Potansiyel Büyük, Büyüme Hızlanacak

Lojistik, yeni dönemin yükselen sektörlerinden biri. 90’lu yıllardan bu yana gelişen sektör, 2000’li yılların başında müthiş bir ivme yakaladı. Yatırımlar arttı. Pazarlama aktiviteleri hız kazandı....

1.05.2005 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Lojistik, yeni dönemin yükselen sektörlerinden biri. 90’lu yıllardan bu yana gelişen sektör, 2000’li yılların başında müthiş bir ivme yakaladı. Yatırımlar arttı. Pazarlama aktiviteleri hız kazandı. Sektöre yeni oyuncular katıldı. Yabancılar, gerek iş ortaklıkları, gerek doğrudan yatırımla pazara ilgisini kanıtladı. Bugün 5 milyar doların üzerinde bir büyüklüğe ulaşan sektörün, yarattığı iş potansiyeli ise 40 milyar dolara yaklaşıyor. Bu da sektörün büyümeye devam edeceğini gösteriyor.

Georgetown Üniversitesi Lojistik Enstitüsü Direktörü, dünyaca ünlü lojistik gurusu Prof. Dr. Ricardo Ernst,

“Lojistik, bir şirketin kârlılığını etkileyen en önemli süreçlerden biridir. Bugün dünyada üretilen her 1 doların 25 senti lojistik yönetimi ve bilgisi için harcanıyor. Bu nedenle şirketler hem kendi yaşam süreçlerini garantiye alabilmek, hem de rekabet ortamlarını geliştirebilmek için, lojistik süreçlerini doğru planlamalı ve yönetmeliler” diye konuşuyor.

Prof. Ernst, bu nedenlerden dolayı şirketlere, iyi bildikleri konularda uzmanlaşıp, lojistik konusunda dış kaynak kullanmalarını öneriyor. Ona göre, lojistik konusunda dış kaynak kullanımı yalnızca maliyetleri düşürme amaçlı değil, aynı zamanda operasyonel etkinliği artırmak için de önemli. Öyle ki tüm dünyada kullanılan stratejik bir iş yapma biçimine dönüşmüş durumda. Bu sürecin gelecekte de hızlanarak devam edeceğini söyleyen Ernst, lojistik endüstrisinin de büyük bir çıkış yakalayacağına dikkat çekiyor.

Ricardo Ernst’in saptamaları Türkiye için de geçerli. Türkiye’de 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren gelişen lojistik pazarı, 2000’li yıllarda müthiş bir ivme yakaladı. Özellikle dünyada, klasik lojistik hizmetleri olarak da tanımlanan 3. parti lojistik hizmetlerine yatırımlar arttı. Pazarlama aktiviteleri hız kazandı, sektöre yeni oyuncular katıldı. Yabancı sermaye, gerek iş ortaklıkları gerek doğrudan yatırımla pazara ilgisini kanıtladı.

Dünya Bankası’nın verilerine göre, Türkiye, gayri safi milli hasılasının (GSMH) yüzde 13’ü oranında lojistik potansiyele sahip ülkeler arasına giriyor. Buna göre Türkiye’nin 2001 yılında 19 milyar dolar olan lojistik potansiyeli 2004 yılında 39 milyar dolara ulaşmış durumda. 2004 yılında bu potansiyelin yaklaşık yüzde 30’u yabancı kuruluşlar tarafından değerlendirildi. Buna göre Türkiye içinde kalan milli lojistik potansiyeli  2004 yılı için 29 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Bu rakamın tamamı lojistik şirketleri tarafından gerçekleştiriliyor.

Dış kaynak kullanımı az

Uluslararası araştırma şirketi Datamonitor’un tahminlerine göre, Avrupa Birliği’nde dış kaynak kullanımı ile alınan lojistik hizmetleri pazarının 2008 yılına kadar 175,5 Euro’ya ulaşması bekleniyor. Bu da bölgedeki toplam lojistik harcamalarının yüzde 45’i anlamına geliyor.

hed

Lojistik danışmanı Atilla Yıldıztekin, Türkiye’de dış kaynak kullanım oranının ise yüzde 15-20 oranında olduğunu söylüyor. Yıldıztekin, “Bu oran her yıl yüzde 1 artıyor” diye konuşuyor. Bu da Türkiye’de lojistik hizmetlerinde dış kaynak kullanım oranının istenilen düzeye ulaşmadığını gösteriyor. Zaten son dönemde gerek yerli gerek yabancı lojistik şirketlerini pazara çeken de bu oranın düşüklüğü oluyor. Herkes, gelecekte artması planlanan bu orandan pay almak için yatırım yapıyor.

Türkiye’de lojistiğin temel fonksiyonu olan yurtiçi taşımacılığın yüzde 94’ü karayolları ile yapılıyor. Kara taşımacılığındaki outsource oranı yüzde 50 düzeyinde. Bu taşımanın şehir içi dağıtım kanalında yüzde 30’lara düştüğünü söyleyen Atilla Yıldıztekin şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Taşıma toplam lojistik giderlerin sadece yüzde 39’unu oluşturuyor. İkinci büyük lojistik kalemi ise depolama. Lojistik giderlerin yüzde 26’sını depolama giderleri oluşturuyor. Depolama operasyonunda outsource (dış kaynak kullanımı) ise yüzde 20 gibi çok düşük bir orana sahip. Lojistik giderlerinde yine yüzde 24 gibi büyük rakam tutan envanter yönetimi ve stok maliyetleri, üretici firmalar tarafından yerine getiriliyor. Bu kalem neredeyse hiç outsource edilmiyor. Son kalem olan genel idare ve sipariş giderleri ise yine üreticiler tarafından karşılanıyor. Bunlar da yine lojistik şirketlerine outsource edilmiyor. Sonuçta, dış kaynak kullanımı sadece taşımada gerçekleşiyor ve gerçek lojistik anlamında dış kaynak kullanımı sağlanamıyor”.

Ciro 5 milyar doları geçti

Türkiye’de her ne kadar dış kaynak kullanımında ciddi bir artış olmasa da, lojistik şirketlerinin ciroları her geçen gün artıyor. Bunun sebebi de, GSMH’nın artmasıyla iş kapasitesinin büyümesi olarak gösteriliyor.

hedBu da sektörün, sunduğu iş potansiyelinin artması sayesinde büyüdüğü anlamına geliyor.

Türkiye’de adı lojistik olan ve bilgilerine ulaşılabilen şirketlerin toplam cirolarına bakıldığında, pazarın büyüklüğünün 2004 yılında 5,2 milyar dolara ulaştığı görülüyor. Bu rakam, 2001 yılında 2,1 milyar düzeyindeydi.

Son 5 yılda, cirosu 100 milyon dolar ve üzeri olan lojistik şirketlerinin büyümeleri yüzde 20-30 arasında gerçekleşmiş durumda. Büyüme oranı, cirosu 50 milyon dolar ile 100 milyon dolar arasındaki şirketlerde yüzde 15-25, cirosu 10 milyon dolar ile 50 milyon dolar arasındakilerde ise yüzde 10-20 arasında gerçekleşti. 10 Milyon doların altındaki şirketler ise bu süreçte ya hiç büyümediler ya da yüzde10’a kadar bir büyüme gösterdiler.

Atilla Yıldıztekin’e göre, büyük şirketler, geçmiş yıllarda aldıkları işleri kaybetmeden devam ederken, küçüklerin elindeki işleri de kendi portföylerine kattılar. Bu olgunun gelecek yıllarda da devam edeceğine dikkat çeken sektör yetkilileri, şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Büyük kuruluşlar yeni hizmet yelpazelerine girecekler. Demiryolu iç sularda deniz taşımacılığı, kargo kombinasyonları ve Anadolu’ya açılacaklar. Komşu ülkelerde faaliyete başlama yoluyla cirolarını büyütecekler. Böylece mevcut işlerinin hacmi artarken, küçüklerin elindeki büyük ve orta ölçekli işleri de alacaklar. Orta büyüklükteki şirketler zorlanacağı ve kara taşıma kanununun da etkisiyle küçüklerin piyasadan silip taşeron haline getirileceği bir döneme giriyoruz”.

Sektörün cazibesi sürüyor

hedLojistik sektörü son 3 yıldır yabancıların büyük ilgisini çekiyor. Gerek iş ortaklıkları gerekse doğrudan yatırımla lojistik pazarına ciddi bir yabancı girişi var. Sektör yetkilileri, bu sürecin önümüzdeki dönem de devam edeceğini, yurtiçinde şirket birleşmelerinin arkasının geleceğini söylüyor.

Öyle ki bugün çok sayıda yabancı oyuncu pazara girmek için hazırlanıyor. Türkiye’de lojistik pazarı ile ilgili bilgi topluyorlar. Diğer yandan önümüzdeki dönem mevcut oyuncular arasında da birleşmeler olması bekleniyor. İç birleşmelerin ölçek büyüklüğü ve maliyet avantajı getireceğini söyleyen Atilla Yıldıztekin, şu değerlendirmeyi yapıyor:

“2006 yılında Türkiye’ye yeni markaların gelmesini ve şirket satın almalarını bekliyoruz. Kara taşıma yönetmeliğinin olumlu etkisi ile de küçüklerde birleşme söz konusu olabilir. Pazarda kalamayacak olanların da başka şirketlerle birlikte çalışma teklifini kabul edecekleri ve filoların büyüyüp maliyetlerin düşeceği tahmin ediyorum”.

Lojistik Derneği (LODER) Başkanı Mehmet Tanyaş ise büyümedeki artışla birlikte yeni oyuncu sayısının da artacağını belirtiyor:

“Önümüzdeki dönem yabancı şirketler pazara daha fazla ilgi gösterecek. Satın alma ve evlilikler devam edecek. Ancak, bu noktada yabancı şirketin önce Türkiye’yi tanımak isteyeceğini, bu nedenle de ortaklıklar yolunu deneyeceğini tahmin ediyoruz.  Yerli şirketlerin de güçlü kalabilmeleri, ipleri elden bırakmamaları gerektir. Bunun için de bilgi, beceri ve deneyim açısından gelişme sağlanmalı. Uzun vadede esas olan kendi kimliğinle ve markanla ayakta kalabilmek önemli diye düşünüyorum”.

Pazarın talepleri artıyor

hedDünyada lojistik sektörü küreselleşmeye doğru gidiyor. Pazardaki birkaç büyük şirket, satın almaları ile büyüyor, hatta devlet destekli küresel lojistik firmaları oluşuyor. Finans kuruluşları ise lojistiğe yatırım yaparak, birleşme ve satın almalara katkıda bulunuyor. Amerikan şirketleri, Avrupa ve Çin’de yatırım yaparken, Avrupalı şirketler ABD’li şirketlerle işbirliklerine gidiyor.

Dünya lojistik pazarının büyüklüğü, 2003 yılında 3.6 trilyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Bu rakamın 1.1 trilyon doları Kuzey Amerika’dan gelirken, 950 milyar dolarını Avrupa Birliği ülkeleri paylaştı. Lojistiğin potansiyeli son 5 yıldır, her yıl dünya GSMH hasıla artışına göre yüzde 5 oranında artarken, lojistik pazarı yüzde 20 oranında büyüme gösterdi. Bu büyümede küreselleşme, dış kaynak kullanım oranının artması, ölçeklerin büyümesi etkili oldu.

Dünyada lojistik sektörü her alanda iş yapabilecek bir potansiyele ulaşmış durumda. Ölçek büyüklüğü ve sürecin karmaşık olması nedeniyle öncelikle otomotiv, elektronik, beyaz eşya, hızlı tüketim, gıda, tekstil ve  ilaç sektörlerinde dış kaynak kullanım oranının, diğer sektörlerden daha fazla olduğu görülüyor.

hedYurtiçi Tibette Britten Genel Müdürü Dilek Ogan, gelecekte de bu sektörlerdeki büyümenin devam edeceğini belirtiyor. Ogan, “Proje lojistiği, hammadde, yarı mamul, soğuk gıda, tehlikeli madde, askeri malzeme, mobilya,  taze meyve, canlı hayvan lojistiği gibi alanlar önem kazanacak” diye konuşuyor.

Türkiye’de ise lojistik beyaz eşya, hızlı tüketim maddeleri ve ilaçla başladı. Arkasından otomotiv, elektronik, tekstil ve petrol ürünleri  tarafından talep geldi. Önümüzdeki dönem hızlı tüketim malzemeleri, soğuk zincir, gıda, çiçek ve taze gıda alanlarından da taleplerin artacağı söyleniyor. Zincir mağazalarının Anadolu’ya yayılmasıyla hızlı tüketim, hırdavat, tekstil gibi iş kollarından gelen taleplerde de büyüme bekleniyor.

TÜRK LOJİSTİK PAZARI 8 MİLYAR DOLAR

KATMA DEĞERLİ SEKTÖR Son yıllarda ülkemizde lojistik kavram ve uygulamaları hızla gelişiyor. Bilindiği gibi, lojistik, taşımacılıktan-depoculuktan daha fazla katma değer yaratan bir sektör. Üretici şirketler lojistik maliyetlerin önemini görmüş durumda. Ulusal ve uluslararası pazarda rekabet edebilmek için bu maliyetlerin ürün fiyatı içindeki payını azaltmaya çalışıyorlar.

KAPSAMI ÇOK GENİŞ Lojistik, sevkiyat noktası ile teslim noktası arasındaki malzeme, bilgi ve hizmetlerin iki yönlü akışı şeklinde tanımlanabilir. Bu kavram çerçevesinde nakliye, kalite kontrol, gözetim işleri, gümrük işlemleri, sigortalama işlemleri, depolama, dağıtım gibi pek çok hizmeti barındırıyor. Dolayısıyla, sadece uluslararası veya ulusal bazda nakliye yapan şirketleri lojistik sektörü içinde görmemek gerekiyor. Benzer şekilde, soğuk hava depoları gibi sadece depolama hizmeti veren şirketleri de lojistik sektörü içinde değerlendirmek doğru değil.

TİCARET İÇİN ÖNEMLİ Lojistik, üretim ve tüketim noktaları arasında oluştuğu için, lojistik sektörü tüketici taleplerine çok bağımlı bir sektör. Ürünlere taleple birlikte, o ürünlere yönelik üretim ve/veya dış ticaret de artıyor. Üretim ve dış ticaret arttıkça da, tedarik ve dağıtım gereksinmelerinden dolayı lojistik hizmetlere olan talep artıyor. Sonuçta etkin ve verimli lojistik yatırımlar için, talebin ve buna bağlı üretim ve dış ticaretin ne yönde gelişeceğini bilmek önem kazanıyor.

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ Türkiye lojistik pazarının büyüklüğüne yönelik kapsamlı bir çalışma yok. Ancak, ülke GSMH’sının yüzde13’üne ulaştığı söylenebilir. Üretilen ürünün satış fiyatlarının yaklaşık yüzde 8 ile 18’ini, lojistik giderlerinin oluşturduğunu da düşünürsek, Türkiye’de 30 - 35 milyar dolarlık bir lojistik pazar potansiyeli var. Bu potansiyelin yüzde 75’i halen üretim ve satış şirketlerinin kendi iç bünyelerindeki birimler tarafından karşılanıyor. Sadece yüzde 25’inde dış kaynak kullanımı yoluna gidiliyor. Dolayısıyla Türk lojistik pazarının şu anki değeri yaklaşık 8 milyar dolar.

KAÇINILMAZ GELİŞME Üretim ve satış şirketlerinin kendi öz işlerine odaklanması ve lojistik işini lojistikte uzman olan kuruluşlara bırakması kaçınılmaz bir gelişme olarak görülmeli. Bu gelişmenin hızı, lojistik şirketlerinin müşterilerine güven sağlamaları ve yetkinliklerini artırmalarına bağlı olacak. Hız artıkça lojistik sektöründeki oyuncu sayısı da artacak. Yabancılar pazara daha fazla ilgi gösterecek. Önümüzdeki dönemlerde de satın alma ve evlilikler devam edecek.

GLOBAL REKABET İÇİN NELER GEREKİYOR?

ÖLÇEKLERİMİZ KÜÇÜK Yurtdışındaki örneklerle karşılaştırdığımız zaman, Türkiye’deki şirketlerin bazı önemli eksikleri var. Örneğin, ölçeklerimiz çok küçük. Kapasitelerimizin araç sayısı, depolama alanı, çalışma hinterlandı olarak genişlemesi gerekiyor. Bu genişlemeye müşteri potansiyelimizin artırılması da eklenmeli. Ancak bu şekilde stratejik iş birlikleri kurulabilir. Ortaklık veya satın almalar gerçekleştirilebilir.

KURUMSALLAŞMA ÖNEMLİ Diğer yandan şirketlerimizde kurusallaşma, profesyonel eleman çalıştırılması, danışman kullanımı gibi unsurlar eksik. Yönetim bilgisi, süreç analizi, projelendirme gibi kavramların çalışma sistemine eklenmesi gerekiyor. Eğitim seviyemiz de düşük. Lojistiği sadece taşıma olarak görmemek lazım. Bir süreç yönetimi olduğunu kavrayıp, bu süreç içindeki hareketin projelendirilmesini ve kontrolünü yapacak eğitimli eleman sağlamak gerekiyor. Bunun için de üniversitelerde verilen eğitimin endüstri- üniversite iş birliği ile destelenmesi şart.

BT ALTYAPISI GELİŞMELİ Bilgi teknolojileri altyapılarımız da oldukça zayıf. ERP (kurumsal kaynak planlama) veya SCM (tedarik zinciri yönetimi)  programları kullanımı yok denecek kadar az. Temel operasyon programları olan depo yönetimi, nakliye yönetimi, barkod sistemi bile henüz bir çok firma tarafından kullanılmıyor. Şirketler her operasyon için ayrı yazılım almak yerine sürecin tamamını entegre edebilecekleri yazılımlara yönelmeliler.

BALKANLARA YATIRIM Devletin de yeni lojistik yatırımlarını teşvik etmek yerine mevcut yatırımlarda ölçek büyümesi yaratacak iş birliklerine teşvik vermesi önemli. Bu pazardaki pasta payını küçültmeyecek ve şirketlerin büyümesini sağlayacaktır. Ayrıca maliyeti de azaltır. Diğer yandan Balkan ülkelerine ve CIS ülkelerine yapılacak yatırımlar teşvik edilmeli. Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında bir geçiş yeri, kavşak olduğunu göz önüne almak gerekiyor. Global rekabete girebilmek için bu eksiklerin tamamlanması önem kazanıyor.

HANDE D. SÜZER
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz