Alışılmadık fikirler ve iyi bir fonlama

Araştırma ve geliştirmeye yapılan yüksek harcamalardan her zaman inovasyonda beceriklilik anlamı çıkarılmamalıdır.

1.03.2016 12:15:040
Paylaş Tweet Paylaş
Alışılmadık fikirler ve iyi bir fonlama
Berkeley’deki California Üniversitesi’nden Profesör Henry Chesbrough, bundan 20 yıl önce şirketlerin giderek artan rekabet baskılarına ve sürekli kısalan ürün yaşam döngülerine karşı koyabilmek için kullandıkları süreci tanımlamak amacıyla “açık inovasyon” kavramını icat etmişti. Chesbrough’un kendisi de bir inovasyoncuydu ve onun bu “icadı” günümüzde şirketler için önemli bir yönetim stratejisi oluşturdu. Açık inovasyon, müşteri dostu ürün ve hizmetlerin artık sadece araştırma ve geliştirme departmanlarında yaratılmadığı varsayımına dayanıyor. Aksine, çeşitli kurumsal birimler bugün müşteriler, tedarikçiler, bilimsel organizasyonlar ve hatta rakiplerle bile işbirliklerine gitmek zorunda. Yani şirketler artık inovasyon geliştirmek için sadece içerideki kapasitelerinden yararlanmakla kalmıyor aynı zamanda dışarıdaki uzmanlıkları da kendilerine entegre ediyor. Bu kavramın neleri vadettiği bir teftiş ve danışmanlık firması olan Pricewaterhouse Coopers (PwC) tarafından yapılmış uluslararası bir inovasyon araştırmasında gözler önüne seriliyor. Bu araştırmaya göre, başarılı şirketlerin net bir şekilde tanımlanmış bir inovasyon stratejisi var ve inovasyonlarla diğer iyi oluşturulmuş kurumsal süreçleri ele aldıkları gibi ilgileniyorlar. Bu gibi şirketler bilhassa da radikal ve çığır açan inovasyonlarda üzerlerine düşeni yapmak için çırpınır, geniş bir çeşitlilikte inovasyoncu iş modellerinden faydalanırlar ve giderek artan seviyede ortaklarıyla yardımlaşırlar. Onlar genelde diğer şirketlere kıyasla çok daha hızlı büyür ve satışlarını çok daha fazla artırırlar. En inovasyoncu şirketler önümüzdeki yıllarda ortalama şirketlerden en az iki kat fazla ve inovasyona geç başlamış olanlardan da üç kat hızlı büyümek istiyor. İnovasyon ve büyüme stratejileri bakımından Alman şirketlerinin kendilerine güveni tamdır. Ancak onlar başlıca ürünlere odaklanırlar. PwC’ye göre, açık inovasyon bazında bu odaklanma gereğinden fazla güçlü ki bu durum onların uluslararası rekabete ayak uydurmayı beceremeyebilecekleri anlamına gelebilir.
Dünyanın en inovasyoncu şirketi
Almanya’da inovasyonları yavaşlatan bir diğer faktör de şirketlerin sonuçta para kazanmak için yeni fikirleri, piyasaya sürülebilir uygun kavramlara dönüştürme riskini almakta gönülsüz olmasıdır. Almanya’daki Deggendorf Teknoloji Enstitüsü’nde (DIT) şirket yönetimi yüksek lisans programını yöneten Prof. Peter Schmieder, “Eskiden bu durum video kaydedici ve MP3 çalar gibi Almanya menşeli icatların dünyanın dört yanındaki evlerin salonlarına ve tüketicilerin ceplerine Amerikan piyasasından gitmesi anlamına gelirdi” diyor. Amerikalı şirketler bu konuda çok başarılı bir performans sergiliyor. Örneğin Boston Danışmanlık Grubu (BCG) kendi yıllık inovasyon raporunda dünyanın en inovasyoncu şirketlerinin bir sıralamasını yapmış. Bu listede Apple 2005 yılından bu yana birinciliği kimseye kaptırmıyor ve bu yıl onu sırasıyla Google, Samsung, Microsoft ile IBM takip ediyor. Her ne kadar inovasyonlar günümüzde bütün endüstrilerde ve bölgelerde birer büyüme tetikleyicisi ve satış ivmelendiricisi rolü oynuyorsa da 2010 yılından bu yana ilk 10’da yedi ve içlerinde Siemens’in 15’inci sırada olduğu ilk 50’de de 21 şirketle temsil edilen teknoloji ve telekomünikasyon firmaları bu konuda bir numara. Bununla birlikte bu sıralamaya yeni giren 11 şirketten 6’sı teknoloji sektöründen (Xiaomi, Yahoo!, Hitachi, Oracle, Salesforce ve Huawei). Ancak bu sıralamada son beş yılda hiç görülmediği kadar çok sayıda tüketim malları şirketi de var (Coca-Cola, Starbucks, Nike ve Procter&Gamble). En fazla kaybedenler ise otomobil üreticileri. Dünyanın en inovasyoncu 20 şirketi sıralamasında Almanya’nın bayrak gemisi endüstrisinden sadece dört şirket var ve bu koskoca listeye toplamda ancak dokuz otomobil üreticisi girebilmiş durumda. ~Milyar dolarlık yatırım yeterli değil
Araştırma ve geliştirmeye yapılan bu harcamalardan sakın inovasyon becerisinin AR-GE’ye en fazla para döken şirketler sıralamasıyla hesaplandığı anlamı çıkarılmasın. Harcanan para bazındaki sıralamada, inovasyoncu şirketler sıralamasında ancak 21’inci gelebilen Alman otomobil üreticisi Volkswagen (13,5 milyar dolar) birinci olmuştu. Ancak AR-GE harcamaları sıralamasında VW’nin ardından fevkalade inovasyoncu olan Samsung (13,4 milyar dolarlık AR-GE harcamasıyla en inovasyoncu şirketler arasında üçüncü) ve Intel (10,6 milyar dolarlık AR-GE harcamasıyla en inovasyoncu şirketler arasında 13’üncü) gelmişti. Buna karşın dünyanın en inovasyoncu şirketi olan Apple ise ARGE’ye sadece 6,04 milyar dolar harcamıştı. Araştırma ve geliştirmeye yapılan yüksek miktarlı harcamalardan her zaman inovasyonda beceriklilik anlamı çıkarılmamalıdır. Her ne kadar geleneksel AR-GE çalışması önemli olsa da alışılmadık fikirler için fonlama da çok kritik bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Boston Danışmanlık Grubu’nun (BCG) Almanya ve Avusturya CEO’su Carsten Kratz da bu önermeye katılıyor. “Mevcut iş modellerini geliştirmek günümüzde yeterli olmuyor. Bilakis bir sektörde lider şirketler arasında yer alabilmek için sizin aynı zamanda bozucu bir yönü olan inovasyonlara da ihtiyacınız vardır” diyor. Bozucu inovasyonlar mevcut iş modellerini, ürünleri ve süreçleri tepetaklak eder. Silikon Vadisi’ndeki şirketlerin bu gibi inovasyonlarda farklı türden bir uyanıklığa sahip oldukları anlaşılıyor. Ancak bu California tarzı istikrar ve güç sadece inovasyoncu fikirlerden değil aynı zamanda risk sermayedarlarından da kaynaklanıyor. Eleştirmenlere göre Almanya’da sorun inovasyoncuların işe başlama sermayesi bulmalarında değil, çok daha önemli olan onu sürdürme sermayesi bulamamalarında yatıyor. The New Yorker’ın 2015 Mayıs’ında dikkat çektiği üzere Silikon Vadisi’ndeki risk sermayedarları ise tam aksine çılgın fikirleri başarılı bir yazılımcılar grubuna dönüştürmekte çok başarılı. Bu gerçek, hepsi de risk sermayesi almış Apple, Microsoft, Starbucks, Home Depot, Whole Foods Market ve JetBlue gibi şirketlerin başarılarıyla ispatlanmış durumda. The New Yorker ayrıca Silikon Vadisi’ndeki risk sermayedarlarının gerçek bir inovasyonun belirli bir şablon izlemediğini çok iyi bildiklerini de belirtiyor. Gelecek daima beklendiğinden farklı olur. Her ne kadar çok sayıda insan bir zamanlar geleceğin inovasyonunun uçan arabalar olacağına inanıyorduysa da bizim elimizde şu anda akıllı telefonlar ve internet var. Bu gibi gelişmeleri önceden kim tahmin edebilmişti ki?

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz