Senaryo 2030: Gerçekliğe yolculuk

2030 yılında imalatçılar fikirden nihai ürüne bugün gerekenden çok daha kısa sürede ulaşabiliyor olacak. Bunun nedeni ise en çetrefilli ürünlerin ve onların ilgili üretim süreçlerinin bile tasarımlarının ve testlerinin sanal dünyada mükemmelleştirilerek yapılacak olması…

22.07.2015 16:27:170
Paylaş Tweet Paylaş
Senaryo 2030: Gerçekliğe yolculuk
Ürünlerin sanal prototiplerini ve onların ilgili üretim süreçlerini üretmekte uzmanlaşmış bir şirketten, bağımsız ve otonom bir araç olarak katlanılabilen bir araba koltuğu tasarlaması istenmişti. Mühendisler, müşteri, makine imalatçıları ve tedarikçilerle birlikte çalışarak yeni ürünün ve onun üretim hattının her bir yönünün gerçekliğe dönüştürülebilecek her noktasına kadar tasarımını ve testini sanal bir dünyada yapmışlardı. Siz anlatın, biz tasarlayalım.” İşte bizim mottomuz. Biz endüstriyel çözümlerde uzmanlaşmış orta boy bir şirketiz. Örneğin, iki ay kadar önce büyük bir otomotiv imalatçısı bize gelmiş ve yapılmasını istediğiyle şapkamızı önümüze koyup düşünme sistemimizi yüksek vitese geçmeye zorlamıştı. Bizden içinde kullanıcı varken kendini arabadan ayırabilen, bir alışveriş merkezi veya havaalanı içinde gezinebilen, sesle veya internet komutlarıyla ya da manevra koluyla yönlendirilebilen, saatte 16 kilometre hıza kadar çıkabilen, gerektiğinde kendi aracına kendi kendine geri dönebilen veya getir götür işleri için oraya buraya gönderilebilen robotik bir araba koltuğu yapmamızı istemişlerdi. Üretimi yapılabilir sanal bir prototip için teslim süresi ise sadece 60 gündü. Patronum benden bu projenin sorumluluğunu üstlenmemi istediğinde sadece “vay canına” diyebilmiştim. Mühendislerimiz ise o anda Dubai-Paris yolundaydı. Gerisini siz düşünün artık. Ama bir dakika, bunda yeni olan ne var ki? Hemen uzmanlardan oluşan bir ekip oluşturdum ve çevrimiçindeki projeler veri tabanımızda açtığım yeni bir dosyaya herkesin bakmasını istedim. Benim “XtraScoot” adını verdiğim bu dosyanın içinde müşteri şartnamelerinin yanı sıra seçenekler yelpazesine dahil edilebilecek 3D etkileşimli araç modelleri de vardı. Bu dosya aktif hale getirilir getirilmez bir program otomatikman çalışmaya başlayarak tüm tedarikçilerimizin veri tabanlarını kendiliğinden şişen parlak lastiklerden küçük motosikletlere has özel yapım fren sistemlerine kadar şartnamede belirtilen her bir kalem için tek tek taramaya koyuldu. Dakikalar içinde elimize potansiyel olarak kullanılabilir bileşenlerin ve tek tek özelliklerinin, fiyatlarının, stokta olup olmadıklarının, en erken teslim tarihlerinin ve 3D etkileşimli modellerinin olduğu bir liste geçmişti. Bu bilgilerin yanı sıra her bir ekibin geliştirdiği her şey anında güvenli bir veri omurgası kullanan etkileşimli bir platform üzerinde herkesin elinin altındaydı. Tasarım klasik hatlara bölünmüştü: Makine mühendisleri, elektrik mühendisleri, yazılım ve otomasyon uzmanları, ve üretim planlamacıları. Ancak bu tasarım şekillendikçe, bir mekatronik programı bu uzmanlardan gelen verileri bütüncül bir işlevsel nesneye entegre ediyordu. Örneğin yazılım kodlarında birkaç satırlık değişiklik olduğunda ilgili mekanik ve elektrik sistemlerinde çalışan insanlar anında bu değişikliğin kendi işlerini nasıl etkileyeceğini görebiliyordu.
~
Otomatik montaj Kullanılacak bileşenlerin çoğu kuşkusuz raftan alınabilecek kadar kolay erişilebilirdi. Örneğin görüş, radar ve navigasyon sistemleri dünyadaki bütün alışveriş arabalarında bulunan standart özelliklerdi. Sonuçta var olan bir modeli örnek almak varken neden başınızı ağrıtasınız ki? Ancak mesela havaalanları çok daha karmaşık yerlerdir. Bu müşteri siparişini verdiği XtraScoot’un kullanıcısını hiç durmaksızın milimetrik dalgalı güvenlik kontrollerinden geçirebilmesini istiyordu ki bu da her bir parçanın milimetrik dalgaların içinden geçmesine izin verecek şekilde şeffaf olması gerektiği anlamına geliyordu, yani parçaların tümü biyo-plastik, kompozit veya benzer malzemelerden yapılmış olacaktı. Bu ürünün sanal prototipinin tasarımı yol kat ettikçe, çeşitli programlar da onu üretecek üretim süreçlerinin sanal bir prototipini oluşturuyordu. Bunun içinde ilgili makinelerin kendi hizmetlerini sunacağı ve malzeme lojistiği ile 3D yazıcılar ve dış tedarikçiler kümelerinin gerçek zamanlı optimizasyonuyla ilgili bilgileri birbirleriyle paylaşabilecekleri bir tür pazaryeri de vardı. Uzunca bir zaman önce, yani bu türden gelişmelere halen çok uzun yıllar varken, insanlar buna 4’üncü Endüstri Devrimi diyordu. Robotik kolların ve kaynak tabancalarının fotoğrafsal olarak gerçekçi işlevsel modelleri, donanım ve yazılım özellikleriyle birlikte her bir mühendisin önündeki ekrana çağırılabiliyordu ve burada otomatikman veri aktarımı yapıp yapamadıkları test edilebiliyordu. Bu işi bizim üretim planlamacılarımız, programların önerdiklerini fabrikanın enerji gereksinimleriyse çapraz kontrol ederek ve zamanlama, maliyet, servis ve ürün yaşam döngüsü yönetimi sınırlamalarını dikkate alarak yapıyordu. Bu koltuğun üretim hattının simülasyonlarını analiz eden tasarımcılara, müşteriler için onun yaşam süresi değeri anlamında bu sürece en mükemmel uyacak makineleri ve yazılımları seçmelerinde yardımcı olacak uzman programlar rehberlik ediyordu. Bu süreçte koltuk parçası tedarikçileri olarak üretim makinesi imalatçıları da yer almıştı. Parçalar üzerine kendi kendini temizleyen kaplamaları püskürtmek için özel enjektörler, işlenmiş yüzeylerin optik analizleri, mini motor ses düzeylerinin işitsel analizleri…
~
Bizim merkezi dosyamız üzerinde çalışarak, simülasyonlar yaparak ve kendileriyle ilgili verileri gerçek dünyada sorunsuzca üretilebilecek noktaya kadar güncelleyerek parçaların veya programların optimizasyonunu şirketler birbiri ardına yapıyordu. Üstelik her bir parça geri kazanılabilir olacak şekilde tasarlanıyordu ve yapılan tüm değişiklikler otomatikman belgelendiriliyordu. Mekanik montaj parçalarının sanal prototiplerinin yanı sıra onları üretmek için gerekli işleme adımları da test ediliyordu. Hiçbir şey şansa bırakılmıyordu. 60 günün sonunda, yani tam da müşterinin istediği tarihte, bu koltuğun sanal prototipleri, onun üretim süreçleri ve içinde ambalajlama ile teslimat takviminin de olduğu tedarik zinciri simülasyona hazırdı. Bu prototipler pratik tüm amaçlar için nihayetinde yapılacak olanda bulunması gereken tüm ayrıntılarla birebir aynı özellikleri taşıyordu. İçine girilebilir sitede ürün testi En başından beri bu ürün ve onun üretim geliştirme süreciyle yakından ilgilenen ve çok düzgün konuşan bir insan olan Carson adındaki bu müşterinin proje yöneticisi, bizim simüle edilmiş bir ortamda gerçek zamanlı etkileşim ilüzyonu yaratmak için 3D sanal varlık gösterme yazılımı kullanan, içinde gezinilebilir web sitemizi ziyaret etmişti. Carson bu “site”nin içine girdikten sonra sanki kendi şirketinin en kaliteli arabasının içindeymiş gibi bu koltuğun görünümünü incelemiş; robotik kolların çevik hareketlerine hayran kalarak üretim hattını gezmiş; taşıyıcı bantların uğultusunu ve uzakta avatarlar tarafından kesilen parçaların çıkardığı cızırtılı sesleri dinlemişti. Güçlü bir pres makinesinin etrafını çeviren kalın akrilik bir engelin yanında durduktan sonra bu makinenin kolunu hızla aşağıya indirmesini ve sessizce tıss diye pnömatik buhar çıkarmasını izlerken fark etmeden elini onun köşesinden aşağıya kaydırmıştı. Elini kaydırdığı yarı saydam yüzeyde parlak kırmızı bir leke oluşmuştu. Aniden bir parça kanın akmaya başladığı işaret parmağına bakarak acı içinde “Off” diye bağırmıştı. Kendi kendine “Şaşırtıcı derecede gerçekçi” diye mırıldanmıştı. Ben de kendisine “Evet, bir insanın bekleyebileceğinden çok daha fazlası” demiştim.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz