Enerji her eve ulaşıyor

2035 yılında Orta Afrika. Çalılık arazinin ortasında, eskiden enerji için odun ateşine bağımlı olan uzak bir köy duruyor.

1.08.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Enerji her eve ulaşıyor


2035 yılında Orta Afrika. Çalılık arazinin ortasında, eskiden enerji için odun ateşine bağımlı olan uzak bir köy duruyor. Ancak, hükümet artık burasını yenilenebilir teknolojilerle donattı ve yeni bir çağa atlattı. Köyü ziyaret eden bir gazeteci, elektriğin halkın yaşamını nasıl değiştirdiğini öğreniyor. Yeni elektrik çağına giden yol engebeli ve uzun otlarla çevrilmiş durumda. Çamur içindeki yolun her iki yanında çalılıklar tıpkı rengarenk birer duvar gibi yükseliyor. Sonra görüş alanımız düzeliyor ve bize bir zürafanın gözüyle bakma imkanı sunuyor. Burada, Orta Afrika'daki çalılık taksileri bir süredir elektrikle çalışıyor. Eğer akümüz bizi bu zorlu arazide yolda bırakacak olursa, küçük bir içten yanmalı motor ile aracın menzilini uzatabiliriz. Direksiyonda bölge doktorlarından biri olan ve bugün rehberliğimizi yapan Dr. Salim Taylor oturuyor. Bir doktor olarak bir hayli sağlıksız bir yaşam tarzı var. Ağzının bir köşesinden sigara hiç eksik olmuyor ve araba sürüş tarzı da en az etrafımızdaki arazi kadar vahşi. Ancak ekvatorun bu köşesinde, kendi ülkesinin gelişmesi ve halkı hakkında onun kadar bilgili birini bulmak imkansız denilecek kadar zor. Taylor, şu anda uzak bir köydeki haftalık poliklinik görevine gidiyor ve burada bu köyü baştan aşağıya elektriğe kavuşturan bir kalkınma programının ilk sonuçlarını gözden geçirmeyi planlıyor. Arabanın sağ ön tekerleği aniden derin bir çukurun içinde gözden kaybolduğunda Taylor, "Sıçanlar!" diye sövmeye başlıyor. "Çakıl yoldan ayrıldığımızdan beri bu onuncu karınca yiyen çukuru" diyor. Yeni bir sigara çıkarıyor ve çakmağını şaklatarak yakıyor. "Bu 'yol' adını hiç hak etmiyor ancak ilerimizdeki köy gerçekten inanılmaz değişti" diyor. Taylor, bunu herkesten çok daha iyi biliyor. Çünkü, teknisyenlerin bu köyü Taş Devri'nden yeni elektrik çağına atlattırdıkları geçen yıl o da oradaydı. O, bu projede görevli hükümet yetkililerine danışmanlık yapmış, köylülere destek olmuştu. Eskiden bu köy dış dünyadan tamamen kopuktu, ne elektrik ne iletişim ağlarına erişim vardı ama bugün Afrika'da bile böylesi bir anakronizme nadiren rastlanıyor. Hükümet, uzak yerler için yeni sürdürülebilir kalkınma programı aracılığıyla bu ülkenin haritasından "boş alanları" silmeye çalışıyor. Taylor, "Bu aslında devrimden çok bir evrim sorunu. Biz bu köyün sosyal yapılarını ve geleneklerini yıkmaya çalışmıyoruz, aksine insanların yaşam koşullarını iyileştirmeyi hedefliyoruz" diyor. Yolun her iki tarafındaki gür bitki örtüsünü gösteriyor. "Fark ettiniz mi? Zor da olsa nihayet köye ulaştık ama ormanlaşma hiç olmadığı kadar kuvvetli. Birkaç yıl önce köyün etrafındaki bu alanda tek bir ağaç bile yoktu ancak bugün insanlar ateş yakmak için odun toplamaya gerek duymuyor" diyor. Taylor, ağzından bir sigara dumanı bulutunu çıkartırken başka bir çukura daha giriliyor. Çalılıklar yavaş yavaş cılızlaşıyor ve alabildiğine geniş bir ovalığı gözler önüne çıkarıyor. Dibinde köyün olduğu küçük bir tepeden aşağıya doğru iniyoruz. İlk bakışta bir dizi yuvarlak kulübe yenilikçilikten çok gelenekçiliğin hakim olduğu izlenimini veriyor. Ancak köyün arkasındaki geniş çayırlıkta cılız rüzgarla birlikte tembel tembel dönen üç rüzgar türbini duruyor. Köyün tam ortasında, çatısında güneş ışığıyla birlikte pırıl pırıl parlayan güneş pilleri olan göz alıcı modern bir bina var. Üstelik daha yakından bakıldığında LED sokak aydınlatması yapan metal direkler olduğu görülüyor. Taylor yüzünde bir gülümsemeyle "Geldik" diyor ve ardından büyük bir iç huzuruyla aracın tepesine tırmanıyor. ~
Güneş pillerinin olduğu binayı işaret ederek "İşte bizim tıp merkezimiz" diyor. "Orada güneş enerjisiyle çalışan ve soğurma soğutucusu kullanan bir havalandırma ve soğutma sistemi var. Bu sistem binayı daima ferahlatıcı bir serinlikte tutuyor. Ancak bugün ev taraması yapacağız". Cebinden bir tablet bilgisayar çıkartıyor ve köyün belediye başkanı Abdul ile merhabalaşıyor. "Abdul bir anlamda doktor asistanı gibidir. Bu köydeki hastalarımın durumları ile ilgili düzenli kayıtlar tutar ve radyo aracılığıyla bu verileri bana gönderir. Bu veriler, bulguların fotoğrafları ya da bir cep telefonundan daha büyük olmayan bir otomatik test cihazıyla yaptığı kan testlerinin sonuçlarından ibaret olabilir. Yani ben hastalarımın son sağlık durumlarından sürekli haberdar olurum." İlk hastaya giderken yolda bir çift elektrik şarj istasyonu olan silindirik bir tanktan geçiyoruz. Abdul bu tankın duvarına vurarak gururla "İşte burası bizim biyogaz tesisimiz" diyor. "Onu saman çöpleri ve gübre ile besliyoruz. Bu tanktaki bakteriler onlardan alkol üretiyor ve o da ardından otomatik olarak elektriğe dönüştürülüyor. Rüzgar türbinleriyle birlikte bu enerji tesisi bizi enerji bakımından kendimize yeter hale getiriyor." Şarj istasyonlarını işaret ederek "İşin bittikten sonra aracının fişini çekmeyi unutma Salim!" diyor.
 Hastanın, çatısı otlarla kaplı yuvarlak kulübesine yaklaşırken, hafif bir müzik duyuyoruz. Ocağın üzerinde kaynayan kap ortalığa baharatlı bir koku salıyor ve tavandan aşağıya bir LED ampul sarkıyor. Tablet bilgisayarına bir göz attıktan sonra memnun olduğu anlaşılan Taylor, "Karınca yiyen yahnisi" diyor. "Genç hastam artık gerçekten iyiye gidiyor". 12 yaşlarında gibi görünen, yatakta uzanmış oğlan çocuğunu gösteriyor. "Sıtma hastalığı mı var?" diye soruyorum. Taylor, "Son aşılama kampanyamızdan sonra hiç sıtma vakası görmedik. Yılan ısırıkları da artık o kadar ciddi bir sorun olmuyor. Hiç kesilmeyen enerji kaynağımız sayesinde tıp merkezimizi artık daima serin tutabiliyoruz. Bu sayede yeterince serumu ve ilacı saklayabiliyoruz. Köyümüz bugün yeni elektrik çağına girmiş durumda ve köylüler artık eskisi gibi savunmasız değil. Daha önceleri bir kaza olduğunda yardım etmemizin imkanı yoktu. Bugün ise insanlar bir cep telefonuyla yardım çağırabiliyor veya elektrikli bisikletleriyle en yakın tıp merkezine gidebiliyor. Bu oğlan çocuğu da benzer vakalardan biri. Başında kaskı olmadan bisiklete biniyormuş ve bir çarpışma sonucu beyin sarsıntısı geçirmiş" diye cevap veriyor.
Doktor, oğlan çocuğun gözüne bir fener tutuyor. "Çok mu hızlı gidiyormuş?" diye soruyorum. Taylor, tatması için eliyle pişen yemekten bir kaşık uzatan ocağın başındaki kadına bakıp gülümseyerek, "O bir karınca yiyene çarpmış. Bu arada kaza nedeni de bu çarpışmadan canlı çıkamamış" diyor.

Florian Martini

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz