Monitör

Türkiye’de Büyük Beden Giyim Alanında Fırsat Var Mı?    Ben çok sayıda keşfedilmemiş niş alanın Türkiye’de girişimcileri beklediğini düşünüyorum. Tüketicilerin taksitle alışveriş ihtiyacı...

1.08.2003 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Türkiye’de Büyük Beden Giyim Alanında Fırsat Var Mı?  
 
Ben çok sayıda keşfedilmemiş niş alanın Türkiye’de girişimcileri beklediğini düşünüyorum. Tüketicilerin taksitle alışveriş ihtiyacına odaklanan “Advantage”,  kart bunun en iyi ispatı oldu. Bu niş alanları keşfedebilmek için günlük olayların biraz dışına çıkıp, Türkiye’ye şöyle bir tepeden bakabilmek gerekiyor.  
 
PROF. DR. DALGIÇ’IN ÖNERİSİ  
 
Geçtiğimiz ay uluslararası pazarlamacılık ve işletme konularında uzman olan Profesör Dr. Tevfik Dalgıç ile konuşurken, bu inancım daha da güçlendi. Prof. Dr. Tevfik Dalgıç, uzun yıllar Hollanda’da yaşadı, şimdi University of Texas, Dallas’ta ders veriyor. Eski gazeteci olması nedeniyle Türkiye’yi yakından takip etmekten de vazgeçmiyor.  
 
Sohbetimiz sırasında “Türkiye’de perakende pazarında hangi alanlarda boşluk olduğunu” tartıştık. Prof. Dr. Dalgıç, “Büyük beden elbise üreten ve satan mağazalar konusunda önemli bir fırsat görüyorum” dedi.  
 
BÜYÜK BEDEN GİYİME DİKKAT  
 
Bunun üzerine Türkiye’de bu alanda gerçekten bir potansiyel olup olmadığını araştırdım. Tabii dünyadaki trendleri ve pazarın büyüklüğünü de inceledim. Ulaştığım çarpıcı sonuçları sizinle de paylaşmak istiyorum:  
 
NPDFashionworld isimli araştırma şirketine göre, büyük beden giyim pazarı, kadın giyim pazarına göre yılda üç kat daha fazla büyüyor. Kadın giyim yüzde 4, büyük beden pazarı yüzde 9 hızla büyüyor. Sadece bu pazarın büyüklüğü ABD’de 20 milyar doları aşmış durumda.  
 
TÜRKİYE’DE POTANSİYEL VAR MI?  
 
Bu konuda Türkiye’de bilgi bulmak biraz zor. Ancak, DPT Sağlık Özel İhtisas Komisyonu’nun raporu ilginç veriler içeriyor. Buna göre, Türk kadınlarının yüzde 33’ünün kilolu, yüzde 19’unun ise şişman. Türk erkeklerinin ise yüzde 10’u şişman veya kilolu. Şimdi, “Biz Amerikalılar gibi boylu, poslu değiliz. Bizim şişmanlarımız bile onların yanında ufak-tefek kalır” diyenlerinizi duyar gibi oluyorum.  
 
BEDENE GÖRE TASARIM ÖNE ÇIKIYOR  
 
Bir yere kadar bu doğru. Uzun boylu olmayan 36 beden giymesi gereken hanımların önemli bir bölümü 42-44 beden giyiyor. Ama nasıl? Kolunu bacağını en az 5-10 cm kısaltarak…Bu da giysilerin formunun ve şıklığının bozulmasına sebep oluyor. Oysa, Strateji Gfk’nın 40-56 beden kadınlar ile yaptığı “Büyük Beden Kadınların Yaşam Tarzı ve Alışveriş Alışkanlıkları” konulu araştırma çok ilginç sonuçlar içeriyor. Onlarında “sezonun modasını yansıtan, kendi bedenlerine göre tasarlanmış modelleri tercih ettiğini ortaya koyuyor.  
 
ABD’Lİ PAZARLAMACILAR YARATICI FİKİRLERİ VAROŞTAN YAKALIYOR  
 
Türkiye’de pazarlamacıların gözü hala A-B grubu diye adlandırılan, gelir piramidinin en tepesindeki tüketicilerde. Oysa, pazarlamanın kalesi sayılan ABD’de pazarlamacılar bu tabuyu çoktan yıktı…Kenar mahalleler, siyah insanlar çoktan takibe alındı bile.  
 
TERKLİK MODASININ MERKEZİ  
 
Marka danışmanı Fatoş Karahasan, “Pazarlama iletişimcileri Türkiye’de ‘alttaki gençler’i yakalamaya çalışmalı. Onları incelemeli ve bu gruba yönelik ürün geliştirmeli” diyor.  
 
Karahasan, son dönemdeki terlik furyasına dikkat çekiyor. Bir zamanlar kırsal kesimde giyilen ve kimi bazen alay edilen terlikler, şimdi kentleri istila etmiş durumda. Karahasan, “Uzun lafın kısası, bu reklamlarda Seda Sayan’ın veya Sibel Can’ın kullanılması hiçte tesadüf değil. Hedefi vurmaya yönelik bilinçli seçimler” diyor.  
 
FAKİRLERİN YARATICI GÜCÜ  
 
Gelelim ABD’deki kenar mahallelere…“No Logo” adlı best-seller kitabın yazarı Naomi Klein, “1980’lerde pazarlamacılar tarafından fark edilmek için nispeten zengin olmanız gerekiyordu. Artık sadece havalı olmanız yetiyor” diyor. Tasarımcı Christian Lacroix ise Vogue dergisine verdiği bir söyleşi de “Bunu söylemek çok kötü ama en heyecan verici kıyafetler en fakir insanlardan geliyor” şeklinde bir açıklama yapmıştı.  
 
Pazarlama uzmanlarına göre, Nike ve Tommy Hilfiger’in yakaladığı başarıda, Amerika’da yoksul mahallelerinde yaşayan gençleri, özellikle genç siyah erkekleri iyi takip etmelerinin rolü büyük. Bu kitle ünlü markaların “anlam” ve “kimlik” kaynağıdır.  
 
HILFIGER VAROŞLA YÜKSELDİ  
 
Tommy Hilfiger, işe Lacoste ve Ralph Lauren gibi beyaz kolejli sınıfa yönelik giyim tarzıyla başlamıştı. Ardından gettolarda yaşayan çocukların kayak, golf ve yatçılık gibi sporların giysilerini bir statü sembolü olarak gördüğünü fark etti. Bunun üzerine “rahat ve geniş yaşam” felsefesini benimseyen gettodaki hip-hop kültürüne göre tasarımlarını yeniden şekillendirdi. Daha bol tarzlar, daha koyu renkler, büyük ve göze batan logolar, daha çok kapüşon ve ip kullandı. Sonuçta 90’ların başında 50 milyon dolar civarında olan cirosu 90’ların sonunda 900 milyon dolara ulaştı.  
 
KADIN PATRONLAR EKONOMİDEN DAHA HIZLI BÜYÜYOR  
 
Amerika’da 5,5 milyon işyerinin sahibi kadın ve bu işyerlerinde 7 milyon kişiyi aşkın istihdam yaratıyorlar. Kadın patronların toplam cirosu ise 820 milyar doları buluyor. Bu rakamlara hisselerinin yüzde 50’si veya daha azı kadınlara ait olan şirketlerin dahil olmadığını hemen hatırlatalım.  
 
ABD’de Census Bureau tarafından yapılan araştırmalar kadın patronların şirketlerinin üstün performans sergilediğini ortaya koyuyor. Rakamlar kadın patronların şirketlerinin ciro, istihdam ve büyüme performansı olarak diğerlerini geride bıraktığını ortaya koyuyor. 1992-1997 arasında ABD’deki tüm şirketlerin hasılatları yüzde 24 oranında artarken kadın patronların şirketlerinin hasılatı yüzde 33 oranında artış göstermiş.  
 
TOPLUMUN NABZINI TUTMAK İSTEYEN PAZARLAMACI NE YAPMALI?  
 
Geçtiğimiz günlerde marka danışmanlığı yapan Fatoş Karahasan ile bir akşamüstü Nişantaşı’nda buluşup, sohbet ettik. Karahasan, Saatchi&Saatchi’den yetişmiş, bir dönem Pen Ajans D’arcy’de başkanlık yapmış deneyimli bir reklamcı. Pazarlama ve iletişim konularında sürekli okumalar ile kendini geliştiren, saptamalarına güvendiğim bir isim.  
 
20’Lİ YAŞLARDAKİ GENÇLERİ İZLEYİN  
 
Karahasan’a, “Bir pazarlamacı kısa yoldan toplumun nabzını tutmak istiyorsa ne yapmalı?” diye sordum. Hiç tereddütsüz, “20’li yaşlardaki gençleri izlesinler” tavsiyesinde bulundu.  
Bu saptama bence son derece yerinde. Çünkü, Türkiye’de nüfusun yüzde 40’ından fazlası 25 yaşın altında. Trendleri, 17-25 yaş arasındaki gençler belirliyor.    
 
YENİ ÜRÜNLERİ HIZLI BENİMSİYORLAR  
 
Türkiye’de yeni çıkan ürünleri ilk deneyenler (Early adaptors) arasında gençlerin ağırlığı hissediliyor. Karahasan, “Her ne kadar henüz anne-babalarının nesli kadar paraları olmasa da, onların tercihleri tüm gruplara referans oluyor” diyor.  
 
Onları yakından tanımak isteyen pazarlamacıların üniversite kantinlerini, Bağdat Caddesi’ni, Bakırköy ve Beşiktaş civarında gençlerin takıldığı kafeleri ziyaret etmesini öneriyoruz. Fatoş Karahasan, “Ben Bilgi Üniversitesi’nde ders verirken bir yandan da onları gözlemliyorum ve tanımaya çalışıyorum. Bu gözlemlerim bile parlak fikirler üretmekte yardımcı oluyor” dediğine göre bu yöntemi denemekte fayda var.  
 
ABD’de yaşanan şirket skandalları sonrasında üst düzey yöneticilerin elleri kelepçeli resimleri gazetelerin ön sayfalarına çıktı. Üniversiteler de bu konuda hemen harekete geçti. İş etiği konusu Amerika’daki üniversitelerde en gündemde olan konulardan biri haline geldi. MBA öğrencilerini hapishane ziyaretine götürüp, orada olmanın nasıl bir duygu olduğunu anlatmaya çalışan okullar bile var.  
 
Geleceğin yöneticileri olmaya aday olan üniversite öğrencilerinin iş etiğine nasıl baktıklarının saptanması ve bu doğrultuda ders planları, uygulamalar yapılması şart. Çünkü, günümüzde işletmelerin varlıklarını sürdürebilmesi “iş etiği” ilkelerini benimsemelerine bağlı.  
 
İŞ ETİĞİNİN YÜKSELİŞİ  
 
İşte bu nedenle Türk üniversite öğrencilerinin iş etiği anlayışını, diğer ülkelerde yapılan çalışmalarla kıyaslayan bir çalışmanın sonuçlarına dikkatinizi çekmek istiyorum. Araştırmayı, İTÜ İşletme Fakültesi İşletme Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Şebnem Burnaz ve Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. İlker Topçu ile Bilgi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Serap Ekin yapmışlar.  
 
ÜNİVERSİTELİLERİN YAKLAŞIMI  
 
Bu çalışmaya katılan 657 öğrencinin tamamı üniversite sınavında ilk yüzde 0,5’lik dilimin içinde. 296’sı endüstri mühendisliği, 361’i işletme bölümünde üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencisi. Yani geleceğin yöneticileri olmaya aday insanlar. Anket sonuçları Amerikan, Avusturyalı ve Tayvanlı öğrenciler üzerinde yapılan araştırmalar ile karşılaştırılmış.Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de kız öğrencilerin, erkeklere göre daha etik olduğu görülmüş.  
 
TÜRK İŞ DÜNYASINA GÜVENİYORLAR  
 
“Bir şirket çalışanı, yükselmesine yardımcı olacaksa, iş etiğine aykırı davranışlarda bulunur” ifadesine verilen yanıtlar çok ilginç… Diğer ülkelerdeki öğrenciler bu ifadeye katılırken, Türk öğrencilerin katılmadığı dikkati çekiyor. Bu durum, öğrencilerin Türk iş dünyasındaki çalışanların kariyerlerinde ilerlemek için etik dışı davranma gereksinimi duymadıklarına inandıklarını gösteriyor.    
 
EMİR DEMİRİ KESMEZ  
 
Çalışma ile ilgili en ilgi çekici bulgu ise, “Şirket çalışanının üstü iş etiğine aykırı bir davranışta bulunmasını isterse, çalışan seçim şansı olmaksızın bu isteğe uyar” ifadesine Türk öğrenciler diğer ülke öğrencilerine göre daha az katılması. Bir başka deyişle, gencecik üniversiteliler Türk kültüründe baskın olarak bulunan ast-üst ilişkisi ve üstüne itaat etme gibi kavramlardan henüz etkilenmemiş durumda.    
 
KİŞİ BAŞI MİLLİ GELİRDE KADIN İLE ERKEK ARASINDA FARK VAR!  
 
Dünya Bankası tarafından her yıl yayınlanan “İnsani Gelişmişlik Raporu”nun 2003 yılına ait verilerini incelerken kişi başı milli gelirlerin tüm ülkelerde kadın ve erkek için farklı olduğu tablo dikkatimi çekti. Tam 175 ülkenin verilerini içeren bu tabloyu sabırla bir Excel tablosuna aktardım ve analiz ettim.  
 
* Merak edenler için hemen söyleyelim; kadınların milli gelirlerinin erkeklere göre daha yüksek olduğu hiçbir ülke yok yeryüzünde. Onu bırakın eşit bir paylaşım bile söz konusu değil. Tüm ülkelerde kadınlarda kişi başına düşen milli gelir erkeklere göre daha düşük.  
 
* Bu fark kadınlar ile erkekler arasındaki eğitim, iş deneyimi, meslek farklılıklarından kaynaklanıyor. Kadınının üzerine mal-mülk verilmeyen ülkelerde, kadının horlandığı kültürlerde fark açılıyor.  
 
* Kadın ve erkek arasında gelir farkının en yüksek olduğu ülke Suudi Arabistan. Burada kadınların geliri erkeklerin sadece 5’te biri kadar. İkinci sırada ise Birleşik Arap Emirlikleri, üçüncü sırada ise Umman var. Hemen anlaşıldığı gibi bu ülkelerde gelir düzeyi yüksek ama insani gelişmişlik seviyeleri düşük.  
 
* Kadın –erkek arasındaki farkın en düşük olduğu ülke Kenya. Onu Kamboçya ve Gana izliyor. Bu ülkeler ise çok fakir olduğu için bir anlamda mecburi bir eşitlik oluşuyor.  
 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz