Celal Sönmez, Bursa’nın önde gelen gruplarından Sönmez Holding’in başkanı… Geçtiğimiz aylarda “Tekstilden çıkacağız” açıklamasıyla dikkati çekti. Şimdi biraz daha temkinli konuşuyor ve “Her şeye ra...
Celal Sönmez, Bursa’nın önde gelen gruplarından Sönmez Holding’in başkanı… Geçtiğimiz aylarda “Tekstilden çıkacağız” açıklamasıyla dikkati çekti. Şimdi biraz daha temkinli konuşuyor ve “Her şeye rağmen bu sektörden kopmamız mümkün değil” diyor. Ancak, enerji ve turizm sektörü ağırlıklı büyümeye devam edeceklerini söylüyor. Turizmde Bodrum’u, İstanbul ve Antalya’nın izleyeceğin dikkat çekiyor. Enerjide ise Uşak’da bir yatırım olacağını belirtiyor ve Bursa dışına taşmanın ip uçlarını veriyor. “Rahmetli babamdan kalan bir vizyonumuz vardı. İşi dağıtma, Bursa’nın dışına çıkma… Şimdi yeni yatırımlarla çıkmaya başladık” diye konuşuyor.
Türkiye’nin bazı işadamları, illeriyle özdeşleşmiş durumdadır. Sönmez Ailesi de bunların başında gelir. Bursa’da tekstil başta olmak üzere çok sayıda yatırımı bulunan grubun başında şimdi ikinci kuşaktan Celal Sönmez bulunuyor. Bursa Sanayi ve Ticaret Odası Başkanlığını da yürüten Celal Sönmez, geçtiğimiz aylarda yaptığı bir açıklama ile tüm dikkatleri üzerine çekti. Sönmez’in sürpriz açıklamasının özünde, “Tekstil artık çok karlı değil, grup olarak bu sektörden çıkabiliriz” değerlendirmesi yatıyordu. Sönmez, ardından da devam ediyordu: “Tekstildeki sorunlara çözümde devletin de katkısı yok. Yeni dönemde grup olarak enerji ve turizm sektörlerine odaklanmayı planlıyoruz”.
Sönmez’in bu açıklamasına şaşırmamak elde değil. Çünkü, Sönmez Holding’in yıllık 300 milyon dolarlık cirosunun yüzde 70’ini tekstilden sağlanıyor.
Bu görüşmeden sonra ilk konuşmasını Capital’e yapan Sönmez, holdingin iki halka açık şirketi olduğundan dolayı, SPK’dan uyarı aldığı için, bu konuda net ifadeler kullanmaktan kaçındı. Sönmez, “Tekstilde kar marjları düşüyor. Artık bu koşullarla başa çıkmak da giderek zorlaşıyor” değerlendirmesini yapmakla yetindi.
Ardından da açıklamasına rağmen, tekstilden tamamen kopmasının olanaksız olduğuna da dikkat çekti. Önümüzdeki dönemde enerji ve turizme ağırlık vereceklerini kaydeden Sönmez, “Önümüzdeki 5-6 yıl içinde bu sektörlerin gelirler içindeki payı yüzde 50’leri bulacak. Ancak, her şeye rağmen tekstilden tamamen kopmamız mümkün değil. Bizim mayamız bu. Sektör bizi içinden atmadığı sürece zor koparız” diyor.
Bodrum’da bir otel açan, Uludağ’da satın aldığı oteli de kış sezonuna hazırlayan Sönmez, “Önümüzdeki 2 yıl içinde 3 otel daha açmayı planlıyoruz” diye konuşuyor.
Enerjide ise şu anda elektrik satışı yapan bir pazarlama şirketi, bir de yüzde 20 ortağı olduğu bir santralle faaliyette olan holding, Uşak’ta üretim santralı kurma hazırlığında.
Enerji ve turizm ağırlıklı bu yeni planların ayrıntılarını Celal Sönmez’den dinledik:
Tekstilden neden çıkma kararı aldınız?
Bizim 2 halka açık şirketimiz var. Bu konuda çok fazla konuşmak istemiyorum. Başkaları da tekstilden çıkacaklarına dair demeçler vermeye başladılar. Geçenlerde bir başka sanayici de bu kâr marjlarıyla ve kur politikasıyla üretim yapmanın imkansız olduğunu söyledi.
Aslında benim demecim bir vizyon belirleme açıklamasıydı. Türkiye’de tekstilin içinde bulunduğu sıkıntılara dikkat çekmek amacıyla yapmıştım. Buna benzer açıklamalar da sürekli yapılıyor.
Fakat maalesef sektörde pek büyük bir ilerleme kaydedilmiyor. Buna tam olarak sektörden çıkma değil de, başka alanlara odaklanma olarak baksak daha doğru olur.
Tekstil sizin ana işiniz. Grubun cirosunun ne kadarını tekstil faaliyetleri oluşturuyor?
Geçen yıl 300 milyon dolarlık ciro yaptık. Bunun yüzde 70’ini tekstil oluşturuyor. Bu sektörde 3 ana üretim şirketimiz var. Sönmez Pamuklu pamuk ipliği, Sönmez Filament polyester iplik, Sönmez ASF ise kumaş üretiyor.
Tekstile son 5 yılda yeni yatırım yapmış mıydınız?
En son 1998’de modernizasyon ve kapasite artırımı yatırımı yapmıştık. Son 5 yıldır kâr marjının gitgide azalması ve düşük ücretli işgücüne dayalı ürünlerin bizden çok daha düşük ücretli çalışanların olduğu ülkelerin pazara girmesi nedeniyle rekabet şansımızı kaybettik. Enerji fiyatları ve vergilerin yüksekliğiyle başa çıkamadık. Markalaşma diyorlar. Ben de biliyorum markalaşmayı. Bazı ürünlerde markalaşabilirsiniz. Doğrudan tüketiciye hitap eden ürünlerde şansınız var. Ama ara mal üretenin nasıl markalaşacağını birisi bana söylesin. Ayakkabı üretiyorsanız, bunda marka yakalayabilirsiniz. Ama ayakkabının içindeki astarı, köselesini yapıyorsanız markalaşma şansınız yok.
Yurtdışında üretim yapmayı düşündünüz mü?
O bir beceri. Şu anda kendi içimizde verimliliği artırmaya yönelik çalışmalarımız sürüyor. Burada inanılmaz derecede başarı elde ettik. Fert başına düşen kilogram ya da metre ölçüsünde 2000 yılının 2 misli üstündeyiz. Çalışan sayımız azaldı, ürettiğimiz miktar arttı. Ama ne yaparsanız yapın yetmiyor. 1’e 10 seviyesinde farklılık var. Bizde yaklaşık 1000 doları bulan ücretler, Çin’de 70-100 dolara kadar iniyor.
Hazır giyime ya da ev tekstiline girme girişiminiz oldu mu?
Bunu hiç düşünmedik. Bizim işimiz, daha çok onların hammaddesini, yani iplik, elyaf, kumaş üretmekti. Tekstil dendiğinde tek bir kelime ama o kadar geniş bir yelpaze ki… Hammaddeden ipliğe, iplikten dokuma ve örgüye, boya baskıdan konfeksiyona… Ama benim işim kötüyken konfeksiyoncunun işi çok iyi olabilir. Katma değeri yüksek mallar yapabilen ya da markalaşabilenin şansı yine var.
Bildiğim kadarıyla Chanel’in cirosu Türkiye’nin tekstil ihracatından büyük. Marka yapabilen iki ülke var: İtalya ve Fransa. O malını 1000 dolara satarken Türk malı 150-200 dolar oluyor. Bunu aşabilen firmalar olacaksa olacak.
Göğsümüzü kabartan jean markalarını görüyoruz. Ama Türkiye’de çok iyi bildiğimiz birçok marka yurtdışında tanınmıyor. Halbuki bizim de çok iyi markalarımızın ürünlerini Gucci ile yan yana koysanız kalite olarak aynıdır. Ancak, dünyada tanınmak için çok büyük tanıtım bütçeleri gerekiyor. Ama bazen tutmuyor da. Yaptığınız tanıtım yatırımı geri dönmeyebiliyor.
Tekstil konfeksiyonda çok fazla firma var. Büyük çoğunluğu da kayıt dışı… Bir elenme olur mu?
Türkiye’nin tekstil üretim kapasitesi, kendi tüketiminin herhalde 10 misli üzerindedir. Belki de 20… Zaten bu sayede ihracat yapabiliyorsunuz. Toplam kapasite kullanımı da bence yüzde 65-70 civarındadır.
Kayıtdışılık, Türkiye’nin en büyük problemlerinden bir tanesi. Merdiven altı üreticilerle başa çıkamıyorsunuz. Sigortalı, sendikalı, her türlü hakkı ödenen işçiler çalıştırırken öbür tarafta yüz binlerce tekstil işçisi benzer işleri çok daha düşük maliyetlerle yapıyor. Kayıtdışılığın önlenmesi için en büyük destek bizden gelir. İstedikleri kadar vergi yükseltsinler, oradaki ödemiyor ki. Sektörü zorlayan bir faktör de o.
Enerji ve turizme yöneleceğinizi açıkladınız. Bu sektörlerde şu anda neler yapıyorsunuz?
Turizm ve enerjide 2 yıldır faaliyet gösteriyoruz. Holdingde inşaat, bayiliği içeren gıda, perakende, soğuk hava depoculuğu, lojistik, medya işlerimiz var. İnşaat ilgimi çekiyor. Yıllardır fabrikalarımızı, alışveriş merkezini ve otelleri kendi ekiplerimiz inşa etti. Uzak mesafe görüşmeleri için lisans aldığımız telekomünikasyon işinden vazgeçtik. Biltek adlı bir şirket kurduk. Ancak, devletle iş yapmanın zor olduğunu bir daha anladık. Bu işe soyunan birçok şirket çekildi. Tabi her olumsuzluğu dışımızda aramamak lazım. Bu iş bizim bünyemize de uygun değilmiş.
Ama turizm 2 yıl önce girdiğimiz bir iş. Baia isimli ilk otelimizi Bodrum’da açtık. İnşaat ve işletmesi bize ait. İkinci otelimizi de Uludağ’da inşaatı süren bir oteli devralarak açıyoruz. Bu yıl bitirerek kış sezonunda açacağız.
Üçüncü oteli de Antalya’da düşünüyoruz. Bursa ve İstanbul’da da iki otel açacağız. Böylece Baia isimli bir zincir oluşacak.
Deniz turizmi için Bodrum, kış turizmi için Uludağ, kaplıca turizmi için Bursa’yı düşünüyoruz. Bursa’da yerimiz hazır. 2006’da temelini atarız. Bursa’dan sonra İstanbul’u 2007-2008’de düşünüyoruz. Antalya henüz düşünce aşamasında. Yeni kurmaktansa satın alma da olabilir.
Turizmin 6-7 yıl içinde faaliyetlerimizin içindeki payı yüzde 20’leri bulur.
Enerji alanındaki yatırımlarınız neler?
Sönmez Enerji adıyla 2 yıl önce bir elektrik pazarlama şirketi kurduk. Türkiye’de 3 yıl önce enerji pazarı özelleşti. Alım satımı serbestleşti. Toptancı elektrik pazarlama şirketleri kurulmasına izin verildi. 1,5 yıl kadar bizi beklettiler. Enerji santrallerinin fazla kapasitelerini alıp serbest tüketici dediğimiz 7 milyon 800 kwh’in üzerinde yıllık tüketimi olan firmalara doğrudan satabiliyoruz. 1,5 yıldır bu işi yapıyoruz.
17 civarında santralden elektrik alıyoruz. 25 civarında da müşterimiz var. Burada bize çok küçük bir kâr kalıyor. Ama sektörü öğreniyoruz.
Türkiye şu anda AB’ye uyum sürecinde. Şu anda elektrik ve doğalgazda Avrupa’ya bağlanmaya çalışılıyor. Sanırım birkaç ay içinde Türkiye’nin Yunanistan bağlantısı bitecek. O zaman enerji ithalatı da serbest hale gelecek. Bu şirketimizin cirolarının çok daha artacağını düşünüyorum. 2004 yılı sonunda enerjideki ciromuz 27 trilyon TL’ye yaklaştı.
Bursa doğalgaz dağıtım ihalesine de girmiştik. İhaleyi Çalık Grubu aldı. Enerjinin bir başka yönü daha var bizde. Geçen yıl Sönmez Elektrik Üretim AŞ (SEÜAŞ) adlı bir şirket kurduk. Bu, elektrik üretme amaçlı bir kuruluş. İlk santralimizi Uşak’a kuruyoruz. Doğalgaz çevrim santrali. Bu arada yüzde 20 oranında hisseyle ortak olduğumuz Entek isminde Koç Grubu ile yaptığımız 330 MW gücüne ulaşmış bir santral var. Amacımız, termik ya da hidroelektrik santral işine girmek. Bu özelleştirmeden satın alma şeklinde de olabilir. Çünkü, ileride doğalgaz daha pahalı hale gelecek. Doğalgazın avantajı yatırımın ucuz olması. Ama kömür santrali için bir yatak bulmak gerekiyor. Şu anda öğrenme aşamasındayız.
Sönmez Holding’i önümüzdeki 10 yıl içinde nerede göreceğiz? Bursalı bir şirket olmanın ötesine geçme planlarınız var mı?
Rahmetli babamdan kalan bir vizyonumuz vardı. İşi dağıtma, Bursa’nın dışına çıkma gibi bir yaklaşım… Buna ben tam katılmadım. İşin aslı Bodrum ilk Bursa dışı yatırımımız. Uşak’taki santralle birlikte Bursa dışına son 1-2 yıldır taşmış olduk. Tekstilin dışına çıktığınız zaman sektörlerin özelliğine göre dışa açılmak zorundasınız. Turizm, enerji böyle sektörler.
KONFEKSİYONDA BAŞARILI YAKALANABİLİR
ÜÇ FAKTÖRE DİKKAT Tekstilde üç önemli faktör var. Hammadde, işçilik, enerji. Hammadde her yerde aynı. Mesela pamuk ya da polyester ipliği hammaddesi ABD’de de, Çin’de de aynı. Uluslararası bir borsası var.
İŞÇİLİK ÇOK PAHALI Ancak, İşçilik ve enerjide bizim rakiplerimizin seviyesine gelmemiz lazım. Ben Türkiye’de bir tekstil işçisinin asgari ücretinin 50-70 dolar olmasını isteyemem. Gülerler bana. Demokratikleşme, ILO standartları, AB’ye girme süreci, sendikalaşma… Bütün bunlar demokratik haklar için. Ama bu sizin rekabet gücünüzü öldürüyor. Bunu da bilin.
2 DOLARLIK TİŞÖRT! Çok daha pahalı, katma değeri yüksek ürünler yapmanız lazım. 2 dolarlık tişörtle başa çıkamayacaksınız. Tişört, şort yerine gömlek, ceket, takım elbise yapıyor olmanız lazım.
PAMUKTAN KONFEKSİYONA Türkiye önceden pamuk satardı. Daha sonra “neden iplik satmayalım?” dendi. Ardından da Türkiye uzun yıllar çiğ, yani dokuma tezgahından çıkan, üzerinde işlem yapılmamış kumaş sattı. Ondan sonra bunu boyamaya, terbiye etmeye yönelik yatırımlar yapıldı. Bu satılmaya başlandı.
FASONDAN KURTULMALI Şimdi konfeksiyona büyük yatırımlar yapılıyor. Büyük uluslararası zincirlerin fasoncuları olmaya başladı. Bu bir aşamaydı. Onların istediği kalitede dikiş yapabilmek önem kazandı. Kaliteyi onlara iş yaparak öğrendi. Daha sonra yaratıcı potansiyeli de yakalarsa ve markalaşmaya yönelik yatırımlar yapmaya cesaret edebilirse başarılı olur. Örneğin, kreasyon yaratıp dünyaya pazarlama riskini alacak bazı firmalar. Türkiye’nin dünya çapında herhangi bir markası yok. Bunu yapmak gerek.
İŞLERİN BÜYÜMESİ ÇOCUKLARIMA BAĞLI
Önümüzdeki döneme ilişkin planlarınız neler? Enerji ve turizm birincil işleriniz mi olacak?
Tekstilden tamamen kopmamız mümkün değil. Bu, bizim mayamız. Sektör bizi içinden atmadığı sürece zor koparız. Benim çocuklarım makinelerin arasında büyüdü. Şimdi üçü de burada çalışıyor. En büyüğü 28 yaşına geldi. Üçü de yurtdışında işletme okudu. Halen tekstilin göbeğinde çalışıyorlar. Tekstilden kopmak mümkün değil ama beraberinde başka işler yapmamız lazım.
İnşaat son 1 yılın gözde sektörü. Hizmet sektörü önemli. Gelecek 5-6 yıl içinde turizm ve enerji gelirleri, toplam gelirlerimizin yüzde 50’sini bulur. Böyle olması da lazım. İnşaat benim sevdiğim bir konu. İnşaat işinin büyümesi, benden çok çocuklara bağlı. Artık 52 yaşına geldim. Enerjim var da ben onlara bu konuda hedef çizemem. Onlar isterse büyür.
BURSA’NIN TURİZM POTANSİYELİ BÜYÜK
BURSA’NIN GÜCÜ Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti olma özelliğini elinde bulunduran Bursa, ülke ekonomisine sağladığı katma değer açısından İstanbul, Kocaeli ve İzmir'den sonra 4’üncü sırada yer alıyor. İmalat sanayinde, 15 milyar dolarlık rakamla Türkiye GSMH’nın yüzde 7-8' ini tek başına sağlıyor.
TÜRKİYE’NİN DETROIT’İ Türkiye’nin ihracata yönelik konfeksiyon üretiminin yüzde 60’ı, otomotiv ihracatının yüzde 80’i Bursa’dan yapılıyor. Otomotiv, Türkiye çapında öyle bir gelişim gösterdi ki tekstil şehri Bursa’yı otomotiv şehri haline getirdi. Türkiye’nin Detroit’i oldu. Burada 3 marka üretiliyor. 3 büyük marka ve onların yan sanayi burada gelişirken Sakarya’da da İstanbul’da da kurulsa onlara malzeme üreten yan sanayi burada. Dünyaya da ihracat yapıyorlar.
GIDA HIZLI GELİŞİYOR Otomotivin dışında gıda sanayii gelişiyor. Penguen ve Kerevitaş gibi ürünü alıp işleyen firmalar var. Bursa aynı zamanda bir tarım şehri. Hiç de göz ardı edilemeyecek bir sektör. Sıralama yaparsak otomotiv, tekstil, tarımın ardından inşaat gelir.
TURİZM POTANSİYELİ Bursa çok göç alan bir şehir. Türkiye’nin güzel bir yerinde. Ekonominin gelişeceği bir yerde. Her yıl büyüyor. Aynı zamanda bir üniversite şehri de oldu. 45 bin üniversite talebesi var.
Bursa tarihi, kültürü ve kaplıcalarıyla aynı zamanda bir turizm şehri. Türkiye’de turizm öyle bir gelişti ki sadece deniz kıyılarında güneş, kum, deniz düşünülüyor. Eğer bir gün turizmin çeşitlenmesi hayata geçecek olursa, bu anlamda Bursa’nın şansı çok büyük. Osmanlı’nın kurulduğu şehir olması, ilk Hristiyan konsülünün toplanması ve kaplıcalar gibi özellikleriyle bunları pazarlayan bir zihniyet buluştuğunda Bursa’nın turizmdeki payı daha da artacak. Sanayi pastasının çok büyük bir payını alıyor ama turizm pastasındaki payı yok denecek kadar az.
ULUDAĞ’I YAZ TURİZMİNE AÇACAĞIZ
Uludağ da 12 ayın sadece 2,5-3 ayı aktif. 9 ay boş. Şimdi Uludağ’ın yaz turizmine de açılması için çalışmalar yapıyoruz. Bu sezonda Avusturya’da, İtalya’da dağlar dolu. Ama bizde o zihniyet yok. Eskiden Bursa’da çok daha fazla dağa çıkılırdı. Deniz öyle bir bastırdı ki, o kültür geride kaldı.
Şimdi Uludağ Yatırımcılar Birliği’nin de başkanlığını yürütüyorum. Yazın Uludağ’ı turizme açma çalışması içindeyiz. Büyükşehir Belediyesi teleferik yapıyor. Oteller bölgesine kadar çıkacak. Yaz turizmi için 6 futbol sahası, 3 tenis sahası, kondisyon sahası, yürüyüş alanları olan 500 hektarlık arazi, turizm alanı ilan edildi.
Önümüzdeki 2-3 yıl içinde bu tesisleri kuracak olursak, futbol turizmini de çekeceğiz. Örneğin sezon arası olan Şubat döneminde futbolcular Antalya’nın ikliminin kuzeye göre daha ılık olmasından dolayı antrenmanlarını burada yapıyor. Bize de yazın müşteri gerekiyor. Haziran-temmuz Uludağ’ın en ölü sezonu.
O tarihlerde ise futbol sezon açılışları olduğu için yine kamplar yapılıyor. Bu kez bizim takımlarımız Avrupa’ya gidiyor. Uludağ neden böyle bir yer olmasın. Turizmi de bu yönde çeşitleme ve Bursa’nın buradan alacağı payı büyütme çabası içindeyiz.
YASEMİN BALABAN
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?