaki karanlık, düzensiz servisler ve eğitimsiz servis elemanlarının en büyük problem olduğunu fark ettim. Bu nedenle İklimsa olarak çalışanlarımıza, bayilerimize ve servis elemanlarımıza 16 bin adam saat eğitim vererek işe başladık.”

Paputçu, elektrik mühendisliği eğitimi almış ve iş yaşamına Grup Schneider’da satış mühendisi olarak başlamış, ardından aynı şirkette stratejik planlama departmanına geçiş yapmış. O nedenle sahanın, tüketici davranışlarının pazarlama stratejilerine etkin biçimde yansıtılması gerektiğini çok iyi kavramış bir yönetici. Bu deneyimlerini de İklimsa’ya taşımış. Çalışanların ve bayilerin eğlenceli bir ortamda eğitilmesinden, mağazalardaki satış taktiklerinin geliştirilmesine kadar pek çok alanda onun bu deneyimlerinin izi var. Eylül ayından itibaren İklimsa mağazalarından bir klima alanlar, bu kararı aldıktan sonra birkaç dakikalık bir film seyredecekler ve klimalarının depodan çıkıp evlerine gelmesi, monte edilmesi ve ekibin evden ayrılmasına dek geçecek olan süreci izleyecekler.

Bu yöntemin seçilmesinin ardındaki neden ise şu… Klima kişisel ve çok sempatik bir ürün değil. Üstelik montajı sırasında ev azda olsa dağılıyor, tozlanıyor. İnsanlar bu kaygılar içinde klima montajını bekliyorlar. Bu filmle onlara bu süreç sırasında olacakları ve İklimsa elemanlarının onlara nasıl davranacağını, eve ne kadar özen göstereceklerini anlatılacak.

İklimsa’nın yenilikleri bu kadarla da sınırlı değil. Sigma adlı kendi markalarında enerji tasarrufu sağlayan ve çevreye duyarlı ürünlerini de yaratmış durumdalar.

Türkiye, şu an klimada İtalya ve İspanya’dan sonra Avrupa’nın üçüncü büyük pazarı. Doğalgaz’ın yaygınlaşmasıyla kombi pazarında da önemli bir büyüme potansiyeli ortaya çıkacak. İklimsa bu fırsatları görüyor ve farklılaşarak hem kendi için hem müşterileri için değer yaratarak ilerlemeyi planlıyor.

Futbol Tutkusu
Adnan Paputçu, çocukluk ve gençlik döneminde 10 yıl süren bir futbol geçmişi var. Adana Demirspor’da 1980’li yılların başında profesyonel olarak da oynamış. Futbol’u hala tutkuyla takip ediyor. Tatilleri sırasında dalmayı ve özellikle tüpsüz dalışlarda balık avlamayı seviyor.

Sibel Öney’in Levıs’ Seven Gençlere Sürprizi Var
Sibel Öney, Nestle’nin satış direktörüyken 2001 yılında Levis’ Türkiye’nin genel müdürlüğüne getirildi. Onun döneminde gerçekleştirilen Dockers lansmanı önemli bir başarı elde etti. Dockers satışları 2003-2007 arasında 10’a katlandı. Öney’den aldığım bilgiye göre Dockers markasının en çok satıldığı ilk ülke ABD, ikinci ülke ise Türkiye…2003’te Çorlu’daki fabrikanın kapasite artışına paralel olarak çalışan sayısı 600 kişiden 900’e çıkarıldı. Üretimin yüzde 30’u i pazarda satılıyor, yüzde 70’i ise ihraç ediliyor. Levis’ Türkiye’nin iş hacmi ise toplam 200 milyon dolara ulaşmış durumda. Bu yükseliş trendi Türkiye organizasyonunun Levis’ içindeki önemini artırdı. 2003 yılında Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgeleri de Türkiye’ye bağlandı. Henüz 40’ına bile basmamış olan bu genç kadın yönetici bugün 19 ülkeden sorumlu konuma geldi.

Levis’ Türkiye’nin bu yükselişinin ardında buradaki üretim gücü, güçlü tedarikçiler, Sibel Öney ve ekibinin performansı gibi birçok faktör var. Öney ile geçtiğimiz ay karşılaştık ve Levis Türkiye’nin yeni hedefleri ve bluejean pazarının nereye gittiğini konuştuk. Dockers’ın başarısını, “Takım elbiseyle bluejean arasındaki boşluğu hedefleyerek lanse ettik ve 24 yaş ve üzeri erkekler tarafından çok beğenildik” diye anlatıyor Öney…Bu başarıyla birlikte marka 300 satış noktasına ulaşmış durumda ve genişlemesini devam ettiriyor. Levis’ ise 1 tanesi Levis’ Türkiye organizasyonuna ait olan, 399’u franchise toplam 400 noktada tüketiciyle buluşuyor. Öney’e jean pazarındaki yeni trendleri sorduğumda ise şu cevabı aldım: “Jean pazarı dalgalı bir pazardır. Şu an yukarıya doğru çıkıyor. Slim ve yıkanmamış modeller revaçta. Designer jean dediğimiz üst segmentten tutun, yerli markalara hatta markasız ürünlere dek çok fragmente bir pazardır.”

Levis’ın bu fragmente pazarda “Levi Strauss Signature” diye bir üçüncü markası var ve Wal-Mart gibi büyük zincirlerde daha uygun fiyatlarla satılıyor. Öney, “Henüz Levi Strauss Signature markasını Türkiye’de lanse etmek gibi bir planımız yok” diyor.

Ancak Levis’in Türkiye’deki gençlere hoş bir sürprizi var…Sibel Öney, Türkiye pazarında 7-14 yaş grubu çocuklara yönelik bir girişim yapmak istediklerini söylüyor ve bu amaçla YKM’lerde bu kış aylarında bir pilot uygulama yapacaklarını belirtiyor. Alınan sonuçlar umut verici olursa bu operasyonun da büyütülmesi söz konusu olabilecek.

Intersource, Dinateks, Tayeks, Deba gibi büyük tedarikçilerin varlığı ve perakendeciliğin yükselişi Levis’ Türkiye’yi sadece bölgenin değil dünyanın en dinamik pazarlarından biri haline getirmiş durumda. Levis’, Çin, Hindistan, Rusya, Türkiye ve Ortadoğu’yu büyüyen yatırım öncelikli 4 bölge olarak saptamış bulunuyor.

Tercihi Bodrum’dan Yana
 Sibel Öney’in iş dışındaki en büyük keyiflerinden biri film izlemek…Özellikle de bilim kurgu. Haftada en az iki film seyrediyor. 500-600 filmden oluşan bir koleksiyonu da var. İş nedeniyle yılda 2 kez ABD, 2 kez Singapur, birer kez de İsrail ve Mısır’a gidiyor. Ankara, İzmir, Antalya gibi şehirlere bayi ziyaretleri yapıyor. Bu nedenle tatillerini ise uzun hafta sonu olarak planlıyor ve Bodrum’u tercih ediyor. Haftada 2-3 gün yaşadığı sitenin havuzunda yüzüyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz