Keyfinize kalmış

Nijeryalı genç bir tıp profesörü, Hamburg'da global şebekeleşme çağında, ürünlerin nasıl yapıldığına bir göz atacak.

1.09.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Keyfinize kalmış
Almanya, Hamburg'daki alışveriş merkezinde bu öğleden sonra işler oldukça canlı görünüyor. Nijeryalı bir tıp profesörü olan Thomas Jones, Alman meslektaşlarıyla olan toplantısını bitirmiş ve şimdi akşamüstü saatlerini kendisine yeni birtakım elbise aramaya harcamakta. Aslında bir hayli uzunca bir süredir vitrinden takım satın almak geçmişte kalmış bir şey. Bugün 40 yaşında olan Jones bu geleneği sadece kulaktan duydu. Onun takım elbisesi sadece terzi işi olmakla kalmayacak, aynı zamanda hammaddelerin satınalımından üretime ve ürün teslimine kadar herşeyi kapsayan neredeyse tam otomatik bir süreç içinde üretilecek. Üstelik bu sürecin tamamı çevre dostu olacak şekilde tasarlanmış durumda. Beden ölçülerini dosyalamaları için onay verdiği uluslararası bir moda şirketinin alışveriş merkezindeki şubesinin kapısından içeriye girerken, Jones'un yüzünde beklentisini dışa vuran bir gülümseme var. Genç bir tezgahtar kendisine "Günaydın Thomas" dedi. Jones, en son bu zincirin herhangi bir mağazasından iki yıl önce kendi doğduğu şehir olan Lagos'ta alışveriş yapmıştı! Belli ki o bu şubenin kapısından içeri adımını attığı anda bir kamera onun yüz hatlarını taramış, ardından bir yazılım ile kimliği tesbit edilmiş ve tezgahtarın elindeki elektronik cihaza bu veriler yüklenmişti. İki adam takım elbisenin detaylarını konuşmaya başladı. Jones, "Babam kendi şirketindeki işine giderken daima koyu renk takım elbisesinin içine beyaz bir gömlek giyerdi" dedi. Sonradan bu moda zincirinin yönetim direktörlerinden biri olduğu anlaşılan tezgahtar da "Benimki de öyle yapardı" diye cevapladı. Ardından adının Paul Erikson olduğunu ve bu şirketin kurucusunun oğlu olduğunu söyledi. O sıralar müşterilerin son günlerde neleri istedikleri hakkında bir öngörü edinebilmek için bir haftasını Hamburg'daki bu şubede çalışmaya ayırmış. Kendisine sunulan piyasa analizleri optimum seviyede sağlıklıydı ancak o bir moda şirketinin ayakta kalabilmesi için insani sezgilerin halen kritik bir faktör olduğunu düşünüyordu. Jones bir platformun üzerine çıktı ve bir laser tarayıcısı ile beden ölçüleri yeniden alındı. Edinilen mevcut veriler hemen bir bilgisayar aracılığıyla bir önceki kaydedilmiş beden ölçüleriyle karşılaştırıldı. Erikson muzip bir gülümsemeyle "Kalçalarda bir parça genişleme olmuş" dedi. Ardından, içinde yüzden fazla renk tonunun olduğu bir tablodan bir renk seçtiler ve istedikleri kumaş türünü kararlaştırdılar. Jones derhal Nijerya iklimine uygun çok hafif bir pamuklu kumaş seçti. Bundan altı hafta önce Buthan Singh, Hindistan'ın Punjab eyaletindeki pamuk tarlasının başında duruyor ve mahsülün toplanmaya hazır olup olmadığını kontrol ediyordu. Kalfasına dönüp, "İlk hasadı iki gün içinde toplasak iyi olur" demişti. Singh tam otomatik hasat yöntemlerini kullanmıyor. Onun yerine pamuk hasadını tarlaların olgunlaşma derecelerine göre tek tek yapıyor. Bu sayede çok daha iyi kaliteli pamuk elde ediyor ve karşılığında da dünya piyasalarında pamuğunu çok daha yüksek fiyatlara satabiliyor. Bu çiftlik beş nesildir Singh'e ve onun atalarına ait ancak Singh ve ailesi sadece son 20 yıldır pamuk yetiştirme işinden kazandıkları parayla iyi bir yaşam standardı tutturabilmiş.~
Bu yüzden de hükümetin tarımsal ürünlere verdiği teşvikler bu dönemde kademe kademe azalmış ve nihayetinde neredeyse uygulamadan kaldırılmış. Singh kendi hasadını otomatik bir hammadde borsası aracılığıyla satıyor. Hasadın ilk partisini, üstün kaliteli takım elbise kumaşlarında uzmanlaşmış bir İngiliz pamuklu dokuma fabrikası satın alıyor. Bu fabrikanın müşterileri sadece fiyata değil kaliteye de önem veriyor. Ayrıca satın aldıkları pamuğun ne kadar sürdürülebilir bir şekilde üretildiğine de dikkat ediyorlar. Ardından tüm bu bilgiler, akıllı RFID etiketlerle çalışan bir ürün izleme yazılımı ile son müşteriye ulaştırılıyor. Müşteriler kendi kişisel hesaplarına bu satınalma işlemi ile ne kadarlık bir miktarın ekleneceğini öğrenebilmek için bu bilgilere ihtiyaç duyuyor. Erikson, elindeki elektronik cihaza kısaca bir göz attıktan sonra, "Bu takım elbisede kullanacağımız kumaşın pamuğu Punjab'dan geliyor" dedi. "Bu kumaş, bir dakika lütfen, evet İngiltere'de üretilmiş" diye devam etti. Jones cevap vermeden önce hafifçe tebessüm etti. "Tekstil ürünlerinin neredeyse tamamının ücretlerin düşük olduğu ülkelerde üretildiği onyıllarca süren dönemin ardından İngiltere'de şimdi yeniden dokuma tezgahlarının olduğunu duymak gerçekten çok ironik" dedi. Erikson, "Artık herşey terzi usülü olduğundan çok küçük miktarlarda kumaş topları siparişi veriyoruz. Burada bizi sınırlayan tek şey ulaşım mesafelerinin mümkün olduğunca kısa olması. Ayrıca karbondiyoksit dengesini de unutmamalıyız" diye cevapladı. Jones'a şirketin 2020'li yılların başlarında iflasın eşiğinden döndüğünü söyledi. Hindistan ve Çin gibi ülkeler kumaşı sadece üretmekle kalmayıp aynı zamanda kendileri satmaya ve kârların büyük kısmını kendi ceplerine indirmeye başladıklarından sonra, kumaşları artık ölü fiyattan kapatmaları mümkün olmuyormuş. Erikson o günleri hatırlarken, "Babam küresel anlamda yığınsal üretilen ürünler çağının artık kapandığını kısa sürede anlamıştı" dedi. O dönemler ekonomide resesyon hakimdi ve kredi veren kuruluşlar kurumsal yeniden yapılanmaya yatırım yapmak istemiyordu. Ancak Erikson'un büyükbabasının pes etmeye hiç niyeti yoktu. Kitle kaynaklı fonlama kavramı çerçevesinde, kendisinin modern ve sürdürülebilir moda firması vizyonuna inanan 1.000 kadar özel yatırımcı bulmak için sosyal ağlardan faydalanmıştı. Şirket başlangıçta sadece talep üzerine kumaş üretimi yapıyordu ancak kısa bir süre sonra bünyesine, tarım ilacı kullanılmayan yetiştiricilik, adil çalışma şartları ve sürdürülebilir üretim süreçleri gibi faktörleri katmıştı. Bu yaklaşımı her geçen gün daha çok sayıda firma benimsediğinden, büyük teknoloji şirketleri adım adım daha kapsamlı bir müşteriler, üreticiler ve hammadde tedarikçileri ağı yaratan web tabanlı yeni yazılım programları geliştirdi. Jones şimdi kendi seçtiği kumaştan yapılmış bir ceketi üzerinde deniyor. "Bunu giymek çok hoş bir duygu veriyor". Anında bir duvar aynasında siparişini verdiği takım elbiseyi üzerine giymiş haliyle bir resmini görüyor. "Hımm, bu renk hala tam istediğim renk değil. Zannedersem daha açık tonunu tercih edeceğim." Sonra bir anda aklına yarın Hamburg'dan ayrılacağı ve bu takım elbisenin Lagos'a teslim edilmesi gerektiği geliyor. Elindeki elektronik aletin klavyesine bir şeyler yazan Erikson, "Hiç sorun değil" dedi. Üç dakika sonra sipariş sisteminde yepyeni bir teslimat zinciri göründü. Erikson, "Sizin kumaşınızın pamuğu şimdi Chad'dan gelecek ve Benin'deki bir dokuma tezgahında dokunacak" diye açıkladı. Takım elbisenin dikişi ise Nijerya'da yapılacak. Bu tasarımı web tabanlı hizmetlerimiz aracılığıyla kendi zincirimize dahil anlaşmalı bütün dikimevlerimiz görebilecek. "Burada en zor iş tedarikçilerimizin tümünü belirli bir kalite standardına uyumlu hale getirmekti".~
Ancak Batı Afrika'daki hükümetler eğitim ve profesyonel beceri kazandırma programlarına odaklanmaya başladıkları günden bu yana bu sorun da ortadan kalktı. Erikson gülümseyerek, "Bugün kaliteli birtakım elbise artık her kıtada birebir aynı şekilde üretilebilmekte. Ve artık koyu renk olmasına da gerek yok" dedi.

Katrin Nikolaus

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz